- within Insolvency/Bankruptcy/Re-Structuring, Criminal Law and Intellectual Property topic(s)
Toplu İş Sözleşmesinden yararlanacak kişilerin sözleşmenin uygulandığı işyerinde çalışan işçiler olduğu tartışmasızdır. Ancak uygulamada işyerinde çalışan işçilerin statüsü ve yaptıkları işin niteliğine bağlı olarak TİS'ten yararlanılması hususunda görüş ayrılıkları bulunmaktadır.
İşbu çalışmamızda yargı içtihatları ışığında Toplu İş Sözleşmesinin kişi bakımından kapsamı ele alınacak ve Anayasa Mahkemesi'nin 20.03.2025 Tarih ve 2022/18821 Başvuru numaralı kararı değerlendirilecektir.
It is certain that those who may benefit from the Collective Bargaining Agreement are the workers employed at the workplace where the agreement is in force. However, in practice, there are conflicting views on who may benefit from the CBA, depending on the status of the workers employed at the workplace and the nature of their work.
In this legal brief, we will examine the scope of the CBA in terms of individuals in light of judicial precedents and evaluate the decision of the Constitutional Court dated March 20, 2025, with application number 2022/18821.
1. Toplu İş Sözleşmesinin Kişi Bakımından Kapsamı
Toplu iş sözleşmesinin kişi bakımından kapsamı, sözleşmenin getirdiği hak ve borçlar yönünden kimleri bağlayacağını, sözleşme hükümlerinden hangi kişilerin yararlanacağını, yani sözleşmenin hangi kişilere uygulanacağını belirleyen bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.
6356 sayılı Kanun'un 39. maddesinde, bir toplu iş sözleşmesinden taraf işçi sendikasının üyelerinin yararlanacağı hüküm altına alınmaktadır.
Buna göre bir iş yerinde geçerli toplu iş sözleşmesinden doğrudan yararlanabilmek için işçinin sözleşmenin yürürlükte olduğu işyerinde çalışıyor olması ve kural olarak sözleşmeyi yapan sendikanın üyesi bulunması gerekmektedir. Üyelik, sözleşmenin imzalandığı tarihte mevcut olabileceği gibi, yürürlük süresi içinde kazanılmış da olabilmektedir. Ancak sendika üyeliği sona erdiğinde, işçi toplu iş sözleşmesinden yararlanma hakkını kaybetmektedir. Bunun istisnası olarak, Kanun'un 39. maddesinde sendika üyesi olmayan işçilerin de dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmesi mümkün kılınmıştır.
Sonuç olarak, toplu iş sözleşmesinin kişi bakımından kapsamı; yetkili sendika üyesi olan ve toplu iş sözleşmesinin uygulandığı işyerinde çalışan işçilerle sınırlıdır. Ancak Kanun'da öngörülen dayanışma aidatı ödeme mekanizması ile sendika üyesi olmayan işçilere de bu kapsamda sözleşmeden yararlanma olanağı tanınmıştır. Bu durum, hem sendikal örgütlenmenin teşviki hem de çalışma barışının sağlanması açısından önem arz etmektedir.
2. Toplu İş Sözleşmesinden Yararlanamayacak Kişiler
Toplu iş sözleşmesi sadece işçileri kapsamakta olduğundan; iş sözleşmesine tabi olmayan diğer kişiler (örneğin stajyerler veya çıraklar) toplu iş sözleşmesinden yararlanamamaktadır. Ayrıca, işverenin taraf olduğu işyeri veya işyerleri dışında kalan işyerlerinde çalışan işçilerin de söz konusu sözleşmeden yararlanması mümkün değildir.
Ancak, toplu iş sözleşmesinin uygulandığı işyerinde iş sözleşmesi ile çalışmakla birlikte, toplu iş sözleşmesinden yararlanamayan kişiler de bulunmaktadır. Buna göre, kapsam dışı personelin, toplu iş sözleşmesi görüşmelerine işvereni temsilen katılanlarının, işveren vekillerinin ve greve katılmayan işçilerin toplu iş sözleşmesinden yararlanması mümkün değildir.
“Kapsam dışı personel” olarak adlandırılan gruba ilişkin olarak ise, bu kişilerin toplu iş sözleşmesinden yararlanma imkanı, tarafların açık iradesi doğrultusunda sözleşme ile sınırlanmakta ya da tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Toplu iş sözleşmesi tarafları, aralarındaki mutabakatla bazı üst düzey çalışanları (örneğin müdür, şef mühendis, mimar, müşavir gibi görevlerde bulunan işçileri) sözleşme kapsamı dışında bırakabilmektedir. Bu şekilde belirlenen kapsam dışı personelin dayanışma aidatı ödemek suretiyle dahi toplu iş sözleşmesinden yararlanması söz konusu değildir. Uygulamada, bu kişilerin görev ve nitelikleri gereği zaten sözleşmenin öngördüğü hakların üzerinde haklara sahip oldukları gerekçesiyle, TİS kapsamı dışında tutuldukları görülmektedir.
3. Beyaz Yakalı İşçilerin Toplu İş Sözleşmesinden Yararlanması
Beyaz yakalı işçiler, esas itibarıyla zihinsel emeğe dayalı görevlerde çalışan, yönetim, organizasyon, denetim, planlama, analiz, muhasebe, hukuk, finans, insan kaynakları, pazarlama ve benzeri büro ve idari işlerde istihdam edilen, iş sözleşmesine dayalı olarak hizmet akdi ile çalışan işçi statüsündeki çalışanları ifade etmektedir.
