- AYIPLI HİZMET
Sağlayıcının ayıplı hizmetten sorumluluğunu daha iyi anlatabilmek için öncelikle 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'da ('Kanun') yer alan ayıp ve hizmet kavramlarını açıklamak gerekmektedir. Buna göre, hizmet kavramı Kanunun tanımlar başlıklı 3/d maddesinde tanımlanmıştır. Kanunda hizmet kavramı "Bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan ya da yapılması taahhüt edilen mal sağlama dışındaki her türlü tüketici işleminin konusu" şeklinde ifade edilmiştir. Kanunda mal satışı dışındaki işlemlerin hepsinin hizmet kapsamına dahil edildiği görülmektedir.
Hizmet kavramının aksine ayıp kavramı, tek başına Kanunda tanımlanmamıştır. Ayıbın, Türk Dil Kurumu'nda tanımı ise bozukluk olarak ifade edilmiştir. Kanunda ise ayıp için ayrıca bir tanıma yer verilmeye gerek görülmeden ayıplı hizmetin ne olduğuna yer verilmiştir. Ayıplı hizmet, Kanun'un 13.maddesinde "Ayıplı hizmet, sözleşmede belirlenen süre içinde başlamaması veya taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan hizmettir." şeklinde belirtilmiştir.
Yine, aynı maddenin 2. fıkrasında ayıplı hizmete ilişkin "Hizmet sağlayıcısı tarafından bildirilen, internet portalında veya reklam ve ilanlarında yer alan özellikleri taşımayan ya da yararlanma amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler ayıplıdır." şeklinde ifade edilmiştir.1
Hizmeti veren ise sağlayıcı olarak adlandırılmaktadır. Kanun'a göre sağlayıcı, kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, ifade eder. Sağlayıcının tüketiciye karşı hizmeti, Kanunda yer alan şartlarda yerine getirmemesi sonucunda ayıplı hizmetten sorumlu olması öngörülmüştür.
- AYIPLI HİZMETTEN SORUMLULUK
Dünyadaki hukuk sistemlerinin genelinde tüketicinin sağlayıcıdan daha güçsüz bir konumda olduğu kabul edilerek buna göre düzenlemeler yapılmıştır. Tüketicinin sağlayıcıdan güçsüz konumda olduğunun kabul edilmesinin birçok sebebi bulunmaktadır. Tüketicinin sağlayıcı arasında genelde ekonomik güç farkı bulunması, tüketicinin sağlanan hizmet hakkında sınırlı bilgisi bulunması, tüketicinin sözleşme müzakerelerinde zayıf konumda bulunması bu sebeplerden sadece bir bölümüdür.
Çoğu hukuk sisteminde olduğu gibi 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'u da adıyla sabit olduğu üzere tüketiciyi korumaya yöneliktir. Sağlayıcının kusuru olmasa bile hizmet ayıplıysa sorumludur. Kanun'da tüketicinin korunması açısında sağlayıcının ayıplı hizmetten sorumlu tutulması için bazı şartlar öngörülmüştür.
