Deliller meselesinin, tahkim yargılamalarının adeta kalbinde yer aldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Zira, milletlerarası tahkim yargılamalarında, genel itibariyle tarafların iddia ettikleri vakıayı ispat edebildikleri ölçüde muvaffak olduğu görülmektedir.
Milletlerarası tahkimde delillerin ikamesini ve kabul
edilebilirliğini düzenleyen ayrıntılı
delil kurallarının bulunmayışı nedeniyle,
hukuka aykırı yollarla elde edilen delillerin
milletlerarası tahkim yargılamasında kabul
edilebilirliği (Türkçe
karşılığı ile caiz delil- caiz olmayan
delil olarak değerlendirilmesi) meselesi üzerinde
sıklıkla tartışılan ve en azından
şu ana kadar katı yazılı kurallara tabi
tutulmamış olan bir mesele olarak kalmaya devam
etmektedir. Kavramsal olarak, milletlerarası tahkim
yargılamalarının sıklıkla İngilizce
dilinde yürütülüyor olması nedeniyle,
tercihen "kabul edilebilirlik"1
(1-
Cemile Demir Gökyayla, Milletlerarası Tahkimde İspat
Hakkı ve Sınırlarına Uygulanacak Hukuk, Public
and Private International Law Bulletin, 40(2), 2020, (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1285720),
s. 739; Ömer Kesikli, Milletlerarası Tahkimde Delillerin
Değerlendirilmesi, Şubat 2023, s. 258; Ali
Yeşilırmak, Pekcanıtez Usûl Medenî
Usûl Hukuku, C. III, 15. Baskı, Onikilevha, 2017, s.
2594; Ek olarak, kanunkoyucu, HMK m.444 ile MTK m.17 lafzı ile
(UNCITRAL Model Kanunu takiben) tahkimde, medeni yargılama
usul kurallarının tahkim sözleşmesinde bu
kurallara açıkça atıf
olmadığı sürece uygulanamayacağı
düzenlemiştir.) ifadesini benimsediğimizi ve bu
şekilde kullanılacağını belirtmek
isterim.
Bu konu özelinde, genel itibariyle cevaplanması güç olan iki soru üzerinde durularak cevaplanmaya çalışılacaktır. Bu bağlamda, üzerinde durulacak ilk soru;
1. Hukuka aykırı yollarla elde edilmiş bir delilin tahkim yargılamasına kabul edilmesi konusunda hakemin takdir yetkisinin sınırlarının genel itibariyle nasıl çizildiğidir:
Öncelikle, devlet yargı sistemlerinde medeni
yargılama usulü hakkındaki düzenlemelerin
milletlerarası tahkim yargılamalarında emredici
kurallar dışında uygulanamayacağını,
bunun milletlerarası tahkimin niteliğine ve amacına
uygun düşmeyeceğini
belirtmeliyiz.2
(2- Kesikli, s. 21.)
Ancak yine de en azından farklı hukuk sistemlerinde
hukuka aykırı yollarla elde edilen delillerin medeni
yargılama usullerinde oldukça farklı
düzenlemelere ve uygulamalara tabi olduğu tespitini
yapmak gerekir.3
(3- Farklı hukuk
sistemlerinde hukuka aykırı delillerin
değerlendirilmesine ilişkin bkz.: Kesikli, s.
296-297.) Örneğin İngiliz hukukunun bu konuya
liberal yaklaşımı ile hukuka aykırı delil
kullanımına çoğunlukla cevaz verebilen bir
içtihat hukukuna sahip olması, ancak bununla birlikte
bu delile dayanan tarafa yargılama giderlerini yüklemek
veya tazminat ödemesine hükmetmek gibi maddi
yükümlülükler yüklemesi4
(4- Peter Ashford, The Admissibility of Illegally Obtained
Evidence, (2019) 85 Arbitration, Issue 4 © 2019 Chartered
Institute of Arbitrators, s. 377.) karşısında;
Kıta Avrupası hukuk sistemlerinde ise bu
ölçüde bir serbestiye cevaz verilmemesi, hukuk
sistemlerinin ne kadar birbirlerinden farklı
düzenlenebildiğini çarpıcı bir
şekilde ortaya koymaktadır.5
(5-
Kesikli, s. 296- 297.)
