ÖZET

Haksız fiil, hukuk kurallarına aykırı bir şekilde bir kişinin malvarlığında veya şahıs varlığında zarar meydana gelmesine neden olan eylemdir. Bir başka deyişle haksız fiil, bir fiilin, haksız olması sebebiyle oluşan bir olgudur. Haksızlık kavramı ise hak edilmeyen veya hak kapsamında olmayan davranışı ifade etmektedir. Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasında zarar oluşturan davranışlar haksız fiilin hukuki tanımını oluşturmaktadır.

Bu kapsamda hukuka aykırı eylem hem haksız fiil hem de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil edebilir. Bu olasılıkta, haksız eylemde bulunan kişinin ceza sorumluluğu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nu; tazminat sorumluluğu ise, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nu ilgilendirir. Haksız fiilin ceza hukuku ve borçlar hukuku arasındaki bu bağlantısı zamanaşımı süresi bakımından da hüküm doğuracaktır. TBK'nın 72(1). maddesinin 2. cümlesinde belirtilen; ''...Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.'' hükmü uyarınca öngörülen sürelerden daha uzun bir süre olması durumunda, söz konusu tazminat taleplerinde ceza zamanaşımının uygulanacağı ifade edilmiştir.

Biz bu çalışmamızda doktrin ve yargı kararları ışığında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda belirtilen haksız fiillerdeki zamanaşımı uygulanmasını, hangi koşullarda ceza zamanaşımının uygulanmasına bırakacağını açıklayacağız.

Anahtar Kelimeler: Haksız Fiil, Türk Borçlar Kanunu Md.72, Ceza Zamanaşımı, Zamanaşımı.

GİRİŞ

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun ("TBK") 49. maddesine göre, hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren kimse bu zararı tazmine mecburdur. Böylece haksız filden sorumluluk, tazminat borcunun kaynağını oluşturmaktadır. Daha önce yüklenilmiş bir borca aykırı davranıştan doğan sorumluluktan farklı olarak, haksız fiil sorumluluğunda genel davranış kurallarına aykırılık söz konusu olmaktadır. Haksız fiillerde kusur sorumluluğu esastır fakat kusursuz sorumluluk halleri de mevcuttur. Ancak söz konusu fiilin kanunlardaki kusursuz sorumluluk hallerinden olduğu belirtilmelidir.

Bu hükümden yola çıkılarak öğretide ve yargı kararlarında, haksız fiilin dört temel unsuru olduğu ifade edilmiştir.1 Bu unsurlar: kusur, hukuka aykırı bir fiil, nedensellik bağı ve zarardır. Bu unsurlar tazminatın belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Tazminat davasında tespit edilen zarar miktarı tayin edilecek tazminatın üst sınırını belirler. Bu sınırın üzerinde tazminata hükmedilemez. Zira tazminatın amacı zararı gidermektir. Tazminat miktarının zararın altında bir miktar olarak tayin edilmesi ise mümkündür.

Tazminat davasının tabi olduğu zamanaşımı süresi ise TBK m. 72'de düzenlenmiştir. Haksız fiil nedeniyle tazminat davası açma hakkı mağdurun, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayan 2 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Bu dava hakkı herhalde zarar verici fiilin vuku bulduğu tarihten itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.

Ancak kanun koyucu bu süreleri aşan ayrı bir süre daha öngörmüştür. İnceleme konumuz olan ve ceza zamanaşımı olarak nitelendirilebilecek olan bu süre TBK m. 72/1, 2. cümlede, "Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır." şeklinde ifade edilmiştir. Bu hükümle hem tazminat sorumluluğunu gerektiren hem de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ("TCK")'na göre suç teşkil eden bir eylemin farklı zamanaşımı sürelerine tabi olmasının önüne geçilerek adalete ve hukuksal güvenliğe aykırı sonuçların önüne geçilmesi hedeflenmiştir.2 Gerçekten de haksız fiili gerçekleştiren failin daha ağır cezaî sorumluluğu devam ederken görece daha hafif olan hukukî sorumluluğunun sona ermesi tutarlı bir çözüm olmazdı.3

Bu sebeple kanun koyucu, sorumluluklar arasındaki dengeyi sağlamak amacıyla ceza davası zamanaşımı ve tazminat davası zamanaşımını uyumlu hâle getirmek istemiş4, bu şekilde zarar gören kişiler için özel hukuk çerçevesinde hareket imkânı genişletilmiştir. Genişleyen bu alanla beraber haksız fiillerde, haksız eylemin mağduru açısından çok daha geniş bir koruma imkânı sağlanmıştır. Bu sebeple aynı eylem için farklı zamanaşımı sürelerinin uygulanması kaldırılmış zamanaşımı bakımından tek bir süre getirilmiştir.

