ARTICLE
6 June 2025

İşçi İşveren Arasında Yapılan Rekabet Yasağına İlişkin Anlaşmalara Aykırılık Halinde Görevli Mahkemenin Belirlenmesi Sorunu

U
Urey Law Firm

Contributor

Ürey Law Firm, founded by Ali Ürey with 40 years of experience, provides comprehensive legal services across various industries. With a team of 15+ experts, we offer tailored, result-oriented solutions in consultancy and litigation. Our client-focused, dynamic approach ensures effective legal and commercial support both nationally and internationally.
Hukuki yargılamalarda, uyuşmazlıkların hangi mahkeme tarafından çözümleneceği, adaletin sağlanması açısından büyük bir önem taşır. Bu bağlamda, "görev" kavramı...
Turkey Employment and HR

Hukuki yargılamalarda, uyuşmazlıkların hangi mahkeme tarafından çözümleneceği, adaletin sağlanması açısından büyük bir önem taşır. Bu bağlamda, "görev" kavramı, bir davanın hangi tür hukuk mahkemesi önünde görüleceğini belirler ve yargı sisteminin etkin işleyişi için kritik bir rol oynar. Göreve ilişkin hükümler, yalnızca tarafların çıkarlarını değil, aynı zamanda yargı düzeninin işleyişini de doğrudan etkiler. Bu sebeple, görev kuralları kamu düzeninden kaynaklanmakta olup emredici niteliği haizdir. Dolayısıyla bu kurallar, yorum veya kıyas yoluyla genişletilemez veya değiştirilemez.1 Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 115. maddesi uyarınca, mahkeme, yargılamanın her aşamasında görev koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğini kendiliğinden gözetmek zorundadır. Görev şartının sağlanmadığı durumlarda ise mahkeme, taraflardan biri bu hususu ileri sürmese dahi re'sen görevsizlik kararı vermekle yükümlüdür.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (“TBK”) Altıncı Bölümü'nde Hizmet Sözleşmelerine ilişkin hükümler yer almaktadır. İlgili bölüm içerisinde TBK'nın 444. – 447. maddeleri arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlemeler yer almakta olup konuya ilişkin 4857 Sayılı İş Kanunu'nda ayrıca bir düzenleme yer almamaktadır. Bu kapsamda rekabet yasağına ilişkin hükümler; işverenin müşteri çevresini, üretim bilgilerini, yaptığı işlere ilişkin ticari sırlarını koruma amacı taşırken, işçinin anayasal hakkı olan çalışma özgürlüğü ile de doğrudan ilişkilidir.

İş sözleşmesinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına ilişkin düzenlemeler ve bu düzenlemelerden doğan uyuşmazlıklarda hangi mahkemenin görevli olduğu, hem teorik olarak hem pratik olarak büyük bir önem arz etmektedir. Özellikle iş ilişkisi sonrasında rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi durumunda, taraflar arasındaki uyuşmazlıkların hangi yargı merciinde çözüme kavuşturulacağı, işçi ile işverenin haklarını ve yükümlülüklerini doğrudan etkileyen bir meseledir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) 13.01.2011 tarihinde kabul edilmiş ve 14.02.2011 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. TTK'nın 4. maddesi, “(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; … c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, … öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” şeklinde düzenlenmiştir.

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu (“İMK”) 12.10.2017 tarihinde kabul edilmiş ve 25.10.2017 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. İMK'nın 5.maddesi, “a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.

Görevli mahkemenin belirlenmesi, yalnızca usul hukukuna ilişkin bir mesele değil, aynı zamanda bireylerin yargıya erişimi ve hak arama özgürlüğü bakımından da doğrudan etkili bir unsurdur. Rekabet yasağı hükümlerinin niteliği ve dayandığı hukuki ilişki göz önünde bulundurulduğunda, bu tür uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin doğru bir şekilde tespit edilmesi, yargılamanın sağlıklı ve adil bir biçimde yürütülmesi için zorunludur. Bu makalede, rekabet yasağından kaynaklanan davalarda hangi mahkemenin görevli olduğu hususu, Yargıtay içtihatları ışığında incelenecektir.

