ARTICLE
12 July 2023
Mondaq Thought Leadership Award Winner

Anayasa Mahkemesi Başvurularında Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali

ML
MGC Legal

Contributor

MGC Legal is a full-service law firm based in Istanbul, Turkey, and renders services to Turkish and multinational individuals and businesses regarding activities in Turkey and EMEA countries. Practice areas include real estate and construction, brand protection, debt collection, employment, ex-pat matters, immigration, legal research and investigation, project finance, mergers and acquisitions, project management and restructuring, secondment and corporate retainer services, family and inheritance law, and other civil law matters through litigation, arbitration, and other dispute resolution methods.
Makul sürede yargılanma hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının iki biçimsel unsurundan biridir. Buradaki makul süre...
Turkey Government, Public Sector

Makul sürede yargılanma hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının iki biçimsel unsurundan biridir. Buradaki makul süre, kişilerin uzun süren yargılamalarda haksızlıklara uğramalarının önüne geçici bir işlev görmektedir.

Makul Süre Ne Kadardır?

Makul sürede yargılanma hakkındaki makul süre, Anayasa Mahkemesi'nce (AYM) veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce (AİHM) herhangi bir sınırla sabit tutulmamıştır. Nitekim, yargılamanın sonuçlandırılması hususunda kesin bir süre tespiti yapılamamakta olup; kaldı ki her somut olaya göre de yargılama süresi değişmektedir. Bu hususa ilişkin olarak kimi zaman 1 yıl süren bir yargılamada dahi makul süre aşılmış kabul edilebilmekte iken, kimi zaman ise 7 yıl süren yargılamada makul sürenin aşılmadığına yönelik kararlar verilebilmektedir.

Sürenin başlangıcı olarak davanın ikame edildiği tarih esas alınmaktadır. Bununla birlikte, mahkemeye başvurmadan önce uyuşmazlık bakımından karar almaya yetkili idarî merciye başvurulduğu durumlarda, ilgili merciye başvurulduğu tarih sürenin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Sürenin bitiş tarihi ise, icra aşaması da dâhil edilerek, yargılama sürecinin sonlandırıldığı tarihtir. Ancak devam eden yargılamalarda, sürenin sonu bireysel başvurunun karara bağlandığı an olarak kabul edilmektedir.1

Makul sürede yargılamanın düzenlendiği bir diğer mevzuat ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) olup; Kanun'un 30. maddesine göre ‘'Hakim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını saplamakla yükümlüdür.'' hükmü bulunmaktadır. Ancak, buradaki hükümde de soyut bir düzenleme mevcut olup yine makul süreye ilişkin kesin ve net bir süre belirlemesi yapılmamıştır.

Burada kritik olan durum idareye başvurunun zorunlu olduğu durumlar hariç davanın başlangıcından başlatılarak makul süre hesabı yapılmasıdır. Ancak yukarıda verdiğimiz bilgiler doğrultusunda makul süre somut olaya göre değişecek ve somut olaya göre makul sürenin aşılıp aşılmadığı noktasında karar verilecektir. Anayasa Mahkemesinin makul süreyi değerlendirmesinde göz önüne aldığı durumlar ise şunlardır:

  • Yargılamanın kaç dereceli olduğu (istinaf ve temyiz aşamalarının bulunup bulunmadığı),
  • Tarafların ve ilgili makamların tutumu (tarafların davayı uzatmaya yönelik davranışlarda bulunup bulunmadığı),
  • Davanın karmaşıklığı (taraf sayısı, keşif ve bilirkişi incelemesi, delillerin toplanmasındaki güçlükler, davaların birleştirilmesi, maddi olayların karışıklığı vs.),
  • Başvurucunun davanın hızla sona ermesindeki menfaatinin niteliği.

