ARTICLE
30 May 2025

Katılma ve Eksik Katılma Alacağı

U
Urey Law Firm

Contributor

Ürey Law Firm, founded by Ali Ürey with 40 years of experience, provides comprehensive legal services across various industries. With a team of 15+ experts, we offer tailored, result-oriented solutions in consultancy and litigation. Our client-focused, dynamic approach ensures effective legal and commercial support both nationally and internationally.
Katılma alacağı ve eksik katılma alacağı kavramları, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ("TMK" "Kanun")...
Turkey Family and Matrimonial

Katılma alacağı ve eksik katılma alacağı kavramları, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (“TMK” “Kanun”) ile yasal mal rejimi olarak düzenlenen edinilmiş mallara katılma rejiminin bir sonucu olarak eşlerden her birine tanınan alacak haklarındandır. Katılma alacağı hakkı diğer eşe karşı ileri sürülebilirken Kanun'un 241. maddesinde düzenlenen eksik katılma alacağı hakkı mal rejiminin tasfiyesi neticesinde katılma alacağına tam anlamıyla kavuşamayan eşe, üçüncü kişilere karşı dava açarak katılma alacağının eksik kalan kısmını belirli hal ve şartlarda tahsil edebilme hakkı vermektedir. İşbu bilgi notumuzda katılma ve eksik katılma alacağı, genel hatlarıyla incelenecektir.

The concepts of participation claim and residual participation claim are legal entitlements granted to each spouse under the regime of participation in acquired property, which is established as the statutory matrimonial property regime by the Turkish Civil Code No. 4721 (“TCC” or the “Law”), effective as of January 1, 2002. While the right to claim contribution receivables may be exercised directly against the other spouse, the right to residual contribution receivables, as provided under Article 241 of the Law, entitles a spouse who is unable to fully recover such receivables upon liquidation of the matrimonial property regime to claim the outstanding balance from third parties, subject to certain conditions and circumstances. In this legal brief, we will briefly address the concepts of participation claim and residual participation claim

1. Edinilmiş Mallara Katılma Rejimine ve Katılma Alacağına Genel Bakış

01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (“TMK” “Kanun”) ile eşler arasında geçerli mal rejiminin, kural olarak “edinilmiş mallara katılma rejimi” olduğu hüküm altına alınmıştır. Böylece Kanun'un yürürlük tarihinden sonra evlenen eşler, başkaca mal rejimi seçmedikleri takdirde, edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olacak ve boşanma halinde eşlerden biri, diğerinin adına kayıtlı olsa dahi, rejimin devamı süresince edinilen malın yarısının değeri üzerinde hak iddia edebilecektir. Söz konusu hak “katılma alacağı hakkı” olarak tanımlanmakta olup talep eden eşin söz konusu malda herhangi bir katkısının olup olmadığının önemi yoktur.

Belirtmek gerekir ki, boşanma kararının kesinleşmesi şartıyla boşanma davasının açıldığı tarihte mal rejiminin sona erdiği kabul edilir (TMK m. 225/2). Mal rejiminin tasfiyesinde tespit edilecek katılma alacağı ise evlilik tarihi ile bu tarih arasında edinilen malların değerinin yarısı olarak hesaplanmaktadır. Bir eşin edinilmiş malları özellikle; çalışmasının karşılığı olan edinimler, sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler, çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar, kişisel mallarının gelirleri ile edinilmiş malların yerine geçen değerlerdir (TMK m. 219/2).

Öte yandan tasfiye esnasında edinilmiş mal olarak varlığını korumasa dahi, Kanun'un 229. maddesinde edinilmiş mallara eklenecek değerler düzenlenmiş olup şu şekildedir:

“1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,

2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler.”

Madde metninin devamındaysa eklenecek değerlere ilişkin uyuşmazlıklarda verilen mahkeme kararlarının, ihbar etme koşuluyla, yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebileceği düzenlenmiştir. Kısacası, mezkur Kanun hükmünde belirtilen devir ve kazanımların değerleri esasen eşe karşı açılan katılma alacağı davasında edinilmiş malların değerlerine eklenir ve ilgili mahkeme kararı, devralan ya da kazandırılan üçüncü kişilere de dava kendilerine ihbar edilmişse ileri sürülebilir.

2. Katılma Alacağının Azaltılması veya Kaldırılması

Kural olarak, katılma alacağı talep eden eşin edinilmiş mallarda herhangi bir katkısının olup olmadığının önemi yoktur. Her halükarda edinilmiş malın yarısının değeri üzerinde hak iddia edilebilir. Fakat Kanun 236/2. maddesiyle bu kurala istisna getirmiştir:

“Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.”

Edinilmiş mallara katılma rejimine özgü katılma alacağının azaltılması veya kaldırılması için boşanma kararının muhakkak zina veya hayata kast nedeniyle verilmesi ve boşanma kararının kesinleşmesi gerekmektedir. Katılma alacağı azaltılan veya kaldırılan taraf ise kusurlu olan eştir.

Kanun lafzından anlaşıldığı üzere, alacağın azaltılması ya da kaldırılması hususunda hâkime takdir yetkisi bırakılmıştır. Eşlerin katılma alacağının tespit edilmesi akabinde hâkim takdir yetkisini kullanarak zina veya hayata kast sebebiyle boşanmada kusurlu olduğu kesinleşen eşin alacak tutarını azaltabileceği gibi tamamen kaldırması da mümkündür.

