ARTICLE
24 September 2025

HUAK m. 18/5 Kapsamında Dava Açma Yasağı ve Anayasa'ya Aykırılık Sorunu

GP
Guleryuz Partners

Contributor

We are Güleryüz Partners, an Istanbul based law firm, offering high-quality legal services to domestic and multinational clients. Our team consists of energetic young professionals led by talented partners with strong academic backgrounds at prestigious universities in the USA, UK, and Germany, coupled with vast market experience exceeding a decade at top tier Turkish law firms. Our practice ranges from complex disputes to sophisticated M&A and finance transactions. We provide niche legal services in a wide range of legal areas such as litigation and dispute resolution, local and cross border M&As, banking, finance and capital markets, venture capital investments and start-ups, and compliance and corporate governance. We heavily invest in our pro bono projects in Turkiye and work together with institutions, foundations, and other organizations to provide legal advice to the persons in need of help. We also pride ourselves on fostering and promoting a diverse, equitable and inclusive work environment.
"""Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz."""...
Turkey Litigation, Mediation & Arbitration

I.Giriş

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu [“HUAK”] m. 18/5 hükmü,

“““Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.”””

düzenlemesini getirmiştir.

Kanun koyucu, bu hükümle arabuluculukta varılan anlaşmalara bağlayıcılık kazandırmayı ve mahkeme yükünü azaltmayı hedeflemiştir. Ne var ki, düzenleme mahkemeye erişim hakkını doğrudan sınırlayan niteliği nedeniyle baştan itibaren tartışmalı olmuştur.

  1. Arabuluculuk Anlaşma Belgelerine Karşı Açılan Davalara İlişkin Yargıtay'ın Yaklaşımları

Yargıtay içtihatları, m. 18/5'in sertliğini yumuşatmak için “dar yorum” yaklaşımını benimsemiştir. Bu hususta:

  • Hukuk Dairesi'nin 29.02.2024 tarihli kararında (2024/2065 E., 2024/3897 K.), dava açma yasağının mahkemeye erişim hakkını sınırladığı belirtilmiş ve bu nedenle anlaşma belgesinde hususların açıkça belirtilmediği hallerde arabuluculuk faaliyetinin anlaşma ile sona erdiğinin kabul edilemeyeceği ifade edilmiştir.
  • Benzer şekilde 10.10.2024 tarihli kararında (2024/10147 E., 2024/13332 K.), aynı gerekçelerle “anlaşılan hususların” belirsiz olduğu tutanakların dava yasağı doğurmayacağı sonucuna varılmıştır. Böylece Yargıtay, belirlilik unsurunu dava yasağının uygulanabilirliği için ön koşul hâline getirmiştir.

Bu yaklaşım, uyuşmazlık şartı bakımından da kendini göstermektedir:

  • Hukuk Dairesi 13.01.2025 tarihli kararında (2024/13061 E., 2025/348 K.) dava yasağının işletilebilmesi için öncelikle somut bir uyuşmazlığın doğmuş olması gerektiğini açıkça vurgulamıştır. Uyuşmazlık doğmadan, işveren inisiyatifiyle yapılan ihtiyarî arabuluculuk görüşmelerinde düzenlenen tutanakların bağlayıcı olmadığına dair 24.04.2025 tarihli karar (2025/2403 E., 2025/3786 K.) da bu çerçevede zikredilmelidir. Yargıtay böylelikle, işçi–işveren ilişkilerinde özellikle irade fesadına açık uygulamaları sınırlamaya çalışmaktadır.

Diğer yandan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 02.12.2024 tarihli kararında (2024/971 E., 2024/4021 K.) kanun koyucunun amacının anlaşma tutanağı geçerli olduğu sürece bu hususların dava konusu edilmemesini sağlamak olduğunu ifade etmiştir. Bununla birlikte aynı kararda, imzanın sahteliği, irade fesadı veya usule aykırılık gibi nedenlerle tutanağın iptal edilebileceği de kabul edilmiştir. Bu ifade, dava yasağının mutlak değil, geçerliliği tartışmasız bir anlaşma belgesi varlığına bağlı olduğunu ortaya koymaktadır.

III.Arabuluculuk Anlaşma Belgesine Karşı Dava Açma Yasağı Anayasada Korunan Hak ve Özgürlüklere Aykırılık Teşkil Etmektedir

Tüm bu içtihat çizgisi, m. 18/5'in Anayasa m. 36'da güvence altına alınan hak arama özgürlüğüyle girdiği gerilimi göstermektedir. Yargıtay daraltıcı yorumlarla hakkın özünü korumaya çalışsa da, düzenlemenin lafzı geniş uygulanmaya müsaittir. Bu sebeple hak arama özgürlüğünün ihlali riski yargısal yorumlarla değil, doğrudan maddenin kendisiyle bağlantılıdır. Üstelik uygulamada tarafların özellikle eşit pazarlık gücüne sahip olmayabileceği hallerin varlığı, mahkemeye erişim hakkının sınırlanması riskini artırmaktadır.

Bu kapsamda, şeklen HUAK ve ilgili mevzuata uygun şekilde düzenlenmiş bir arabulucu anlaşma belgesinin tarafların içerisinde bulunduğu çeşitli durumlar uyarınca geçersiz olduğu hallerin varlığı mümkündür. Bu hallerin başında irade sakatlıkları gelmektedir.

Arabuluculuk anlaşmasının taraflarından birinin diğerinin zor durumundan yararlanması, bir tarafın diğerini aldatması, korkutması veyahut tarafların hataya düşmesi sonucunda imzalanan belge hukuken geçerli nitelik taşımamaktadır. İşbu hallerin anlaşma belgesinin imzalandığı tarihten sonra ortaya çıktığı hallerde de, tarafların anlaşma belgesinin iptalini talep etmek kadar doğal bir hakları olmayacaktır, zira hukuken geçerli olmayan bir belgenin tarafları borç altına sokabilecek sonuçlar doğurması her halükarda tehlikeli sonuçlar doğurabilecektir.