- AYIPLI HİZMETTEN DOĞAN SORUMLULUĞUN KOŞULLARI
Ayıplı hizmetten sorumluluk 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu'nun 14. maddesinde düzenlenmiştir. Kanunda sağlayıcının hizmeti sözleşmeye uygun olarak ifa etmekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Aynı maddede sağlayıcının sorumluluktan kurtulmasına ilişkin şartlar da belirtilmiştir. Kanunda buna ilişkin "6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu'nun 14/2. Maddesinde "Sağlayıcı, kendisinden kaynaklanmayan reklam yoluyla yapılan açıklamalardan haberdar olmadığını ve haberdar olmasının da kendisinden beklenemeyeceğini veya yapılan açıklamanın içeriğinin hizmet sözleşmesinin kurulduğu tarihte düzeltilmiş olduğunu veya hizmet sözleşmesinin kurulması kararının bu açıklama ile nedensellik bağı içermediğini ispatladığı takdirde açıklamanın içeriği ile bağlı olmaz." hükmü havidir.2
Sağlayıcının ayıptan sorumlu olabilmesi için maddi koşulların gerçekleşmiş olması aranmıştır. 4077 Sayılı Kanun'da hem maddi hem de biçimsel koşulların varlığı halinde sağlayıcı ayıptan sorumlu olurken 6502 sayılı Kanun'da sağlayıcının ayıptan sorumlu olmasının şartları daha da esnetilerek tüketici lehine bir durum oluşturulmuştur. Biçimsel koşuldan kasıt, 4077 Sayılı Kanun'daki tüketicinin muayene ve ihbar külfetidir. Ancak, 6502 sayılı Kanun'da böyle bir düzenleme bulunmadığından sağlayıcının ayıplı hizmetten sorumluluğu sadece maddi koşulların varlığı halinde doğmuş olacaktır.
Burada ele alınan maddi koşullar, kural olarak "gerekli niteliklerde (lüzumlu vasıflarda) ayıplar" yönünden göz önünde tutulacaktır. Sağlayıcı tarafından belirtilen ve üstlenilen, bildirilen ("zikir ve vaat edilen") ayıplar yönünden, sağlayıcının, tüketiciyi etkileyici biçimde, malda bulunduğunu ya da bulunmadığını belirttiği hususların aksinin çıkması ile maddi koşullar oluşmuş sayılır.3 Ayıplı hizmetten doğan sorumluluğun koşullarını aşağıda başlıklar halinde inceleyeceğiz. Şartlar kümülatif olup hepsinin bir arada bulunması halinde sağlayıcının ayıplı hizmetten doğan sorumluluğu doğmuş olacaktır.
3.1 Ayıplı Hizmetin Sunulmuş Olması ve Ortada Ayıp Sayılan Bir Eksikliğin Bulunması
Türk Hukuk Sistemi'nin genelinde olduğu gibi bir hukuka aykırılığın bulunması için öncelikle bir hukuki işlemin varlığı gereklidir. Dolayısıyla, sağlayıcının ayıplı hizmetten sorumlu olabilmesi için de öncelikle tüketiciye bu hizmetin sunulmuş olması gereklidir. Tüketici işleminin varlığı ise sağlayıcı ve tüketici arasındaki ortak irade sonucu sağlayıcının hizmeti sağlamayı taahhüt etmesi, tüketicinin ise hizmeti almayı kabul etmesi şeklinde gerçekleşmiş olacaktır.
Sağlayıcının ayıptan sorumlu olması için ayıplı bir hizmet sunmuş olması gerekmektedir. Hizmetteki sözleşmeye aykırılığın, Kanun anlamında ayıp sayılacak bir özür niteliğini taşıması gerekir. Öte yandan, düzenlemede açıkça ifade edildiği üzere, geç ifa yani temerrüt hali, bir ayıp olarak kapsama alınmıştır ve bunun sonucunda temerrüt halinde de ayıptan doğan sorumluluk hükümleri uygulama alanı bulacaktır. Doktrinde bir görüş, geç ifa meselesinin, burada yer almasının anlamsızlığına vurgu yaparak, düzenlemenin bir hukuki sonucu bulunmadığını ve bu nedenle hiç uygulanmaması gerektiğini ifade etmektedir. Bir diğer görüş ise, düzenlemeyi eleştirmekle birlikte, açık lafzı nedeniyle geç ifayı TKHK m. 13 kapsamında kabul edip, "ayıp" olarak nitelendirmenin yaratacağı tek farkın görevli mahkeme açısından meydana geleceğini ifade etmektedir.
Dolayısıyla Kanunda da açıkça belirtildiği üzere, sağlayıcı tarafından sözleşmede belirlenen süre içinde başlamaması veya taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan bir hizmet verilmiş olmalıdır.