DEĞERLENDİRMELERİMİz

1. CEZA ZAMANAŞIMI SÜRESİ

Haksız fiilden dolayı meydana gelen zarar sebebi ile uygulanacak olan ceza zamanaşımı süresi, TCK'nın 66. maddesi uyarınca düzenlenen ''dava zamanaşımı'' süresidir. TCK'nın 68. maddesinde düzenlenen ceza zamanaşımı infaza ilişkin bir zamanaşımıdır. Biz çalışmamızda haksız fiilde uygulanacak ceza zamanaşımını ifa ettiğimizde aklımıza TCK madde 66 kapsamında düzenlenen hüküm gelmelidir.

Tazminat davalarında uygulanacak ceza zamanaşımı süreleri, eyleme verilen ceza miktarına göre değil, eylemin uyduğu hükümde öngörülen cezanın üst (tavan) limitine göre belirlenecektir5. Ayrıca, faile daha ağır ceza verilmesini gerektiren nitelikli hallerin varlığı durumunda, ceza zamanaşımı süresinin belirlenmesinde bu haller de göz önünde bulundurulmalıdır. Bir başka deyişle, ceza zamanaşımı süresinin belirlenmesinde, o suçla ilgili olarak hükmedilmesi mümkün olan en yüksek ceza miktarı esas alınmalıdır. Buna karşın, daha hafif cezayı gerektiren nitelikli haller söz konusu ise ceza zamanaşımı süresinin belirlenmesinde bu durum dikkate alınmaz. Aynı şekilde yaş küçüklüğü, teşebbüs ve haksız tahrik dolayısıyla cezada yapılacak olan indirim miktar veya oranları, ceza zamanaşımı süresinin belirlenmesinde göz önünde bulundurulmaz6. Zamanaşımın kesilmesi bakımından sadece ceza davaları yönünden uygulanan yarı oranında uzama kuralı ise haksız fiil uyuşmazlığının görüldüğü hukuk davaları bakımından uygulanmayacaktır7.

TBK m. 72/1, 2. cümle hükmünün uygulanabilmesi için, daha uzun ceza davası zamanaşımı süresinin mutlaka ceza kanununda yer alması şart değildir. Zira, bu madde Türk Ceza Kanunu'ndan değil, ceza kanunlarından bahsetmektedir. Bu nedenle Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, Orman Kanunu, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu vs. ceza hükümleri taşıyan diğer kanunlardaki ceza davası zamanaşımı süreleri de dikkate alınmalıdır8.

2. CEZA ZAMANAŞIMIN UYGULANMASININ ŞARTLARI

TBK m. 72/1, 2. cümlesine göre, ceza davası zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için öncelikle tazminat sorumluluğuna neden olan fiilin aynı zamanda ceza kanunlarına göre suç teşkil etmesi gerekir. Bu kapsamda suçun niteliği önemli değildir. Eğer ortada suç teşkil eden bir eylem yoksa, tazminat davası hukuk zamanaşımı sürelerine tabi olacaktır9.

Bu bakımdan ceza hukuku ilkelerine göre fiilin suç olup olmadığına karar verilebilir. Tipiklik, maddi unsur, manevi unsur ve hukuka aykırılık unsuru gibi suç için kanunda düzenlenen tüm unsurların bir arada bulunması gerekir. Bunlardan birisinin bile eksik olması halinde suç oluşmayacağı için ceza zamanaşımı da uygulanmaz. Eylemin suç oluşturup oluşturmayacağına tazminat davasına bakan hâkim karar vermektedir. Zira haksız eylemde bulunan fail hakkında ceza davasının açılmış olması, mahkûmiyet kararının verilmiş olması veya soruşturma yapılması gibi durumların varlığı bulunmak zorunda değildir10.

