Özet

Haksız fiil kavramı doğurduğu sonuçlar bakımından hukuk sistemimizde yadsınamaz bir yer teşkil etmektedir. Türk Borçlar Kanunu'nda haksız fiillerden kaynaklanan uyuşmazlıklar için iki yıllık ve on yıllık zamanaşımı düzenlenmiştir. Ancak trafik kazaları gibi suç teşkil edebilen haksız fiiller söz konusu olduğunda Karayolları Trafik Kanunu uyarınca uzamış ceza zamanaşımı uygulanması da söz konusu olabilecektir. İşte bu noktada hem doktrinde hem de Yargıtay kararları çerçevesinde hangi zamanaşımı türünün uygulanacağı noktasında bir fikir birliği bulunmamaktadır. Bu makalemizde, bir haksız fiil türü olan trafik kazalarında zarar görenin zararının tazmini için açtığı davalarda uygulanacak zamanaşımı süreleri incelenecektir. İlgili sorunlar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu düzlemlerinde incelenmeye; ilgili sorular ise Yargıtay ilamları ve doktrin görüşleri ışığında cevaplandırılmaya çalışılmıştır.

Abstract

The concept of tort has an undeniable place in our legal system in terms of the consequences it bears us. In the Turkish Code of Obligations, there are two-year and ten-year statutes of limitation for disputes arising from tortious acts. However when a tort such as traffic accidents constitutes a crime, applying extended statute of limitation regulated for criminal cases might be possible according to the Highway Traffic Law. At this point, there is no consensus on which statute of limitation will be applied both in the doctrine and within the scope of the Court of Cassation decisions. In this article, the statute of limitations to be applied in the lawsuits filed by the injured party in traffic accidents for compensating its loss, which is a type of tortious act, will be examined. Related problems have been tried to be analyzed in terms of Turkish Code of Obligations No. 6098, Turkish Criminal Code No. 5237, Highway Traffic Law No. 2918; related questions have been tried to be answered in the light of the Court of Cassation verdicts and doctrinal views.

Giriş

Haksız fiil kavramı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49. maddesinde tanımlanmış olup aynı kanunun 72. maddesinde de haksız fiilin hangi zamanaşımına tabi olduğu düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu Madde 49 uyarınca kural olarak hukuka aykırı ve kusurlu bir eylemle başkasına zarar veren, bu zararı karşılamakla yükümlüdür. Bunun yanında Borçlar Kanunu 72. maddeye göre, "Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır." Kanun maddesinin son cümlesi uyarınca bazı durumlarda haksız fiil aynı zamanda suç niteliği de taşıyabilmektedir. Kanun maddesine konu durumlardan bir tanesi de trafik kazalarından doğan tazminat istemli davalar olarak karşımıza çıkmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 109/2. maddesi uyarınca kazaya sebebiyet veren eylem suç teşkil ediyorsa ilişik davaya uzamış ceza zamanaşımının uygulanması mümkün olacaktır.

Uzamış ceza zamanaşımının; zararın tazmininin talep edildiği, trafik kazasından doğan haksız fiile dayalı uyuşmazlığı içeren bir davada uygulanıp uygulanmayacağı sorunu hukukumuzda yer alan birçok disiplinin kesişimi niteliğindedir. "Haksız fiil", "suç teşkil eden fiil" ve "zamanaşımı" kavramlarının yanı sıra Borçlar Hukuku bakımından "Kusur Sorumluluğu İlkesi" ve Ceza Hukuku bakımından "Kanunilik İlkesi" gibi kavramların da bu sorun ekseninde değerlendirilme fırsatı ortaya çıkmıştır.

I. Yargıtay İlamları Kapsamında Tazminat Talebiyle Açılan Davalarda Uzamış Ceza Zamanaşımının Şartları

Haksız fiilden doğmuş bir tazminat davası görülürken tarafların iddiaları ve savunmaları neticesinde hangi zamanaşımı hükümlerinin uygulanacağı tartışmalıdır. Yakın tarihli Yargıtay ilamları incelendiğinde, ilgili kararların uzamış ceza zamanaşımının uygulanıp uygulanmayacağı hususu bakımından doktrinde etki yaratacak nitelikte olduğu görülmektedir.