3.2 Ayıbın Önemli Olmasının Gerekli Olup Olmadığına Dair Belirsizlik
Türk Borçlar Kanunu'nda, ayıbın eşyanın değerini veya faydalarını önemli ölçüde azaltması ayıba karşı tekeffül sorumluluğunun bir şartı olarak sayılmasına karşın, TKHK'de bu konuda bir düzenleme getirilmemiştir.4 Bazı yazarlara göre, kanunda bu hususta bilerek susularak ayıbın önemli olmasına gerek olmadığına işaret edilmiştir.
Belirtmek gerekir ki, her halükarda önemsiz ayıplardan dolayı satıcının sorumluluğu yoluna başvurma olanağı genellikle yoktur ya da dürüstlük kuralı bakımından ya tazminat ya bedelden indirim ya da ücretsiz onarım gibi girişimciyi de zora sokmayan haklar kullanılabilir.5
Her ne kadar Yüksek Mahkeme kararlarında ayıbın önemli olması gerektiği belirtilmişse de eski kanunda özellikle belirtilmesine rağmen yürürlükteki kanunda kanun koyucu tarafından bu hususta bilinçli olarak susulduğu kanaatindeyiz. Dolayısıyla, ayıbın önemli olması gerekmemektedir. Kaldı ki; 1999/44 sayılı Direktif ve 6502 sayılı yasanın genel olarak güttüğü amaç göz önüne alınarak yasada böyle bir ayırma gidilmediği için bu durumun tüketici lehine yorumlanması da daha uygun olacaktır.6 Ancak, tüketici ve sağlayıcı arasındaki menfaat dengesinin kurulması ve TKHK'nin tüketiciyi koruma amacının aşılarak haksız durumların ortaya çıkmasını engellemek için, ayıbın önemli olmasının aranmamasını Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesi çerçevesinde yorumlamak doğru olacaktır.7
3.3 Ayıbın Bulunması Gereken An
Öğretide kabul edilen görüşe göre, satılan maldaki ayıp, malın hasar ve yararının tüketiciye geçtiği anda var olmalıdır. Nitekim, 6502 Sayılı Kanunu'nun 8. maddesinin 1. fıkrasında da ayıplı malın, "tüketiciye teslimi anında... gereken özellikleri taşımaması"ndan söz edilmiştir.
Ayıplı mallar için öngörülmüş olan işbu kuralın ayıplı hizmet açısından da uygulanacağına hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Genel kural bu olmakla birlikte, verilen hizmetin türü ve koşullarına göre bu durum farklılık gösterebilmektedir. Söz gelimi, yapımı için sipariş edilen mutfak dolabındaki ayıbın hangi anda ortaya çıktığı eser sözleşmesindeki hasarla ilgili hükümde çözüm bulacağından dolayı bu halde o durumla ilgili kurala bakılmalıdır (TBK m.483). Vekalet gibi sürekli edimli sözleşmelerde ise hizmetin her sunulduğu anda ayıp aranır.8
3.4 Tüketicinin Ayıbın Varlığını Bilmeden veya Ayıptan Haberdar Olması Beklenmeyecek Şekilde Hizmetten Yararlanmış Olması
TBK m. 222, satıcının satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu olmayacağını belirtmektedir. Madde hükmünün uygulanabilmesi için alıcı yalnızca ayıbı değil ayıbın ortaya çıkaracağı sonuçları da biliyor olmalıdır.9 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 10.maddesinin 2.fıkrasında "Tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği hallerde, sözleşmeye aykırılık söz konusu olmaz." şeklinde belirtilmiştir. 1999/44 sayılı Yönerge'nin 2/III hükmünde de benzer düzenleme vardır.
