01 İdari İptal Taleplerinin Bekletici Mesele Yapılması: Yakın Tarihli Bir TÜRKPATENT YİDK Kararı Üzerine Değerlendirmeler1
1. Markaların İdari İptali Kurumu ve Süregelen Belirsizlik
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ("SMK") 10 Ocak 2017 tarihli ve 29944 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. SMK ile hayatımıza "markaların idari iptali" kurumu girmiş2 , SMK'nın 26. maddesinde belirtilen şartların varlığı halinde, talep üzerine markanın iptaline Türk Patent ve Marka Kurumu ("TÜRKPATENT") tarafından karar verileceği düzenlenmiştir. Bununla birlikte SMK m. 192/1 ile, SMK m. 26 hükmünün yedi yıl sonra (yani 10 Ocak 2024'te) yürürlüğe gireceği, SMK geçici m. 4 ile de yürürlük tarihine kadar iptal yetkisinin mahkemeler tarafından kullanılacağı düzenlenmiştir.
24 Nisan 2017 tarihli ve 30047 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Sınai Mülkiyet Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik, markaların idari iptaline ilişkin herhangi bir düzenleme içermemektedir. Bu nedenle TÜRKPATENT'e verilen yetkinin uygulanmasına dair usul ve esasları belirleyen bir yönetmeliğin yürürlüğe gireceği beklentisi doğmuş, bu amaçla TÜRKPATENT tarafından hazırlanan "Sınai Mülkiyet Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Taslağı" ("Taslak Yönetmelik"), 20 Ekim 2023 tarihinde görüşe açılmış3 ve görüşlerin 3 Kasım 2023 tarihine kadar TÜRKPATENT'e bildirilmesi talep edilmiştir.
SMK m. 26 hükmü 10 Ocak 2024 tarihinde yürürlüğe girmiş ve o tarihten sonra artık mahkemeler nezdinde markaların iptali talebiyle dava açma imkânı kalmamıştır. İptal talepleri TÜRKPATENT nezdinde EPATS sistemi üzerinden yapılabilmekle birlikte halihazırda incelenmemektedir. SMK m. 26 hükmünün yürürlüğe girdiği ilk aylarda -iptal talebinin ücreti belirlenmemiş olduğundan- talep herhangi bir ücret ödemeden yapılabilmekteydi. 2024 yılı içerisinde ücret belirlenmiş4 ve talep sahiplerine ödeme yapılması yönünde tebligatlar gönderilmiş, 31 Aralık 2024 tarihine kadar ödemenin yapılmamış olması halinde taleplerin yapılmamış sayılacağı bildirilmiştir. Ancak iptal talepleri TÜRKPATENT çevrimiçi sistemine yansımadığı gibi -yazarın bilgisi dahilinde- iptal talebine konu marka sahiplerine herhangi bir bildirim yapılmamış, bir başka ifadeyle taleplere ilişkin başkaca bir işlem şu ana kadar gerçekleştirilmemiştir.
Markanın idari iptali kurumunun hayatımıza girmesi üzerinden sekiz yıl, kanunen uygulanmaya başladığı tarihten de bir yılı aşkın bir süre geçmesine karşın, marka hukukunun son derece önemli bu kurumu (iptal davası imkânı kalmadığından) yeniden işlerlik kazanmayı beklemektedir. Bu yazının konusu TÜRKPATENT Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu ("YİDK") kararı da iptal talebinin karara itiraz incelenmesinde bekletici mesele yapılması talebinin reddine ilişkindir.
2. İdari İptal Talebinin Bekletici Mesele Yapılması Talebinin Reddine İlişkin YİDK Kararı
YİDK kararına konu olayda, Madrid Protokolü kapsamında yapılan uluslararası bir marka başvurusu 18 Mart 2024 tarihinde SMK m. 5/1(ç) uyarınca önceki tarihli bir marka tesciline dayalı olarak reddedilmiştir. Başvuru sahibi, önceki tarihli markaya karşı TÜRKPATENT nezdinde iptal talebinde bulunmuş, karara itiraz dilekçesinde de iptal işlemi sonuçlanıncaya kadar başvuru hakkındaki karara itiraz incelemesinin bekletilmesini talep etmiştir. 16 Ocak 2025 tarihli YİDK kararı ile bu talep reddedilmiş ve işin esasına geçilerek karar verilmiştir. YİDK'nın talebin reddine ilişkin iki temel gerekçesi bulunmaktadır.
Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Kurulları Yönetmeliğinin ("YİDK Yönetmeliği") "Kurul kararları" başlıklı 6. maddesinin 3. fıkrası şu şekildedir: "Kurul, karara etki edecek bir konunun bekletici sorun yapılması hakkında ara karar verebilir." İlgili hükmün lafzından anlaşılacağı üzere, Kurul'un bir konunun bekletici sorun yapılması hakkında bağlı bir yetkisi, yükümlülüğü bulunmamakta olup bu konuda Kurul'a takdir yetkisi bırakılmış durumdadır. Kurul, söz konusu iptal talebi hakkında makul bir süre beklemiş olmakla birlikte, karara itiraz dilekçesinin sunulduğu tarihten itibaren geçen beş ayı aşkın süre zarfında söz konusu iptal talebi hakkında henüz Markalar Dairesince bir karar verilmemiş olması, SMK'nın markanın iptaline ilişkin hükümlerinin uygulanmasına yönelik Yönetmelik düzenlemelerinin henüz yürürlüğe girmemiş olması karşısında Markalar Dairesince iptal talebine ilişkin kararın ne zaman vereceğinin mevcut durumda öngörülebilir olmaması (...).
