Tüketici gözüyle baktığımızda, bir ürün ya da hizmeti satın alırken dikkatimizi çeken ve satın alma alışkanlıklarımızı belirleyen en önemli faktörlerden biri renkler olmaktadır. Öyle ki örneğin restorancılık sektöründe psikolojik araştırmalara göre iştah açma özelliği bulunan kırmızı, sarı ve turuncu gibi renkler, daha pahalı ürün ve hizmetler için siyah ve mor gibi renkler, kozmetik sektöründe pembe gibi renkler sıklıkla kullanılmakta ve bu renkler markaların oluşturulmasında da büyük bir rol oynamaktadır. Özellikle kozmetik, tekstil ya da inşaat gibi sektörlerde renk, tüketici algısında ürünün kimliğini doğrudan etkileyebilmektedir. Ancak bir rengi ya da renk adını marka olarak tescil ettirmek oldukça karmaşık bir sürece dönüşebilir.
Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi ("EUIPO") Mart 2025'te "Descriptiveness of Names of Colours"1 başlıklı ve Avrupa Birliği Adalet Divanı ve EUIPO Temyiz Kurulu'nun renk adlarına ilişkin verilmiş olan emsal kararlarını derlediği bir rapor yayımladı. Bu blog yazısında, ilgili raporda yer alan bilgilere dayanarak, renk adlarının ayırt edicilik kriterine takılarak reddedildiği durumları ve bunun tam tersi olarak, hangi durumlarda renk adlarının tesciline izin verildiğini ve özellikle hangi sektörlerde renklerin "öz" bir nitelik taşıdığını inceleyeceğiz.
Renk Adı mı, Yoksa Başka Bir Anlam mı?
Bir markanın renk ismi olup olmadığını değerlendirirken ilk durak, bu adın ilgili kamu tarafından gerçekten bir rengi mi yoksa başka bir anlamı mı çağrıştırdığıdır. Örneğin:
- "CHROME" davasında (T‑446/22)2, başvuru sahibinin niyeti markanın renk (krom) çağrışımı taşıması olsa da Mahkeme, "chrome"un esasen "chromium" (krom element) olarak algılanacağını, dolayısıyla ürünlerin bileşimiyle ilgili olduğunu ve bu nedenle tanımlayıcı olduğunu belirtmiştir.
- "EMERALD FIELDS" kararında (27/06/2016, R 1445/2015-5), Temyiz Kurulu, terimin anlamının zümrüt yeşili rengini değil, elmas bakımından zengin bir yeri ifade ettiğini değerlendirmiştir. Bu nedenle, 37. sınıfta yer alan madencilik çıkarımı ve hizmetleri de dahil olmak üzere söz konusu hizmetlerin tanımlayıcı olması nedeni reddedilebilir olduğu sonucuna varılmıştır.
- "SEPIA" markası ise bir davada (R 2184/2016-4) "renk" olarak kabul edilmemiş, tıbbi cihazlar için tanımlayıcı olmadığına karar verilmişken, başka bir davada (R 1042/2022-2), "mürekkep balığı" anlamında kullanılarak bitki kimyasalları ile doğrudan bağlantısı kurulmuş ve tanımlayıcı bulunmuştur.
Bir başka örnek ise "MUSCHELGRAU" kararı olup bu ibare Almanca'da "midye grisi" anlamına gelmektedir ve başvuru sahibi başta 2. sınıftaki vernikler ve boyalar, 3. sınıftaki ağartıcı maddeler ve 19. sınıftaki inşaat malzemeleri için başvuru yapmıştır. Her ne kadar Kurul tarafından verilen ilk kararda, bu ibarenin tanımlayıcı olmadığı belirtilerek hükümsüzlük talebi reddedilmişse3 de, bu marka tekrar Kurul önüne getirildiğinde verilen kararda, ilgili mallar açısından rengin tanımlayıcı bir ismi olduğu gerekçesiyle, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Bu kararda Kurul, hükümsüzlük talebinde bulunan tarafından sunulan delillerin ilk yargılama aşamasında mevcut olmadığını vurgulamıştır. Söz konusu delillerin, başvuru tarihinde 'muschelgrau' renk adının ilgili sektörde yaygın olarak kullanıldığını ortaya koyduğu ve her iki yargılamanın koşullarının farklı olduğu dikkate alınarak, marka hükümsüz kılınmıştır.
