Giriş
Gerek açık kanun hükmü1 gerekse de doktrinde kabul bulmuş ve kalıplaşmış tanımıyla; acenteler, ticari temsilci, ticari vekil, satış memuru ya da müstahdem gibi belirli bir sıfatı olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yöre veya yerde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren akitlerde aracılık etmeyi veya bunları o işletme adına yapmayı meslek edinmiş gerçek kişiler ya da faaliyet konusu bu olan şirketlerdir. Bir tür bağımsız tacir yardımcısı olan acenteler, anılan tanımdan da anlaşılacağı üzere, acentelik yaptıkları işletmeye bağlı olmayan bir hukuki konumda ve bir sözleşme ilişkisi içerisinde, süreklilik arz edecek biçimde acentesi oldukları işletme için olarak sözleşmelere aracılık edebilir veyahut doğrudan acentesi oldukları işletme nam ve hesabına sözleşme yapabilecektir. Buna karşılık, acenteler aracılık ettiği veya acentesi oldukları işletme nam ve hesabına yapmış olduğu sözleşmeler için göstermiş olduğu çabaların karşılığı olarak, ücrete hak kazanacaktır.
Hiç şüphe yok ki acentelik ilişkisi, taraflar arasındaki bir sözleşme ile kurulmaktadır. Fakat, bu sözleşmenin hukuki niteliği hakkında doktrinde bir fikir birliği bulunmamaktadır. Bir görüşe göre, acentelik sözleşmesinin kendine özgü ("sui generis") bir sözleşme olduğu savunulmakta ise de baskın görüşe göre acentelik ilişkisinin bir tür iş görme sözleşmesi olarak kabulü gerekir. Ancak, bu görüşün de kendi içerisinde alt kıvrımları olup kimi yazarlara göre acentelik sözleşmesi hizmet ilişkisine daha yakın yorumlanmakta ise de bizce -acentelik sözleşmesinin gerek süreklilik arz etmesi gerekse de acentenin bağımsız hukuki konumu gibi durumlar da göz önünde bulundurularak- vekalet ilişkisine daha yakın gören görüş daha isabetlidir.2 Nitekim, kanunkoyucu da bu görüşü benimsemiş olacak ki 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun acenteliği düzenleyen bazı hükümlerinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun vekalet sözleşmesine ilişkin hükümlerine atıf yapılmıştır.3 Hatta öyle ki, pek çok hükümde acentesi olunan işletme hakkında doğrudan "müvekkil" olarak bahsedilmiştir.4
Hukukumuzda, Acentelik kurumuna ilişkin detaylar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 102 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup acenteliği diğer tacir yardımcılığı kurumlarından ayıran temel özelliklerden bazıları acentelik sözleşmesinin süreklilik arz etmesi, Acentenin acentesi olduğu işletmeden, bağımsız bir hukuki konuma haiz olması, acentesi olduğu işletmeyi ilgilendiren konularda, üçüncü kişiler ile kurulacak sözleşmelere aracılık etmesi veyahut bizzat acentesi olduğu işletme nam ve hesabına sözleşme yapabilmesi ve son olarak, tarafların acentelik sözleşmesini tek taraflı olarak feshetme hakkının bulunması olarak sayılabilecektir.
Bu yazımızda, acentelik kurumunu ayıran bir başka temel özellik olarak, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 122. maddesi uyarınca acentelik ilişkisinin sona ermesi akabinde ve detaylarına aşağıda değineceğimiz bazı koşullar çerçevesinde, acenteye tanınmış olan "Denkleştirme" ("Portföy Tazminatı") hakkını ele alacağız.
Acentelik Sözleşmesinin Sona Ermesi
Denkleştirme talebi, acentelik sözleşmesinin sona ermesi akabinde gündeme geleceğinden, denkleştirme talebine değinmeden önce kısaca, acentelik ilişkisinin nasıl sona erebileceğinden de bahsetmek gerekecektir. Hukuken geçerli bir acentelik sözleşmesi, belirli sürenin sona dolması, taraflarda birinin ölümü, kısıtlanması, iflası ve sonraki imkansızlık halleri gibi nedenler ile kendiliğinden sona erebileceği gibi tarafların anlaşması veya taraflardan birinin sözleşmeyi feshi gibi irade beyanıyla da sona erebilir.
