GİRİŞ

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenmiş, şirket ortakları dışında kalan pay sahiplerine yönetim hakkı veren ve "azınlık hakkı" olarak tanımlanan bir kavram vardır. Pay sahiplerine tanınan azınlık hakları ile anonim ortaklıktaki çıkar çatışmalarının önlenmesi, uyuşmazlıkların çözümlenmesi ve çoğunluk ile azınlık pay sahipleri arasındaki dengenin korunması amaçlanmaktadır. 

AZINLIK KAVRAMI

Doktrinde ve uygulamada kullanılan ifadenin aksine, TTK bu kavram için "azlık" ifadesini tercih etmiştir. 1

Ticaret Kanunu'nda sermayenin belirli bir kısmını temsil eden pay sahiplerine birtakım haklar tanınmıştır. Kural olarak azınlık hakkını, halka kapalı şirketlerde sermayenin yüzde onunu, halka açık anonim şirketlerde ise sermayenin yüzde yirmisini oluşturan pay sahipleri kullanır. 

Azınlık haklarını, hak sahiplerinin tek yanlı irade beyanı ile ve muhatap organın onayı aranmaksızın kullanılan ve sonucunu kendiliğinden meydana getiren yönetim hakları olarak tanımlayabiliriz. 

Sermayenin onda birinden daha az paya sahip olan pay sahipleri ise azınlık oluşturamayan

pay sahibi kavramı içinde kalırlar. Bu pay sahipleri ancak birleşerek azınlık haklarını kullanabilirler. Çok pay sahipli anonim şirketlerde birleşerek azınlık haklarının kullanılması olanağı güç olsa da az pay sahipli şirketlerde ya da aile şirketlerinde küçük ortakların çoğunlukla birlikte hareket ettikleri görülmektedir.2 Azınlık oluşturamayanlar TTK'ya göre yalnızca bireysel haklarla korunmaktadırlar.

Çoğunluk İlkesi ve Azınlık Haklarının İşlevi

Anonim şirketlerde, "çoğunluk ilkesi" esastır. Türk Ticaret Kanunu m. 434'e göre, pay sahipleri, oy haklarını genel kurulda, paylarının toplam itibari değeriyle orantılı olarak kullanır. Böyle olunca da çoğunluk oylarını elinde tutan pay sahiplerinin şirketin iradesini oluşturduğunu söylemek yanlış değildir.

Bu kapsamda kanunda, çoğunluk ilkesinin kötüye kullanılmasına engel olmak amacıyla birtakım düzenlemeler öngörülmüştür. Bunlara örnek olarak, bazı durumlarda mutlak oy çoğunluğu yerine oy birliğinin aranması veya toplantı yeter sayılarını ağırlaştırıcı koşullar öngörülmesi olarak gösterebiliriz. Azınlık hakları, kanun ve esas sözleşme hükümlerine aykırılığı ve hukuk ilkelerinin ihlal edilmesini önleme amacı güder. Bu kapsamda, bir nevi koruyucu hak görevi görürler. Azınlık haklarıyla birlikte, yukarıda da belirtilen azınlığı çoğunluğun iradesini, çoğunluğun haklarını kötüye kullanmasına karşı korumanın yanında, azınlığın şirkette daha etkili olma, şirkette denge sağlama, çoğunluk ve azınlık haklarını telif etme, şirkette yetkileri paylaştırma ve müstakbel pay sahiplerini koruma hedeflenir.3

Genel Olarak Anonim Şirketlerde Pay Sahipliği Hakları

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'na göre, anonim şirketlerde pay sahipleri, genel kurula katılma hakkı (m. 425), oy hakkı (m. 434), bilgi alma ve inceleme hakkı (m. 437), özel denetçi atanmasını isteme hakkı (m. 438), rüçhan hakkı (m. 461), kar payı hakkı (m. 509), hazırlık dönemi faizi isteme hakkı (m. 510), tasfiye sonucunda kalan bakiyenin dağıtılmasını isteme hakkı (m. 543), iç kaynaklardan sermaye artırımında bedelsiz pay edinme ve şirket tesislerinden yararlanma hakkına haizdirler. Fakat, TTK'da "azlık" olarak belirtilen belirli bir orandaki pay sahiplerine, bazı ek haklar da öngörülmüştür.