Öncelikle TÜRKPATENT'in bir konunun bekletici sorun yapılması hakkında takdir yetkisi olmakla birlikte, bu takdir yetkisi belirli sınırlar çerçevesinde kullanılacaktır. IPR Gezgini'nde yakın zamanda ele alınan5 bir kararda, Ankara 5. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi idarenin takdir hakkını kullanırken, her halükârda idari işlemlerin nihai amacı olan "kamu yararı" unsurunu gözeterek değerlendirme yapması gerektiğine hükmetmiştir.
YİDK kararında talebin reddine ilişkin ilk gerekçe, aradan geçen sürede Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından henüz bir karar verilmemiş olduğudur. İlk olarak Taslak Yönetmelik'te iptal taleplerini inceleyecek birime atıfta bulunulmamıştır. 2024 yılında düzenlenen bir sempozyumda iptal taleplerinin ilk aşamada Markalar Dairesi Başkanlığı, ikinci aşamada Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı tarafından ele alınacağı bilgisi paylaşılmıştır. YİDK kararından da iptal taleplerine ilişkin ayrı bir daire kurulmayacağı, taleplerin Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından inceleneceği anlaşılmaktadır.
SMK m. 26 hükmü 10 Ocak 2024 tarihinde yürürlüğe girmiş ve aradan 1 yılı aşkın süre geçmiştir. SMK'nın ilk yürürlük tarihi olan 10 Ocak 2017 esas alındığında aradan 8 yılı aşkın bir süre geçmiştir. Taslak Yönetmeliğin paylaşılması üzerinden de 15 ayı aşkın bir süre geçmiştir. YİDK kararında henüz ilgili yönetmelik düzenlemelerinin yürürlüğe girmemiş olmasından bahisle iptal talebine ilişkin kararın ne zaman verileceğinin öngörülebilir olmadığına atıfta bulunmuştur. Bu hususta hiçbir tasarrufu bulunmamasına karşın belirsizliğin sonucuna başvuru sahibi katlanmak durumunda bırakılmaktadır. Eğer 10 Ocak 2024 tarihinden itibaren iptal talepleri incelemeye alınmış olsaydı, YİDK kararı tarihi itibariyle iptal talebine ilişkin bir karar muhtemelen verilmiş olacaktı. İptal talebine ilişkin karar da esasa ilişkin verilecek karara doğrudan etki edebilecekti.
Bu tartışmanın idare hukukçuları tarafından yapılması daha doğru olacaksa da markaların idari iptali kurumunun işlerlik kazanabilmesi için yetkinin uygulanmasına yönelik usul ve esasları belirleyen bir yönetmeliğin mutlaka yürürlüğe girmesi gerekip gerekmediği hususu ayrı bir soru işaretidir. Türk Medeni Kanunu m. 1/1 uyarınca "Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır". SMK m. 26 düzenlemesi ayrıntılı olup esasa ilişkin hükümlerin yanı sıra usul yönünden de (örneğin tarafların tabi olduğu süreler gibi) hükümler içermektedir. SMK geçici m. 4'te de iptal yetkisinin "anılan maddedeki usul ve esaslara göre" mahkemeler tarafından kullanılacağı düzenlenmiştir. Öte yandan SMK'nın pek çok hükmünde belirli bir hususa ilişkin usul ve esasların yönetmelikle belirleneceği açıkça öngörülmüştür (Örneğin muvafakatname; başvuru, sınıflandırma ve bölünme; rüçhan hakkı talebi; yayıma itiraz; sicile kayıt, yayım ve tescil işlemleri; teknik şartname gibi). SMK m. 26'da bu yönde bir hüküm bulunmadığı gibi, Taslak Yönetmelik'te yer alan hükümlerinin çoğunluğu SMK m. 26 ile aynı doğrultudadır.
YİDK'nın talebin reddine ilişkin ikinci gerekçesi aşağıdaki gibidir:
Öte yandan, inceleme konusu başvurunun Madrid Protokolü çerçevesinde Türkiye'nin akit taraf olarak belirlendiği uluslararası bir başvuru olması, söz konusu Protokol hükümleri uyarınca uluslararası başvuruların akit taraf Ofisleri tarafından belirli süreler içerisinde neticelendirilmesi gerekmesi (Türkiye bakımından ret kararlarının bildirim süresi 18 aydır), bu süreye uyulmaması halinde Madrid Protokolü m. 4/1-(a) uyarınca zımni kabul (Türkiye'de tescil) sonucunun ortaya çıkacağı, somut olayda da iptal talebinin kabulü halinde başvurunun yayınlanması ve bu yayına üçüncü kişilerce itiraz edilmesi durumunda, ilgili sürelerin aşılmış olmasından ötürü Kurum'un yayına itiraz üzerine SMK m. 6 kapsamında bir ret kararı vermesinin mümkün olmayacağı, bu şekilde yeni ve farklı bir madde hükmüne dayanan olası bir ret kararının ilgili Protokol hükmü uyarınca hukuki bir sonuç doğurmayacağı ve Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü tarafından geçerli kabul edilmeyecek olması karşısında, somut olayda iptal talebinin neticesi beklenilmeksizin mevcut hukuki durum çerçevesinde karara itirazın incelenmesi gerektiği kanaatine varılmış ve işin esasına geçilmiştir.
