ARTICLE
13 October 2025

Türkiye'de Tarım Altyapısının Sürdürülebilirliği ve Gıda Güvenliği

HB
Herguner Bilgen Ucer Attorney Partnership

Contributor

Hergüner Bilgen Üçer is one of Türkiye’s largest, full-service independent corporate law firms representing major corporations and clientele, and international financial institutions and agencies. Hergüner not only provides expert legal counsel to clients, but also serves as a trusted advisor and provides premium legal advice within a commercial context.
Tarım sektörü, yalnızca ekonomik bir faaliyet alanı değil, aynı zamanda toplumların yaşam kalitesini doğrudan etkileyen bir güvenlik unsurudur.
Turkey Food, Drugs, Healthcare, Life Sciences
Ümit Hergüner’s articles from Herguner Bilgen Ucer Attorney Partnership are most popular:
  • within Food, Drugs, Healthcare and Life Sciences topic(s)
  • in United States
  • with readers working within the Securities & Investment industries
Herguner Bilgen Ucer Attorney Partnership are most popular:
  • within Food, Drugs, Healthcare, Life Sciences, Insolvency/Bankruptcy/Re-Structuring, Government and Public Sector topic(s)

1. GİRİŞ

Tarım sektörü, yalnızca ekonomik bir faaliyet alanı değil, aynı zamanda toplumların yaşam kalitesini doğrudan etkileyen bir güvenlik unsurudur. Bu nedenle, sürdürülebilir tarım uygulamaları ile gıda güvenliğinin sağlanması, çağdaş hukuk sistemlerinin stratejik öncelikleri arasında yer almaktadır. Tarımsal üretimin çevresel, ekonomik ve sosyal boyutlarını dengeleyen bir sistem olarak sürdürülebilir tarım; hem doğal kaynakların korunması hem de nüfus artışıyla birlikte artan gıda talebinin güvenli bir şekilde karşılanması açısından yaşamsal önem taşımaktadır.

Günümüzde, iklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı, tarım arazilerinin azalması ve gıda fiyatlarındaki istikrarsızlık gibi sorunlar, tarım altyapısının sürdürülebilirliğini tehdit etmekte; buna bağlı olarak gıda güvenliği hukuki bir sorumluluk ve politika alanı haline gelmektedir. Türkiye, hem ulusal düzenlemeleri hem de uluslararası normlara uyum çabaları ile bu sürecin önemli bir parçası haline gelmiş; başta Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası olmak üzere pek çok düzenlemeyle paralel adımlar atmıştır.

2. Sürdürülebilir Tarımın Kavramsal ve Hukuki Çerçevesi

Tarım, gıda zincirinin ilk halkasını oluşturan ve toplumların hem ekonomik hem de sosyal refahında merkezi bir role sahip olan bir üretim alanıdır. Ancak bu sektör, çevresel baskılar, iklim değişikliği ve artan nüfus gibi etkenler karşısında sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda yeniden yapılandırılmak zorunda kalmıştır. Bu bağlamda sürdürülebilir tarım, yalnızca verimlilik ve ekonomik kârlılık değil, aynı zamanda çevresel koruma, sosyal adalet ve doğal kaynakların uzun vadeli yönetimini içeren çok boyutlu bir yaklaşımdır.

Sürdürülebilir tarım kavramı, ilk kez 1987 tarihli Brundtland Raporu ile uluslararası belgelerde yer almaya başlamış, ardından 1992 Rio Zirvesi ile çevre ve kalkınma bağlamında küresel gündeme taşınmıştır. Bugün ise, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (“FAO”) tarafından geliştirilen Sürdürülebilir Tarım İlkeleri, bu alandaki temel çerçeveyi belirlemektedir. Bu ilkelere göre sürdürülebilir tarım; (i) doğal kaynakların korunması, (ii) ekonomik uygulanabilirlik, (iii) sosyal eşitlik, (iv) dayanıklılık ve (v) yönetişim başlıklarında bütüncül politikaları gerekli kılmaktadır.