Esasen taraf serbestisini merkezine alan tahkim
yargılamasında, hakemlere delillerin takdiri konusunda
genel itibariyle oldukça geniş yetkiler
bahşedildiği görülmektedir.6
(6- Jeffrey Waincymer, Procedure and Evidence in International
Arbitration, Zuidpoolsingel: Wolters Kluwer, 2012, s. 792; Musa
Aygül, Milletlerarası Ticari Tahkimde Tahkim Usulüne
Uygulanacak Hukuk ve Deliller, İstanbul: On İki Levha
Yayıncılık A.Ş., 2014.s. 401; Kesikli, s.
258.) Şayet taraflar arasında deliller konusunda bir
anlaşma varsa hakemlerin öncelikle bu anlaşmaya
uygun hareket etmesi beklenir. Teorik olarak tarafların tahkim
yargılamasına uygulanacak kuralları tayin etmesi
mümkün olmakla birlikte, uygulamada çoğu
zaman tarafların birtakım tahkim kurallarına
atıf yapmakla yetindiği görülmektedir. Söz
konusu tahkim kuralları incelendiğinde ise
(örneğin: CIARB, AAA, LCIA, ICSID, UNCITRAL Tahkim
Kuralları), hakemlerin delilleri serbestçe
değerlendireceği, delillerin ilgisi,
ağırlığı ve kabul edilebilirliğinin
hakemin takdirine bırakıldığı
görülmektedir. Hukuka aykırı yollarla elde
edilen deliller konusu ise bahsi geçen kurallarda
açıkça yer almamaktadır. Bununla birlikte,
hakemlerin taraflara eşit ve adil davranma
yükümlülüğünde7
(7-
Örn.: UNCITRAL Tahkim Kuralları m. 17(1), 2017 tarihli
ICC Tahkim Kuralları m. 22(4), AAA Tahkim Kuralları
R-32(a), DIAC Kuralları m. 17(2).) olduğu,
tarafların hukuki dinlenilme hakları8
(8- Örn.: ISTAC Tahkim Kuralları m. 19.) gibi
temel hususlar kimi kurumsal tahkim kurallarında yer
almaktadır. Bu üst kavramlar altında, hukuka
aykırı yollarla elde edilen delillerin, eşitlik,
adalet ve hakkaniyet kavramları çerçevesinde
kabul edilebilirliği ise yine hakemlerin takdirine
bırakılmıştır.
Milletlerarası tahkimin etkin bir şekilde
işlemesini amaçlayan Prag Kurallarında ise hukuka
aykırı delile yer verilmemekle birlikte taraflara
eşit ve adil muamele edilmesi ile hukuki dinlenilme
haklarının gözetilmesi gerektiğine vurgu
yapılmıştır.9
(9- Prag
Kuralları taslak metnine erişim için bkz: http://praguerules.com/prague_rules/) Deliller
konusunda nispeten daha detaylı düzenlemeler
içeren ve taraflarca açıkça
seçilmese dahi hakemlerce bir referans kaynağı
olarak kullanılagelen IBA Delil Kurallarına 2020'de
yapılan değişiklikle eklenmiş madde metninde
hakem heyetinin taraflardan birinin talebi üzerine veya
re'sen hukuka aykırı olarak elde edilmiş bir
delili kabul etmeyebileceğinin düzenlendiği
görülmektedir.10
(10- IBA Kuralları
2020 metnine erişim için bkz: https://www.ibanet.org/MediaHandler?id=def0807b-9fec-43ef-b624-f2cb2af7cf7b;
Kesikli, s. 298.) IBA Kurallarına getirilen bu
değişiklik, bir bakıma hukuka aykırı
delillerin hakemlerce esas itibariyle kabul edilebileceği
yönünde örtülü bir anlam
taşımaktadır. Zira ilgili hükmün mevhumu
muhalifinden söz konusu delilin hakemin takdirinde olmak
kaydı ile "kabul edilmeyebileceği gibi" kabul
edilmesinin de mümkün olduğu
anlaşılmaktadır.
