Kamuoyunda 10. Yargı Paketi olarak bilinen 7550 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 04.06.2025 tarihli ve 32920 1. Mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Kanuni düzenlemede Anayasa Mahkemesinin iptal kararları öncü olmuştur. Bu yazıda 10. Yargı paketinin usul hukukuna ilişkin düzenlemeleri ile çeşitli kanunlarda meydana getirdiği değişiklikler incelenecektir.
İlginizi çekebilir:< a href="/redirection.asp?article_id=1639250&company_id=31968&redirectaddress=https://www.paldimoglu.av.tr/yayinlar/10-yargi-paketi-ile-ceza-ve-infaz-hukuku-alaninda-getirilen-duzenlemeler" target="_blank">10. Yargı Paketi ile Ceza ve İnfaz Hukuku Alanında Getirilen Düzenlemeler
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'daki Değişiklikler
MÖHUK 'un 27. Maddesinin 1. Fıkrası Anayasa Mahkemesinin 5/11/2024 Tarihli ve E: 2023/158, K: 2024/187 Sayılı Kararı ile iptal edilmişti. 10. Yargı paketiyle iptal edilen fıkra ve madde ufak değişikliklerle yeniden düzenlenmiştir.
Yeni düzenlemeye göre iş sözleşmeleri, işçinin mutad işyeri hukukunun emredici hükümleri uyarınca sahip olacağı asgarî koruma saklı kalmak üzere, tarafların sözleşmeyle belirledikleri hukuka tâbi olacaktır. Ancak durumun bütün şartlarına göre işin yapıldığı yer hukukunun işin yapıldığı sırada uygulanmak zorunda olan hükümleri hariç olmak üzere, iş sözleşmesiyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde daha sıkı ilişkili hukuk da uygulanabilecektir. Böylece yurtdışında çalışan işçilerin sözleşmeyle kendilerine daha az hak sağlayan hukuka tabi olmaları engellenmiştir. Örneğin önceden Ortadoğu'da dönemsel çalışan bir işçi için sözleşmeyle çalışılan yer hukuku belirlendiyse o hukuk uygulanırken, artık hakları daha genişse ve çalışılan yer hukukunun uygulanması zorunluluğu yoksa Türk hukuku uygulanabilecektir.
Anayasa Mahkemesine iptal başvurusunda işverenin yurt dışındaki işyerlerinde çalışan işçilerin alacaklarına ilişkin uyuşmazlıklarda kurallar uyarınca mutat işyeri hukukunun uygulanmasının işçinin anayasal haklarından mahrum kalmasına yol açtığı, Türkiye'de tescil edilmiş şirketlerin yurt dışındaki işyerlerinde çalışan Türk işçilere kurallar gereğince yabancı hukukun uygulanması nedeniyle bu işçilerin aynı şirketin Türkiye'de çalışan işçilerine tanınan hakları elde edemedikleri, bu durumun ise eşitlik ilkesiyle çeliştiği, öngörülemezlik doğurduğu, hukukun işçiyi koruyan hükümlerinin hukuk seçimiyle bertaraf edilmesinin engellenmesi gerektiği ve bu durumun Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi, sözleşmenin zayıf tarafı olan işçinin işveren karşısında hukuk seçimine ilişkin pazarlık imkânının ilke olarak sınırlı olduğunu, başka bir ifadeyle işçinin lehine olan hukukun seçilmesi konusunda işverenle pazarlık yapabilmesinin güç olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca yabancı hukukun içeriğinin tespitinde ciddi zorluklar yaşanabileceğini; hatta hâkim tarafından tüm araştırmalara rağmen uygulanacak kuralın tespit edilememesi hâlinde Türk hukukunun uygulanması gerektiği ve bu araştırmanın işçi tarafından yapılamayacağı ifade edilmiştir. AYM, hukuk seçimi yapılması suretiyle işverenin daha sıkı ilişkili hukukta öngörülen yükümlülüklerden kaçınabileceği, bu nedenle işçinin korunmasız kalabileceği; hukuk seçimi yapılmamış olsaydı sahip olacağı haklardan bu seçim nedeniyle mahrum kalabileceği değerlendirmesinde bulunmuştur. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, hukuk seçiminin işçi aleyhine hak kaybına yol açmasının, işçi-işveren ilişkilerinde makul dengeyi bozduğunu ve devletin çalışanları koruma yönündeki pozitif yükümlülüğüyle bağdaşmadığını şeklinde ifade etmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'ndaki Değişiklikler
Hukuk Muhakemeleri Kanunu 'nun Ek-1. Maddesinde değişiklik yapılarak kanun yolu parasal sınırında davanın açıldığı tarihteki kesinlik sınırının dikkate alınacağı belirtilmiştir. Daha önce bu maddenin 2. Fıkrası Anayasa Mahkemesinin 4/12/2024 Tarihli ve E: 2023/182, K: 2024/203 Sayılı Kararı ile iptal edilmiş ve bu hükmün 30/10/2025 tarihinde yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Ancak iptal hükmü yürürlüğe girmeden önce fıkra 10. Yargı paketi olarak bilinen 7550 sayılı Kanun ile değiştirilmiştir.