YİDK kararına konu olan marka uluslararası bir başvuru olduğundan, YİDK'nın da belirttiği üzere Madrid Protokolü'nden kaynaklanan bir zaman baskısı söz konusudur. Ancak bu zaman baskısı da, markaların idari iptali taleplerinin işlerlik kazanamamış olmasıyla bir derece bağlantılıdır.
Uluslararası marka başvurularına yönelik Madrid Protokolü'nden kaynaklı bir zaman baskısı söz konusu olsa da ulusal marka başvuruları için bu tür bir kısıtlama bulunmamaktadır. YİDK'nın SMK m. 5/1(ç) kapsamında verilen kararlara itirazlara ilişkin son dönemde verdiği başka kararlarda da örneğin muvafakatname alınması veya ret gerekçesi markanın başvuru sahibine devredilmesi için beklenen makul sürenin beş ay olduğu ve TÜRKPATENT'in işlemlerini makul süreyi aşacak düzeyde bekletme zorunluluğu bulunmadığı ifade edilmektedir. Ulusal marka başvuruları yönünden de iptal taleplerine ilişkin makul bekleme süresi beş ay olarak mı değerlendirilecektir ve bu süre içinde -işlerlik kazandıktan sonraiptal taleplerine ilişkin karar verilecek midir? İptal talepleri incelenmeye başladığında talepler TÜRKPATENT'e sunum sırasıyla ele alınacaksa, ilk etapta oluşacak dosya yükü nedeniyle sistemin tam olarak işlerlik kazanmasının zaman alması beklenebilir.
Öte yandan iptal talepleri ilk aşamada Markalar Dairesi Başkanlığı, ikinci aşamada Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı tarafından ele alınacaksa ve iptal talebine ilişkin ilk aşamada karar verilmiş ve bu karara itiraz incelemedeyse, YİDK'nın -makul bekleme süresinden bağımsız olarak- kendi yapacağı incelemeyi beklemesi gerektiği düşünülebilir. Son olarak Taslak Yönetmelik uyarınca "TÜRKPATENT tarafından verilen nihai iptal kararları Sicile kaydedilir ve Bültende yayımlanır". Bu durumda YİDK tarafından iptal talebine ilişkin verilen nihai karar hemen sonuç doğuracağından, YİDK kararına karşı dava açılsa dahi bu dava sonucunun -davanın hangi aşamada olduğu fark etmeksizin- beklenilmeyeceği ve dolayısıyla YİDK'nın yapacağı incelemeyi etkilemeyeceği öngörülebilir.
3. Sonuç
Fikri ve sınai mülkiyet hukuku alanında faaliyet gösteren tüm paydaşların aynı temenniye sahip olduğu bilinciyle, markaların idari iptali kurumunun en kısa sürede işlerlik kazanmasını, belirsizliklerin giderilmesini ve SMK'nın markanın iptaline ilişkin hükümlerinin uygulanmasına yönelik yönetmelik düzenlemelerinin en kısa sürede yürürlüğe girmesini temenni ederiz.
02 Avrupa Birliği Tasarım Hukuku Reformu: Yenilikler ve Etkileri6
1. Giriş
Milenyum sonrası dönemde yaşanan teknolojik gelişmeler ve bu gelişmelerin hayatımızın hemen her alanına etkileri herkesin malumudur. Akıllı telefonlardan tabletlere, insansı robotlardan yapay zekaya, NFT'lerden 3D yazıcılara, sanal dünyalardan kuantum bilgisayarlara ve dijital nesnelere kadar geniş bir yelpazede hemen her gün yeni teknolojik ilerlemeler kaydedilmektedir. Bu gelişmelerin günlük hayatımıza olduğu gibi ve belki de daha fazla hukuki sistemlere ve özellikle fikri ve sınai mülkiyet hukukuna etkisi bulunmaktadır.