Yargıtay, trafik kazalarında haksız fiilden doğan tazminat davaları çerçevesinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında uzamış ceza zamanaşımının uygulanıp uygulanmayacağı hususunu iki farklı kanunun iki maddesi arasında yürütmüştür. Bunlardan ilki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 72/1. maddesidir: "... tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır." Tartışmaya esas alınan maddelerden ikincisi ise 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 109/2. maddesidir: "Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir."

Anılan kanun maddeleri ile haksız fiillere uygulanacak üç farklı zamanaşımı süresi belirlendiğini söylemek mümkündür. Bunlar, zarar görenin zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren başlayacak iki yıllık zamanaşımı (818 sayılı Borçlar Kanunu'nda bir yıl idi); fiilin vukuundan itibaren işleyecek on yıllık zamanaşımı ve fiilin aynı zamanda ceza kanunlarında düzenlenmiş olması hâlinde uygulanacak ceza zamanaşımı süreleridir.1

Yargıtay, bahsi geçen mevzuatlar ve hükümleri uyarınca haksız fiilden doğan maddi ve manevi zararın tazmini için açılan davalarda; özel olarak başkaca kanunlarda farklı bir zamanaşımı süresi öngörülmedikçe veya haksız fiil teşkil eden eylemin suç teşkil etmediği görülüyorsa 6098 sayılı TBK madde 72'de öngörülen zamanaşımının uygulanması gerektiği görüşündedir. Başka bir deyişle, eğer zarar veren fiil suç teşkil ediyorsa uzamış ceza zamanaşımının uygulanması gerekecektir.2

Yargıtay'ın anılan ilamlarında; uzamış ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için fail hakkında açılmış bir ceza davasının bulunması, mahkûmiyet kararı veya zarar görenin şikâyetinin aranmayacağı ifade edilmiştir. Ek olarak, somut olay çerçevesinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş olsa dahi kazaya sebebiyet veren fiilin suç teşkil etmesi uzamış ceza zamanaşımının uygulanması için yeterlidir.

Ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için gerekli olan bir başka şart da suç teşkil eden haksız fiilin tabi olduğu suça ilişkin zamanaşımı süresinin tazminat alacağına ilişkin zamanaşımı süresinden daha uzun olmasıdır.3 Kanun koyucunun bu doğrultuda hareket etmiş olması, ceza davası zamanaşımına uğramadan tazminat davası açma hakkının zamanaşımına uğramasını uygun bulmamasından ileri gelmektedir. Önemle belirtmek gerekir ki bu durum, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun madde 109/2 düzenlemesinde de açıkça ortaya koyulmaktadır; ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebiyle açılacak davalar için de geçerli olması yalnızca fiilin ceza kanunlarına göre suç sayılması şartına bağlanmıştır.

Bununla birlikte, TBK madde 72/1'den de anlaşılacağı üzere ceza zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile, zarar gören, zararı ve tazminat sorumlusunu öğrendiği tarihten itibaren başlayan iki yıllık kısa zamanaşımı süresi içerisinde tazminat davası açabilir. Bu noktada on yıllık zamanaşımı süresinin etkisi baki kalacaktır. Örneğin, ceza zamanaşımının sekiz yıl olduğu bir olayda, zarar gören, zararı ve sorumlu kişiyi yedi yıl sonra öğrenmişse iki yıl içinde, dokuz yıl sonra öğrenmişse bir yıl içinde tazminat davası açmalıdır.4

II. Yargıtay İlamı Kapsamında Uzamış Ceza Zamanaşımının Somut Olaylara Uygulanması

Bilindiği üzere, trafik kazaları sonrasında açılan tazminat davaları değerlendirilirken de ortaya haksız fiilden kaynaklanan bir alacak kalemi çıkmaktadır. Söz konusu bu haksız fiil zaman zaman suç teşkil edebilmektedir. Oldukça tartışmalı olan uzamış ceza zamanaşımının haksız fiilden doğan tazminat davalarında uygulanıp uygulanmayacağı konusunu karara bağlamış olan 09.04.2019 Tarihli iki 2017/17-1111 Esas, 2019/424 karar numaralı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararını incelemek faydalı olacaktır.