Bir haksız eylemden dolayı Cumhuriyet Savcılığınca takipsizlik kararı verilmesi veya bir eylemin soruşturma ya da kovuşturma konusu yapılmaması, o eylemin suç niteliğinin araştırılmasına ve koşulları oluşmuşsa ceza zamanaşımının uygulanmasına engel olmadığı gibi takibi şikâyete bağlı suçlarda, şikâyet süresinin geçirilmiş olması, hiç şikâyetçi olunmaması veya şikâyetten vazgeçilmiş olması da dikkate alınmaz11. Böyle durumlarda, eylemin suç olup olmadığını ve buna bağlı olarak ceza zamanaşımının uygulanıp uygulanmayacağını hukuk hâkimi ceza hukuku kurallarına göre değerlendirecektir12.

Ancak ceza mahkemesince verilecek kararın beraat olması durumunda ne yapılacağı konusunda öğretide tartışma mevcuttur. Hukuk hâkimi, ceza mahkemesince verilecek kararla bağlı olduğu için bizim kanaatimizce suç unsurlarının oluşmadığı ya da suçun işlenmediği yönünde beraat kararı tesis edilmişse suçun oluşmadığından bahisle tazminat davasında ceza zamanaşımı dikkate alınmamalıdır. Ancak bu beraat kararı delillerin mahkûmiyet için yeterli olmadığı şeklinde bir sebebe dayanıyorsa tazminat davasına bakan hakim bu kararla bağlı olmak zorunda değildir. Bu durumda hukuk hâkimi, fiilin ilgili kişi tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğini yine kendisi takdir edecek ve ceza zamanaşımı uygulama alanı bulacaktır. Yargıtay'ın kararlarının çoğunda13 söz konusu uygulama kabul edilmiştir.

Bekletici mesele açısından yapılacak değerlendirmemizde ise bu noktada hukuk davasını karara bağlamak için ceza davasının kararını bekletici mesele yapmak gereksiz olacaktır. Hukuk hâkimi suçun oluşup oluşmadığını kendisi tespit edebilecektir. Kaldı ki ceza davasını bekletici mesele yapak mağdurun mağduriyetini arttırabilecek sonuçlara yol açabilecektir.

Ceza kanunlarına göre suç teşkil eden bir haksız fiil, genel afla suç olmaktan çıkarılırsa, artık hukuk mahkemesinde görülen tazminat davası için ceza zamanaşımı uygulanmayacaktır14. Genel af kabul edildiği için ceza zamanaşımı uygulanması durumu ortadan kalkmış ise, hukukî güvenlik gereği TBK m. 72/1, ilk cümlede yer alan iki ve on yıllık zamanaşımı sürelerinin, genel af kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren işlemeye başlaması gerekir15. Genel affın aksine özel af, fiili suç olmaktan çıkarmadığından ve sadece cezayı ortadan kaldırdığından, bu halde tazminat davalarında ceza zamanaşımının dikkate alınması gerekecektir.

Ceza zamanaşımın uygulanmasındaki bir diğer şart ise fiil için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresinin TBK md. 72 uyarında düzenlenen sürelerden daha uzun olması gereğidir. Yani haksız fiil teşkil eden eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi halinde, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için, bu suçla ilgili olarak kabul edilen ceza zamanaşımı süresinin tazminat alacağına ilişkin zamanaşımı süresinden daha uzun olması gerekmektedir. Örneğin, ceza zamanaşımı süresi yirmi yıl ise, fiilin gerçekleştiği tarihte zarar ve sorumlu kişiyi öğrenen zarar gören, iki yıl değil yirmi yıl içinde dilediği vakit dava açabilecektir.