Unutmamak gerekir ki, hakemlerin söz konusu takdir yetkisi
sınırsız değildir.11
(11-
Cemile Demir Gökyayla, Milletlerarası Tahkimde Belge
İbrazı, İstanbul: Vedat Kitapçılık,
2014, s. 26.) Zira hakemin görevi; silahların
eşitliği,12
(12- Hakemlerin taraflara
eşit davranma yükümlülüğü
bulunmaktadır. Bkz.: Ziya Akıncı,
Milletlerarası Tahkim, İstanbul: Vedat
Kitapçılık, 2021, s. 278-279.) hukuki
dinlenilme hakkı ve adil yargılanma hakkı gibi temel
usuli güvencelere uygun bir yargılama yürütmek
ve aynı zamanda tenfiz edilebilir bir karar vermektir. Tenfiz
edilebilir bir karardan söz edebilmek için ise;
kararın tenfiz ülkesi kamu düzenine
aykırılık teşkil etmemesi ve tarafların
hukuki dinlenilme haklarına riayet eden bir yargılama
yapılması şarttır.13
(13-
Demir Gökyayla, Milletlerarası Tahkimde Belge
İbrazı, s. 26.) Tahkim yerinin emredici usul
kuralları ve doğrudan uygulanan kuralları da (kamu
düzenini ilgilendirdiği ölçüde)
hakemlerce gözetilmesi gereken diğer unsurlardır.
Tüm bu usuli güvencelere, emredici kurallara ve
doğrudan uygulanan kurallara aykırı
olmadıkça, hakemlerin delilleri serbestçe
değerlendirme yetkisinin bulunduğunu ifade etmek
gerekir.
2. İlk soru altında genel itibariyle hakemin delillerin kabul edilebilirliğini değerlendirirken tabi olduğu sınırları belirttikten sonra, ikinci olarak, bahsi geçen temel usuli güvencelere uygun ve kamu düzenine aykırılık teşkil etmeyecek şekilde bir karar verilebilmesi için hakemlerin somut olayda hangi kriterleri esas alması gerektiği sorusuna cevap aramak icap eder.
Farklı hukuk sistemlerinde bazı delillere cevaz
verilmeyişinin sebebi, genel olarak söz konusu delillerin
kullanımı ile zarar görecek hukuki değerin,
delili sunmak isteyen tarafın bu anlamda elde edeceği
menfaatten daha ağır basması olarak
gösterilmektedir.14
(14- Kesikli, s. 294-
295.) Özel hayatın gizliliğinin korunması
hakkı ve başkaca birtakım kişisel hakların
korunması, ispat hakkının sınırı
olarak hukuka aykırı yollarla elde edilen bulguların
delil olarak kullanılması yasağı
çatısı altında
toplanmaktadır.15
(15- Pınar
Çiftçi, Medeni Yargılama Hukukunda İspat
Hakkı ve Sınırlamaları, İstanbul: Adalet
Yayınevi, Kasım 2018, s. 679.) Hukuka
aykırı yollarla delil elde edilmesi, aynı zamanda
ispat hakkının kötüye kullanılması
olarak da nitelendirilmektedir.16
(16-
Çiftçi, s. 667.)