TTK'da Öngörülen Azınlık Pay Sahiplerinin Hakları

Azınlık haklarının tesis edilmesiyle ortaklıktaki çıkar çatışmalarının önlenmesi ve çözümlenmesinde çoğunluk ile azınlık pay sahipleri arasındaki denge sağlanmış olmaktadır. Ayrıca belirtmek gerekir ki azınlık haklarının kullanılması çoğunluk gücünün sınırlandırılması bakımından da önemlidir. Özellikle azınlık haklarının kullanılması bakımından mahkemeye başvurma imkanının sağlanması önemlidir. Bu nedenle azınlığın çoğunluk kararı karşısında çaresiz kaldığı durumlarda mahkemeye başvurması imkânı da TTK m.439 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. 

Yukarıda açıklamalarımız doğrultusunda kanunda düzenlenen azınlık pay sahiplerinin hakları; denetçinin görevden alınması ve yeni denetçi atanmasını talep hakkı (TTK m. 399/4-b), belirli grupların yönetim kurulunda temsil edilmesi hakkı (TTK m. 360), genel kurulu toplantıya çağırma ve gündeme madde ekletme hakkı (TTK m. 411), genel kurul toplantısının ertelenmesini talep etme hakkı (TTK m. 420), özel denetçi atanmasını isteme hakkı (TTK m. 438), nama yazılı pay senetlerinin basılması talebi hakkı (TTK m. 486), haklı sebeplerle şirketin feshi davasını açma hakkı (TTK m. 531) ve yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibra edilmesini engelleme hakkı (TTK m. 559) olarak sınıflandırılabilir.

Azınlık hakları, doktrinde farklı kriterler kullanılarak tasnif edilmektedir. Yapılan bu tasniflerde en yaygın olan olumlu ve olumsuz azınlık hakkı ayrımıdır.

Olumsuz Azınlık Hakları

Olumsuz azınlık hakları, azınlığın olumsuz oy kullanarak, genel kurulda yeterli oya ulaşılmasına rağmen kararın alınmasını engellediği hallerdir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, azınlık pay sahiplerinin çekimser oyuyla değil, olumsuz oyuyla birlikte bu sonucun elde edileceğidir.

1. Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sulh ve İbra Edilmesini Engelleme Hakkı (TTK m. 559)

TTK m. 559'a göre, yönetim kurulu üyelerinin ve denetçilerin ancak şirketin tescil tarihinden itibaren dört sene sonra şirketin kuruluşundan ve sermaye artımından doğan sorumlulukları sulh ve ibra yoluyla kaldırılabilir. Fakat bu süre geçtikten sonra genel kurulda, azınlık pay sahipleri tarafından sulh ve ibra yönünde olumsuz oy kullanılması ibraya engel teşkil eder. Bu, kanunda öngörülen emredici nitelikte bir hükümdür ve azınlık pay sahiplerine bu hakkı tanımak için esas sözleşmeyle sahip olması gereken pay oranı artırılamasa da azaltılabilmektedir. Aleyhte oy kullanılmasına rağmen sorumlu olanların ibra edilmesi durumunda, genel kurul kararının iptali istenebilir.

2. Ağırlaştırılmış Çoğunluk Hallerinin Varlığı

Genel kurul kararları TTK m.423 uyarınca toplantıya katılsın veya katılmasın herkesi bağlamaktadır. Bu nedenle kanunda toplantı yapılabilmesi ve karar alınabilmesi için belirli oranda katılımın gerçekleşmesi öngörülmüştür.

Kanun bazı durumlarda ise karar alınabilmesini ağırlaştırılmış yeter sayıların varlığına bağlamıştır. TTK m.421 düzenlemesine göre aşağıdaki hallerde ağırlaştırılmış yeter sayılar aranmaktadır:

  • Genel ana sözleşme değişiklikleri,
  • Pay sahiplerinin taahhütlerinin artırılması veya ikincil yükümlülükler konulması ile ortaklık merkezinin yurt dışına çıkartılması,
  • İşletme konusunun tamamen değiştirilmesi, imtiyazlı pay oluşturulması, nama yazılı payların devrinin sınırlandırılması ve sermayenin azaltılması,
  • Pay senetleri menkul kıymet borsalarında işlem gören anonim şirketlerin alacağı sermayenin artırılması ve kayıtlı sermaye tavanının yükseltilmesine ilişkin ana sözleşme değişiklikleri ile birleşme, bölünme, tür değiştirmeye ilişkin kararlar. 