Patent hukukunda yapay zekanın buluşçu olup olmayacağı, marka hukukunda dijital nesnelerde marka koruması gibi teknolojinin doğal süreçte getirdiği tartışmaların tasarım hukukunda da yansımaları bulunmaktadır. Bu kapsamda, 10 Kasım 2020 tarihinde neredeyse 20 yıllık bir geçmişi olan Avrupa Birliği ("AB") tasarım hukukuna ilişkin mevzuatın modernizasyonu çalışmaları başlatılmış, süreç
- Tasarımların hukuki korumasına ilişkin 23 Ekim 2024 tarihli ve 2024/2823 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi7 ("Tasarım Direktifi") ve
- Topluluk tasarımlarına ilişkin 6/2002/EC sayılı Konsey Tüzüğünü tadil eden ve 2246/2002/EC sayılı Komisyon Tüzüğünü yürürlükten kaldıran 23 Ekim 2024 tarihli ve 2024/2822 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Tüzüğü'nün8 ("AB Tasarım Tüzüğü")
18 Kasım 2024 tarihli AB Resmî Gazetesi'nde yayımlanması ve yayımdan itibaren 20 gün sonra yürürlüğe girmesi ile tamamlanmıştır9.
AB üyesi ülkeler, Tasarım Direktifi'ni 9 Aralık 2027 tarihine kadar ulusal hukuklarına aktarmak için gerekli iç düzenlemeleri yapmakla yükümlüdürler. AB Tasarım Tüzüğü ise, AB üyesi ülkeler tarafından ayrıca iç hukuka aktarılmaya gerek kalmadan 1 Mayıs 2025 tarihinden itibaren (bir kısım düzenlemeler 1 Temmuz 2026 tarihinden itibaren) uygulanmaya başlayacaktır.
Tasarım yoğun sektörler AB gayri safi yurtiçi hasılasının yaklaşık 16%'sını ve AB nezdindeki tüm işlerin 14%'ünü oluşturmaktadır. Dolayısıyla AB tasarım hukuku reformunun tasarımcılar ve tasarım yoğun sektörler başta olmak üzere ilgili paydaşlar açısından önemli etkileri olması beklenmektedir.
2. Tasarım Direktifi ve AB Tasarım Tüzüğü ile Getirilen Yenilikler
AB tasarım hukuku reform paketinin gerekçelerinde, reformun temel hedefleri olarak tasarım tescil sisteminin basitleştirilmesi, daha erişilebilir ve verimli hale getirilmesi ile piyasadaki yeni teknolojilerle ilgili gelişmeler ışığında hukuki çerçevenin güncellenmesi gösterilmiştir.
i. Yeni Terminoloji – Avrupa Birliği Tasarımı
AB üyesi ülkelerin ulusal hukuklarında mevcut tasarım korumasına ek olarak, üniter nitelikte olan ve AB genelinde geçerli tasarım korumasını ifade eden "Topluluk Tasarımı" tanımı "Avrupa Birliği Tasarımı" olarak değiştirilmiştir. Bu değişiklik "Avrupa Birliği Markası" tanımıyla da uyumludur10.
Bu değişiklikle bağlantılı olarak "Topluluk Tasarımı Mahkemesi", "Avrupa Birliği Tasarım Mahkemesi" olarak yeniden adlandırılmıştır".
ii. Dijital Nesneler
Metaverse, sanal dünyalar, dijital nesneler, sanal gerçeklik oyunları gibi teknolojik ilerlemelerin fikri ve sınai mülkiyet hukuku kapsamında nasıl korunacağına ilişkin tartışmalar süregelmektedir11. Bu doğrultuda hem Tasarım Direktifi hem de AB Tasarım Tüzüğü tasarım korumasını genişleterek sanal/dijital nesne ve ürünleri de koruma kapsamına dahil etmiştir.
Tasarım, bir ürünün tamamının veya bir kısmının, özellikle çizgiler, konturlar, renkler, şekil, doku ve/veya malzemeler olmak üzere ürünün kendisinin ve/veya dekorasyonunun özelliklerinden kaynaklanan ve bu özelliklerin hareketi, geçişi veya diğer her türlü animasyonu da içeren görünümü olarak tanımlanmıştır12.
Ürün ise fiziksel bir nesnede somutlaşıp somutlaşmadığına veya fiziksel olmayan bir biçimde gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmaksızın, bilgisayar programı dışındaki herhangi bir endüstriyel veya el sanatı öğesi olarak tanımlanmıştır ve aşağıdakileri de kapsar:
- Ambalajlar, eşya setleri, bir iç veya dış ortam oluşturması amaçlanan eşyaların mekansal düzenlemeleri ve birleşik bir ürüne monte edilmesi amaçlanan parçalar;
- Grafik çalışmalar veya semboller, logolar, yüzey desenleri, tipografik yazı karakterleri ve grafik kullanıcı arayüzleri13.
Bu yeni tanımlarla uyumlu olarak Tasarım Direktifi m. 26/1 uyarınca tasarım başvurularında görsel reprodüksiyon, statik, dinamik veya animasyonlu olabilir ve çizimler, fotoğraflar, videolar, bilgisayar görüntülemesi veya bilgisayar modellemesi dahil olmak üzere genel olarak mevcut teknoloji kullanılarak uygun herhangi bir yolla gerçekleştirilebilir.
iii. Çoklu Başvurular ve Ücretler
AB tasarım başvuruları, AB Tasarım Tüzüğü m. 35/1 uyarınca yalnızca Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi ("EUIPO") nezdinde yapılabilecektir. AB tasarım başvuruları yönünden basitleştirilmiş bir ücret rejimi öngörülmüş, ancak yenileme ücretleri özellikle 3. ve 4. yenilemeler yönünden önemli ölçüde arttırılmıştır. Bu politika ile tasarım başvurularının kolaylaştırılması ve fakat piyasada gerçekten kullanılan tasarım tescillerinin tescilli kalmaya devam etmesi hedeflenmektedir.
