ARTICLE
10 October 2025

Hukuk Yargılamasında Bilirkişi Heyetinin Eksik Teşkilinin Nihai Karara Etkisi Hakkında Karar İncelemesi

TA
Tunca Attorney Partnership

Contributor

Established by Sidar Tunca in 2006, Tunca Attorney Partnership provides service with more than 70 employees to the clients operating in various national and international sectors. Tunca Attorney Partnership, having a trustworthy business network in Turkey, notably in Ankara, İstanbul and İzmir, offers consultancy service for international companies which are leaders in their sectors in almost every continent including especially Europe, Asia and the Middle East.

Tunca family continues to stand for the sophistication and preventive law service with its mission to educate young and idealist lawyers and provide occupation, and to create an understanding which contributes to an egalitarian, accessible and fair judicial system.

19.09.2025 tarihli Resmi Gazete'de; Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 25.06.2024 tarihli ve 2025/1714 E. 2025/2538 K. Sayılı kararı ("Karar") yayımlanmıştır.
Turkey Litigation, Mediation & Arbitration
Tunca Attorney Partnership are most popular:
  • within Litigation, Mediation & Arbitration, Antitrust/Competition Law and Privacy topic(s)
  • in Turkey
  • with readers working within the Banking & Credit industries

19.09.2025 tarihli Resmi Gazete'de; Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 25.06.2024 tarihli ve 2025/1714 E. 2025/2538 K. Sayılı kararı (“Karar”) yayımlanmıştır.  Mezkur Karar'da, estetik operasyonlarda hekim ve hasta arasında kurulan sözleşmenin niteliğine değinilmiş, bilirkişi heyetinin uzmanlardan teşekkül etmemesi nedeniyle İlk Derece Mahkemesince eksik inceleme yapıldığı sonucuna varılarak kanun yararına bozma kararı verilmiştir.

İşbu incelemeye kaynaklık eden Yargıtay kararının gerekçesinde; “…Somut olayda davalının rinoplasti operasyonunun davacıya ait hastanede yapıldığı, ameliyat sonrası burnunda eğrilik bulunması nedeniyle ikinci kez ameliyat edildiği bundan sonra koku alma şikayeti üzerine dava dışı başka bir doktor tarafından yeniden ameliyat edildiği, maddi masraflarının tahsili talebiyle hakem heyetine başvurduğu, bu başvurunun kabulüne karar verildiği, daha sonra hakem kararının mahkemece iptaline karar verildiği anlatılmaktadır. Davacıya ait hastanede yapılan ilk operasyon estetik operasyon olup bu niteliği itibariyle eser sözleşmesi niteliğindedir.

Davalının ilk operasyon sonrasında iki kez operasyon geçirmesi eser sözleşmesi gereği sonuç taahhüdünün gerçekleşmediğini ortaya koymaktadır…”  şeklinde belirlemelere yer verildiği görülmektedir.

Kararda kanun yararına bozma gerekçesinin yer aldığı bölümde ise “…Ancak yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir. Zira heyette bulunan bilirkişiler KBB uzmanı ve hesap uzmanı olup dava konusu uyuşmazlık konusunda yeterli uzmanlığa sahip oldukları kabul edilemez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; yapılan ameliyat ve işlemlerin niteliği gereği estetik operasyon olduğu dikkate alınarak, içerisinde Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahın da bulunduğu bir heyet oluşturularak alınacak raporun sonucuna göre davacının talebi hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile karar verilmesi doğru olmamış, HMK'nın 363. maddesi gereğince Adalet Bakanlığı'nın kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile kararın yukarıda belirtilen nedenlerle bozulması  gerekmiştir.” şeklinde bir değerlendirme yapılmıştır.

1. Estetik Operasyonlarda Hekimin Sorumluluğu

20.04.2004 tarih ve 25439 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan “Biyoloji Ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları Ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi: İnsan Hakları Ve Biyotıp Sözleşmesi”nin “Mesleki Standartlar” başlıklı 4. maddesinde yer alan “Araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin, ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” şeklindeki ifade uyarınca, hekimlerin mesleki yükümlülüklere ve standartlara uygun davranma sorumluluklarının temelinde, insan hakları ve insan haysiyetinin korunması ilkesi olduğu görülecektir.

Hekimlik sözleşmesi ile hekimin üstlendiği temel borç (aslî edim yükümü), hastanın hastalığını teşhis ve tedavi etme biçiminde maddî fiilin ya da fiilî bir hizmetin yapılmasına ilişkin bir iş görme taahhüdüne dayanmaktadır.¹  Hekim ve hasta arasında kurulan bu sözleşmenin hukuki niteliği “vekalet sözleşmesi”nin farklı bir görünümü olup hekimin hastadan emir ve talimat alma yükümlülüğünün olmayışı, sözleşmenin niteliğini hizmet sözleşmesi olmaktan çıkarmaktadır. Ancak estetik operasyon olarak nitelendirilen ameliyatlar bakımından  hasta ve hekim arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi olduğu kabul edilmektedir.  Bu uygulamaları diğer tıbbi müdahalelerden ayıran en temel özellik, estetik cerrahları tarafından yapılan işlemin, hasta vücudunda bir yapı meydana getirmesi halidir.  

