Anayasa'nın 9. Maddesine göre "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır". İlgili maddeden anlaşılacağı üzere, aralarında hukuki ihtilaf bulunan taraflar bu ihtilafın giderilmesi için yargılama yapılarak kesin bir hüküm verilmesini yalnızca mahkemelerden isteyebilirler. Bununla birlikte, son yıllarda mahkemelerin artan iş yükü sebebiyle yargılama sürelerinin uzaması ve vatandaşların uzayan süreler nedeniyle adalete erişiminin gecikmesi gibi nedenlerle çeşitli alternatif uyuşmazlık çözüm yolları uygulanmaya başlanmış ve tarafların alternatif çözüm yolları ile uzlaşmalarına imkan tanınmıştır.
- TAHKİMİN TANIMI VE HUKUKİ MAHİYETİ
En yalın tanımıyla tahkim; bir uyuşmazlığın üçüncü kişiler (hakemler) aracılığıyla kesin olarak çözümlenmesidir. Doktrinde ise tahkim "tarafların aralarında çıkacak uyuşmazlıklar için kesin ve bağlayıcı bir kararın hakemler tarafından alınması yönünde anlaşması" olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca Yargıtay 9. HD dairesi kararlarında yer alan tanımına göre tahkim ".... uyuşmazlıkların çözümünde, tarafların devlet yargısı yerine hakem denilen özel kişileri yetkili" kıldıkları uyuşmazlık çözüm yoludur."
Tahkim usulünün düzenlediği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 407-444 maddelerine bakıldığında tahkimde dava ve cevap dilekçelerinin verilmesi, delillerin toplanması, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılması gibi düzenlemelere yer verildiği görülmektedir. Bu yönüyle alternatif çözüm yollarından arabuluculuk ile tahkimin tamamen farklı olduklarını söylemek mümkündür. Bilindiği gibi arabuluculuk müessesesinde yargılama faaliyeti yürütülmeksizin menfaat temelli bir yaklaşım izlenirken, tahkimde hak temelli bir yaklaşım dahilinde mahkemelere benzer bir yargılama faaliyeti yürütülmektedir. Ayrıca arabuluculukta tarafların kendi çözüm yollarını kendilerinin bulması ve ihtilafı birlikte gidermeleri esasken, tahkimde çözüm taraflara değil, hakem/hakemlere bırakılmaktadır. Özellikle yargılama benzeri faaliyet yürütülmesi bakımından tahkimin alternatif uyuşmazlık çözüm yolu olup olmadığına ilişkin doktrinde farklı görüşler olduğu bilinmektedir. Bir görüşe göre tahkim, hukuki niteliği itibariyle, alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olmayıp istisnai bir yargısal yol konumundayken diğer görüşe göre tahkime başvurmak tarafların tercihleri ile belirlendiğinden tahkim her halükarda alternatif bir uyuşmazlık çözüm yoludur.
Tüm bu tartışmaların ötesinde, mahkemelere kıyasla daha hızlı olması sebebiyle tahkimin bireysel iş hukuku uyuşmazlıklarına ilişkin önemli bir alternatif çözüm yolu olduğu tartışmasızdır. Ayrıca tahkim yargılamasında taraflar hakemleri serbestçe belirleyebilmektedirler. Bu sayede uyuşmazlık konusunda uzman kişilerin hakem olarak seçilmesi ile bilirkişi incelemesi gibi uzun zaman gerektiren süreçlere gerek duyulmamakta ve doğrudan konunun uzmanı olan hakemlerce uyuşmazlık çözülmektedir. Yanı sıra, tahkim usulü taraflarca belirlenebildiğinden mahkeme yargılamasına kıyasla daha pratik bir usulde uyuşmazlığın çözümü tahkim ile mümkün hale gelebilmektedir.
- BİREYSEL İŞ HUKUKU UYUŞMAZLIKLARINDA TAHKİME BAŞVURABİLME ŞARTLARI
Tahkim yargılamasına ilişkin usul ve esaslar HMK'da düzenlenmektedir. Yasa hükümlerine göre tahkime başvurulmasının ilk şartlarından biri, uyuşmazlık konusunun tahkime elverişli olmasıdır. Uyuşmazlık konusunun tahkime elverişli olabilmesi, tarafların uyuşmazlık konusu üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilmelerine bağlıdır. Nitekim HMK'nın "Tahkime Elverişlilik" başlıklı 408. maddesinde yer alan "..iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkime elverişli değildir" düzenlemesi ile tarafların üzerinde serbestçe tasarrufta bulunamayacağı konularda tahkime başvurulamayacağı belirtilmiştir.