3. Eksik Katılma Alacağı

Konu bağlamında ifade etmek gerekir ki, katılma alacağı talep eden eşin alacağına tam anlamıyla kavuşamadığı ve alacağını diğer eşten tahsil edemediği durumlar da ortaya çıkmaktadır.

Ekseriyetle, boşanma sürecine giren eşlerden birinin diğerinin katılma alacağını azaltmak maksadıyla işlem yaptığı durumlarda karşımıza çıkan ve uygulamada “eksik katılma alacağı” olarak bilinen hak, Kanun'un 241. maddesinde “Üçüncü kişilere karşı dava” başlığıyla düzenlenmiş olup katılma alacağını tahsil edemeyen eşe doğrudan üçüncü kişiye karşı dava açma hakkı tanımıştır. Kanun hükmüne göre;

“Tasfiye sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir.”

Görüldüğü üzere eksik katılma alacağının üçüncü kişiden talep edilebilmesinin birtakım şartları mevcuttur.

3.1. Bunlardan ilki, katılma alacaklısı eşin katılma alacağını diğer eşten tahsil edememesidir.

Tahsil edilememe şartı ancak eşe karşı açılan katılma alacağının sonucunun beklenmesiyle ortaya çıkabilecektir. Bu sebepledir ki üçüncü kişiye karşı açılan eksik katılma alacağı davasında, eşe karşı açılan mal rejiminin tasfiyesi ile katılma alacağı davası bekletici mesele yapılmaktadır.1

3.2. İkinci şart ise edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken kazandırmalardan olmalıdır.

Edinilmiş mallara eklenecek değerler yukarıda atıf yaptığımız şekilde, Kanun'un 229. maddesinde sayılmış olup ilgili mahkeme kararları kendilerine davanın ihbar edilmesi koşuluyla üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmektedir. Kanun'un 241. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde doktrindeki hâkim görüşe göre, katılma alacaklısı eş; mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde rızası olmadan borçlu eşin olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalardan veya mal rejiminin devamı süresince borçlu eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirlerden kaynaklı eksik katılma alacağını üçüncü kişiden dava yoluyla talep edebilecektir. Özetle 229. maddenin her iki bendinde sözü geçen eklenecek değerler, eksik katılma alacağının konusunu oluşturabilir. Ancak Kanun lafzına ve doktrindeki diğer bir görüşe göre, yalnızca karşılıksız kazandırmalar üçüncü kişiden talep edilebilecektir.2

3.3. Üçüncü kişinin sorumluluğu sınırlı olup katılma alacaklısı eşin ancak eksik kalan katılma alacağı tutarını talep etme hakkı vardır.

Katılma alacaklısı eş, katılma alacağının eksik kalan kısmını üçüncü kişiden talep edebilir. Dolayısıyla bu hak ayni bir hak olmayıp katılma alacaklısı eşe sınırlı bir alacak hakkı tanımaktadır. Yani üçüncü şahıstan kazandırma veya devirle elde ettiği malın geri istenmesi mümkün değildir. İstenecek olan tek şey maddenin birinci fıkrasında da belirtildiği gibi, “tasfiye sırasında borçlu eşin mal varlığı veya terekesi katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir”. Şu halde istenen şey, alacak niteliğinde bir şahsi haktır. Ayni hakkın istenmesi olanaksız görülmektedir.3

4. Eksik Katılma Alacağı Davasında Hak Düşürücü Süre

Kanun'un 241. maddesinin ikinci fıkrasına göre;

“Dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.”

Vurgulamak gerekir ki 1 yıl ve 5 yıllık süreler, hak düşürücü süre olup durması veya kesilmesi hukuken mümkün değildir. Bu sebeple hak kaybına mahal vermemek adına, eşe karşı açılan dava ile birlikte üçüncü kişiye karşı eksik katılma alacağı davası açılmak suretiyle tefrik kararı verilerek katılma alacağı davasının bekletici mesele yapılması olanaklı görünmektedir.4

SONUÇ

1- 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren TMK uyarınca yasal mal rejimi, edinilmiş mallara katılma rejimi olarak düzenlenmiştir ve edinilmiş mallara katılma rejimine göre her bir eşin, rejimin devamı süresince edinilen malların yarısının değeri üzerinde “katılma alacağı” mevcuttur. Ancak zina veya hayata kast nedeniyle boşanmada alacağın azaltılması veya kaldırılması mümkündür.

2- Katılma alacağının tamamını diğer eşten tahsil edemeyen eş eksik kalan kısmı, belirli hal ve şartlarda üçüncü kişiden “eksik katılma alacağı” olarak talep edebilir.

3- Eksik katılma alacağı, öğrenmeden itibaren 1 yıllık ve her halde 5 yıllık hak düşürücü süreye tabidir.

Footnotes

1 Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin E. 2017/11052 K. 2019/2009 T. 26.2.2019 ilamı

2 Doktrinde KILIÇOĞLU ise borçlu eş tarafından üçüncü kişiye yapılan her tasarruf ve temlikin, üçüncü kişiyi katılma alacağı nedeniyle sorumlu hale getirmeyeceğini, bu nedenle üçüncü kişiye yapılan tasarrufun mutlaka karşılıksız (ivazsız) bir tasarruf olması gerektiğini savunmaktadır. (KILIÇOĞLU, s. 157)

3 Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin E. 2012/11057 K. 2013/7419 T. 20.05.2013 ilamı

4 Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin E. 2016/14281 K. 2018/17838 T. 24.10.2018 ilamı

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.

Mondaq uses cookies on this website. By using our website you agree to our use of cookies as set out in our Privacy Policy.

Learn More