Buna göre, estetik operasyonlarda hekim hasta vücudunda bir eser meydana getirmekle borcunu ifa edecek, eserin meydana gelmesi esnasında basiretli bir hekim gibi mesleki ve teknik standartları gözeterek operasyonu gerçekleştirecektir. Eserin hiç meydana gelmemesi veya özen ve sadakat yükümlülüğü ihlal edilerek meydana getirilmesi durumunda, hekimin sorumluluğu kapsamında, hasta tarafından maddi-manevi zararın tazminini talep hakkı doğacaktır. Doktorun estetik operasyondan kaynaklanan hukuki sorumluluğu farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Bunlardan belirgin olanları eser sözleşmesinin gereği gibi ifa edilmemesinden doğan sözleşme esaslı sorumluluk, uygulama hatalarından kaynaklanan sorumluluk ile haksız fiil esaslarına dayandırılan sorumluluktur.

Sorumluluğun ortaya çıktığı durumlarda maddi ve manevi tazminat gündeme gelir. Bu noktada, HMK M.190 uyarınca ispat yükü, tazminat talebinde bulunan ilgilinin üzerindedir. İspat bakımından taraflar arasındaki sözleşme ile yazılı belgeler kadar uzman raporları, bilirkişi incelemeleri ve tıbbi raporlar da önem  arz eder.

2. Bilirkişi Heyetinin Usulünce Teşekkülü

Türk yargı sisteminde bilirkişilik müessesesi, uzmanlık gerektiren teknik, fenni veya mesleki konularda mahkemeye yardımcı olmayı amaçlayan temel araçlardan biridir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu ve Bilirkişilik Yönetmeliği birlikte değerlendirildiğinde, bilirkişinin yalnızca davanın çözümü için gerekli olan teknik bilgiyi mahkemeye sunma görevini üstlendiği, bunun dışındaki hukuki nitelendirmelerin hâkime ait olduğu; bilirkişiye ancak çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren konularda başvurulabileceği görülmektedir. Buna paralel olarak Bilirkişilik Yönetmeliği'nin 5. maddesi, bilirkişi görevlendirilmeden önce inceleme konusunun kapsamının ve sınırlarının açıkça belirlenmesini şart koşmuştur. Bahse konu hükümler, mahkemenin hangi hallerde heyet görevlendirmesi gerektiğini ortaya koymakta olup birden fazla disiplinin veya teknik alanın kesiştiği davalarda, heyet oluşturulmadan tek bir bilirkişiden rapor alınması, eksik inceleme sonucunu doğuracaktır.

Öte yandan bilirkişilerin uzmanlıklarının görevlendirildikleri hukuki ihtilafa uygun olmasının, bilirkişi incelemesinden beklenen faydanın sağlanması açısından zorunlu olduğu tartışmasızdır. Zira, mahkeme tarafından yargılama konusu somut olaya uygun uzmanlık alanının doğru şekilde belirlenememesi ve bu alanda  yetkin bilirkişinin veya heyetin görevlendirilememesi halinde tarafların teknik yönden aydınlatılması ve mahkemenin doğru bilgiye ulaşması gibi temel amaçların sağlanamayacağı açıktır. Heyet, mevzuatta belirlenen usule uygun şekilde  oluşturulmadığında, inceleme neticesinde ortaya çıkacak  rapor da yetersiz ve hatalı bir görüş  olmaktan öteye geçemeyecek ve mahkemenin maddi gerçeğe ulaşamamasına sebebiyet verecektir.

  • Kararın İncelenmesi ve Sonuç

Yargılamada teknik bilgiye ihtiyaç duyulan konularda bilirkişiye başvurulması zorunlu iken, birden çok uzmanlık alanını ilgilendiren durumlarda heyet oluşturulması zorunludur. Bilirkişi heyetinde konunun uzmanı bilirkişinin bulunmaması, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye sebebiyet vereceğinden,  raporun dayanak teşkil ettiği kararın da maddi gerçeğe uygun şekilde kurulması mümkün olamayacaktır. Bu sebeple, mahkemelerin bilirkişi görevlendirmelerinde konunun kapsamını dikkatle belirlemeleri, uyuşmazlığın çözümünde gerek duyulacak uzmanlık alanını doğu şekilde tespit etmeleri ve buna uygun şekilde heyet teşkili yoluna gitmeleri büyük önem arz etmektedir.

İnceleme konusu kanun yararına bozma kararında, dava konusu ameliyat ve işlemlerin niteliği gereği estetik operasyon olduğu dikkate alınarak, bilirkişi heyetinde bulunması gereken plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahının görevlendirilmemesi nedeniyle eksik ve hatalı değerlendirme ile karar verildiğinin altı çizilmiş; açıklanan gerekçe ile HMK m.363 doğrultusunda, Adalet Bakanlığı'nın  kanun yararına temyiz talebi kabul edilerek kararın bozulmasına ilişkin hüküm tesis edilmiştir.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.

See More Popular Content From

Mondaq uses cookies on this website. By using our website you agree to our use of cookies as set out in our Privacy Policy.

Learn More