Çoklu tasarımlara ilişkin yeni düzenleme ile tasarımların dahil edilmesinin veya uygulanmasının amaçlandığı ürünlerin hepsinin Locarno Sınıflandırması'nın14 aynı sınıfına ait olması şartına tabi olmaksızın, birden fazla tasarımın tek bir çoklu başvuruda birleştirilmesine izin verilmektedir. AB tasarım başvuruları yönünden en fazla 50 tasarım bir tek başvuruda birleştirilebilir. Bu değişiklikle tasarımcılar farklı Locarno sınıfına dahil olan birden fazla tasarımı aynı başvuruda birleştirebileceklerinden, tescil ücretlerinde fiili bir azalma olacak, bu da tasarım tescil başvurusu sayısının artmasına yol açacaktır.
Türk hukukunda, SMK m. 61/7 uyarınca çoklu başvurularda, süslemeler hariç olmak üzere, tasarımın kullanıldığı veya uygulandığı her bir ürünün, aynı Locarno sınıfında dâhil olması gerekmektedir.
iv. Tasarım Haklarına Yeni Sınırlamalar
Tasarım Direktifi m. 18/1 ve AB Tasarım Tüzüğü m. 20/1 ile tasarım hakkının kapsamına iki yeni sınırlama öngörülmüştür. Bu doğrultuda "bir ürünün tasarım hakkı sahibine ait olduğunu belirtmek veya bu ürüne atıfta bulunmak amacıyla gerçekleştirilen eylemler" ile "yorum, eleştiri veya parodi amacıyla gerçekleştirilen eylemler" tasarım hakkı koruma kapsamı dışında bırakılmıştır. İlk sınırlama ürünlerin birlikte çalışabilirliğini sağlamayı amaçlarken, ikinci sınırlama ifade özgürlüğünü korumayı hedeflemektedir.
Türk hukukunda, SMK m. 59/3 (c) hükmü uyarınca ticari uygulamadaki dürüstlük kuralları ile bağdaşır olmak, tasarımın normal kullanımını gereksiz şekilde tehlikeye sokmamak ve kaynak göstermek şartları ile eğitim veya referans amaçlı çoğaltmalar tasarım hakkının kapsamı dışında bırakılmış ve fakat Tasarım Direktifi m. 18/1 ve AB Tasarım Tüzüğü m. 20/1 ile öngörülen sınırlamalar ile paralel bir sınırlama öngörülmemiştir.
v. Tasarım Özelliklerinin Görünürlüğü
Tasarım Direktifi ve AB Tasarım
Tüzüğü ile bir ürünün
tasarım özelliklerinin kullanım sırasında
görünür olup olması gerekip gerekmediği
hususu açıklığa kavuşturulmaktadır.
Bu kapsamda görünürlük gerekliliğinin
yalnızca birleşik ürünlerin bileşen
parçaları için gerekli olduğu ve genel
görünürlük şartının mevcut
olmadığı açıkça
düzenlenmiştir. Daha önce tartışmalı
olan bu hususta Genel Mahkeme, T-494/12 sayılı ve 9
Eylül 2014 tarihli kararında15 "" şeklini haiz, bir kurabiyenin
çikolata dolgusuna ilişkin tasarım tescil talebini
reddetmiştir.
AB Tasarım Tüzüğü Gerekçe m. 1316 uyarınca bir AB tasarımının tescili için yapılan bir başvuruda görünür bir şekilde gösterilmesinin yanı sıra, bir ürünün tasarım özelliklerinin tasarım korumasından yararlanması için herhangi bir zamanda veya herhangi bir kullanım durumunda görünür olması gerekmez. Bu ilkenin istisnası, birleşik bir ürünün normal kullanımı sırasında görünür kalması gereken bileşen parçalarının tasarım korumasında söz konusudur.
vi. Kültürel Miras
Tasarım Direktifi m. 13/3 uyarınca, AB üyesi ülkeler, bir tasarım başvurusunun ulusal çıkarları ilgilendiren kültürel mirasa ait unsurların tamamen veya kısmen yeniden üretimini içermesi halinde tescilinin reddedileceğine ilişkin düzenleme yapabileceklerdir. Eğer tasarım tescil edilmişse, bu durum bir hükümsüzlük sebebi olarak da öngörülebilecektir. Tasarım Direktifi Gerekçe m. 26'da kültürel mirasa örnek olarak anıtlar, bina kompleksleri, eski eserler, el sanatları ve kostümler verilmiştir.
vii. Yedek Parça Koruması
Avrupa Yeşil Mutabakatı17 kapsamında ürünlerin tamir edilebilir olması, sürdürülebilir bir ekonominin merkezinde yer almaktadır. Tasarım Direktifi Gerekçe m. 33 ila 35 arasında vurgulandığı üzere, tasarımı içeren veya tasarımın uygulandığı ürünün birleşik bir ürünün şekle bağlı bir bileşen parçasını oluşturduğu durumlarda18, birleşik bir ürünün orijinal görünümünü geri kazandıracak şekilde onarılmasına izin vermek amacıyla korunan tasarımların kullanımına ilişkin AB üyesi ülkelerin ulusal hukuklarındaki farklılıklar, AB iç pazarının kuruluşunu ve işleyişini doğrudan etkilemekte, iç pazarda rekabeti ve ticareti bozucu etki yapmakta ve hukuki belirsizliğe yol açmaktadır.