Söz konusu rehberde vurgulanan diğer önemli bir husus ise eğer bir işaretin birden fazla anlamı varsa ve bunlardan biri bir renk adını ifade ediyorsa, bu durumun söz konusu mal ve hizmetler açısından o işaretin tanımlayıcı olduğu anlamına gelmediğidir. Örneğin, Almancada "parlak kırmızı, siyah ya da mavi-gri cıva içeren mineral" ya da "parlak sarımsı kırmızı renk tonu" anlamına gelmekte olan "ZINNOBER"4 ibaresi için başta 25. sınıftaki giyim eşyaları için başvuru yapılmıştır. Kurul kararında, bu Almanca kelimenin üç anlamı olduğunu, bunlardan ikisinin belirli bir rengi değil birden fazla farklı rengi ifade ettiğini ve kelimenin kullanım sıklığının düşük olduğunu değerlendirerek, halkın bu kelimeyi bir renk adı olarak anlamayacağına, hele ki ilgili malların belirli bir kategorisini tanımlayacak şekilde anlamayacağına karar vermiştir.
Markanın kesin olarak bir renk değil de bir renk yelpazesiyle ilişkilendirilmesi bağlamında, "KARACA"5 kararı da son derece önemli bir örnek olarak dikkat çekmektedir. Türkçede "sıcak" ya da "siyahımsı" anlamına gelen bu kelime için – ki bizce ortalama bir Türk tüketicisi bu ibareyi renkten çok aynı adı taşıyan geyik familyasından olan hayvanla ilişkilendirecektir – başta 8. sınıftaki çatal bıçak takımları ve 12. sınıftaki ev aletleri için başvuru yapılmıştır. İlgili kararda Kurul, "renk göstergelerinin, tescilli malların renk tasarımıyla makul bir şekilde ilişkilendirilebileceği durumlarda, bu tür işaretlerin AETM Yönetmeliği madde 7(1)(c) uyarınca tescilden hariç tutulabileceğini" belirtmekle birlikte, iptal talebinde bulunanın markanın tam olarak hangi rengi tanımladığını kanıtlayamaması nedeniyle işaretin ilgili mallar açısından tanımlayıcı olmadığı sonucuna varmıştır.
Renk, Ürünün Öz Niteliği mi?
AB içtihadına göre, bir işaretin tanımlayıcı olabilmesi için ürün ya da hizmetin "özelliklerinden biri"ni tanımlaması gerekir (EUTMR m.7(1)(c)). Renk, ancak ürünün temel ve içsel bir niteliği olarak algılanıyorsa tanımlayıcı kabul edilir.
- "VISIBLE WHITE" (T‑136/07) ve "TRUEWHITE" (T‑208/10) davalarında renk, ürünün temel özelliği olarak değerlendirilmiştir. İlgili kararlarda sırasıyla diş macunlarında beyazlığı görünür kılmak ya da LED ışıklarda doğal ışık benzeri beyazlık, ürünün işleviyle doğrudan ilgili bulunmuştur.
- Buna karşın "VITA" (T‑423/18) davasında, küçük ev aletlerinde beyaz rengin yaygınlığı tek başına yeterli bulunmamış, renk tercihi "tesadüfi ve geçici" olarak değerlendirilmiş ve marka tanımlayıcı kabul edilmemiştir.
- Aynı mantık, "OFF-WHITE" markası için de geçerli olmuş ve mobilya ve gözlük gibi ürünlerde "off-white (bej)" renginin sadece olasılıklardan biri olduğu gerekçesiyle marka tesciline izin verilmiştir (T-133/19).
Pazar Gerçekliği ve Sektörel Alışkanlıklar
Bazı sektörlerde renkler, tüketici tercihinde belirleyici bir unsur olabilir. Bu durumda, markanın tanımlayıcı olduğu kabul edilebilir.
- "BLUE" (T-375/17) ve "BLACK IRISH" (T-498/21) kararlarında, içecek sektöründe ürünlerin renkleriyle tanımlanması yaygın olduğundan, renk adları tanımlayıcı bulunmuştur.
- "SIENNA SELECTION" (T-130/20) kararında ise "sienna" renginin net bir renk kodu taşımadığı ve bu nedenle tüketiciye ürün hakkında doğrudan bilgi vermediği gerekçesiyle marka tanımlayıcı sayılmamıştır. Bu karar, sektörel alışkanlıkların tek başına yeterli olmadığını, rengin açıkça belirli ve tanımlayıcı olması gerektiğini ortaya koymuştur.