İç hukuklarda yer alan delil kurallarıyla
bağlı olmayan milletlerarası tahkim
yargılamasında hukuka aykırı yolla elde edilen
delillerin yargılamada kullanılamaması halinde, esas
itibariyle mevzu bahis delil kullanılmadan verilecek karar
adil ve gerçeğe uygun olmayabilecektir. Diğer
taraftan, hukuka aykırı fiillerin teşvik edilmemesi
ve bir tarafın hukuka aykırı yolla delil elde ederek
diğer tarafa karşı üstünlük
sağlamasının önüne geçilmesi
gerekmektedir. Zira aksi takdirde silahların
eşitliği ilkesi ihlal edilebilecek ve yine verilecek
kararın adilliği sorgulanacaktır.17
(17- Paul Abraham, Admissibility of Illegally Obtained Evidence
in International Arbitration: A Conduct Based Analysis, The
King's Student Law Review, 2023, Vol XIII, Issue I, s. 32 (https://blogs.kcl.ac.uk/kslr/files/2023/03/3.-Abraham.pdf).)
Kısacası, burada yarışan menfaatler söz
konusudur.
Milletlerarası tahkim yargılamasında hukuka
aykırı delillerin yargılamadan
dışlanıp dışlanmayacağı
meselesini açıkça düzenleyen
yazılı kuralların bulunmayışı
nedeniyle, bu konuda hakemlerin takdir haklarını
nasıl kullanması gerektiği hususunda kendilerine
ışık tutabilecek kaynaklar sınırlı
görünmektedir. Milletlerarası ticari tahkimin aleni
olmayışı,18
(18- Tahkim
yargılamasında aleniyet ilkesinin
bulunmadığına ilişkin Bkz.: Nesibe Kurt, Medeni
Usul Hukukunda Aleniyet İlkesi, 2008, Doktora Tezi, (https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp),
s. 194.) kararları yayınlanmakta olan ICSID
yatırım tahkimi kararlarını başlıca
uygulama kaynağı haline getirmiştir. Bunun yanı
sıra mukayeseli hukukta kabul gören birtakım
doktrinler de konuya ışık tutması
açısından değinilebilecek diğer
kaynaklardır.
ICSID yatırım tahkim kararları
incelendiğinde ön plana çıkan iki temel
kavramın "silahların eşitliği" ve
"iyi niyet" ilkeleri olduğu
görülmektedir.19
(19- Abraham, s.
30.) İyi niyet kavramının ise
"tarafların yargılama sırasında birbirleri
ve hakem heyeti ile işbirliği yapması ve
dürüstlük kuralına uygun davranması olarak
anlaşılması icap eder. Gerçekten de Methanex
Corporation v United States of America20
(20-
Erişim için Bkz.: https://www.italaw.com/cases/683.) tahkim
davasında, Methanex'in hukuka aykırı yollarla
elde ettiği delilleri kullanmasına izin verilmemiş,
buna gerekçe olarak ise tarafların birbirlerine ve
hakem heyetine karşı iyi niyetli davranma görevi,
silahların eşitliği ilkesi ve UNCITRAL
Kurallarında da yer alan eşit muamele ve usuli adalet
kavramları gerekçe gösterilmiştir. Benzer
şekilde EDF v. Romania21
(21- Erişim
için Bkz.: https://www.italaw.com/cases/375.)
davasında da bir ses kaydı hakem heyeti tarafından,
diğer bazı nedenlerin yanı sıra, yine iyi niyet
kuralına ve tahkim yargılamasının
bütünlüğüne atıfta bulunularak
değerlendirme dışı
bırakılmıştır.
Enerji Şartı Anlaşması'na dayanan bir
yatırım tahkimi yargılaması olan Yukos v
Rusya22
(22- Erişim için Bkz.: https://hudoc.echr.coe.int/fre#{%22itemid%22:\[%22001-145730%22]}.)
davasında hakem heyeti her ne kadar açıkça
Wikileaks delillerinin kabul edilebilirliği yönünde
bir tespit yapmamışsa da Wikileaks belgelerinin hukuka
aykırı olarak ifşa edildiği şüpheden
uzak olup, son tahlilde bu yargılamada hakem heyeti sonuca
ulaşırken söz konusu hukuka aykırı yolla
edinilen delile de dayanmıştır. Diğer bir
taraftan, Libananco v Türkiye23
(23-
Erişim için Bkz.: https://hudoc.echr.coe.int/fre#{%22itemid%22:\[%22001-145730%22]}.)