1. İŞ SÖZLEŞMELERİNDE REKABET YASAĞINA İLİŞKİN MADDELERİN GEÇERLİLİĞİ

İşçi ile işveren arasında yapılan rekabet yasağına ilişkin anlaşmalar; işçinin anayasal hakkı olan çalışma özgürlüğünü kısıtlar nitelikte olduğu için geçerliliği belirli şartlara bağlanmıştır. Burada gözetilen iki ayrı hukuki menfaat bulunmakta olup, iki hakkın da özü ortadan kaldırılmaksızın birtakım geçerlilik şartları belirlenmiştir.

Rekabet yasağı, işverenin ticari menfaatlerini korumak amacıyla işçinin belirli faaliyetlerde bulunmasını sınırlayan bir düzenlemedir. Ancak bu düzenleme, işçinin çalışma özgürlüğü ve ekonomik geleceğiyle doğrudan ilişkili olduğu için hukuki sistemde özel bir konuma sahiptir. Türk Borçlar Kanunu'nun 444. ve 447. maddeleri arasında düzenlenen rekabet yasağı, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra da geçerli olabilmektedir.

Rekabet yasağı; işçinin işverenin müşteri çevresi, üretim sırları veya işyerinde yapılan işler hakkında bilgi edinme olanağı bulunması durumunda, ticari sır niteliğindeki bu bilgilerin rakip işletmelere aktarılmasını önlemek amacıyla düzenlenir. Bu yasağın geçerliliği, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürmemesi şartına bağlıdır.2 Türk Borçlar Kanunu'nun 445. maddesi, rekabet yasağının yer, süre ve işin türü bakımından sınırlandırılması gerektiğini belirtir. Aksi takdirde, yasağın geçersiz sayılacağı hükme bağlanmıştır. Rekabet yasağının geçerli olabilmesi için belirli sınırlamalara tabi olması gerekmektedir:

  • Yer Sınırlaması: Yargıtay, tüm Türkiye'yi kapsayan rekabet yasağı hükümlerini geçerli kabul etmemekte, böyle bir yasağın ancak yabancı uyruklu olup çalışma hayatının çoğunu Türkiye dışında geçirmiş bir işçi bakımından kabul edilebileceğini kararlaştırmaktadır. Yargıtay tarafından bu yer sınırlaması geniş tutulmuştur. Bu bakımdan tüm Türkiye'yi kapsayan rekabet yasağı geçersiz sayılabilir.
  • Süre Sınırlaması: Rekabet yasağının süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Bu süre, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürmemesi için belirlenmiştir. Süresi çok uzun olan bir yasak söz konusuysa TBK md. 445 kapsamında bu yasak hakim tarafından daraltılabilir.
  • İşin Türü Sınırlaması: Rekabet yasağı, işçinin işverenin faaliyet gösterdiği alanda bilgi sahibi olduğu konularla sınırlı olmalıdır. Aksi takdirde, işçinin çalışma özgürlüğü ölçüsüz bir şekilde kısıtlanmış olur.

İş sözleşmesinde, rekabet yasağı kapsamında bir cezai şart belirlendiğinde, işçinin bu kapsamda ekonomik durumunun ciddi şekilde etkilenme ihtimali mevcutsa cezai şart mahkemece re'sen indirilebilir.

TBK'nın 445. maddesinin ikinci fıkrasında, hâkime aşırı nitelikteki rekabet yasağını kapsamı veya süresi bakımından sınırlama yetkisi tanınmıştır.

“Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.”

TBK 445/f.2 uyarınca hakim, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirerek, işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutarak, rekabet yasağını sınırlayabilir.

Türk Borçlar Kanunu'nun 447. maddesinde ise rekabet yasağının sona erme halleri düzenlenmiştir. Buna göre, işverenin bu yasağın sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse veya sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.3

Rekabet yasağı, işverenin ticari menfaatlerini koruma amacıyla düzenlenmiş olsa da, işçinin çalışma özgürlüğü ve ekonomik geleceğiyle doğrudan ilişkili olduğundan, belirli sınırlamalara tabi tutulması gerekmektedir. Türk Borçlar Kanunu'nun ilgili hükümleri ve Yargıtay kararları, bu dengenin sağlanmasına yönelik düzenlemeler içermektedir.