Bu anlayış doğrultusunda, endüstriyel tarımın yüksek girdi kullanımı nedeniyle neden olduğu toprak bozulması, su kaynaklarının tükenmesi ve biyoçeşitlilik kaybı gibi sorunlara karşı, doğa temelli çözümler ön plana çıkmaktadır. Türkiye gibi tarım çeşitliliği açısından zengin ülkelerde, sürdürülebilir tarım modelleri yalnızca çevresel koruma için değil, aynı zamanda gıda güvenliği açısından da kritik öneme sahiptir. Bu bağlamda, üretim süreçlerinin insan sağlığına zarar vermeyen, izlenebilir ve güvenilir hale getirilmesi, sürdürülebilirliğin hukuki bir gerekliliğe dönüşmesini sağlamaktadır.

Türk hukuk sisteminde sürdürülebilir tarımın doğrudan tanımlandığı bir çerçeve kanun bulunmamakla birlikte, çeşitli mevzuatlarda bu ilkeye dolaylı olarak atıf yapılmaktadır. Özellikle 5488 sayılı Tarım Kanunu'nda yer alan tarım politikası ilkeleri, sürdürülebilir kalkınma ve çevre duyarlılığı perspektifinden tarım faaliyetlerinin desteklenmesini öngörmektedir. Ayrıca, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu kapsamında tarım arazilerinin korunması, sürdürülebilir üretim için vazgeçilmez bir hukuki mekanizma olarak değerlendirilmektedir. Sürdürülebilir tarım yalnızca bir üretim tekniği değil, aynı zamanda ekosistem hakları, kırsal adalet ve gelecek nesillerin gıdaya erişim hakkı ile doğrudan ilişkili bir hukuki yaklaşımdır. Bu nedenle, hem ulusal düzeydeki düzenlemelerin geliştirilmesi hem de uluslararası normlarla uyumlu bir sistem kurulması, sürdürülebilir tarım ve gıda güvenliği ilişkisini güçlendirmektedir.

3. Türkiye'de Tarım Altyapısı, Mevzuat Gelişimi ve Gıda Güvenliği İlişkisi

Türkiye, tarım alanındaki potansiyeli ve iklim çeşitliliği sayesinde geniş bir ürün yelpazesi üretme kapasitesine sahiptir. Ancak bu potansiyelin sürdürülebilir biçimde değerlendirilmesi, yalnızca doğal avantajlarla değil, aynı zamanda güçlü bir tarım altyapısı ve etkin hukuki düzenlemelerle mümkündür. Bu bağlamda tarım altyapısı, sadece fiziksel yatırımları değil; aynı zamanda mevzuat düzenlemeleri, kurumsal kapasiteyi ve dijitalleşmeyi de kapsayan çok boyutlu bir yapıya sahiptir.

Türk hukuk sisteminde, 5488 sayılı Tarım Kanunu, tarımsal faaliyetlerin planlanması ve desteklenmesine ilişkin genel esasları belirlemektedir. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ise, tarım topraklarının sürdürülebilir kullanımını sağlamak amacıyla arazi sınıflandırmaları ve koruma önlemlerini öngörmektedir. Tarımsal üretimin temel unsurlarından biri olan sulama altyapısı ise 167 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir.

Bu yasal altyapıya ek olarak, Türkiye, tarımsal verimliliği artırmak amacıyla dijitalleşmeye yönelik önemli adımlar atmıştır. T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 2015 yılında yayımlamış olduğu Tarım Bilgi Sistemi (“TARSEY”) bilgilendirme kitapçığında bu kapsamda geliştirilmiş olan veri tabanları, kazanımlar ve sonuçları ele alınmıştır. TARSEY projesi gibi dijital platformlar, tarımsal faaliyetlerin izlenmesi ve yönetilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Tarımsal hizmetlerin iyileştirilmesi için Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemleri, Çiftlik Muhasebe Veri Ağı, Arazi Parsel Tanımlama Sistemi, Entegre İdare ve Kontrol Sistemi, Tarım Bilgi Ağı, Çiftçi Kayıt Sistemi, Hayvan Kayıt Sistemi, Tarım Arazileri Kayıt Sistemi ve Kırsal Veri Tabanını içeren çeşitli ulusal veri setleri ve dijital hizmetler oluşturulmuş ve geliştirilmektedir. Dijital veri tabanları sayesinde, hem üreticiye bilgi desteği sağlanmakta hem de kamu idaresinin tarımı izleme ve yönlendirme kapasitesi güçlendirilmektedir. Bu sistemler, ürün doğrulama, izlenebilirlik ve çevresel etki analizlerinde kritik rol oynamaktadır.