Kanunda ayıplı hizmet bakımından böyle bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Somut olayın özelliğine göre ayıplı mallara ilişkin hükmün ayıplı hizmet için de uygulanabileceği kanaatindeyiz. Hizmet genellikle sözleşme kurulduktan sonra verileceğinden, pratikte ayıbın sözleşmenin kurulması safhasında tüketici tarafından bilinmesi olasılığı pek mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla, kanunda ayıplı hizmetler bakımından böyle bir düzenlemenin olmamasının sebebi bu olabilir.10
3.5 Sağlayıcının Ayıbın Varlığını Bilmesi Gerekmemesi
Her ne kadar 6502 Sayılı Kanun'da açıkça böyle bir düzenleme bulunmasa bile TKHK 83/1. maddesi gereği Türk Borçlar Kanunu'nda yer alan düzenlemenin kıyasen uygulanmasıyla bu sonuç ortaya çıkmaktadır. Türk Borçlar Kanunu'nun 219.maddesinin 2.fıkrasında "Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur." hükmü havidir.
Dolayısıyla, Sağlayıcının ayıp hükümlerine göre sorumluluğunun doğması için ayıbın varlığından haberdar olması veya haberdar olmasının kendisinden beklenmesi aranmamaktadır. Ancak sağlayıcının haberdar olduğu durumlarda hileli ayıbın varlığı kabul edilebilir. Bu durumda sağlayıcının ayıptan doğan sorumluluğu ağırlaşarak, ayıplı hizmetten sorumluluğa ilişkin kısa zamanaşımı süreleri yerine TKHK m. 16/2. fıkrası uygulanacaktır.11
3.6 Sorumsuzluk Anlaşmasının Geçerli Olmaması
Türk Borçlar Kanunu'nun 221.maddesine göre, satıcı ayıbı tüketiciden ağır kusur ile gizlemediği sürece, sorumluluğu kaldıran ya da sınırlan koşullar geçerli olur. 6502 Sayılı Kanun'da ise bu hususa dair herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. İlk bakışta, 6502 Sayılı Kanun'un 83/1. maddesindeki atıfla tüketici işlemlerinde de bu kuralın geçerli olabileceği düşünülebilir.
6502 Sayılı Kanun'un genel gerekçesinde, bu kanunun hazırlanmasında, Avrupa Birliği Yönergelerinden ve tavsiye kararlarından yararlanıldığı belirtilmiştir. Avrupa Birliği Konseyi'nin benimsediği 25 Temmuz 1985 tarihli Yönergesinin 8.maddesinde malda bulunan ve üçüncü kişilerin eylemlerinde doğmuş olsa bile, ayıbın yol açtığı zararlardan sorumluluğu kaldıran veya sınırlayan koşulların geçersiz olduğu düzenlenmiştir.12
Yine, 6502 Sayılı Kanun'un 10/3. Maddesinde "Satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, üretici, ithalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde malın ayıbına ilişkin açıklayıcı bilgiyi içeren bir etiket konulur. Bu etiketin tüketiciye verilmesi veya ayıba ilişkin açıklayıcı bilginin tüketiciye verilen fatura, fiş veya satış belgesi üzerinde açıkça gösterilmesi zorunludur." hükmü havidir. Şu halde ayıplı mal satışlarında dahi sorumsuz olmak isteyen satıcı, gerekli uyarıları somut olarak yapmak zorundadır; aksi halde sorumluluktan kurtulamaz; yani sözleşmede sorumsuzluk anlaşması yer alsa bile bunun bir önemi olmaz.13 Dolayısıyla, kanun koyucu tarafından açıkça belirtilmese de, kanunun gerekçesinden ve hükümlerin yorumlanmasından görüleceği üzere 6502 sayılı Kanun uygulaması açısından sağlayıcının sorumluluğu kaldıran ve sınırlayan şartlar koyması geçerli değildir.
SONUÇ
Sağlayıcının ayıplı hizmetten sorumluluğunun doğabilmesi için yukarıda belirtilen koşulların hepsinin bir arada bulunması gerekmektedir. Bu şartlardan birinin var olmaması halinde sağlayıcının ayıplı hizmetten sorumluluğuna gidilemeyecektir.