2. REKABET YASAĞI UYUŞMAZLIKLARINDA GÖREVLİ MAHKEMENİN BELİRLENMESİ

Göreve dair usul kuralları, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda (HMK) açık bir şekilde düzenlenmiştir ve bu kurallar kamu düzenine ilişkin kabul edilmiştir.4 HMK md. 1 de açıkça ifade edilmiştir: “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” Kamu düzenine ilişkin kurallar, tarafların iradesine bağlı olmayan, yargılamanın sağlıklı işleyişini ve hukuk güvenliğini temin etmeye yönelik düzenlemelerdir. Bu bağlamda, görev kurallarının genişletilmesi, daraltılması veya kıyas yoluyla uygulanması mümkün değildir. Bu özellik, görev kurallarının emredici niteliğini5 ve hukuki bağlayıcılığını ortaya koymaktadır. Bu kapsamda sürecin uzamaması adına görevli mahkemenin belirlenmesi oldukça önemlidir.

İşçi işveren ilişkisinde rekabet yasağı çoğunlukla, işverenin işçiyle yaptığı iş sözleşmesinde belirli bir süreyle, işçinin belirli bir faaliyet alanında çalışmamasını veya işverenin rakiplerine karşı işçi tarafından rekabet edilmemesini öngören bir düzenleme olarak karşımıza çıkar. Bu düzenlemenin amacı, işverenin ticari sır ve çıkarlarını korumak olmakla birlikte, işçinin çalışma özgürlüğüyle doğrudan ilişkili olduğundan, hukuki çözüm yollarının titizlikle belirlenmesi gerekmektedir.

Rekabet yasağından doğan uyuşmazlıkların çözümünde hangi mahkemenin görevli olduğu sorusu, hem hukuki hem de uygulama açısından önemli bir konu teşkil etmektedir. Türk Borçlar Kanunu'nun 444. – 447. maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı, işçinin çalışma hayatını etkileyen ve iş sözleşmesinin sona ermesinin ardından uygulanabilen bir hükümdür. Bu çerçevede, işçi ile işveren arasında rekabet yasağının ihlali nedeniyle açılan davalarda, görevli mahkemenin doğru bir şekilde belirlenmesi büyük önem taşımaktadır.

İş hukukundan doğan uyuşmazlıkları inceleyen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, eski tarihli kararlarında, iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davalarını ticari dava olarak kabul etmiştir. Ticaret hukukundan doğan uyuşmazlıkları inceleyen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi de ilgili uyuşmazlıkların ticari dava olduğunu kabul etmektedir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 1 Haziran 2021 tarihli 2021/3076 Esas ve 2021/9789 Karar sayılı kararıyla içtihat değişikliğine gitmiş, bu davaların ticari dava olarak nitelenmemesi gerektiğine ve iş mahkemelerinin görevli olduğuna hükmetmiştir. Bu karar, iş sözleşmesi sona erdikten sonraki dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davalarının da iş sözleşmesinden kaynaklandığını bu sebeple işçi işveren ilişkilerinin çözülmesinde iş mahkemelerinin esasen yetkili olduğunu belirten bir içtihat olarak önem arz etmektedir. Buna karşın, 1 Haziran 2021 öncesi Yargıtay'ın farklı daire kararlarının ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu belirtmeleri ve bu tarih sonrasında Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin içtihat değiştirmesi sonucu 9. Hukuk Dairesi ile 11. Hukuk Dairesi kararlarının farklı mahkemelerin görevli olduğunu tespit etmiş olması bu konuda karışıklığa neden olmaktadır.