Beyaz yakalı çalışanlar da, fiziksel emeğe dayalı olarak çalışan mavi yakalı işçiler gibi, iş sözleşmesine tabi olarak çalıştıkları sürece 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında "işçi" sıfatına sahiptirler. Bu kapsamda işçi sıfatının kazanılmasında işçinin yahut işin niteliğinden ziyade hukuki statüsü esas alınmaktadır.
Toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmek için işçinin söz konusu işyerinde çalışması ve sözleşmeyi imzalayan işçi sendikasına üye bulunması şartlarına sahip olunması gerekli ve yeterli olduğundan, beyaz yakalı bir çalışanın toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının önünde, işin niteliğine veya yapılan görev alanına bağlı herhangi bir kanuni engel bulunmamaktadır.
Nitekim Yargıtay içtihatlarında da toplu iş sözleşmesinden yararlanmada işçilerin fiziksel ya da zihinsel emek ile çalışmasının değil, iş sözleşmesine tabi olup olmamasının esas olduğu vurgulanmaktadır1. Bu bağlamda, mühendis, mimar, avukat, insan kaynakları uzmanı gibi unvanlara sahip beyaz yakalı çalışanların da gerekli şartları taşıdıkları sürece toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanabilecekleri kabul edilmektedir.
4. Yargı Uygulamasında Beyaz Yakalı İşçilerin Toplu İş Sözleşmesinden Yararlanması
Beyaz yakalı işçilerin toplu iş sözleşmesinden yararlanıp yararlanamayacağı hususundaki uyuşmazlık bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesinin önüne taşınmış ve Anayasa Mahkemesi 20.03.2025 tarih ve 2022/18821 Başvuru numaralı kararında bu meseleyi değerlendirmiştir.
Karar kapsamında Anayasa Mahkemesi, başvurucunun beyaz yakalı çalışan olarak TİS kapsamı dışında tutulduğunu belirtmekle birlikte; mahkemelerce TİS tarafı konumundaki sendikanın üyesi olan başvurucunun işveren adına veya işveren vekili sıfatıyla hareket edip etmediği ortaya konulmaksızın karar verilmiş olmasını sendika hakkının ihlali olarak nitelendirmiştir.
Nitekim başvurucunun yaptığı iş, görev ve sorumlulukları, aldığı ücret, işyeri organizasyonunda işveren adına hareket edip etmediği gibi hususlar incelenerek sonuca göre hareket edilmesi gerekmekteyken; başvurucunun salt “beyaz yakalı çalışan” olmasından bahisle TİS'e bağlı alacaklara hak kazanamadığı şeklinde değerlendirme yapılması yerinde görülmemiştir.
Çalışanların sendikal hak ve özgürlüklerden etkin biçimde yararlanabilmesi, yalnızca bireysel hakların güvence altına alınması açısından değil, aynı zamanda işyerinde uzun vadeli çalışma barışının sağlanması ve kurumsallaşmış bir endüstriyel ilişkiler yapısının oluşturulması bakımından da temel bir önem taşımaktadır. Bu doğrultuda, sendikal örgütlenmenin teşvik edilmesi ve toplu iş sözleşmesi ile tanınan haklara erişimin, çalışanın işyerindeki konumuna ilişkin kapsamlı ve objektif bir değerlendirmeye dayandırılması gerekmektedir. Zira çalışanların sadece “beyaz yakalı” olarak nitelendirilmesi, onların toplu iş sözleşmesinden doğan haklardan bütünüyle uzak tutulması için yeterli bir gerekçe oluşturmamalıdır. Aksi yaklaşımlar, hem eşitlik ilkesine hem de sendikal hakların etkin kullanımına zarar vermekte, dolayısıyla çalışma barışının tesisi sürecini de olumsuz yönde etkilemektedir.
SONUÇ:
- 6356 sayılı Kanun'da toplu iş sözleşmesinden taraf işçi sendikasının üyelerinin yararlanacağını hüküm altına alınmakla birlikte, sendika üyesi olmayan işçilerin de dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlanmasına cevaz verilmiştir.
- Beyaz yakalı çalışanlar da, iş sözleşmesine tabi olarak çalıştıkları sürece işçi sıfatını haiz olduklarından iş yerindeki toplu iş sözleşmesinden yararlanmaları mümkündür. Bu doğrultuda işçilerin salt beyaz yakalı olmalarından bahisle toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmaması sendika hakkı ile bağdaşmamaktadır.
- Ancak işveren vekilleri ile toplu iş sözleşmesi görüşmelerine işvereni temsilen katılanların kanun gereği toplu iş sözleşmesinden yararlanamayacağı unutulmamalıdır.
Footnote
1. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 9/9/2024 tarihli ve E.2023/7508, K.2023/6118 sayılı kararı. “İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince yasal düzenlemelerde beyaz yaka ve mavi yaka çalışan işçi ayrımı ile ilgili bir düzenleme bulunmayıp uygulamada yer bulan kavramların kapsamlarının ise daha çok beden gücü ile çalışanların mavi yakalı, ofis çalışması ve fikri çalışma (büro, idari ve yönetim kadrolarında) alanında çalışanların ise beyaz yakalı grup altında çalıştığı kabul edilip bu kabule göre sevkiyat planlama uzmanı olarak çalışan davacının beyaz yakalı çalışan kapsamında olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ne var ki varılan bu sonuç,'beyaz yakalı çalışanlar' şeklindeki ifadenin geniş bir şekilde yorumlanarak salt beden gücüne göre çalışma kriteri ile bazı işçi gruplarının anayasal düzeyde tüm işçilere tanınan ve güvence altına alınmış olan toplu iş sözleşmesi hakkından geri bırakılabilmelerine sebebiyet verebileceğinden, yerinde olmayacaktır. Bu nedenle, davacının salt beden gücü ile çalışmamasından hareketle beyaz yakalı çalışan kabul edilmesi yeterli bir kriter değildir.”
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.