Söz konusu kararda konu dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi yaptığı değerlendirme sonucunda, 19.07.2008 tarihinde gerçekleşen kazaya ilişkin tazminat istemli davanın 18.07.2014 tarihinde açılmış olmasının iki yıllık zamanaşımı süresini aşmış olacağı gerekçesiyle reddine karar vermiştir. Davacı vekili tarafından temyiz edilerek üst mahkemeye taşınan davada Yargıtay, kaza tarihi sebebiyle mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 60. Maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 72) ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 109/1. Maddesi çerçevesinde bir değerlendirme yaparak iki maddenin zamanaşımı süreleri bakımından paralellik gösterdiğini ifade etmiştir. Buradan hareketle Yargıtay, söz konusu davaya konu haksız fiil suç teşkil edeceğinden ilk derece mahkemesinin uzamış ceza zamanaşımı süresi dolmadan karar vermiş olmasının bozmayı gerektirdiğine karar vermiştir. İlk derece mahkemesinin direnme kararı vermesiyle davacı vekili direnme kararını da temyiz etmiş ve Hukuk Genel Kurulu Kararı vukuu bulmuştur. Bu karara göre; haksız fiil aynı zamanda ceza kanunları bakımından bir suç teşkil ediyorsa ve ceza kanunları veya özel kanunlar bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüşse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabi olacaktır.5 Özel kanun niteliğinde olan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 109. maddesinin ilk fıkrasında 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 60. maddesinden farklı, özel bir hüküm getirilmiştir. 2918 KTK madde 109/1'in uygulanabilmesi için bahsedilen haksız eylemin cezalandırılması mümkün, başka bir deyişle suç teşkil etmesi yeterli olacaktır. Somut olayda, maliki ve sürücüsü olduğu aracın hâkimiyetini kaybetmesi sonucu meydana gelen kazanın araç sürücüsünün ölümü ile sonuçlandığı ve davacının desteği sürücünün kazanın oluşmasında tam kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Hukuk Genel Kurulu yaptığı değerlendirmede, somut olaydaki fiilin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 179. maddesinde düzenlenen "Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçu"nu oluşturduğunu ortaya koymuştur.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 179:

"Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işareti değiştirerek, kullanılamaz hale getirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları üzerine bir şey koyarak ya da teknik işletim sistemine müdahale ederek, başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye neden olan kişiye bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir.

Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. ..."

Hukuk Genel Kurulu, bahsi geçen maddenin gerekçesinde belirtildiği üzere bu suçun aracın trafik düzenine aykırı olarak ve ayrıca kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde kullanılmasıyla oluşacağı; bu suçun bir tehlike suçu olduğu ve mağdurunun ölen kişi değil kamu güvenliği olduğunu ifade etmiştir. Buradan hareketle, trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 179/2. maddesi uyarınca trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturan bir eylem olması, bu fiille ilgili ceza davasının aynı kanunun 66/1-(e) maddesine göre sekiz yıllık zamanaşımına tabi olması ve 2918 sayılı KTK'nın 109/2. maddesinin de bu sürenin aynı eylemden kaynaklanan tazminat davası için de geçerli olacağını belirtmesi sebebiyle somut olayda zamanaşımının gerçekleşmediği Hukuk Genel Kurulu'nca ortaya koyulmuştur.

Aynı zamanda kararda, kişinin kendi kusuruyla ölmesi durumunda cezayı gerektiren bir fiilden bahsedilemeyeceğinden hareketle çoğunluğa katılmayan karşı oy da mevcuttur.