davasında ise, Türk otoriteleri tarafından Libananco
ve hukuk müşaviri arasında geçen elektronik
posta yazışmalarına Türk otoritelerince
erişilmiş olması, usuli adalete aykırı bir
avantaj sağlayacağı, imtiyazlı
(ayrıcalıklı) belgelerin veya bilgilerin delil
değerlendirmesi dışında tutulacağı ve
ilgili tüm bu haberleşmenin tahkim yargılaması
dışında tutulacağını içerir
bir usuli karar tesis edilmiştir.
Caratube v Kazakistan24
(24- Erişim
için Bkz.: https://www.italaw.com/cases/626.) tahkim
yargılamasında ise; Caratube, Kazakistan
hükümetinin bilgi sistemlerinin saldırıya
uğraması sonucunda kamuya açık hale
gelmiş olan belgelerin bir bölümüne dayanmak
istemiş, hakem heyeti ise ayrıcalıklı
birtakım belgeler dışındaki belgelerin delil
olarak kabul edilebilir olduğuna hükmetmiştir. Bir
diğer deyişle, hukuka aykırı şekilde
kamunun erişimine açılmış deliller
yargılamaya ve değerlendirmeye dahil edilmiştir.
Şunu da belirtmek gerekir ki, yargılamada imtiyaz
(privilige) ayrıcalığına sahip belgelerin ise
dışlanması ilkesi benimsenmiş, delillerin
değerlendirilmesinde bu yönde bir ayrıma
gidilmiştir.
Bir CAS tahkiminde, (Ahongolu Fusimalohi v FIFA);25
(25- Erişim için Bkz.: https://arbitrationlaw.com/library/cas-2011a2425-ahongalu-fusimalohi-v-fifa.)
CAS, bir delilin yargılamanın dışında
tutulabilmesi için yalnızca hukuka aykırı
oluşunun yeterli olmayacağına, aynı zamanda
İsviçre Usuli Kamu Düzenine de aykırı
olması gerektiğine hükmetmiştir. Ancak
İsviçre Federal Yüksek Mahkemesi bir başka
kararında [E. AG vs. K. Ltd (14 November 1990) 116 II 634
(First Civil Division, Federal Supreme Court of Switzerland)] iyi
niyet kurallarına uygun davranılmasının temel
bir hukuki ilke olması karşısında
İsviçre kamu düzeninin de bir
parçasını teşkil ettiğini kabul
etmiştir. Yani, hukuka aykırı yollarla elde edilen
deliller meselesinde aslında iki halde de kamu düzenine
aykırılık iddiası gündeme
getirilebilecektir.
Sonuç olarak, bu örnek davaların bize verdiği mesajlar şunlardır:
Birinci olarak, Clean Hands26
(26- Caroline Le
Moullec, The Clean Hands Doctrine: A Tool for Accountability of
Investor Conduct and Inadmissibility of Investment Claims, 2018,
Arbitration: The International Journal of Arbitration, Mediation
and Dispute Management, Issue1, s.1337, https://kluwerlawonline.com/journalarticle/Arbitration:+The+International+Journal+of+Arbitration,+Mediation+and+Dispute+Management/84.1/AMDM2018022.)
Temiz Eller doktrini gereğince, şayet taraflardan birisi
delilin hukuka aykırı yolla edinilmesinde doğrudan
veya dolaylı olarak bir rol üstlenmişse, ilgili
delilin yargılamadan dışlanması gerekecektir.