Dolayısıyla, yargılamada makul sürenin aşılmasını tanımlamak gerekirse, yargılama usulü ve anayasa normlarına göre davacı, davalı, sanık, mağdur ya da katılan ile tanıkların hakları göz önüne alınarak, ceza ve hukuk sistemlerinin gerektirdiği zorunlu süreyi aşan usul gecikmesi olarak ifade edilebilir.2

Dava Devam Ederken Makul Sürede Yargılamanın İhlal Edildiği Gerekçesiyle Başvuru

Yargılama devam ederken de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik başvuru yapılabilmektedir. Nitekim, ilgili başvurularda yargılama devam ediyorsa istinaf ya da temyiz yollarının tüketilmesi koşulu da aranmamaktadır.

Anayasa Mahkemesine makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik başvurularda yukarıda belirttiğimiz üzere makul sürenin başlangıcı olarak davanın başlangıç tarihi veya idareye başvuru tarihi esas alınmaktadır. Sürenin bitiş tarihi olarak ise biten yargılamalarda genelde icra süreci de göz önüne alınmakta iken devem eden yargılamalarda ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlaline yönelik karar verdiği tarih esas alınmaktadır.

Makul Sürede Yargılanma Hakkını İhlal Edildiği Gerekçesiyle Başvuru Nasıl Yapılır?

Anayasa Mahkemesine bireysel başvurular bireysel başvuru formu doldurarak yapılmaktadır. Bireysel başvuru formu, Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru noktasından veya kurumsal internet sayfasından temin edilebilir.

Bireysel başvuru yerel mahkemeler veya yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla ya da doğrudan Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru noktasından yapılmalıdır. Ayrıca belirtmemiz gerekir ki, başvuru ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem nedeniyle kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılmalıdır. Bu kapsamda, kamu tüzel kişileri bireysel başvuru yapamaz.

Bireysel başvuru harca tabidir. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru harcı 2023 yılı için 1.480,40 TL'dir. Başvuru ücreti maliye veznelerine yatırılabilir. Ayrıca başvuru, doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılıyorsa aynı anda başvuru ücreti de ödenebilir.

Başvurucunun söz konusu harcı ödeme gücünün bulunmaması hâlinde adlî yardım talebinde bulunması mümkündür. Başvurucu, başvuru harcını ödeyemeyecek durumda ise başvuru formunun son sayfasındaki sonuç talepleri bölümünde durumunu belirterek, buna dayanak gösterdiği belgeleri forma eklemelidir.

Bireysel başvuru yolunda, davanın esasının incelenebilmesinin ön şartı başvurunun kabul edilebilir bulunmasıdır. Kabul edilebilirlik koşullarını taşımayan başvurular, esasa girilmeden reddedilmektedir.

Yapılan başvuruların Kabul Edilebilirliğine ilişkin şartlar şunlardır:

  • Başvurunun süresi içinde yapılması (bu süre tüm başvuru yolları tüketildikten itibaren 30 gündür. Ancak makul sürede yargılama hakkının ihlali halinde derdest davalar bakımından da bireysel başvuru mümkün olduğundan bu süre dikkate alınmamaktadır).
  • Bireysel başvuru formunda ve eklerinde eksiklik bulunmaması.
  • Başvuru konusuna ilişkin olarak, ihlal edildiği iddia edilen hakkın hem Anayasada güvence altına alınmış, hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Sözleşmeye ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamında düzenlenmiş haklardan biri olması
  • Başvurunun zaman, kişi, konu ve yer bakımından Kanuna uygun olması.
  • Anayasa Mahkemesine başvuru yapmadan önce olağan diğer iç başvuru yollarının tüketilmiş olması (ancak makul sürede yargılamama halinde bu şart aranmamaktadır, dava sonuçlanmadan da başvuruda bulunabilme imkanı verilmektedir).

AYM'nin ret kararları kesin olup, karara karşı başka bir başvuru yolu yoktur.

Bireysel Başvurunun Sonucunda Verilen Karar

Başvurunun süresinde yapılmaması, bireysel başvuru formu ve eklerinin gerekli şekil şartlarını taşımaması veya tespit edilen eksikliklerin verilen kesin sürelerde tamamlanmaması hâllerinde başvurunun idari yönden reddine karar verilir. Bu karar başvurucuya tebliğ edilir. Başvurucunun söz konusu kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde Anayasa Mahkemesine itiraz imkânı bulunmaktadır. Bu konuya ilişkin itiraz ilgili Komisyonlarca incelenerek karara bağlanır ve bu karar kesindir.