Belirtilen şekilde kanunun, genel kurul toplantılarında bazı konularda karar alınabilmesi için ağırlaştırılmış toplantı ve karar yetersayıları öngörmesi bununla birlikte basit yeter sayılarında ana sözleşme ile ağırlaştırılması halinde azınlık pay sahipleri yetersayıların oluşmasını ve dolayısıyla belirli kararların alınmasını önleme hakkına sahiptir.4

Olumlu Azınlık Hakları

TTK, bazı durumlarda azınlık iradesine üstünlük sağlamıştır. Azınlığın bu haklarını kullanması halinde, talep şirketi ve organları bağlayacak ve azınlığın talebi dikkate alınmazsa bu durumda yönetici ve denetçilerin sorumluluğu gündeme gelecektir. 

1. Yönetim Kurulunda Temsil Edilme Hakkı (TTK m. 360)

TTK m.360'a göre ana sözleşmede düzenlenmek şartı ile belirli pay gruplarının özellik ve nitelikler ile belirli bir grup oluşturan pay sahiplerinin ve azınlığın yönetim kurulunda temsil edilmesi düzenlenmiştir. Ana sözleşmede azınlığın yönetim kurulunda temsil edilme hakkına yönelik düzenlemeler başlangıçta düzenlenebileceği gibi sonradan ana sözleşme değişikliği ile de düzenlenmesi mümkündür. 

Bu bağlamda, belirli grupların yönetim kurulunda temsil edilebilmesi iki şarta bağlanmıştır: ana sözleşmeye hüküm koyularak yönetim kurulunda temsil hakkının kullanılması ve temsil hakkından yararlanacak grubun somut olarak belirlenmesidir. 5

2. Genel Kurulu Toplantıya Çağırma ve Gündeme Madde Ekletme Hakkı (TTK m. 411)

TTK m. 411'e göre, azınlık pay sahipleri, yazılı olarak gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını veya genel kurul zaten toplanacak ise karara bağlanmasını istedikleri konuları gündeme koymasını isteyebilecekleri belirtilmiş, esas sözleşmeyle çağrı hakkı daha az sayıda paya sahip pay sahiplerine tanınabileceği öngörülmüştür.

Ancak azınlık pay sahiplerinin gündeme madde konulması istemi, çağrı ilanın Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanmasına ilişkin ücretin yatırılmasından önce Yönetim Kuruluna ulaştırılmalıdır. (m. 411/2) Çağrı ve gündeme madde konulması istemi resmi şekle tabidir ve noter aracılığıyla yapılır.

Yönetim kurulu tarafından talebin onaylanması durumunda genel kurul en geç kırk beş gün içinde toplanırken, talebi reddi veya yedi iş günü içinde olumlu cevap vermediği durumlarda aynı pay sahipleri, şirket merkezinin bulunduğu asliye ticaret mahkemesine başvurabilecektir. Eğer mahkeme toplantıyı gerekli görürse gündemi düzenlemek ve Kanun hükümleri uyarınca çağrıyı yapmak üzere bir kayyım atayacaktır. (m. 412)

3. Finansal Tabloların Müzakeresinin Ertelenmesi Talebi ve Genel Kurul Toplantısının Ertelenmesini Talep Etme Hakkı (TTK m. 420)

Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konularda toplanılacak olan Genel Kurul Başkanı, toplantıyı azınlığın talebiyle birlikte bir ay sonraya bırakır. Talepte gerekçe belirtilmesine gerek olmadığı gibi, başkanın da bu talebi uygulama zorunluluğu vardır.

Örneğin Yargıtay, 11. Hukuk Dairesi 2014/9194E.- 2014/16569K. sayılı kararında azınlığın finansal tabloların müzakeresinin ertelenmesi talebinde gerekçe bildirme zorunluluğu olmadığını vurgulamıştır:

"Davalı mali tabloların görüşülmesi ve buna bağlı olarak genel kurul toplantısının iptaline dair istemin hakkın kötüye kullanımı olduğunu, 6102 sayılı Yasanın 420. Maddesi uyarınca bu hususta karar verme yetkisinin divan başkanına ait olduğunu, talebin divan başkanınca reddedildiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; 6102 sayılı Yasanın 420. maddesinde finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konuların sermayenin 1/10'una, halka açık şirketlerde 1/20'sine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın toplantının ertelenmesi gerekir."