Bu halde, tarafların yukarıda sayılan sebepler gibi geçersizlik sebeplerine dayanarak bir anlaşma belgesinin iptalini talep ettiği hallerde, yalnızca HUAK m. 18/5 hükmüne dayanarak bir dava açma yasağının bulunduğu gerekçesiyle bu talebin reddi, en basit tabirle Anayasa m.36 ile güvence altına alınan hak arama hürriyetine aykırılık teşkil edecektir.

Bu husus doktrinde de çeşitli çalışmalar ve tartışmalara konu olmuştur. Prof. Dr. Mine Akkan, söz konusu düzenlemenin niteliğini incelemiş ve bunun bir dava şartı olmadığını, daha çok hukukî yarar kavramının özel bir görünümü olduğunu belirtmiştir. Akkan'a göre, geçerli bir anlaşma belgesi bulunduğu sürece aynı konuda dava açılamaz; ancak irade fesadı, sahtelik, emredici kurallara aykırılık gibi hâllerde anlaşmanın geçersizliği ileri sürülebilir. Bu durumda dava açma yasağı ortadan kalkacak ve mahkemenin uyuşmazlığı çözmesi mümkün olacaktır1.

Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Karaca Öz, konuyu bilhassa anlaşma belgesinin aşırı yararlanma dolayısıyla hukuka aykırılık doğan haller bakımından ele almıştır. Yazara göre, taraflardan birinin ekonomik veya sosyal üstünlüğünü kötüye kullanarak anlaşmayı kendi lehine şekillendirmesi hâlinde, ortada gerçek anlamda bir uzlaşmadan söz edilemez. Bu nedenle aşırı yararlanma sebebiyle iptal edilen arabuluculuk anlaşmalarında m. 18/5'in öngördüğü dava yasağı uygulanamaz. Böyle bir belgeye bağlayıcılık tanımak, arabuluculuğun gönüllülük ve menfaat dengesi esaslarıyla bağdaşmamaktadır2.

Prof. Dr. Muhammet Özekes de, HUAK m. 18/5 hükmünü, hak arama özgürlüğü ve ölçülülük ilkesi bakımından sorunlu görmektedir. Yazar, arabuluculuğun özünün gönüllülük olduğunu vurgulamakta ve bu bağlamda “anlaşılan hususlarda dava açılamayacağı” kuralının, tarafların yargı yoluna başvurma hakkını daralttığını belirtmektedir. Anlaşma belgesine zaten ilâm niteliği ve icra edilebilirlik tanınmışken, ayrıca dava açma yasağının öngörülmesi, hak arama özgürlüğü bakımından orantısız bir sınırlama teşkil etmektedir.

Özekes ayrıca, dava açma yasağının uygulamada özellikle işçi–işveren uyuşmazlıklarında zayıf taraf aleyhine sonuçlar doğurabileceğini tespit etmektedir. İşverenin baskısıyla imzalanan anlaşmaların dava yasağıyla desteklenmesi halinde, işçinin iradesi fesada uğramış olsa dahi yargı yoluna başvurma imkânı fiilen kapanabilecektir. Bu durum, hem arabuluculuğun gönüllülük ilkesine hem de Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğüne aykırıdır.

Yazar, bu sebeplerle m. 18/5'in mutlak şekilde uygulanamayacağını ve hak arama özgürlüğü ile ölçülülük ilkesi gözetilerek yeniden yorumlanması gerektiğini ifade etmiştir3.

  1. Sonuç

Bu noktada görülmektedir ki, Yargıtay'ın dar yorumuyla getirilen sınırlamalar, düzenlemenin doğasındaki anayasal sakıncayı gidermemektedir. Anlaşma belgelerine zaten icra kabiliyeti tanınmışken, dava açma yasağının da öngörülmesi orantısız bir sınırlamadır.

Sonuç olarak; HUAK m. 18/5, her ne kadar arabuluculuk kurumunun etkinliğini artırma amacı taşısa da, hak arama özgürlüğünü sınırlayan ve taraf iradelerinin eşitliğini zedeleyen bir düzenleme niteliğindedir.

Bu nedenle HUAK m. 18/5 ile düzenlenen dava açma yasağının, hak arama özgürlüğünü ölçüsüz biçimde sınırlandırdığı ve suistimale elverişli olduğu için iptali gerekmektedir. Arabuluculuk, ancak böyle bir iptal ile, tarafların gönüllü iradesine dayalı ve anayasal haklarla uyumlu bir çözüm yöntemi olarak işlevini sürdürebilecektir.

Footnotes

1. AKKAN Mine, Arabuluculuk Faaliyeti Sonucunda Anlaşılan Hususlarda Dava Açma Yasağı ve Sonuçları, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 20, Sayı: 2, İzmir 2018, s. 1-31

2. KARACA ÖZ Ayşe, Arabuluculuk Anlaşma Belgesinin Aşırı Yararlanma Sebebiyle İptali, Sakarya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Aralık 2023, s. 1424 vd.

3. ÖZEKES Prof. Dr. Muhammet, Zorunlu Arabuluculuğun Hak Arama Özgürlüğü ve Arabuluculuk İlkeleri Bakımından Değerlendirilmesi – Zorunlu Arabuluculuğa Eleştirel Bir Yaklaşım, Uluslararası Arabuluculuk Sempozyumu Bildirileri, 2020.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.

Mondaq uses cookies on this website. By using our website you agree to our use of cookies as set out in our Privacy Policy.

Learn More