4857 sayılı İş Kanunu uyarınca, kıdem tazminatına hak kazanılabilmesi için işçinin aynı işveren nezdinde en az bir yıl süreyle çalışmış olması gerekmektedir. Ancak, işçinin çalışma süresinin tespitinde yalnızca resmi kayıtlar değil, fiili çalışma ve işverenle kurulan iş ilişkisi de dikkate alınmakta; bu kapsamda özellikle İŞKUR üzerinden istihdam edilen sürelerin değerlendirilmesi hukuken önem arz etmektedir. Son yıllarda iş hukuku uygulamalarında sıklıkla gündeme gelen konulardan biri olan işçinin İŞKUR programları kapsamında bir işyerinde geçirdiği sürelerin kıdem tazminatı hesabına dahil edilip edilmeyeceği, özellikle de işçilerin fiilen aynı işyerinde çalışmaya devam etmesine rağmen resmi olarak İŞKUR üzerinden istihdam edilmiş görünmeleri, kıdem tazminatının hesabında bu sürelerin nasıl değerlendirileceği sorusunu gündeme getirmektedir. İŞKUR bünyesinde geçirilen süre işçinin Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) aracılığıyla istihdam edildiği ve bu kapsamda bir işyerinde çalıştığı dönemi kapsamaktadır. Bu süre genellikle İŞKUR programları kapsamında istihdam edildikleri dönemdir. Bu tür programlarda çalışan kişi, SGK kayıtlarında İŞKUR aracılığıyla istihdam edilmiş gibi görünse de, fiilen belirli bir işverenin işyerinde çalışmakta ve o işverenin yönetim ve denetimi altında görev yapmaktadır. İşte bu fiili çalışma süresi, kıdem tazminatı hesabında dikkate alınıp alınmayacağı bakımından önem taşımaktadır. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi'nin 02.04.2024 tarihli, 2022/1148 Esas ve 2024/802 Karar sayılı ilamında, bu konuya açıklık getirilmiş olup, işçinin İŞKUR programı kapsamında görünmesine karşın, fiilen davalı işverenin yanında çalıştığı dönemin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması gerektiği yönünde emsal nitelikte bir karar verilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi Kararı gereğince çalışanın İŞKUR üzerinden istihdam edildiği sürelerin kıdem tazminatı hesabına dahil edilmesi gerekmektedir:
"Davacının müşteri temsilcisi olarak davalı işveren nezdinde çalışırken iş akdini evlilik nedeniyle feshettiği, SGK çıkış kodunun 13 (kadın işçinin evlenmesi) olduğu gözetildiğinde ve davacının evlilik tarihinden itibaren 1 yıl içinde iş akdini feshettiği gözetildiğinde kıdem tazminatına hak kazandığı, SGK kayıtlarına göre İŞKUR bünyesinde görünen ancak davalının yanında çalışılarak geçirilen dönemin tanık beyanları ile de doğrulandığı, bu kapsamda davacının hizmet süresinin 1 yılı aştığının sabit olduğu, davalının hizmet süresine yönelik istinafının yerinde olmadığı, ...., bilirkişi raporundaki hesaplamaların doğru olduğu, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu ve davalı istinaflarının haklı olmadığı anlaşılmıştır." İSTANBUL BAM 27. HD E. 2022/1148 K. 2024/802 02.04.2024 T.
Karara konu olayda, davacı işçi, davalı işverenin yanında müşteri temsilcisi olarak çalışmakta iken evlenme nedeniyle iş akdini sona erdirmiş ve SGK çıkış kodu olarak 13 (kadın işçinin evlenmesi nedeniyle fesih) bildirilmiştir. Davacının evlilik tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde iş sözleşmesini sona erdirdiği sabit olduğundan kıdem tazminatına hak kazandığı hususu Mahkemece kabul edilmiştir. Bununla birlikte, SGK kayıtlarına göre davacının bir süre İŞKUR kapsamında çalıştığı görülmesine rağmen, bu sürede fiilen davalı işverenin işyerinde görev yaptığı tanık beyanlarıyla doğrulanmıştır. Mahkeme, fiili çalışmanın esas olduğu ve işverenin bu çalışmadan faydalandığı dikkate alındığında, İŞKUR süresinin kıdem hesabında dikkate alınması gerektiğine hükmetmiştir. Bilirkişi raporu da bu doğrultuda düzenlenmiş olup, davalı tarafın hizmet süresine ilişkin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. Böylece İstanbul BAM 27. Hukuk Dairesi, ilk derece mahkemesi kararını usul ve yasaya uygun bulmuş; işçinin hizmet süresinin toplamda 1 yılı aştığının sabit olduğu, bu sürenin içinde İŞKUR kayıtlı olarak geçen ancak fiilen aynı işyerinde sürdürülen dönemin de bulunduğu, bu nedenle kıdem tazminatına hükmedilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varmıştır.
Bu kararla birlikte, İŞKUR üzerinden görünen ancak işverenin fiilen çalıştırdığı sürelerin, tanık beyanları ve diğer delillerle ispatlanması hâlinde kıdem süresine dâhil edilmesi gerektiği yönündeki yaklaşımın olduğu görülmektedir. İŞKUR üzerinden yürütülen programlar kapsamında bir işyerinde fiilen çalışılan sürelerin, işçinin aynı işveren nezdinde kesintisiz şekilde devam eden iş ilişkisinin bir parçası olarak değerlendirilmesi gerektiği yönündeki yargı kararı, işçinin kıdem tazminatına ilişkin haklarının korunması açısından önem arz etmektedir. Bu doğrultuda, işverenlerin kıdem süresinin hesabında İŞKUR dönemi çalışmalarının da dikkate alınması gerektiği unutulmamalıdır.
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.