Acentelik sözleşmesinin sona ermesine dair değinilmesi gereken en önemli husus, yukarıda da belirtildiği üzere, tarafların acentelik sözleşmesini tek taraflı olarak feshetme hakkının bulunmasıdır. Buna ilişkin yasal düzenleme, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 121/I maddesi ile getirilmiş olup ilgili kanun hükmü açıkça şu şekildedir: "Belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir. Sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir." Anılan açık kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere, acentelik sözleşmesinin belirsiz süreli olması halinde, taraflar üç ay önceden karşı tarafa bildirimde bulunarak, herhangi bir sebebin varlığına gerek olmaksızın, sözleşmenin feshi yoluna gidebilecektir. Bu bildirimin, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 18/III maddesine uygun biçimde; noter, taahhütlü mektup, telgraf veya güvenli elektronik imza kullanılarak Kayıtlı Elektronik Posta (KEP) sistemi vasıtasıyla gönderilmesi gerekmektedir.
Belirli süreli acentelik sözleşmeleri bakımından ise sürenin sona ermesiyle sözleşmenin sona ereceği ve süre dolmaksızın yapılan fesihlerin haklı nedene dayanması gerektiği açıktır. Ayrıca, uygulamada sıkça karşılaşılan bir durum olarak, belirli süreli olarak akdedilmiş bir acentelik sözleşmesinde sürenin dolmasına karşın, taraflarca yeni bir sözleşme veya sürenin yine belirli bir sürenin sonuna kadar uzatıldığına dair herhangi anlaşma sağlanmaksızın, acentelik ilişkisinin devam etmesi söz konusu olabilmektedir. Bu gibi durumlarda, ne olacağı mülga kanun döneminde doktrinde çeşitli tartışmalara yol açmasına rağmen, yeni kanunda bu konuya da açıklık getirme amacıyla; "Belirli süre için yapılan bir acentelik sözleşmesinin, süre dolduktan sonra uygulanmaya devam edilmesi hâlinde, sözleşme belirsiz süreli hâle gelir." şeklindeki açık kanun hükmüne yer verilmiştir.5 Doğal olarak, belirli süreli bir acentelik sözleşmesinde, belirli süre tamamlandıktan sonra da taraflarca sözleşme ilişkisi devam ettirilir ise yukarıda anılan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 121/I maddesi kapsamında, tarafların her birinin, karşı tarafa üç ay önceden ihbarda bulunmak koşuluyla, tek taraflı olarak feshedebilmesi mümkün olacaktır.
Denkleştirme Talebinin Tanımı ve Hukuki Niteliği
Denkleştirme talebi (ya da portföy tazminatı, portföy akçesi, müşteri tazminatı), Yargıtay içtihatlarında sıkça kullanılan tanımıyla; acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişkinin devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden müvekkilin yararlanmaya devam etmesi, acentenin ise yararlanamaması nedeniyle uğradığı karşılığıdır.6
6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu döneminde, acentenin denkleştirme talebine yönelik herhangi bir açık yasal düzenleme mevcut değildi. Fakat, 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu'nun 134. Maddesinde yer alan; "Muhik bir sebep olmadan ve üç aylık ihbar müddetine riayet etmeksizin akdi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması yüzünden diğer tarafın uğradığı zararı tazmine mecburdur." şeklindeki düzenlemeden hareketle gelişen yargı içtihatları ile acentenin denkleştirme talebi karşılık bulmaktaydı. Daha sonra, 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu'nun 122. maddesi ile uzun yıllardır süregelen yargı uygulamasının kanunlaşması ve denkleştirme talebinin açık bir hukuki dayanağı olması sağlanmıştır.