Bu nedenle, Tasarım Direktifi m. 19, halihazırda AB Tasarımları yönünden uygulanmakta olan hüküm19 ile benzer "onarım maddesi" ile20 AB üyesi ülkelerin ulusal tasarım hukuklarının yeknesaklaştırılmasını hedeflemektedir. Bu kapsamda, bileşen parçanın tasarımının görünümüne bağlı olduğu birleşik bir ürünün bileşen parçasını oluşturan ve orijinal görünümünü geri kazandırmak için21 söz konusu birleşik ürünün onarımı amacıyla kullanılan tescilli bir tasarıma koruma verilmemektedir.
Bu onarım hükmü tasarım hakkı ihlali iddiasına karşı bir savunma olarak öngörülmüştür. Onarım savunması, tüketicileri, (yanlış yönlendirilmemeleri ve) onarım için kullanılabilecek rakip ürünler arasında bilinçli bir seçim yapabilmeleri için, birleşik ürünün onarımı amacıyla kullanılacak ürünün ticari menşei ve üreticisinin kimliği hakkında ürün üzerinde açık ve görünür bir şekilde veya başka bir uygun biçimde usulüne uygun olarak bilgilendirmeyen birleşik bir ürünün üreticisi veya bileşen parçasının satıcısı tarafından ileri sürülemez.
Bununla birlikte birleşik bir ürünün bileşen parçasının üreticisi veya satıcısının, ürettikleri veya sattıkları bileşen parçalarının nihai olarak son kullanıcılar tarafından yalnızca birleşik ürünün orijinal görünümünü geri kazandıracak şekilde onarım amacıyla kullanılacağını garanti etmesi gerekmemektedir22.
Yedek parçalara 8 Aralık 2024 tarihinden önce tasarım koruması sağlayan ulusal hukuk sistemleri için, ilgili AB üyesi ülke 8 Aralık 2024 tarihinden önce tescil başvurusu yapılmış tasarımlar için bu korumayı 9 Aralık 2032 tarihine kadar sağlamaya devam edecektir.
Türk hukuku kapsamında ise SMK m. 59/4 uyarınca birleşik ürünün görünümüne bağımlı olan parçaların, birleşik ürüne orijinal görünümünü yeniden kazandırmak üzere onarım amacıyla ve bu parçaların kaynağı konusunda yanıltıcı olmamak şartıyla tasarımın piyasaya ilk sürüldüğü tarihten üç yıl sonra kullanılması tasarım hakkının ihlali sayılmaz. Ayrıca SMK m. 59/5 hükmü kapsamında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nca yayımlanan eşdeğer parçalar yönünden de benzer bir sınırlama öngörülmüştür.
viii.3D Baskı Teknolojisi
3D baskı teknolojilerinin endüstrinin farklı alanlarında giderek yaygınlaşması ve tasarım hakkı sahiplerinin korunan tasarımlarının hukuka aykırı olarak kopyalanmasını etkili bir şekilde önleme konusunda ortaya çıkan zorluklar göz önünde bulundurularak, hak sahiplerinin hukuka aykırı 3D baskı ile mücadele edebilmeleri için yeni bir münhasır hak öngörülmüştür.
Bu kapsamda Tasarım Direktifi m. 16/2 ve AB Tasarım Tüzüğü m. 19/2 uyarınca, hak sahipleri, tasarımın dahil edildiği veya uygulandığı bir ürünün yapılmasını sağlamak amacıyla tasarımı kaydeden herhangi bir ortam veya yazılımın oluşturulması, indirilmesi, kopyalanması ve başkalarıyla paylaşılması veya dağıtılması fiillerinin yasaklanmasını talep edebilir.
ix. Transit Ürünler Yönünden Uygulama
Tasarım Direktifi m. 16/3 ve AB Tasarım Tüzüğü m. 19/3 uyarınca, tescilli bir tasarım hakkı (AB tasarım hakkı) sahibi, tüm üçüncü tarafların ticaret sırasında üçüncü ülkelerden tasarımın tescilli olduğu ilgili AB üyesi ülkeye (AB'ye), söz konusu AB üyesi ülkede (AB içinde) serbest dolaşıma girmemiş, tasarımın söz konusu ürünlere aynı şekilde dahil edildiği veya uygulandığı veya tasarımın temel yönleriyle bu ürünlerden ayırt edilemediği ve hak sahibinin izninin bulunmadığı ürünleri getirmesini önleme hakkına sahiptir.