3. YARGITAY KARARLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Rekabet yasağına ilişkin davaların hangi mahkemede görülmesi gerektiği konusu, Yargıtay içtihatlarında zaman içinde değişkenlik göstermiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 03.12.2021 tarihli, 2021/1534 Esas ve 2021/6811 Karar sayılı ilamında ve benzer diğer kararlarında iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davalarında;

* TTK'nın 1. maddesi ile bu Kanunun 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ayrılmaz bir parçası olduğunun belirtildiği, TBK'nın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 5. kitabı ve tamamlayıcısı olduğu, TBK'da düzenlenen hükümlerin diğer kanunlarla ilişkilendirilmesine ilişkin yorum faaliyetinde bu bütünlüğün göz önüne alınması gerektiği,

* TBK'nın 444. ve 447. maddeleri arasında düzenlenen rekabet yasağı maddelerinin doğrudan hizmet sözleşmesinin unsuru olmadığı, iş ilişkisinin sona ermesinden sonra hüküm ifade edecek mahiyette olduğu, işçinin tek taraflı taahhüdüyle oluşturulmasının mümkün olduğu, bu sebeplerle rekabet yasağının ihlali halinde ortaya çıkacak uyuşmazlıkların iş ilişkisinden yahut hizmet sözleşmesinden kaynaklanmadığı,

* TBK'nın 444 ve 447. Maddeleri arasında düzenlenen rekabet yasağına ilişkin hükümlerin ve buna bağlı olarak bu yasağın ihlali halinde ortaya çıkacak uyuşmazlıkların, İMK'nın 5/1. maddesi kapsamında, iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlık olarak yorumlanmasının yerinde bir yaklaşım olmayacağı, İMK'nın yürürlüğe girmesi ile TBK'daki rekabet yasağına ilişkin hükümlerin mutlak ticari dava olarak tanımlanmasına ilişkin TTK'nın 4. maddesi hükmünün zımnen ilga edilmiş olduğunun ileri sürülemeyeceği,

gerekçeleriyle asliye ticaret mahkemelerinin görevli olacağına karar verilmiştir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 01.06.2021 tarihli ve 2021/3076 E., 2021/9789 K. sayılı kararı

iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davalarında;

* TTK'nın 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmünün, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirdiği,

* Ayrı bir iş yargılaması olmasının ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kurulmasının, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklandığı,

* İMK 5. Maddesinin, TTK'nın 4. maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5. maddedeki 'aksine hükmü' öngören bir düzenleme olduğu,

* TBK'nın 444. – 447. maddelerinin hizmet sözleşmesi ilişkin hükümler içerisinde düzenlendiği, rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırlarının işçinin korunması ilkesi göz önüne alınarak düzenlendiği, işçinin çalışma hakkının rekabet yasağı kapsamında yer, süre ve konu itibarıyla sınırlandırılması gerektiği,

* İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, TBK'daki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermediği, buna ilişkin yapılan bir anlaşma mevcutsa dahi bu anlaşmanın kaynağının kanun değil iş sözleşmesi olduğu,

* TBK'nın rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceğinin düzenlendiği, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güç olacağı,

* Uyuşmazlığın kaynağının iş sözleşmesi olduğu, dairenin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş olsa da konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği ve belirtilen sebeplerle görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği,

gerekçeleriyle bu konuda önemli bir içtihat değişikliğine gidilmiş ve rekabet yasağının iş sözleşmesinin bir parçası olduğu kabul edilerek, bu tür davaların iş mahkemelerinde görülmesi gerektiğine karar verilmiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin bu kararı, rekabet yasağının esas itibarıyla iş hukukuna tabi bir yükümlülük olduğunu ve bu tür uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevli olduğunu vurgulamaktadır. Bu kararın ardından, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi aynı içtihat doğrultusunda değerlendirme yapmaya devam etmiştir.