Kanunkoyucu tarafından, detaylarını aşağıda açıklayacağımız birtakım şartlar çerçevesinde, denkleştirme talebi hakkının tanınmasının altında yatan pek çok farklı neden olduğundan bahsedilebilecekse de başlıca nedenlerin, sözleşmede gözetilmesi gereken ücret dengesinin sağlanması ve acentelik ilişkisi sırasında yaratılan müşteri çevresinin kendine has ekonomik değerinin devri nedeniyle doğan kazancın denk hale getirilmesi şeklinde olduğu söylenebilecektir. Pek tabi, denkleştirme talep etme hakkının tanınması, büyük ölçüde hakkaniyet ilkesine dayanmaktadır.7 Ayrıca, özellikle yurt dışında kurulu firmaların Türkiye'de distribütörlüğünü yürüten acentelerin de denkleştirme bedelinin öngörülmesiyle korunduğu söylenebilir.
Denkleştirme talebinin hukuki niteliği, özellikle bir tazminat niteliğinde olup olmadığı doktrinde uzun tartışmalara neden olmuştur. Hâkim görüşe göre, denkleştirme talebi bir tazminat niteliğinde olmayıp bir karşılık niteliğindedir.8 Bizce de denkleştirme talebinin, hukuki anlamda bir tür tazminat olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Zira, tazminat, bir kimsenin haksız veya sözleşmeye aykırı bir fiili sonucunda kendi kusuruyla neden olduğu zararı ödeme yükümlülüğü olarak tanımlanabilecek olup bir acentenin sözleşme ilişkisinin sona ermesi akabinde, denkleştirme talebinde bulunması için müvekkilinin haksız ve/veya kusurlu bir eyleminin bulunmasına gerek yoktur. Bir başka deyişle, denkleştirme talebinin ileri sürülmesi bakımından kusur aranmamaktadır. Aşağıda detaylıca değineceğimiz üzere, denkleştirme talebinin şartlarına dair açık kanun hükmü de incelendiğinde, acentenin denkleştirme talebinde bulunabilmesi için sözleşmenin haksız biçimde sona erdirilmesine ihtiyaç bulunmamaktadır. Hiçbir haksız ve/veya kusurlu eylemi olmayan bir müvekkil, sözleşmeyi yukarıda açıklandığı üzere, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 121/I hükmünde sağlanan fesih hakkına dayanarak, üç ay önceden ihbarda bulunma şartıyla usulüne uygun biçimde feshetmiş olsa dahi acente denkleştirme talebinde bulunabilecektir. Hatta öyle ki, acentenin ölümü veya iflası9 nedeniyle sözleşmenin sona ermesi ihtimalinde dahi denkleştirme talebinde bulunabileceği kabul görmektedir.
İlaveten, önemle belirtmek gerekir ki sözleşmenin taraflarından birinin borca aykırı bir davranışından kaynaklı olarak, karşı tarafın sahip olacağı ve borçlar hukukun genel hükümleri kapsamında tazminat talep etme hakkı, denkleştirme talebinden tamamen ayrı ve farklı bir talep hakkı olup birbirine karıştırılmaması gerekmektedir.
Denkleştirme talebinin hukuki niteliğinin bir tazminat olduğuna dair doktrinde aksi yönde görüşler de mevcut olup bunlardan bir tanesinde, denkleştirmenin, acentelik sözleşmesinin sona ermesi akabinde yapılan bir "mahsup" işlemi olmadığını, sözleşmenin sona ermesinden kaynaklı zarar ziyanın denkleştirme yoluyla giderildiğini, dolayısıyla denkleştirmenin aslında bir tazminat talebi olduğu ve kanundaki madde başlığının da "tazminat istemi" şeklinde değiştirilmesi gerektiği savunulmaktadır.10 Zira, kanun koyucu tarafından, 122. maddeye "denkleştirme istemi" şeklinde başlık atılmış ise de madde içeriğinde, acentenin müvekkilinden talep edeceği bedelden "tazminat" şeklinde bahsedilmiştir.
Ayrıca, kanun koyucu tarafından denkleştirme talep etme hakkı düzenlenirken, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 122. maddesinin son fıkrasında; "Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır." şeklindeki düzenlemeye yer verilerek, denkleştirme talep etme hakkının acentelere ilaveten, acentelik sözleşmesiyle benzer özellikleri bulunan nitelikteki tek satıcılık ve diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerine de uygulanabilmesi öngörülmüştür. Böylece, hakkaniyete uygun düştüğü ve denkleştirme talebinin, aşağıda detaylıca açıklayacağımız koşullar yerine geldiği sürece, denkleştirme talep etme hakkından, tek satıcılar veya benzeri sürekli tekel hakkı sahibi tacirler de yararlanabilecektir.