Ceza zamanaşımı süresi, iki yıllık zamanaşımı süresinden uzun, on yıllık zamanaşımı süresinden kısa ise, bu durumda sadece iki yıllık zamanaşımı süresinin yerine uygulanma imkânına sahip olacak, on yıllık süreye bir etkisi olmayacaktır16. Burada da zarar gören, zarar ve sorumlu kişiyi ne zaman öğrenmiş olursa olsun ceza zamanaşımı süresi içinde tazminat davası açabilecek, ancak on yıllık sürenin geçmemiş olmasına dikkat edecektir. Örneğin, ceza zamanaşımının sekiz yıl olduğu bir olayda, zarar gören, zarar ve tazminat sorumlusunu öğrenmesinden itibaren iki yıldan fazla bir süre geçmiş olsa bile, eğer olayın üzerinden sekiz yıl geçmemişse tazminat davası açabilecektir.

3. KİŞİLER BAKIMINDAN UYGULANMASI

Ceza zamanaşımı süresi ancak haksız fiil failine karşı uygulanabilir, hukuken tazminat sorumlusu olan kişilere karşı uygulanamaz. Yani TBK'nın 72(1). maddesinin 2. cümlesinde yazılı olan ve suç niteliği bulunan haksız eylemlere ilişkin olan tazminat davalarında ceza zamanaşımının uygulanacağı kuralı, yalnız haksız eylemi işleyenlere karşı açılan davalarla sınırlıdır. Yargıtay'ın 4. Hukuk Dairesi'nin 09.04.2009 tarih, 2008/10964 E. ve 2009/5304 K. numaralı ilamında belirtilen "...cezai sorumluluğu olmadığı için gazete sahibi hakkında uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanması olanağının da bulunmadığı belirgindir." ifadelerinden de anlaşılacağı üzere, ceza zamanaşımı haksız eylemin failine karşı açılacak davalarda uygulanabilmektedir. Ancak ek kusur durumunda, ceza zamanaşımının bu kişiler hakkında da uygulanacağı kabul edilmektedir.

Yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 14.02.2005 tarih, 2005/7601 E. ve 2005/1176 K. numaralı bir başka kararında, "Eylem suç teşkil edip olayda ceza zamanaşımının uygulanması gerekir ise, bu süre ancak haksız eyleme katılan için kabul edilebilir. ... Bu durumda ceza zamanaşımının uygulama olanağı bulunmamaktadır. ... Yerel mahkemece anılan yön gözetilmeksizin adı geçen davalının tazminat ile sorumlu tutulmuş olması da kabul şekli bakımından usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." ifadeleri yer almıştır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 15.01.1979 tarih, 1978/12904 E. ve 1979/146 K. sayılı kararında yer alan "Kural olarak, ceza (uzamış) zamanaşımı, haksız eylemi işleyen kişilere karşı açılan davalarda uygulanabilir. Buna karşılık, Medeni hukuk yönünden sorumlu olan üçüncü kişiler hakkında BK'nun 60/2. (eski kanun, yeni kanunda TBK'nın 72/1, 2. cümle) maddesi hükmünün uygulanabilme olanağı yoktur." ifadeleri Yargıtay'ın bu konuda yıllardır süregelen yerleşik bir içtihadının olduğunu göstermektedir.

Örnekler çoğaltılabilmekle beraber aynı doğrultudaki, (i) Yargıtay 4. HD., T: 19.10.2009, E: 2009/32, K: 2009/11542; (ii) Yargıtay 4. HD., T: 27.01.2003, E: 2002/10604, K: 2003/805; (iii) Yargıtay 4. HD., T: 23.12.2002, E: 2002/9964, K: 2002/14403; (iv) Yargıtay 4. HD., T: 30.06.1977, E: 1976/893, K: 1977/7606; (v) Yargıtay 4. HD., T: 21.02.1975, E : 1 974/9502, K : 1 975/2243, n umaralı Yargıtay kararları ışığında anlaşılacaktır ki başkasının suç teşkil eden bir fiilinden dolayı tazminat sorumluluğu altında olan kişiler hakkında TBK'nın 72(1) maddesinin 2. cümlesi uygulanmayacaktır. Bu kişilere karşı TBK'nın 72(1). maddesindeki iki yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekmektedir.