Anayasa Mahkemesine başvuruda; davanın açıldığı tarih ile uyuşmazlığın mahkemece ve sonrasında istinaf merciince karara bağlandığı süreçte istinaf ve temyiz kesinlik sınırının her yıl yeniden değerleme oranında güncellenerek değişebildiği, bu itibarla davanın açıldığı tarihte temyiz yolu açık olan bir uyuşmazlığın istinaf merciinin karar verdiği tarih itibarıyla temyiz sınırının altında kalabildiği, bu durumun mahkemeye erişim hakkı, hükmün denetlenmesini talep etme hakkı ve kanuni hâkim ilkeleriyle bağdaşmadığı, ayrıca itiraz konusu kurallarda temyize ilişkin parasal tutar açısından davanın açıldığı tarihin mi yoksa istinaf merciinin karar tarihinin mi esas alınacağı yönünde bir belirsizliğin olduğu, bu suretle kuralların hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleriyle de çeliştiği, mahkemeler arasında yargılama süreleri açısından farklılıkların olabileceği gözetildiğinde aynı tarihte açıldığı hâlde diğerine göre daha erken sonuçlanmış olan davalardan biri temyize tabi olurken yapılan yargı süreci sonuçlanan diğer davanın temyiz denetiminden dışlanabileceği, bu durumun ise eşitlik ilkesini ihlal ettiği belirtilmiştir.
AYM kararında kanun yoluna başvuru açısından parasal değer (kesinlik sınırı) güncellenirken dava konusu mal ya da alacağın değerinin güncellenmemesi nedeniyle enflasyondan dolayı oluşan külfetin tamamının davanın taraflarına yüklendiği, bu yönüyle ibare kapsamında tarafların kanun yoluna başvuramaması nedeniyle katlanacakları külfet ile meşru amaçtan kaynaklanan kamusal yarar arasındaki dengenin taraflar aleyhine bozulduğu belirtilerek anılan ibareyle hükmün denetlenmesini talep etme hakkına getirilen sınırlamanın orantısız olduğu sonucuna ulaşmış ve ilgili hükmün iptaline karar vermiştir.
İcra ve İflas Kanunu'ndaki Değişiklikler
İcra ve İflas Kanunu 'nun Ek-1. Maddesine değişiklik yapılarak istinaf ve temyiz sınırının davanın açıldığı tarihteki rakama göre hesaplanacağı belirlenmiştir. Kanunun önceki hâlinde hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı belirlenmişken Anayasa Mahkemesinin 6/3/2025 Tarihli ve E: 2025/61, K: 2025/46 Sayılı Kararı ile Ek Madde 1'in ikinci fıkrasının iptaline ve bu hükmün 4/3/2026 tarihinde yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Ancak iptal hükmü yürürlüğe girmeden önce fıkra 7550 sayılı Kanun ile değiştirilmiştir.
Anayasa Mahkemesine başvuruda; itiraz konusu kural gereğince davanın açıldığı tarihte kanun yolu açık olan davanın üzerinden bir yıl geçtikten sonra yapılan güncelleme nedeniyle kesinlik sınırının artması ve tarafların kanun yoluna başvurma hakkının ortadan kalkmasının hukuki güvenlik ve öngörülebilirliğe aykırı olduğu zira tarafların kanun yoluna başvuramamayla ilgili kesinlik sınırını davanın açıldığı tarihte öngörebilmelerinin mümkün olmadığı dolayısıyla kural gereğince kanun yoluna başvurma hakkının verildiği tarihteki parasal sınırın dikkate alınmasının adil yargılanma hakkı ve hukuki güvenlik ilkesiyle çeliştiği belirtilerek kuralın Anayasa'nın 36. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
HMK'nın aynı doğrultudaki hükmünü iptal eden AYM, E.2023/182, K.2024/203, 4/12/2024 bilgilerini haiz karara atıf yapılarak kanun yoluna başvuru açısından parasal değer (kesinlik sınırı) güncellenirken dava konusu mal ya da alacağın değerinin güncellenmemesi nedeniyle enflasyondan dolayı oluşan külfetin tamamının davanın taraflarına yüklendiği, bu yönüyle ibare kapsamında tarafların kanun yoluna başvuramaması nedeniyle katlanacakları külfet ile meşru amaçtan kaynaklanan kamusal yarar arasındaki dengenin taraflar aleyhine bozulduğu belirtilerek anılan ibareyle hükmün denetlenmesini talep etme hakkına getirilen sınırlamanın orantısız olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
İdari Yargılama Usulü Kanunu'ndaki Değişiklikler
İYUK EK-1 Madde'de değişiklik yapılarak diğer kanunlarda da olduğu gibi idari yargıda da istinaf ve temyiz sınırının davanın açıldığı tarih olarak belirleneceği düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesinin 11/2/2025 Tarihli ve E: 2025/39, K: 2025/35 Sayılı Kararı ile ikinci fıkradaki "45 inci ve 46 ncı maddeler uyarınca istinaf veya temyiz yoluna başvurulabilecek kararların belirlenmesinde ise ilk derece mahkemesi veya bölge idare mahkemesince nihai kararın verildiği" ibaresi iptal edilmiş ve bu hükmün 6/12/2025 tarihinde yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Ancak iptal hükmü yürürlüğe girmeden önce fıkra 7550 sayılı Kanun ile değiştirilmiştir.