Denkleştirme Talebinin Koşulları
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun "Denkleştirme istemi" başlıklı 122. maddesinin birinci fıkrası şu şekildedir:
"Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra;
- Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa,
- Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve
- Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir."
Ayrıca, aynı maddenin üçüncü fıkrası da şu şekildedir: "Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz."
Yukarıda anılan açık kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, hukukumuzda acentenin denkleştirme talebinde bulunabilmesi için: I. Acentenin sözleşme kapsamında kazandırdığı müşterilerden kaynaklı olarak müvekkilin önemli menfaatler elde etmeye devam etmesi, II. Acentenin sözleşmenin sona ermesi nedeniyle maddi olarak kayba uğraması, III. Acenteye denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesi, IV. Acentelik sözleşmesinin, acentenin haksız feshi veya acentenin kusuru sebebiyle müvekkilin haklı feshi ile sona ermiş olmaması, koşulları aranmaktadır.
Acentenin denkleştirme talebinde bulunabilmesi için yukarıda anılan koşulların kümülatif olarak bir araya gelmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, anılan koşulların somut olay bakımından hep birlikte mevcut olması gerekmektedir.
Denkleştirmenin Hesaplanması
Yukarıda anılan tüm bu koşullar sağlandığında, müvekkil tarafından acenteye denkleştirme bedelinin ödenmesine karar verilecektir. Taraflar arasında yaşanacak uyuşmazlık yargıya intikal ettiğinde, hakim tarafından bilirkişiler marifetiyle taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılacak, raporlar alınacaktır. Bu incelemeler sonucunda, hem yukarıda anılan şartların sağlanıp sağlanmadığı kontrol edilmesi gerekecek11 hem de ödenmesi kararlaştırılacak denkleştirme bedelinin hesaplanması sağlanacaktır.
Ancak, denkleştirme bedelin hesaplanmasına ilişkin de kanunen bazı sınırlar getirilmiştir. Buna göre belirlenecek tutar, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamayacaktır. Ayrıca, sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınacaktır.
Doktrinde, denkleştirme hesabına ilişkin çeşitli hesaplama yöntemlerine dair öneriler bulunmaktaysa da yargı kararlarında genellikle oldukça net ve basit bir hesaplama yöntemini esas almaktadır. Yargı kararlarında, somut olayda denkleştirmenin koşullarının ve unsurların bulunduğu tespit edildikten sonra, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalaması hesaplanmaktadır. Daha sonra bunun üzerinden, şartları varsa hakkaniyet indirimi yapılarak, karar verilecek denkleştirme tutarına ulaşılmaktadır.12
Denkleştirme Talebinden Önceden Vazgeçilememesi
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 122. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca denkleştirme talep etme hakkından önceden vazgeçilemeyeceği kararlaştırılmış olup açık kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere, kanunkoyucu, peşinen sözleşmeye konulan bir hüküm veya sözleşme sonrasında yapılan başka bir anlaşma vasıtasıyla, sözleşmenin sona ermesinden önce (yani denkleştirme hakkı henüz doğmamışken) acentenin bu hakkından vazgeçmesini, emredici bir hüküm ile yasaklamıştır. Nitekim, Yargıtay yerleşik içtihatları uyarınca da denkleştirme talebinden feragate yönelik olarak, sözleşme sona ermeden önce yapılan sözleşmeler de geçerli kabul edilmemektedir.13
Ayrıca, kanun gerekçesinde de acentelik sözleşmesi akdedilmeden önce tarafların "gizli bir sözleşme" yapılarak, "acentelik sözleşmesi akdedilmesini acentenin daha sonra denkleştirme isteminden feragat edeceği şartına bağlamalarını" hükmünün dolanılması niteliği taşımakta olduğu belirtilmiştir.