Esasen söz konusu delilin taraflardan birinin
müdahalesiyle hukuka aykırı yollarla
edinildiğinin kolayca tespit edilebildiği durumlarda
hakemler için bu konuda karar verebilmek nispeten basit
görünmektedir. Kanımızca, bu durumda ilgili
delilin yargılamadan dışlanması yerinde
olacaktır. Ancak diğer taraftan, ilgili delilin hukuka
aykırı olarak elde edilmesine rağmen hakemce kabul
edilmesi halinde, iptal davasına konu olabilecek olan
aykırılık, mahkeme tarafından
değerlendirilirken ilgili ihlalin kamu düzeni
açısından değerlendirilmesi gerekecektir. Her
hukuk düzeninin iyi niyet kurallarını kamu
düzeninin ayrılmaz bir parçası olarak
addedeceği kanaatinde olmamıza karşın,
milletlerarası tahkimde bu şekilde delillerin
dışlandığını gösterir
oldukça az sayıda kararın bulunması ve esasa
girme yasağına tabi olan mahkeme denetiminin
sınırlı olarak yapılıyor olması
karşısında kaygı vericidir. Zira hukuka
aykırı yollarla edinilmiş bir delilin hakem
heyetince, doğru veya yanlış, bu şekilde
değerlendirilmemesi de mümkün olup bu yöndeki
takdir yetkisinin sorgulanmasına yol açabilecek
ölçüde bir denetimin yapılması da
uygulamada mümkün olmayabilecektir.
Örnek davaların verdiği ikinci mesaj ise,
tarafların ilgili hukuka aykırı delilin elde
edilmesinde herhangi bir dahilinin olmadığı
durumlarda nasıl bir değerlendirme
yapılabileceğine ilişkindir. Delilin hukuka
aykırı olarak elde edilmesinde taraf dahilinin
bulunmadığı durumlarda "iyi niyet"
kıstası uygulama alanı bulmayacak ve bu durumda,
ihlal edilen hukuki menfaat ile gerçeğe uygun bir karar
verebilme arasında seçim yapılması
gerekecektir.27
(27- Abraham, Admissibility of
Illegally Obtained Evidence in International Arbitration: A Conduct
Based Analysis, s. 40.) Örneğin, Caratube
davasında, siber saldırı yoluyla kamuya
açık hale gelen belgeler arasında yer alan
kişilere ait elektronik posta
yazışmalarının, gerçeğe ulaşma
amacına öncelik tanınarak yargılamada
kullanılmalarına cevaz verilmiştir.28
(28- Erişim için Bkz.: .https://www.italaw.com/cases/211.)
Kanımızca, bu değerlendirme, "delile dayanan
tarafın ilgili delilin elde edilmesinde dahlinin olup
olmadığı kriteri" açısından
sakıncalı sonuçlar verebilecek niteliktedir. Zira
uygulamada ilgili delilin nasıl elde edildiğinin
ispatı oldukça güç olacaktır.
Örneğin siber saldırıya uğramış
olan tarafın, ilgili saldırıyı
yargılamanın diğer tarafının
yaptığını ispat etmesini beklemek kanımca
adil değildir. Bu sonuç, yargılamanın
karşı tarafı hakkında delil toplamak isteyen
tarafın bunu izini belli etmeden yapmak ve kamuya
açık hale getirmek noktasında teşvik
edilmesine sebebiyet verebilecek niteliktedir.
Ek olarak, kanımızca, burada ilgili aykırılığın kamu düzenine de aykırılık teşkil edecek ağırlıkta olması halinde ilgili menfaatler dengesinin değerlendirilmesine girilmemesi gerekecek ve ilgili delil değerlendirme dışı bırakılmak gerekecektir. Örneğin, hukuka aykırı yollarla elde edilmiş delilin, temel insan haklarını ihlal ettiği, temel usuli güvencelere aykırılık teşkil ettiği, işkence, tehdit veya baskı ile elde edildiği hallerde bahsi geçen menfaat dengesi gözetilmeksizin delilin doğrudan değerlendirme dışı bırakılması, kanımızca, uygun olacaktır.
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.