Tüzel kişiler bakımından ise organların suç niteliğindeki haksız fiillerinden dolayı tüzel kişilere karşı açılacak tazminat davalarında ceza zamanaşımının uygulanıp uygulanmayacağı konusunda öğretide pek çok tartışma bulunmaktadır. Ancak bizim kanaatimizce organlar tüzel kişinin bir parçasıdır ve bu sebeple organların suç niteliğindeki haksız fiillerinden dolayı tüzel kişilere karşı da ceza zamanaşımının uygulanması gerekir. Her ne kadar Yargıtay'ın farklı yönde kararları olsa da Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun T: 26.09.2012, E: 2012/4-319, K: 2012/619 sayılı kararında yer alan, "Tüzel kişilerin organlarının işledikleri haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa ceza zamanaşımı süresi, tüzel kişi aleyhine açılan tazminat davasında da uygulanır." ifadeleri haklılığımızı ortaya koymaktadır.17

Motorlu araç işletenler bakımından ise Yargıtay ceza zamanaşımının işleten yönünden de uygulanacağı yönünde kararlar vermeye başlamıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun T: 12.03.2014, E: 2013/4-544, K: 2014/315 sayılı kararında, "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 85/son ve 109/2, mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 102. maddeleri uyarınca, sürücünün eyleminin suç teşkil ettiği hallerde, uzamış ceza davası zamanaşımının işleteni de kapsadığı kabul edilmektedir." ifadeleri doğrultusunda tazminat sorumluluğunun daha uzun zamanaşımı süresine tabi olduğu kabul edilmiştir. Ancak bu görüş, kanaatimizce isabetli bir görüş değildir. Yargıtay'ın bazı konularda kusursuz sorumluluğu ceza zamanaşımı bakımından kabul etmezken bazı konularda kabul etmesi hukuki anlamda tutarsızlık yaratmaktadır.

SONUÇ

Haksız fiil, özel hukukta borcun kaynakları arasında yer almaktadır. Haksız fiil sorumluluğu, haksız fiilden doğan zararın tazminini gerektirir. Hukukumuzda haksız fiil geniş anlamda ele alındığında ceza hukuku öğretisinde de var olmaktadır. Çünkü ceza hukukunda sonucu ceza yaptırımına bağlı olan ve iradi olarak hukuka aykırı davranış, suç addedilmektedir.

Ceza hukuku ile özel hukuk kapsamında kesişen haksız fiilde zamanaşımı müessesesi de ortak hükümler içermektedir. Zira özel hukuk bağlamında zararın tazmin sorumluluğu, öğrenmeden itibaren iki yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Öğrenme varlığının olmaması durumunda her halükârda on yıllık bir zamanaşımı süresi kanunda yer edinmiştir. Ancak haksız fiilin suç teşkil etmesi durumunda uygulanacak zamanaşımı süresi bakımından ceza zamanaşımının uygulanacağı hükmü getirilerek istisnai bir durum tesis edilmiştir. Öncelikle, ceza davası zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için fiilin ceza kanunlarına göre de suç teşkil etmesi gerekir. Haksız eylemde bulunan fail hakkında ceza davasının açılmış olması, mahkûmiyet kararının verilmiş olması, soruşturma aşamasında olması ve benzeri gibi durumların mevcudiyeti gerekmemektedir. Ancak ceza mahkemesinde beraat kararı verilmesi durumunda ceza zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanmaması noktasında öğretide görüş ayrılığı bulunmakla birlikte, suç unsurları oluşmadığından bahisle ceza zamanaşımı süresinin uygulanmaması gerektiği yönünde görüş hakimdir.

Ceza davasının bekletici mesele yapılması konusuna baktığımızda ise hukuk hâkimi suç oluşup oluşmadığına kendisi karar verebileceğinden ve bu durum mağduriyeti arttıracağından bekletici mesele yapmak gereksiz olacaktır. Ceza zamanaşımı süresinin uygulanmasının bir diğer şartıysa, bu sürenin tazminat alacağına ilişkin zamanaşımı süresinden daha uzun olması gerektiğidir. Tüzel kişinin sorumluluğu ve motorlu araç işletenler istisna olmak üzere sadece haksız fiil failine karşı uygulanabilen bu düzenlemeyle hem tazminat sorumluluğunu gerektiren hem de suç teşkil eden bir eylem için farklı zamanaşımı sürelerine tabi olmasının önüne geçilerek adalete ve hukuksal güvenliğe aykırı sonuçların doğması engellenmiştir.