İlginç bir şekilde, "CAFFÈ NERO"6 kararında ("siyah kahve" anlamına gelen İtalyanca bir ifade; başta 30. sınıftaki kahve ürünleri için başvuru yapılmıştır), Genel Mahkeme, İtalyanca konuşan ilgili kamu açısından kahvenin renginden bahsederek tanımlanmasının ya da böyle adlandırılmasının ticaret hayatında kullanılan bir uygulama olmadığını belirtmiştir. Ancak, bu durum markanın tanımlayıcılığı olgusunu dışlamak için yeterli görülmemiştir. Özellikle Mahkeme, "eğer 'caffè nero' ifadesi gerçekten de o kültürün bir parçası olmasa bile, İtalyanca konuşan kamu bu ifadeyle karşılaştığında bunun herhangi bir ekleme yapılmadan servis edilen kahve anlamına geldiğini anlayacaktır" değerlendirmesinde bulunmuştur.
Tüketici Tercihinde Rengin Rolü
Renk, tüketici kararlarını etkiliyorsa, bu durum tanımlayıcılık analizinde dikkate alınmalıdır. Özellikle kozmetik ve yapı malzemeleri sektöründe bu oldukça yaygındır:
- "LILAC" (T-780/21) ve "PINK" (R 784/2017-5) kararlarında, özellikle oje ve makyaj ürünlerinde renk tercihlerinin doğrudan satın alma kararını etkilediği kabul edilmiş ve renk adı tanımlayıcı sayılmıştır.
- Benzer şekilde "TAUPE WHITE" (R 1803/2018-1) kararında, yapı malzemeleri için renklerin "tam anlamıyla belirleyici" olduğu vurgulanmıştır.
- Ancak "INDIGO" (R 1430/2022-1) kararında, "indigo" renginin özel bir anlam taşımadığı ve ürünle arasında içsel bir bağ olmadığı için marka tanımlayıcı bulunmamıştır.
"Green" Örneği: Renkten Fazlası
EUIPO'nun ilgili rehberde dikkate aldığı unsurlardan biri de renklerin dolaylı olarak farklı anlamlara geldiği durumlarda. Türkçede "yeşil" anlamına gelen "green" kelimesi yalnızca bir renk değil, aynı zamanda çevreci, doğa dostu anlamını da taşımakta, özellikle de son yıllarda bu anlamı daha da baskın hale gelmektedir. Bu nedenle pek çok kararda "GREEN" ibaresini haiz markaları tanımlayıcı bulunmuş ve reddedilmiştir.
Örneğin "GREENWORLD" (T-106/14), "CARBON GREEN" (T-294/10), "GREENPLUS" (R 521/2006-4) gibi kararlarda, "green" kelimesi çevre dostu anlamı taşıdığı için tanımlayıcı kabul edilmiştir.
Öte yandan "GREENELY" (R 387/2023-1) kararında olduğu gibi, yazılım gibi fiziksel rengi olmayan ürünlerde bu anlam geçerli kabul edilmemiş ve marka tesciline izin verilmiştir.
Sonuç
EUIPO Temyiz Kurulu ve ABAD, renk isimlerinin ayırt edici niteliğini değerlendirirken son derece bağlama özgü ve ayrıntılı bir yaklaşım benimsemektedir. Bu yaklaşımda:
- Rengin tüketici nezdinde ürünün tanımlayıcı bir özelliği olup olmadığı,
- İlgili sektörde rengin nasıl algılandığı,
- Renk adının başka anlamlar taşıyıp taşımadığı,
- Markanın bileşik yapıya sahip olup olmadığı,
gibi birçok faktör dikkate alınmaktadır.
Bu rehber bize, renklerin çok daha önemli olduğu özellikle moda, kozmetik, içecek, yapı malzemeleri ve teknoloji gibi alanlarda marka başvurusu yapılırken, rengin gerçekten ayırt edici olup olmadığına dair derinlemesine bir analiz yapılmasının ve buna göre bir marka başvurusunda bulunmanın önemi ortaya koymaktadır. Aksi halde, "renkli" bir marka hayali, gri bir ret mektubuna dönüşebilir...
Footnotes
1 https://euipo.europa.eu/tunnel-web/secure/webdav/guest/document_library/contentPdfs/about_euipo/ boards_of_appeal/research_reports/Descriptiveness_of_names_of_colours_en.pdf
2 https://curia.europa.eu/juris/liste.jsf?language=en&td=ALL&num=T-446/22
3 27/09/2018, R 287/2018-4
4 21/02/2018, R 2025/2017-4.
5 23/02/2021, R 345/2020-2.
6 27/10/2016, T‑37/16.
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.