Her ne kadar 6502 Sayılı Kanun'un 83/1. maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde genel hükümler uygulanır, hükmüne yer verilmişse de kanunda açıkça yer verilmeyen hususlarda somut olayın özelliğine ve kanunun ruhuna uygun olacak şekilde tüketici lehine yorum yapılması daha doğru olacaktır.
Hizmet sağlayıcının ayıplı hizmetten sorumluluğunun doğması sonucunda tüketici, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un Tüketicinin Seçimlik Hakları Başlıklı 15.maddesinde yer alan haklarını kullanmaya hak kazanmış olacaktır.
Footnotes
1 Bu yönde, Yargıtay 13. HD., E. 2016/16127 K. 2019/6505 T. 23.5.2019 "...Buna göre; davacının aracına davalı ... Kollektif Şirketinin çalışanı tarafından motorin yerine benzin konulması şeklinde gerçekleşen olayda, ... Kollektif Şirketinin diğer davalı ...'nin bayisi olarak satış yaptığı ve hizmet verdiği hususunda bir uyuşmazlık da bulunmaması karşısında, sağlayıcı tarafından bildirilen reklam ve ilanlarda tespit edilen yararlanma amacı bakımından tüketicinin beklediği faydaları ortadan kaldıran maddi eksiklikler içeren hizmet söz konusu olduğundan, ayıplı hizmet bulunmaktadır. Anılan kanunun 'Ayıplı Hizmetten Sorumluluk' başlıklı 14.maddesi gereğince; 'sağlayıcı hizmeti sözleşmeye uygun olarak ifa etmekle yükümlü olduğundan sorumluluğu söz konusudur. Kaldı ki, sunulan hizmetin ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz..."
2 Bursa BAM, 7. HD., E. 2019/731 K. 2020/1225 T. 11.11.2020 "...Somut uyuşmazlıkta, davalının, tüketici ile yapmış olduğu sözleşmenin temelinde, Milli Eğitim Bakanlığı izni olmadığı gibi, internet sitesinde kurs sonrası sertifika verileceği yönündeki reklamlara karşılık, uyuşmazlıkta sertifika taahhüdünün bulunmadığı savunması ve davacının sözleşme yapma amacı birlikte değerlendirildiğinde, davalının ayıplı hizmet taahhüdünde bulunduğu..."
3 AYDOĞDU Murat/KAHVECİ Nalan, Tüketici Hukuku, Adalet Yayınevi, s.225
4 Çağlayan, A. H. C. (2016). Ayıplı Hizmetten Doğan Sorumluluk Ve Seçimlik Haklar, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi (7) s.361
5 Aydoğdu/Kahveci, Tüketici Hukuku, s.228
6 AYVERDİ Mustafa, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun uyarınca ayıplı hizmet sebebiyle sorumluluk, 2023, s.37
7 Çağlayan, A. H. C. (2016). Ayıplı Hizmetten Doğan Sorumluluk ve Seçimlik Haklar, s.362
8 AYVERDİ Mustafa, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun uyarınca ayıplı hizmet sebebiyle sorumluluk, s.38
9 ŞAHİN Eda, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Ayıplı Hizmetin Hukuki Niteliği, Ayıplı Hizmetten Doğan Sorumluluk ve Tüketicilerin seçimlik Hakları, EÜHFD, C. XX, S. 1–2 (2016), s.108
10 ŞAHİN Eda, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Ayıplı Hizmetin Hukuki Niteliği, Ayıplı Hizmetten Doğan Sorumluluk ve Tüketicilerin Seçimlik Hakları, s.109
11 DOĞAN Yasemin, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Çerçevesinde Ayıplı Hizmetten Sorumluluk, İstanbul, 2020, s.56
12 Aydoğdu/Kahveci, Tüketici Hukuku, s.247
13 Aydoğdu/Kahveci, Tüketici Hukuku, s.249
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.