Footnotes

1. Tandoğan, Haluk, Türk Mesuliyet Hukuku (Anılış: "Mesuliyet"), Ankara 1961, s. 11; Akman, Sermet/Burcuoğlu, Haluk/Altop, Atilla, Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 475; Nomer, Haluk N., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2015, s. 138; Tercier, Pierre/ Pichonnaz, Pascal / Develioğlu, H. Murat, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2016, s. 571; Yargıtay 4. HD, E. 2015/570, K. 2016/171, T. 11.1.2016; Yargıtay 3. HD, E. 2014/9881, K. 2015/3099, T. 26.2.2015 (www.kazanci.com)

2. Çelik, Çelik Ahmet: Tazminat ve Alacaklarda Sorumluluk ve Zamanaşımı, Bilge Yayınevi, 1. Baskı, Ankara 2012, s. 301; Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınları, 18. Baskı, Ankara 2015, s. 834; Erdem, Mehmet: Özel Hukukta Zamanaşımı, Oniki Levha Yayıncılık, 1. Baskı, İstanbul 2010, s. 137; Kılıçoğlu, Ahmet M.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitapevi, 18. Baskı, Ankara 2014, s. 493-494; Saymen, Ferit H. - Elbir, Halid K. : Türk Borçlar Hukuku Umumi Hükümler, cilt 1, İsmail Akgün Matbaası, İstanbul 1958, s. 528; Karacabey, Ö. Faruk: "Haksız Fiillerde Zamanaşımı", YD., sayı 1, 1979, s. 81; Gürkanlar, Metin: Bir Zarara Birlikte Neden Olan Birden Çok Kişinin Sorumluluğu, Ankara 1982, s. 121; Tekinay, S. Sulhi - Akman, G. Sermet - Burcuoğlu, Haluk - Altop, Atilla: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Filiz Kitapevi, 7. Baskı, İstanbul 1993, s. 722; Feyzioğlu, Feyzi Necmeddin: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, cilt 1, Fakülteler Matbaası, 2. Baskı, İstanbul 1976-1977, s. 714; Tutumlu, Mehmet Akif: Türk Borçlar Hukukunda Zamanaşımı ve Uygulaması, Seçkin Yayıncılık, 3. Baskı, Ankara 2007, s. 56; Tandoğan, Halûk: Türk Mes'uliyet Hukuku, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2010, s. 362; Antalya, O. Gökhan: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, cilt 2, Legal Yayınevi, 1. Baskı, İstanbul 2015, 510-511.

3. ''The Timeout Time Penalty Tort'' Kadir BAĞCI

4. Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınları, 18. Baskı, Ankara 2015, s. 834; Erdem, Mehmet: Özel Hukukta Zamanaşımı, Oniki Levha Yayıncılık, 1. Baskı, İstanbul 2010, s. 137; Tekinay, S. Sulhi - Akman, G. Sermet - Burcuoğlu, Haluk - Altop, Atilla: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Filiz Kitapevi, 7. Baskı, İstanbul 1993, s. 722; Narter, Sami: Kusursuz Sorumluluk, Haksız Fiil Sorumluluğu ve Tazminat Hukuku, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, Ankara 2014, s. 1419.

5. Yargıtay Büyük Genel Kurulu, T: 03.06.1942, E: 1941/36, K: 1942/15 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı (Karacabey, s. 87); Aynı yönde bkz. Yargıtay HGK., T: 19.02.2014, E: 2013/4-440, K: 2014/115 (UYAP).

6. Bakıcı, Sedat: Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, Ankara 2007, s. 1239 vd.; Özgenç, İzzet: Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi Genel Hükümler, Adalet Bakanlığı Yayını, 3. Baskı, Ankara 2006, s. 736; Antalya, s. 514.