Azınlığa bu hakkın tanınmasıyla birlikte, çoğunluğu oluşturan pay sahiplerinin yalnız kendi içlerinde karar alması engellenmek istenmiş, gerçeğe ve muhasebe ilkelerine aykırı finansal tabloların düzenlenmesinin önlenmesi hedeflenmiştir.6

4. Özel Denetçi Atanmasını İsteme Hakkı (TTK m. 438)

Anonim şirket genel kurul toplantıları açısından gündeme bağlılık ilkesi esastır. Ancak bazı haller gündeme bağlılık ilkesinin istisnasını oluşturmaktadır. Bu istisnalardan biri de TTK m.438'de düzenlenen pay sahiplerinin özel denetim isteme hakkıdır. 

TTK m. 438'de "Her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir. Genel kurul istemi onaylarsa, şirket veya her bir pay sahibi otuz gün içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bir özel denetçi atanmasını isteyebilir."  düzenlemesi yer almaktadır.

TTK m.438 uyarınca bu hakkın kullanılabilmesi iki aşamalıdır. İlk aşamada TTK m. 438 hükmü uyarınca bir pay sahibinin pay sahipliği haklarını kullanabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını genel kuruldan istemiş olması gerekmektedir. İkinci aşamada, bu istemin genel kurul tarafından reddedilmesi halinde TTK m.439 uyarınca sermayenin en az onda biri, halka açık anonim şirketlerde ise yirmide birini oluşturan pay sahipleri ya da paylarının itibari değeri toplamı en az bir milyon TL olan pay sahiplerine üç ay içinde mahkemeden özel denetçi atanmasını isteme hakkı doğmaktadır. Belirtmek gerekir ki bilgi alma veya inceleme hakkını kullanmış pay sahibi ile özel denetim isteyen pay sahibinin aynı kişi ya da kişiler olması önemli değildir ancak konunun aynı olması gerekmektedir. 7

Mahkeme talep sahiplerinin kurucuların veya şirket organlarının kanunu veya ana sözleşmeyi ihlal ederek şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını ikna edici bir şekilde ortaya koymaları halinde özel denetçi atanmasına karar verir. Mahkemenin bu kararı kesindir. 

5. Nama Yazılı Pay Senetlerinin Basılmasını İsteme Hakkı (TTK m. 486)

TTK m. 484'e göre, anonim şirketlerde pay senetleri hamiline veya nama yazılı olur. Hamiline yazılı pay senetleri, senedin metninden veya şeklinden, hamili kim ise o kişinin hak sahibi sayılacağı anlaşılan her kıymetli evraktır. Nama yazılı senet ise, belli bir kişinin adına yazılmış fakat onun emrine kaydını içermeyen ve kanunen de emre yazılı senetlerden sayılamayan kıymetli evraktır.

TTK m. 486/4'e göre, eğer azlık istemde bulunursa, nama yazılı pay senedi bastırılıp tüm nama yazılı pay senedi sahiplerine dağıtılacaktır. Bu doğrultuda azınlığın bu talebi, tüm nama yazılı pay sahiplerini ilgilendirecektir. Zira yönetim kurulu sadece azınlığın değil tüm pay sahiplerinin sahip olduğu paylar için yazılı pay senetlerinin bastırılmasını isteyecektir.

6. Şirketin Haklı Sebeple Feshini İsteme Hakkı (TTK m. 531)

TTK ile azınlık pay sahiplerine tanınan bir diğer hak ise şirketin haklı nedenle feshini isteme imkanıdır. İlgili düzenlemeye göre, haklı sebeplerin varlığında sermayenin onda biri, halka açık anonim şirketlerde ise yirmide birini temsil eden pay sahipleri şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar vermesini isteyebileceklerdir. Hükmün devamında ise mahkemenin fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenmesini ve davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.

İlgili maddede bu talebe temel oluşturacak haklı sebeplere örnek verilmemiştir. Bu kapsamda, hangi durumların haklı sebep oluşturduğuna dair Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin birkaç kararı bizlere yol gösterebilir:

''...Haklı nedenler kanunla tanımlanmadığı için her somut olayın özelliğine göre mahkemelerce takdir edilecektir. Pay sahibinin hakkını sürekli ve ciddi şekilde ihlal eden durumlar, şirketin ortak amacının gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığı haller haklı sebep olarak kabul edilmelidir.'' ( 2017/3460 E. , 2019/2407 K.)