Tahkime başvurabilmenin bir diğer şartı ise taraflar arasında tahkim sözleşmesi yapılmış olmasıdır. Tahkim sözleşmesi HMK'nın 412. Maddesinde "..tarafların, sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşma" olarak tanımlanmaktadır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında tahkim sözleşmesinin, taraflar arasındaki esas sözleşmenin bir şartı olarak veya ayrı bir sözleşme şeklinde yapılabileceği düzenlenirken devam eden 3. fıkrasında tahkim sözleşmesinin yazılı olarak yapılması gerektiği düzenlenmektedir.
Görüleceği gibi, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tahkime elverişli olması ve yazılı bir tahkim sözleşmesi yapılmış olması, uyuşmazlık taraflarının tahkime başvurulabilmesinin ön şartlarıdır. Bireysel iş hukuku uyuşmazlıklarında tahkime başvurulabilmesi için de bu şartların yerine getirilmesi gereklidir.
- TÜM BİREYSEL İŞ HUKUKU UYUŞMAZLIK KONULARI TAHKİME ELVERİŞLİ MİDİR?
Bireysel iş hukuku uyuşmazlıkları açısından tahkimi mümkün kılan ilk ve tek düzenlemenin 4857 sayılı İş Kanunu'nda yer aldığı ve buna göre yalnızca "Fesih bildirimine itiraz ve usulü" başlıklı 20. maddede tarafların özel hakeme gidebileceğinin düzenlendiği görülmektedir. Maddeye göre, "İş sözleşmesi feshedilen işçi fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir. Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede iş mahkemesi yerine özel hakeme de götürülebilir."
Feshin geçersizliğine ilişkin işe iade davalarını düzenleyen İş Kanunu'nun 20. maddesi dışındaki bireysel iş hukuku uyuşmazlık konuları için tahkim yolunun mümkün kılındığı herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu açıdan yasa koyucunun iş sözleşmelerinden doğan her türlü uyuşmazlık için tahkimi mümkün kılmadığı açıktır. Konuya ilişkin emsal içtihatlarda da işe iade davaları dışında, iş mahkemelerinin görev alanına giren uyuşmazlıkların çözümü için yapılan tahkim sözleşmelerinin geçerli olmadığının kabul edildiği açıkça görülmektedir.
Özetle; bireysel iş hukuku uyuşmazlıklarından yalnızca feshin geçersizliği iddiasına dayanan işe iade davaları tahkime elverişlidir. Buna karşın, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, iş kazasından doğan tazminat davaları gibi diğer bireysel iş hukuku uyuşmazlıkları açısından, taraflar arasında tahkim sözleşmesi yapılmış olsa dahi tahkime gidilmesi mümkün değildir.
- BİREYSEL İŞ HUKUKU UYUŞMAZLIKLARI AÇISINDAN TAHKİM SÖZLEŞMESİ NE ZAMAN YAPILMALIDIR?
HMK'nın tahkim sözleşmesinin esaslarını düzenleyen maddelerinde tahkim sözleşmesinin ne zaman yapılacağına ilişkin özel bir düzenleme yapılmadığı görülmektedir. Buna karşın, emsal Yargıtay kararlarında, iş hukukuna hakim olan işçiyi koruma ilkesi gereği, işçi ve işveren arasında iş sözleşmesi kurulurken veya devam ederken yapılan tahkim sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmektedir. Nitekim "işçiyi koruma ilkesi" ekonomik olarak zayıf durumdaki işçinin, gelir endişesi ile baskı altında olduğu bir aşamada, tahkim sözleşmesinin içeriğini sağlıklı şekilde değerlendiremeyeceğinin kabulünü gerektirmektedir. Konuyla ilgili Yargıtay 9. HD., E. 2014/14507, K. 2014/18314, T. 05.06.2024 tarihli kararında "Tahkim sözleşmesinin ahlaka aykırı olması halinde geçerliğinden söz edilemez. Bu hal genellikle tahkim sözleşmesinde bir tarafın diğeri üzerinde ekonomik ve sosyal üstünlüğünü kullanarak tahkim sözleşmesinde eşitliği kendi lehine bozacak hususlar kabul ettirmesi veya taraflardan birine hakemlerin yarıdan fazlasını veya tamamının seçme imkanının verilmesi hallerinde kendini gösterecektir (Dr. Yavuz Alangoya, Medeni Usul Hukukumuzda Tahkimin Niteliği ve Denetlemesi, İstanbul-1973, Sh. 86). Bu şekilde yapılan birtahkim sözleşmesiBorçlar Kanunu'nun. 20. maddesi gereğince batıl olacaktır." Şeklinde hüküm kurulmuştur. Yargıtay'ın bu görüşü istikrar kazanarak sonraki kararlarında da yer bulmuş olup işçinin iş sözleşmesinin kurulması aşamasında ve iş sözleşmesi devam ettiği sürece işverene bağımlı olduğu, bu sebeple sözleşme kurulurken veya devam ederken düzenlenen tahkim sözleşmelerinin geçersiz olduğu, ancak ve ancak fesihten sonra düzenlenen tahkim sözleşmelerinin geçerli olduğu kabul edilmektedir.
Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre, işçi ve işveren arasında düzenlenen tahkim sözleşmesi, iş sözleşmesinin feshinden sonra düzenlenmek şartıyla geçerli kabul edilse de salt tarihinin iş sözleşmesinin feshedildiği tarihten sonra olması tahkim sözleşmesini mutlak şekilde geçerli kılmamaktadır. Nitekim, Borçlar Kanunu'nda düzenlenen genel şartların tahkim sözleşmelerinde de bulunması gerekmektedir. Konuya ilişkin olarak Yargıtay 9. Hukuk Dairesi; iş sözleşmesinin anlaşma yolu ile feshi ve sonuçlarına ilişkin olarak taraflarca imzalanan protokolde yer alan tahkim şartını, fesihten sonra kararlaştırılmış olduğu halde, davada dinlenen tanıkların işverenin bu belgeleri imzalama zorunluluğu getirdiğini ve yine işverenin işçileri bu belgeleri imzalamaları halinde referans vermemekle baskıladığını beyan etmeleri, ayrıca söz konusu protokolde işçilik haklarının da ödenmesi kararlaştırıldığından bir bakıma bu hakların ödenmesinin tahkim şartını kabul etmeye bağlandığı, işverenin işçi üzerinde ekonomik ve sosyal üstünlüğünü kullanarak tahkim sözleşmesinde eşitliği kendi lehine bozacak hususlar kabul ettirdiği gerekçeleri ile geçersiz kabul etmiştir.
- GEÇERLİ BİR TAHKİM SÖZLEŞMESİ BULUNMASINA RAĞMEN İŞÇİNİN İŞ MAHKEMESİNDE DAVA AÇMASININ HUKUKİ SONUÇLARI NELERDİR?
Yukarıda belirtildiği gibi HMK'nın amir hükümlerine göre tahkime başvurulması, uyuşmazlık konusunun tahkime elverişli olmasına ve taraflar arasında tahkim sözleşmesi yapılmasına bağlıdır. İşçi ve işveren arasında, yukarıda belirtilen şartlara haiz geçerli bir tahkim sözleşmesi olduğu takdirde, feshin geçersizliği iddiası ile işe iade talebinde bulunacak olan işçi, ilk olarak fesih bildiriminin tebliğinden itibaren BİR ay içerisinde arabulucuya başvurmalı, arabuluculukta anlaşma sağlanamaması halinde iki haftalık dava açma süresi içerisinde tahkime başvurmalıdır.
Geçerli bir tahkim sözleşmesi bulunmasına rağmen, tahkime başvurmak yerine İş Mahkemelerinde işe iade davası açılması halinde işveren tahkim itirazında bulunabilir. HMK'nın 116. maddesine göre tahkim itirazı ilk itirazlardandır ve 117. Maddeye göre cevap dilekçesinde ileri sürülmesi zorunludur, aksi takdirde hakim tarafından dinlenilmez ve/veya hakim tarafından re'sen dikkate alınmaz.
İşveren tarafından süresi içerisinde tahkim itirazında bulunduğunda, hakim, geçerli bir tahkim sözleşmesi olduğuna karar verir ve işverenin tahkim itirazı kabul ederse, HMK'nın 413. maddesine göre davayı usulden reddeder.
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.