Denkleştirme Talebinde Bulunma Süresi
Yine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 122. maddesinin dördüncü fıkrasının, bu sefer ikinci cümlesinde: "Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir." şeklinde düzenlemeye yer verilerek, acentenin denkleştirme talebinde bulunması için bir (1) yıllık süre öngörülmüştür. Doktrinde, bu sürenin hukuki niteliği tartışma konusudur. Kimi görüşlere göre bir yıllık sürenin hak düşürücü süre olduğu kimi görüşlere göre ise zamanaşımı süresi olduğu öne sürülmektedir. Ancak, denkleştirme talebinin amacının, hakkaniyet gereğince ve acentenin talebine bağlı olarak, acentenin mahrum kaldığı bir karşılığın kendisine ödenmesi olduğu göz önünde bulundurulursa, bu sürenin hak düşürücü süre olarak kabulü daha doğrudur.14
Önemle belirtmek gerekir ki, anılan kanun hükmündeki hak düşürücü süre, yalnızca denkleştirme (portföy tazminatı) talebine ilişkin uygulama alanı bulacaktır. Acentelik sözleşmesinden kaynaklı diğer talepler yönünden geçerli kabul edilmemesi gerekmektedir. Uygulamada, acentelik sözleşmesinin haksız feshinden kaynaklı yoksun kalınan kar vb. zarar kalemleri, komisyon alacakları gibi taraflar arasındaki ilişkiden kaynaklanan ve Türk Borçlar Kanunu'nun 147. maddesi uyarınca beş (5) yıllık zamanaşımına tabi başkaca alacak iddiaları da denkleştirme (portföy tazminatı) talebi ile aynı davada ileri sürülmektedir. Bu durumda, yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda15, bir (1) yıllık hak düşürücü süre, yalnızca denkleştirme (portföy tazminatı) talebi bakımından uygulama alanı bulacağının kabulü gerekir.16
Footnotes
1 Bknz: 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.102
2 Cengiz / Hacettepe Hukuk Fak. Derg., 1(2) 2011, 140
3 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 121/3
4 Bknz: 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 105-123
5 Ayan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun Acentelik Kısmında Getirdiği Yenilikler, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:12, Sayı:2, 2010, s.101
6 Yargıtay 11. HD., E. 2016/2791 K. 2017/6770 T. 30.11.2017
7 Sarıöz Büyükalp, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 21, Sayı: 2, 2019, Denkleştirme Talebinin Hukuki Niteliği ve Kanunlar İhtilafı Hukuku, s. 529
8 Ayan, s. 103; Şenol, s. 248; Kaya, s. 228 ve s. 231; Badak Aybar, s. 172; Demir Gökyayla, s. 248; Köker, s. 68; Ülgen/Helvacı/Kendigelen/Kaya/Nomer Ertan, s. 816; Ayhan/Çağlar, s. 535; Kaya, Sempozyum, s. 11; Poroy/Yasaman, s. 283; Cantürk, s. 49.
9 Acentenin kendi kusurlu davranışları sonucunda iflas etmiş olması hali hariç olmak üzere
10 Moroğlu, Erdoğan: Türk Ticaret Kanunu ile İlgili Yürürlük ve Uygulama Kanunu Tasarısı, Genişletilmiş 6. Baskı, İstanbul 2009, s. 69.
11 Bknz: Yargıtay 11.HD, 19.04.2017, E.2016/3679, K.2017/2275.
12 Yıldız, Burçak. Acentenin Denkleştirme İstemi Hakkındaki Yargı Kararlarına İlişkin Bazı Değerlendirmeler, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 13, sy. 2 (Aralık 2022): 534-48. https://doi.org/10.21492/inuhfd.1177893.
13 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 12.04.2022 tarihli ve 2020/5952 E., 2022/2986 K.
14 Sarıöz Büyükalp, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 21, Sayı: 2, 2019, Denkleştirme Talebinin Hukuki Niteliği ve Kanunlar İhtilafı Hukuku, s. 533
15 Yargıtay 11.HD, 04.02.2015, E.2014/14742, K.2015/1224
16 Yıldız, Burçak. Acentenin Denkleştirme İstemi Hakkındaki Yargı Kararlarına İlişkin Bazı Değerlendirmeler, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 13, sy. 2 (Aralık 2022): 534-48. https://doi.org/10.21492/inuhfd.1177893.
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.