"... Davacının ortağı bulunduğu davalı şirket, bir aile şirketidir. Şirket ortakları arasındaki sorunlar özellikle ortaklar arasındaki çekişme ve dava dışı ortaktan kaynaklanan hakaretin bu tür şirketler bakımından haklı sebep oluşturacağının kabulü gerekir. Bu bağlamda davacı ile dava dışı ortak ... arasındaki ceza mahkemesine intikal eden karşılıklı hakaret olayından sonra meydana gelen ortaklar arası gruplaşma, bir bütün olarak fesih için haklı sebep oluşturmaktadır." ( 2019/2942 E. , 2021/1647 K.)

''...Kurulduğu günden beri hiçbir faaliyette bulunmayan ve yönetim kurulu toplantılarını yapmayan şirket feshedilebilir." (2016/8891 E., 2017/6960 K.)

"...Şirket yöneticilerinin görev ve yükümlülüklerini kanuna uygun biçimde yerine getirmedikleri, şirket ortakları arasında uzlaşma olanağının bulunmaması, taraflar arasında pek çok dava bulunması, davacının diğer pay sahiplerinden farklı muameleye tabi tutulduğu, şirket olanaklarının davacı dışındaki ortaklara tahsis edildiği, genel kurul toplantılarının yapılmadığı, davacının bilgi alma hakkının engellendiği, tüm bu hususların şirketin feshi için haklı sebep teşkil ettiği, öte yandan şirket vekilince davacının şirketteki paylarının satın alınmasına şirketin mali durumunun elvermediğinin beyanı karşısında şirketin feshine karar verilmesi yerindedir." (2015/6768 E., 2015/10302 K.)

"...Davalı şirketin davacının paylarının bedelini ödeyecek mali gücünün bulunmadığı dikkate alındığında, davacının payları satın alamayacağı için şirketin feshine karar verilmesi yerindedir." (2014/17428 E., 2015/8840 K.)

"...Hiçbir satışı olmadığı gibi zarar eden, vergi borcu bulunan genel kurul toplantıları yapılmayan, organları eksik malvarlığı fiilen ortakları arasında bölüşülmüş şirketin, davacının payını ödemeyi de kabul etmemesi sebebiyle feshine karar verilmesi yerindedir." (2016/5493 E., 2017/7447 K.) 

SONUÇ

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'ndaki terminolojiye göre "azlık", doktrindeki kullanışa göre "azınlık"veya daha açık ifade ile "sermayenin onda biri, halka açık anonim şirketlerde yirmide birini temsil eden" pay sahiplerine öngörülen bu olumlu ve olumsuz haklar, anonim şirketlerde azınlık haklarını oluşturmaktadır. Bu haklar, çoğunluk ilkesine göre yürütülen anonim şirketlerde çoğunluğun iradesine karşı azınlığı korumayı hedeflemektedir. Çoğunluğun yetkisini sınırlayarak, şirketin menfaatlerini dikkate alınarak hareket edilmesini güvence altına almaktadır. 

Footnotes

1. Esra KAYA; "Anonim Şirketlerde Azınlık Hakları", İstanbul Barosu Dergisi, Mart 2019.; TTK'nın azlık ifadesi yerine uygulamada ve doktrinde yaygın kullanımı da göz önünde bulundurularak "azınlık" ifadesinin tercih edilmesi daha uygun olabilirdi. Burada "azlık" sözcüğünün TDK'deki ilk karşılığının "az olma durumu" ikinci karşılığının ise "azınlık" olduğuna da dikkat çekmek gerekmektedir.

2. Reha POROY, Ünal TEKİNALP, Ersin ÇAMOĞLU; "Ortaklıklar Hukuku I"., İstanbul, 2014, s.579.

3. İsmail KAYAR," Anonim Şirketlerde Azınlık Hakları", İstanbul, Marmara Üniversitesi, 1989.

4. Esra KAYA; "Anonim Şirketlerde Azınlık Hakları", İstanbul Barosu Dergisi, Mart 2019, s.144.

5. ULUSOY/FALCIOĞLU, "Azınlığın Yönetim Kurulunda Temsili", s.143.

6. Hakan GÜÇLÜ, Azınlık Hakları Konusunda Türk Ticaret Kanunu ve Sermaye Piyasası Mevzuatında Yer Alan Düzenlemeler ile Gelişmiş Ülke Uygulamaları."

7. Esra KAYA; "Anonim Şirketlerde Azınlık Hakları", İstanbul Barosu Dergisi, Mart 2019, s.153

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.