7. Çelik, s. 332; Yargıtay HGK., T: 16.04.2008, E: 2008/4-326, K: 2008/325 (Bilgen, s. 650-654) "Öte yandan, aynı Kanunun 104. maddesinde (TCK m. 67/4'te) zamanaşımının kesildiği haller için salt ceza davaları yönünden öngörülen "yarı oranında uzama" kuralı, hukuk davalarında uygulanmaz."; Aynı yönde bkz. Yargıtay 11. HD., T: 22.06.2009, E: 2008/3485, K: 2009/7564 (Bilgen, s. 650); Yargıtay 11. HD., T: 27.04.2009, E: 2009/3053, K: 2009/4958 (Bilgen, s. 649); Aksi yönde bkz. Yargıtay 15. HD., T: 14.02.1989, E: 261 K: 585 (Çelik, s. 332); Yargıtay 17. HD., T: 08.09.2004, E: 8400, K: 9121 (Bilgen, s. 655-656).

8. Oğuzman/ Öz, cilt 2, s. 76; Eren, s. 835; Kılıçoğlu, s. 497; Erdem, s. 138; Karacabey, s. 86; Uygur, Şerh, s. 529; Özkaya, Eraslan: Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süreler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Ankara 2012, s. 242.

9. Kılıçoğlu, s. 494; Yargıtay 11. HD., T: 14.06.2007, E: 2006/6294, K: 2007/9064 (Kazancı İçtihat Bankası?) "...davacı kendi kendini yaralamış olup, hakkında açılmış bir ceza davası ya da başlatılmış bir soruşturma dosya kapsamından anlaşılamamaktadır... öncelikle hangi gerekçeyle ceza zamanaşımının uygulanması gerektiğinin açıklanması ve sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken..."

10. Tandoğan, s. 362; Yargıtay 4. HD., T: 10.06.2013, E: 2013/8422, K: 2013/11047 (UYAP) "Ceza zamanaşımı süresinin uygulanması için somut olay ile ilgili bir soruşturma ya da kovuşturma açılmış bulunması da şart değildir."

11. Çelik, s. 360 vd.; Erdem, s. 142; Özkaya, s. 242; Narter, s. 1421; Karacabey, s. 84; Tandoğan, s. 364; Aydos, 405; Savaş, s. 145- 146; Yargıtay 4. HD., T: 20.09.1979, E: 1979/4725, K: 1979/9975 (Kazancı İçtihat Bankası) "...takibi şikâyete bağlı suçlarda, şikâyet süresinin geçirilmiş olması nedeniyle ceza davasının açıl(ma)ması, bu suça ait ceza zamanaşımının tazminat davasına uygulanmasına engel değildir. Çünkü şikâyet, ceza kovuşturmasının bir şartıdır ve bir cezalandırılabilme şartı değildir. Bu kovuşturma şartı eksik olsa bile yine suç vardır ve ancak bir kovuşturma konusu olamayacaktır."; Nitekim TCK m. 73/7'ye göre, suçtan zarar gören kişinin yalnızca şikâyetinden vazgeçmiş olması ve bu vazgeçme ile kamu davasının düşmesi, hukuk mahkemesinde tazminat davası açma hakkını ortadan kaldırmaz. Hukuk mahkemesinde tazminat davası açma hakkının kaybedilmesi için, ceza davasında ve hâkim huzurunda "kişisel haklardan da vazgeçtiğini" ayrıca ve açıkça beyan etmesi gerekir.

12. Oğuzman/ Öz, cilt 2, s. 76; Erdem, s. 141; Reisoğlu, s. 271; Tandoğan, s. 362; Kılıçoğlu, s. 495; Tekinay/ Akman/ Burcuoğlu/ Altop, s. 723; Feyzioğlu, cilt 1, s. 715; Von Tuhr, Andreas: Borçlar Hukuku, cilt 1-2, çev. Cevat Edege, Yargıtay Yayınları, Ankara 1983, s. 386; Tunçomağ, s. 526; Tutumlu, s. 58; Aydos, s. 405; Karacabey, s. 84; Tekil, s. 155.