Aynı konuya ilişkin iki ayrı özel kanunda çelişen hükümler mevcuttur. Bu farklı yaklaşımlar, rekabet yasağına ilişkin uyuşmazlıkların hangi mahkemede görülmesi gerektiği konusunda uygulamada tereddütlere yol açmaktadır. Ancak, İMK'nın 5. maddesi, iş mahkemelerinin görev alanını belirlemekte olup işçi ile işveren arasındaki iş ilişkisi nedeniyle doğan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görülmesi gerektiğini hükme bağlamıştır. Normlar hiyerarşisi kapsamında6 İMK'nın TTK'dan ileri bir tarihte yürürlüğe girmiş olduğu göz önüne alınarak bu bakımdan İMK'nın uygulanması gerektiği kanaatinde olduğumuzu ve TBK 447. maddesi kapsamında rekabet yasağına ilişkin anlaşmanın geçerliliği için iş sözleşmesine ilişkin feshin niteliğinin iş hukuku ilkeleri doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiği için İş Mahkemeleri'nin görevli olduğuna ilişkin Yargıtay 9. Hukuk Dairesi kararını daha isabetli bulduğumuzu ifade etmek isteriz.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin içtihat değişikliği, rekabet yasağına ilişkin uyuşmazlıkların çözümünde İş Mahkemeleri'nin görevlendirilmesi gerektiğini ve bu yargılamaların iş hukuku alanında daha uzmanlaşmış mahkemelerde yapılmasının daha adil ve etkin olacağı görüşünü pekiştirmektedir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin kararıyla başlayan içtihat değişikliği, rekabet yasağına ilişkin uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görülmesi gerektiği yönündeki yaklaşımı güçlendirmektedir. Ancak, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ve 11. Hukuk Dairesi'nin aynı konuya ilişkin farklı görüşlerde olması ve farklı kararlar vermesi sebebiyle, uygulamada birlik sağlanması açısından Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu'nun devreye girmesini gerektirebilir.

4. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

İşçi ile işveren arasında yapılan rekabet yasağına ilişkin anlaşmalar; işverenin ticari menfaatlerini korumakla birlikte işçinin çalışma özgürlüğünü sınırlayan bir düzenlemedir. Dolayısıyla bu anlaşmalar özellikli bir durum arz eder. TBK'nın 444. – 447. maddeleri arasında hizmet sözleşmesi ilişkisi kapsamında rekabet yasağının geçerlilik şartları düzenlenmiştir. Rekabet yasağına ilişkin uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağı TTK'da öngörülmüştür. İMK'da işçi işveren ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarde iş mahkemelerinin görevli olacağı öngörülmüştür. Bu kapsamda iki özel kanunda çelişen hükümler olduğu anlaşılmaktadır.

Görevli mahkemenin tespiti bakımından Yargıtay daireleri arasında da birbirinden farklı kararlar çıkmaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi bu tür uyuşmazlıkların ticari dava olduğu ve asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğuna ilişkin içtihadını sürdürmektedir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ise 01.06.2021 tarihli ve 2021/3076 E., 2021/9789 K. sayılı kararıyla Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ile paralel yöndeki içtihadını değiştirmiş ve ilgili tarihten itibaren vermiş olduğu kararlarda bu tür uyuşmazlıkların ticari dava olmadığını ve iş mahkemelerinin görevli olduğuna ilişkin kararlar vermektedir. Bu tür uyuşmazlıklarda iş hukuku ilkeleri göz önüne alınarak birtakım değerlendirmeler yapılması ve İMK'nın TTK'dan sonra yürürlüğe girmiş olması sebepleriyle iş mahkemelerinin görevli olduğu kanaatinde olsak da bundan bağımsız olarak uygulamada birlik sağlanması gerektiği ve mevcut durumun bir sorun teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda aynı uyuşmazlık konusuna ilişkin Yargıtay daireleri bakımından farklı kararlar çıkıyor olması sebebiyle uygulamada birliğin sağlanması, hukuk güvenliğini güçlendirmesi ve yargılamaların daha etkin, hızlı ve adil bir şekilde sonuçlanması adına Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nca konunun ele alınması ve karar verilmesi isabetli olacaktır.

Kaynakça

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 01.06.2021, E. 2021/3076, K. 2021/9789.

Klaus, G., & Müller, H. (2019). "The Legal Landscape of Non-Compete Clauses in Employment Contracts," International Employment Law Review.

Kuru, B., & Yılmaz, R. (2018). Türk Hukukunda Rekabet Yasağı ve Uygulamadaki Gelişmeler. İstanbul: Hukuk Yayıncılık.

Akıncı, M. (2020). İş Hukuku Pratikleri ve Hukuki Yorumlar. Ankara: Seçkin Yayıncılık.

Doğan, F. (2017). "Rekabet Yasağı ve İşçi Hakları: Türk Hukukunda Bir Değerlendirme," Çalışma ve Toplum Dergisi, 40(3), 52-65.