AYM'ye başvuruda; davayı açarken ya da davayı ıslah ederken davacının sonraki yıllarda belirlenecek yeniden değerleme oranını bilmesinin ve bu kapsamda kararın verildiği tarihteki parasal sınırı öngörmesinin mümkün olmadığı, dava tarihi veya ıslah tarihi itibarıyla istinaf veya temyize tabi olan bir davada verilen karara karşı –özellikle enflasyon oranının yüksek olduğu dönemlerde– yargılama sürecinin uzaması durumunda istinafa veya temyize başvurulamayabileceği, aynı tarihte açılan ve benzer nitelikli davaların kural nedeniyle farklı aşamalarda kesinleşebileceği, bu durumun belirlilik ve hukuki öngörülebilirlik ile adil yargılanma ilkelerini ihlal ettiği belirtilerek kuralın Anayasa'nın 2. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi, kural gereğince istinaf veya temyiz kanun yoluna başvuru açısından geçerli olan parasal sınır enflasyona göre güncellenirken, dava konusu değerin enflasyonun etkilerinden arındırılmamasının; özellikle yargılamaların uzun sürdüğü durumlarda, dava açıldığı tarihte kanun yolu açık olan bir kararın, ilk derece veya bölge idare mahkemesince verilen karar tarihindeki parasal sınır nedeniyle kanun yoluna kapalı hâle gelebileceğini belirtmiş, bu durumun Anayasa'nın 13. ve 36. maddelerine aykırı olduğuna hükmederek kuralın iptaline karar vermiştir.
SONUÇ
10. Yargı Paketi olarak bilinen 7550 sayılı Kanun, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları doğrultusunda birçok temel kanunda önemli değişiklikler getirmiştir. Özellikle işçinin korunması ilkesine uygun şekilde MÖHUK'ta yapılan düzenlemeler, yurtdışında çalışan işçilerin daha güvenceli bir hukuk sisteminden yararlanmalarının önünü açmıştır. İşverenin hukuk seçimi yoluyla sorumluluktan kaçınmasının engellenmesi, işçi-işveren dengesinde anayasal sınırlar çerçevesinde adil bir yapı kurmayı amaçlamaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra ve İflas Kanunu ile İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda yapılan değişiklikler ise mahkemeye erişim hakkı, adil yargılanma ilkesi, hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik gibi temel anayasal prensipleri gözeten düzenlemelerdir. Davanın açıldığı tarihteki parasal sınırlara göre istinaf ve temyiz imkanlarının belirlenmesi, yargılamanın tarafları için belirsizlik ve keyfî sonuçlar doğmasının önüne geçmeyi hedeflemektedir.
Yapılan düzenlemelerle birlikte artık vatandaşlar, bir davayı hangi tarihte açtılarsa, o tarihte geçerli olan temyiz ve istinaf sınırlarına tabi olacaklar. Böylece dava süreci boyunca değişen parasal eşiklerden kaynaklanan hak kayıplarının önüne geçilmiş oldu. Ayrıca yurtdışında çalışan işçilerin sadece işverenin seçtiği hukuka değil, kendi lehlerine olan Türk hukukuna da başvurabilmelerinin yolu açıldı. 10. Yargı Paketi ile yapılan bu değişiklikler, hem yargı sürecini daha öngörülebilir hale getiriyor hem de vatandaşın temel haklarını korumayı hedefliyor.
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.