13. Yargıtay HGK, T: 18.11.1981, E: 1979/4-231, K: 1981/744 (Kazancı İçtihat Bankası) "...hukuk hâkimi, ceza tertibine ilişkin olarak ceza hâkimince verilen ve suçun işlendiğine ya da işlenmediğini kesinlikle tespit eden bir hüküm varsa, bununla bağlıdır (BK m. 53, TBK m. 74). Ancak, ceza hâkimi eylemin suç olup olmadığı üzerinde durmaksızın delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı vermiş olursa hukuk hâkimi bununla bağlı olmayarak haksız eylemin suç niteliğini taşıyıp taşımadığını araştırır. Bunun gibi ortada böyle bir hükmün bulunmaması halinde de hukuk hâkimi, cezai sorumluluğu gerektiren bir eylemin işlenmiş olup olmadığını serbestçe inceleyip takdir eder ve olaya uygulanacak zamanaşımını belirler." Aynı yönde bkz. Yargıtay 4. HD., T: 20.12.2010, E: 2010/14109, K: 2010/13254 (UYAP); Yargıtay 4. HD., T: 28.12.2007, E: 13984, K: 16462 (Çelik, s. 321); Yargıtay 4. HD., T: 11.10.2001, E: 5007, K: 9346 (Çelik, s. 321); Yargıtay, 11. HD., T: 22.04.1999, E: 1998/8330, K: 1999/3098 (Kazancı İçtihat Bankası).

14. Oğuzman / Öz, cilt 2, s. 76; Eren, s. 835; Çelik, s. 327; Feyzioğlu, cilt 1, s. 711; Kılıçoğlu, s. 503; Erdem, s. 143; Tekinay/ Akman/ Burcuoğlu/ Altop, s. 724; Tutumlu, s. 58; Özkaya, s. 243; Uygur, Şerh, s. 533; Antalya, s. 512; Narter, s. 1421; Gökcan, s. 910; Akçay, s. 76-77; Karacabey, s. 89; Arık, K. Fikret: "Haksız Fiil Zamanaşımı Af Halinde Ceza Zamanaşımı Tatbik Edilir mi? Edilmezse Tazminat Davasının Zamanaşımı Ne Zaman Başlar?", SBFD, 1954/3, s. 251 vd.; Yargıtay İBK. T: 07.12.1955, E: 1955/17, K: 1955/26 (Erdem, s. 143)

15. Oğuzman /Öz, cilt 2, s. 77; Tekinay/ Akman/ Burcuoğlu/ Altop, s. 724; Erdem, s. 143; Eren, s. 835; Tandoğan, s. 364-365; Karacabey, s. 90-91; Narter, s. 1421; Antalya, s. 512; Yargıtay, TBK m. 72/1, 1. cümlede yer alan sürelerin bu durumda ne zaman işlemeye başlayacağı konusunda çelişkili kararlar vermiştir. Şöyle ki bazı kararlarında af yasasının yürürlüğe girmesi ile başlayacağını (Yargıtay HGK., T: 20.10.1954, E: 1954/4-143, K: 1954/146; Yargıtay 3. HD., T: 06.02.1969, E: 1969/705, K: 1969/756), bazı kararlarında ise ceza mahkemesinin af kanununa uygun olarak cezanın düşmesine karar verdiği ve bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren başlayacağını ifade etmiştir (Yargıtay 15. HD., T: 15.05.1975, E: 1975/2615, K: 1975/2626; Yargıtay HGK., T: 18.11.1981, E: 1979/4-231, K:1981/744 "Af Yasası kamu davası açılmadan önce çıkmış ise, bir yıllık hukuk zamanaşımı süresi Af Yasasının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, şayet Af Yasası kamu davasının açılmasından sonra çıkmış ise, bu takdirde de af nedeniyle ceza davasının düşmesine ilişkin kararın kesinleşmesi gününden itibaren işlemeye başlayacaktır")

16. Oğuzman/ Öz, cilt 2, s. 75-76; Çelik, s. 308; Eren, s. 836; Erdem, s. 137-138; Karahasan, cilt 2, s. 601; Tandoğan, s. 361; Tekinay/ Akman/ Burcuoğlu/ Altop, s. 725; Karacabey, s. 86; Narter, s. 1420; Gökcan, s. 911; Tutumlu, s. 59; Akçay, s. 76-77.

17. Aynı yönde bkz Yargıtay 4. HD., T: 03.12.2013, E: 15875, K: 19016

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.