Sonuç

Suç niteliği taşıyan bir haksız fiil söz konusu olduğunda, bu fiilin hem ceza yargılamasında hem de hukuk yargılamasında bir yansımasının olması hukukumuz bakımından kaçınılamaz bir gerçektir. Bu anlamda kanun koyucu hukukî güvenilirliği sağlamak adına 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 72/1. Maddesinin son cümlesiyle aradaki dengeyi sağlamaya çalışmıştır. Eğer zarara sebep olan eylem suç niteliği taşıyorsa ve ceza kanununda bu suç için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörülüyorsa tazminat davasında da daha uzun olan zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği ortaya koyulmuştur. Ancak yukarıda incelenen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı'nda Çoğunluğa katılmayan Karşı Oy'un gerekçesinde de belirtildiği üzere, tazminat hukukumuzda kusur ilkesi geçerli olduğundan; başka bir söyleyişle kişiler tazminat yükümlülüğünün altına kendi kusurları oranınca girdiğinden çoğunluğun irdelememiş olduğu "kusur" kavramını da değerlendirmek gerekecektir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Dava zamanaşımı" başlıklı 66. maddesinde hangi suç için ne kadar zamanaşımı süresi öngörüldüğünü sıralanmıştır. Ancak bu başlıklar altında ve herhangi başka bir ceza kanununda kişinin kendi kusuruyla ölümü bir suç olarak düzenlenmemiştir. Bu bakış açısı benimsendiğinde, kişinin kendi kusuruyla ölümü bir suç teşkil etmeyeceğinden somut olay bakımından ceza zamanaşımından bahsetmek de mümkün olmayacaktır. Karşı Oy'da yer alan, "Sayın Çoğunluk, eylemin trafik güvenliğini tehlikeye sokmak olacağını ileri sürmüş ise de bu eylem sonucunda meydana gelen kaza neticesi sürücünün ölümü nedeniyle artık daha hafif olan eylem, ağır olan eylemin içinde erimiştir." cümlesi söz konusu menfaat dengesini özetlemektedir.

Bütün bu bilgiler ışığında, haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarının çözümlenmesi aşamasında uzamış ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için gerekli olan koşulların etraflıca değerlendirilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Makalemizde bahsedilen bütün Yargıtay ilamlarından da anlaşıldığı üzere uzamış ceza zamanaşımının tazminat davasında da uygulanabilmesi için iki koşulun varlığı yeterlidir. Nitekim bu koşullardan biri olan haksız eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi hâli şüpheye yer bırakmaksızın değerlendirilmelidir. Elbette hukuk hâkimi, ceza hâkiminin değerlendirmeleriyle bağlı olmayacaktır (6098 TBK madde 74/1) ancak uzamış ceza zamanaşımının uygulanıp uygulanmayacağı noktasında haksız fiilin suç teşkil edip etmediğine ilişkin verdiği karar, söz konusu uyuşmazlığın akıbetini büyük ölçüde etkileyeceğinden titizlikle ele alınmalıdır.

Kaynakça

OĞUZMAN, ÖZ"Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt I", 2019.

OĞUZMAN, ÖZ"Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt II, 2019.

ÖZBEK, DOĞAN, BACAKSIZ, "Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 2018.

TEPE

Prof. Dr. Timur DEMİRBAŞ"Ceza Hukuku Genel Hükümler", 2011

Prof. Dr. Kemal Fikret ARIK"Ceza Zaman Aşımının Haksız Fiil Zamanaşımına Tesiri", Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, 1950

Kadir BAĞCI"Haksız Fiilde Zamanaşımı Süresi", Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Yıl 7, Sayı 28, Ekim 2016

Dr. Günhan Gönül KOŞAR"Haksız Fiil Hukukunun Amacı", Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 69, Sayı 3, 2020

T.C. Yargıtay Genel Kurulu, 2017/17-1111 E., 2019/424 K., 09.04.2019 T.

T.C. Yargıtay Genel Kurulu, 2017/17-1105 E., 2020/980 K., 01.12.2020 T.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 4153 E, 5443 K., 30.06.1987 T.

İçtihadı Birleştirme Kararı07.12.1995 T., 17/26 E.

Footnotes

1. T.C. Yargıtay Genel Kurulu, 2017/17-1111 E., 2019/424 K., 09.04.2019

2. Oğuzman/ Öz, cilt 2, s. 77

3. Oğuzman/ Öz, cilt 2, s. 75

4. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi., 4153 E, 5443 K., 30.06.1987 T.

5. 07.12.1995 tarihli, 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.