Tüm bu altyapısal gelişmelere rağmen, uygulamada çeşitli yapısal zorluklar devam etmektedir. Özellikle küçük ölçekli üreticilerin yeni sistemlere entegrasyonu, çevresel sürdürülebilirlikle tam uyumlu destekleme politikalarının oluşturulamaması ve iklim değişikliğine uyum kapasitesinin yetersizliği, Türkiye'nin öncelikli gündem başlıkları arasında yer almaktadır. Bu nedenle tarım altyapısının sürdürülebilir hale getirilmesi; yalnızca teknik değil, aynı zamanda hukuki, kurumsal ve toplumsal uyumu gerektiren bir süreçtir.

4. Uluslararası ve Avrupa Birliği (“AB”) Hukuk Normları ile Türkiye'nin Uyum Süreci

Gıda güvenliği, küresel ölçekte yalnızca bir tarımsal üretim sorunu değil, aynı zamanda uluslararası hukukun ve çok taraflı iş birliğinin temel konularından biri haline gelmiştir. İklim değişikliği, doğal kaynakların tükenmesi ve gıda krizleri karşısında ulusal önlemler yeterli kalmamakta; devletler, giderek artan biçimde uluslararası normlara ve bağlayıcı olmayan standartlara yönelmektedir.

Bu kapsamda, FAO, sürdürülebilir tarım ve gıda güvenliği konusunda en etkin uluslararası örgütlerden biridir. FAO'nun geliştirdiği Sürdürülebilir Tarım İlkeleri ve Gıda Güvencesi için Kılavuzlar, doğal kaynakların korunması, üretici haklarının gözetilmesi ve iklimle uyumlu tarım politikalarının benimsenmesi açısından yol gösterici niteliktedir. Türkiye ile FAO arasında yürütülen Ortaklık Programı (FTPP) çerçevesinde ise gıda kalitesi, beslenme güvenliği ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı konularında projeler yürütülmektedir.

Bir diğer önemli uluslararası mekanizma ise Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası (Common Agricultural Policy - CAP)'dır. CAP, yalnızca üretim desteklerini değil; aynı zamanda çevre koruma, kırsal kalkınma ve gıda güvenliğini bütüncül bir şekilde ele alan bir politika çerçevesidir. Son dönemde “Avrupa Yeşil Mutabakatı” ve “Tarladan Sofraya” stratejileriyle CAP, iklim değişikliğiyle mücadele ve sürdürülebilir gıda sistemlerine geçişi önceleyen bir yapıya yönelmiştir.

Türkiye, tarım sektörü Gümrük Birliği kapsamı dışında kalmasına rağmen, Katılım Ortaklığı Belgesi ve Ulusal Programlar aracılığıyla CAP ile uyum sürecini sürdürmektedir. Özellikle organik tarım, çevresel standartlar ve destekleme sistemlerinin AB normlarına yaklaştırılması yönünde çalışmalar yapılmaktadır. Bununla birlikte, bazı teknik ve idari uyum sorunları hala devam etmektedir. Bu uyum sorunları, özellikle tarımsal destekleme mekanizmalarının yeniden yapılandırılması, çiftçi kayıt sistemlerinin şeffaflaştırılması ve çevresel yükümlülüklerin uygulanmasında kendini göstermektedir. AB standartlarına geçişin yavaş ilerlemesi, yerli üreticiler açısından hem maliyet baskısı hem de rekabet dezavantajı yaratabilmektedir. Ayrıca, izlenebilirlik ve gıda güvenliği kriterlerindeki yetersizlikler, Türkiye'nin tarım ürünlerinin AB pazarında sürdürülebilir bir yer edinmesini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, mevcut uyum sürecinin yalnızca mevzuat değişikliği ile sınırlı kalmaması, kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi ve kırsal kalkınmayı önceleyen yapısal reformlarla desteklenmesi gerekmektedir.