Böylece tasarım hakkı sahipleri tasarım haklarını AB üzerinden transit olarak taşınan ürünlere karşı da ileri sürebileceklerdir. Tasarım Direktifi Gerekçe m. 29'da da tescilli tasarım hakkı sahiplerinin, tasarım hakkı ihlali teşkil eden ürünlerin ilgili AB üyesi ülke pazarına sunulması amaçlanmasa dahi, söz konusu ürünlerin özellikle transit, aktarma, depolama, serbest bölgeler, geçici depolama, dahilde işleme veya geçici kabul de dahil olmak üzere tüm gümrük işlemlerine girişini ve yerleştirilmesini engelleme haklarının bulunduğu vurgulanmıştır.
x. Ulusal Tasarımların İdari Hükümsüzlüğü
Tasarım Direktifi m. 31/1 uyarınca, AB üyesi ülkeler, tarafların yetkili mahkemelere başvuru hakkı saklı kalmak kaydıyla, tescilli bir tasarımın hükümsüzlüğü hakkında karar verilmek üzere kendi fikri ve sınai mülkiyet hakkı ofisleri nezdinde etkin ve hızlı bir idari usul öngörebilirler.
Marka tescilleri yönünden öngörülen durumun aksine23, idari hükümsüzlük prosedürü tasarımlar yönünden bir seçenek olup AB üyesi ülkelerin böyle bir düzenleme yapma zorunluluğu bulunmamaktadır.
xi. Yeni Fikri Mülkiyet Hakkı Sembolü
Tasarım Direktifi m. 24 ve AB Tasarım
Tüzüğü m. 26a uyarınca, tescilli
tasarım hakkı sahibi, tasarımın yer
aldığı veya uygulandığı
ürün üzerinde daire içine
alınmış D harfinden oluşan sembolü
("") kullanarak
tasarımın tescilli olduğu konusunda kamuyu
bilgilendirebilir. Bu bildirime tasarım tescil numarası
eşlik edebilir veya tasarımın sicildeki kaydına
bir bağlantı sağlanabilir.
Tasarım Direktifi Gerekçe m. 37 ve AB Tasarım Tüzüğü Gerekçe m. 21 uyarınca bu yeni sembol, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler ve bireysel tasarımcılar tarafından tasarım korumalı ürünlerin pazarlanmasını kolaylaştırmak ve hem AB düzeyinde hem de ulusal düzeyde mevcut tasarım tescil rejimlerine ilişkin farkındalığı arttırmak amacıyla öngörülmüştür.
3. Sonuç
Uzun bir yasa yapım süreci akabinde AB yasa koyucular tarafından üzerinde uzlaşılan AB tasarım hukuku reformu gerek AB düzeyindeki gerekse de ulusal düzeydeki tasarım koruma rejimlerinin modern teknolojinin getirdiği zorluklara uyum sağlaması, modernizasyonu ve ulusal hukukların yeknesaklaştırılması noktasında önemli bir ilerleme teşkil etmektedir.
AB tasarım hukuku reformu ile temel olarak (i) tasarım korumasının modernize edilmesi, netleştirilmesi ve güçlendirilmesi, (ii) AB nezdinde tasarım korumasının erişilebilirliğinin arttırılması, (ii) AB düzeyindeki ve ulusal düzeydeki tasarım koruma sistemlerinin birlikte çalışabilirliğinin güçlendirilmesi ve (iv) AB üyesi ülkelerin ulusal hukuklarında farklılaşan yedek parçalara ilişkin koruma rejiminin yeknesaklaştırılması amaçlanmaktadır.
Tasarım ve ürün kavramlarının tanımlarındaki değişiklikler, koruma kapsamının genişleyerek sanal/dijital (veya fiziksel olmayan) nesne ve ürünler, dijital alanlar, metaverse veya NFT nesneleri yönünden de tasarım korumasının elde edilmesine olanak sağlayacaktır. Çoklu başvurular ve ücret sisteminde yapılan değişiklikler bir yandan tasarım tescili elde edilmesini kolaylaştırmayı ve ucuzlatmayı öngörürken, diğer yandan yalnızca piyasada kullanılan ve hak sahibine maddi getiri sağlayan tasarım tescillerinin yenilenmesini hedeflemektedir.
Hak sahipleri ve muhtemel rakipler yönünden dikkate alınması gereken en önemli düzenlemelerden birisi onarım düzenlemesidir. Bu düzenleme tasarım hakkı ihlali iddialarına karşı belirli koşulların sağlanması halinde bir savunma olarak ileri sürülebilecektir. Öte yandan gerek 3D baskı teknolojisine ilişkin gerekse de transit ürünlere yönelik hükümler hak sahiplerinin tasarım haklarının ihlalini oluşturan fiillere karşı elini güçlendirmektedir.
Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü tarafından yayımlanan 2024 Dünya Fikri Mülkiyet Göstergeleri raporuna24 göre, 2023 yılında dünya çapında 1.19 milyon tasarım başvurusu yapılmıştır ve son yıllarda başvuru sayılarında önemli bir artış bulunmaktadır. Türk Patent ve Marka Kurumu 2023 yılında en çok tasarım başvurusu yapılan ilk 10 fikri ve sınai mülkiyet ofisi arasındadır. Bu doğrultuda AB aday ülkesi olan ülkemizin AB tasarım hukuku reformu ile getirilen yenilikleri irdeleyerek uygun düştüğü ölçüde SMK tasarım hukuku rejimini modernize etmesi beklenmektedir.