Eryılmaz, A. (2022). İş Sözleşmesinin Sona Ermesinden Sonra Geçerli Rekabet Yasağı ve Yargı Kararları. İstanbul: Beta Yayınları.

Duru, H., & Polat, A. (2019). "Rekabet Yasağı Sözleşmelerinin Hukuki Değerlendirilmesi ve Yargıtay İçtihatları", Hukuk Dergisi, 15(2), 72-88.

Aydın, H. (2018). "İş Mahkemelerinin Görevli Olduğu Uyuşmazlıklar ve Rekabet Yasağı", Ankara Hukuk Dergisi, 14(4), 103-119.

Kara Hacı, “Yargıtay'ın Rekabet Yasağında Görevli Mahkeme Konusunda Verdiği Bir Karar Üzerine Değerlendirme”, İMHFD, C. VI, S. 11, 2021, s. 45-60. KARA/ Yargıtay'ın Rekabet Yasağında Görevli Mahkeme Konusunda Verdiği Bir Karar Üzerine Değerlendirme,

Arkan, Sabih, Ticarî İşletme Hukuku, 25. Basım, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 2019.

Mutlay, Faruk Barış/IŞIK, Melih, “7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu Uyarınca Görev”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 68 (3) 2019: 565-634, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/896146, Erişim tarihi: 15.08.2021.

Bilgili, Fatih/DEMİRKAPI, Ertan, Ticaret Hukuku Bilgisi, 17. Basım, Dora Yayınları, Bursa 2020.

Yılmaz, Ejder, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, 4. Basım, Yetkin Yayınları, Ankara 2021.

Pekcanıtez, Hakan/ATALAY, Oğuz/ÖZEKES, Muhammet, Medeni Usul Hukuku, B. 8, Onikilevha Yayınevi, İstanbul 2020.

Karahan, Sami, Ticari İşletme Hukuku, 27. Basım, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2015.

Kuru, Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. I, B. 6, Demir-Demir Yayınları, İstanbul 2001.

Footnotes

1. PEKCANITEZ, Hakan/KORKMAZ TAŞ Hülya/ÖZEKES Muhammet/AKKAN, Mine, Medeni Usul Hukuku, C. I, B. 15, Onikilevha Yayınevi, İstanbul 2017, s. 240; YILMAZ, Ejder, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, 4. Basım, Yetkin Yayınları, Ankara 2021, s. 41.

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu - 2020/11670 E. – 2022/1544 K.

3. Yargıtay Kararı – 11. HD. E. 2021/1534, K. 2021/6811 T. 3.12.2021

4. ÜSTÜNDAĞ, Saim, Medeni Yargılama Hukuku, 7. Basım, Beta Yayınları, İstanbul 2000, s. 2; KURU, Baki; Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. I, 6. Basım, Yetkin Yayınları, İstanbul 2000, s.36

5. TANRIVER, Süha, Medeni Usul Hukuku, C. I, 2. Basım, Yetkin Yayınları, Ankara 2021, s. 94.

6. Aynı anda yürürlükte bulunan iki ayrı kanun, aynı olayda birbirinden farklı düzenlemeler içerdiği takdirde, sonraki kanunda yer alan hükümler olaya uygulanmakta ve kanun koyucunun o mevzudaki iradesinin yeni getirilen düzenlemeler çerçevesinde değiştiği kabul edilmektedir (Erem, 1995: 131). Eğer kanun koyucu, sonraki düzenlemesinde önceki düzenleme hükümlerini değiştirdiğini açıkça belirtmişse problem doğmaz ancak sonraki düzenleme aynı hususu farklı şekilde düzenlemişse ve açıkça bir ilgadan bahsedilmiyorsa Anayasa Mahkemesinin 15.3.1966 tarih ve E,1965/40 K,1966/15 sayılı Kararı'nda nitelendirildiği üzere üstü kapalı (zımni) bir kaldırma söz konusudur. (Sayıştay Dergisi Sayı 71 Sh: 9)

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.

Mondaq uses cookies on this website. By using our website you agree to our use of cookies as set out in our Privacy Policy.

Learn More