5. Tarım Altyapısında Gelecek Perspektifi

Tarım altyapısının sürdürülebilirliği ve gıda güvenliği, yalnızca teknik ve ekonomik değil, aynı zamanda hukuki ve politik yönleri olan çok boyutlu bir konudur. Türkiye, kendi mevzuatını geliştirmenin yanı sıra, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşların belirlediği normlarla da uyumlu hale gelmek için çaba göstermektedir. Ancak bu uyum süreci, yalnızca yasal düzenlemelerle değil, aynı zamanda uygulamadaki kapasitenin artırılması, dijital dönüşümün yaygınlaştırılması ve küçük ölçekli üreticilerin desteklenmesiyle mümkün olacaktır. Bu doğrultuda, sürdürülebilir tarım politikalarının çok aktörlü ve çok düzeyli bir yönetim anlayışıyla yürütülmesi elzemdir. Tarım altyapısı, yalnızca fiziksel yatırımlardan ibaret olmayıp; aynı zamanda hukuki düzenlemeleri, yönetişim yapısını, bilgi sistemlerini ve destekleme mekanizmalarını da içeren kapsamlı bir sistemdir. Gıda güvenliği hedefinin sağlanması, bu sistemin çevresel, sosyal ve ekonomik yönleriyle sürdürülebilir şekilde yeniden yapılandırılmasına bağlıdır.

Türkiye'de son yıllarda sulama, toprak koruma, veri tabanları ve üretici kayıt sistemlerine yönelik önemli adımlar atılmış olsa da, bu gelişmelerin uygulamada kalıcı ve kapsayıcı sonuçlar üretmesi için yapısal zorlukların aşılması gerekmektedir. Özellikle küçük ölçekli çiftçilerin dijital altyapıya entegrasyonu, tarım arazilerinin parçalı yapısı, kırsal bölgelerde teknik personel eksikliği ve yerel idarelerin kurumsal kapasite yetersizliği gibi sorunlar, sürdürülebilir altyapının önündeki başlıca engeller arasında yer almaktadır. Bu çerçevede, sürdürülebilir tarım altyapısının kurulması için öncelikle veri temelli ve bölgeye özgü tarım politikalarının geliştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, hukuki düzenlemelerin yalnızca kural koyucu değil, aynı zamanda yönlendirici ve destekleyici bir işlev üstlenmesi büyük önem taşımaktadır.

Bu noktada, mevcut uyum sorunlarının aşılabilmesi için gelecekte tarım hukukunda daha kapsamlı düzenlemelere ihtiyaç duyulacaktır. Özellikle tarımda dijitalleşme, iklim değişikliğine uyum ve gıda izlenebilirliği gibi alanlarda yeni hukuki çerçeveler oluşturulması kaçınılmazdır. Söz konusu gelişmeler, hem üreticilerin haklarını güvence altına alacak hem de çevresel etkileri denetleyebilecek etkili yaptırımlar içermelidir. Aynı zamanda, yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarını yeniden tanımlayan, kırsal bölgelerde hukuki erişimi kolaylaştıran ve kamu-özel iş birliklerini teşvik eden mekanizmaların yasal zemine oturtulması da kritik hale gelmektedir.

Sonuç olarak, tarım altyapısının sürdürülebilirliği, yalnızca mevcut yapıların korunması değil; iklim krizine uyum sağlayabilen, çevreye duyarlı ve üretici merkezli yeni bir sistemin inşasını gerektirmektedir. Türkiye'nin hem ulusal hukuk sistemi hem de uluslararası yükümlülükleri doğrultusunda bu dönüşümü gerçekleştirmesi, yalnızca gıda arz güvenliğini değil, aynı zamanda kırsal kalkınma ve doğal kaynak yönetimi açısından da stratejik bir zorunluluktur.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.

Mondaq uses cookies on this website. By using our website you agree to our use of cookies as set out in our Privacy Policy.

Learn More