To view the full article, click here.
Footnotes
1. Bu hukuk bülteni ilk olarak 4 Şubat 2025 tarihinde IPR Gezgini'nde yayınlanmıştır.
2. Konuya ilişkin kapsamlı bir çalışma için bkz: Zeynep Bahadır, "Markaların İdari İptal Prosedürü", Ankara Barosu Dergisi, 2017/4, sf. 81-104. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/542383.
3. https://www.turkpatent.gov.tr/duyurular/.
4. 2025 yılı için marka iptal talebi ücreti 28.150 TL'dir
6. Bu hukuk bülteni ilk olarak Fikri Gündem dergisinin Aralık 2024 tarihli 30. sayısında yayınlanmıştır.
7. Direktif - AB - 2024/2823 - EN - EUR-Lex.
8. Tüzük - AB - 2024/2822 - EN - EUR-Lex.
9. Ayrıca bkz: EUIPO, "Design Legislative Reform". Design Legislative Reform ve Design Reform - EUIPO.
10. Avrupa Birliği Markasına ilişkin 14 Haziran 2017 tarihli ve 2017/1001 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Tüzüğü, m. 1/1.
11. Marka hukuku ile ilgili tartışmalar için örneğin bkz: https://iprgezgini.org/2022/09/30/fiziksel-mal-ve-hizmetler-icin-yapilan-marka-tescilleri-metaverselerde-koruma-saglamaya-yetecek-mi-usptonun-gucci-ve-prada-kararlari-bu-konuya-isik-tutuyor/.
12. 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ("SMK") m. 55/1 uyarınca tasarım, "Ürünün tümü veya bir parçasının ya da üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, biçim, renk, malzeme veya yüzey dokusu gibi özelliklerinden kaynaklanan görünümüdür." şeklinde tanımlanmıştır.
13. SMK m. 55/2 uyarınca ürün, "Bilgisayar programları hariç olmak üzere, endüstriyel yolla veya elle üretilen herhangi bir nesnenin yanı sıra birleşik bir ürün veya bu ürünü oluşturan parçaları, ambalaj gibi nesneleri, birden çok nesnenin bir arada algılanan sunumlarını, grafik sembolleri ve tipografik karakterleri ifade eder." şeklinde tanımlanmıştır".
14. Bkz. https://www.wipo.int/classifications/locarno/en/.
16. Tasarım Direktifi Gerekçe m. 16.
17. https://commission.europa.eu/strategy-and-policy/priorities-2019-2024/european-green-deal_en.
18. Must-match yedek parçalar olarak adlandırılan, bileşenin tasarımının birleşik ürünün görünümüne bağlı olması gerekliliği, tasarım korumasının kapsamının sadece tasarım hakkı sahiplerinin fiilen ürün tekelleri elde etmelerini önceleyecek şekilde sınırlandırılması amacından kaynaklanmaktadır.
19. AB Tasarım Tüzüğü m. 20a.
20. Komisyona göre bu hükümle yedek parça piyasasının serbestleştirilmesi ve AB genelinde tüketicilerin onarım için daha erişilebilir yedek parçalara ulaşabilmesinin sağlanması hedeflenmektedir. Bu düzenlemeyle 10 yıl içerisinde Avrupalı tüketicilerin 340 ila 544 milyon Avro arasında tasarruf sağlayacağı öngörülmektedir. Bkz: https://www.consilium.europa.eu/en/press/press-releases/2023/12/05/council-and-parliament-strike-provisional-deal-on-design-protection-package/.
21. Örneğin hasarlı bir kapının onarılması veya bir arabanın eskisi gibi görünmesi için değiştirilmesi gereken kırık bir araba farı.
22. AB Tasarım Tüzüğü Gerekçe m. 20'de birleşik bir ürünün bileşen parçasının üreticisi veya satıcısının, uygun yollarla, özellikle de sözleşmeye dayalı yollarla, alt kullanıcıların bileşen parçalarını birleşik ürünün orijinal görünümünü geri kazandırmak amacıyla onarım dışında bir amaçla kullanma niyetinde olmadıklarından emin olmak için özen gösterme yükümlülüğü altında oldukları ifade edilmektedir.
23. Üye Devletlerin markalara ilişkin yasalarının yeknesaklaştırılmasına yönelik 16 Aralık 2015 tarihli ve 2015/2436 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Direktifi m. 45/1 uyarınca, tarafların yetkili mahkemelere başvurma hakkı saklı kalmak kaydıyla, AB üyesi ülkeler bir markanın iptali veya hükümsüzlüğü hakkında karar verilmek üzere kendi fikri ve sınai mülkiyet hakkı ofisleri nezdinde etkili ve hızlı bir idari prosedür öngörürler.
24. https://www.wipo.int/web-publications/world-intellectual-property-indicators-2024.
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.