Anayasa Mahkemesi başvurunun sürdürülmesini haklı kılan bir sebep olmadığı kanaatine vardığında başvuru hakkında düşme kararı alabilmektedir. Örneğin başvurucunun davadan açıkça feragat etmesi, davasını takipsiz bıraktığının anlaşılması, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kalkmış olması ya da Anayasa Mahkemesince saptanan benzer nitelikteki başka bir gerekçeden ötürü başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebep yoksa başvuru hakkında düşme kararı verilir.

Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvurular iki aşamalı incelemeye tâbi tutulmaktadır. İlk olarak başvurunun kabul edilebilirlik şartlarını taşıyıp taşımadığına bakılır. Bu şartları taşımayan başvurular, başka bir inceleme yapılmaksızın reddedilir ve başvurunun esasına ilişkin bir inceleme yapılmaz.

Kabul edilebilirliğine karar verilen bir başvuru hakkında esasa ilişkin olarak bir temel hakkın ihlal edildiği ya da edilmediği yönünde iki tür karar almaktadırlar. Kamu işleminde ihlal bulunmadığı kararı, işlemin Anayasa'ya uygunluğunun tespiti anlamına geldiğinden kişilerin hakları üzerinde bir değişiklik meydana getirmemektedir. Ancak bir temel hakkın ihlalinin tespiti kararı ise yeni bir durum ortaya çıkardığından Anayasa Mahkemesinin ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere de hükmetmesi gerekir.

Anayasa Mahkemesi, kamu işlemiyle bir temel hakkın ihlal edildiğini tespit ederse, öncelikle bu ihlalin giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasına gerek olup olmadığına karar vermelidir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar yoksa başvurucu lehine uygun bir tazminata hükmedilebilir. Ancak tazminat miktarının tespitinin, daha ayrıntılı bir incelemeyi gerektirmesi hâlinde, kendisi karara bağlamaksızın genel mahkemelerde dava açılması yolunu da gösterebilir. Yeniden yargılama yapılması hukuki bir gereklilik ise ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için Anayasa Mahkemesi dosyayı ilgili mahkemeye gönderir.

Mahkemece verilen kabul edilebilirlik ya da esasa ilişkin kararlar kesindir ve bunlara karşı itiraz edilebilmesi mümkün değildir. Bu kararlar, Anayasa Mahkemesinin diğer kararları gibi yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar. Başvurunun idari yönden reddine yönelik kararlara karşı ise bunun tebliğinden itibaren 7 (yedi) günlük süre içinde itiraz imkânı bulunmaktadır.

Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edilmesi Nedeniyle Tazminat

Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesi ile tazminat talebi için öncelikle eksiksiz ve gerekli koşulları sağlayan bir başvuru yapılmalıdır. Kabul edilebilirlik incelemesinden geçen başvurularda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği tespit edildiğinde ise Anayasa Mahkemesi manevi tazminata hükmetmektedir. Tazminat ölçüt olacak herhangi bir somut düzenleme olmamakla birlikte Anayasa Mahkemesi her davanın kendi koşullarını dikkate alarak tazminata hükmetmektedir.

Hükmedilen tazminat tutarı için ise kararın tebliğinden sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı'na başvurmak gerekmektedir. Bakanlıkça ilgili tazminatın 4 ay içinde ödenmesi gerekmektedir. Ödemede gecikme olması halinde ise geçen süre için tazminata yasal faiz uygulanacaktır.

Başvuru Hakkının Kötüye Kullanılması

Bireysel başvuru hakkının açıkça kötüye kullanılması durumunda, başvurucular aleyhine yargılama giderlerinin haricinde, 2.000 Türk lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasına karar verilebilir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi tarafından bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve başvurunun gereği gibi değerlendirilmesini engelleyen davranışlar, başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmektedir.

Konuya İlişkin Örnek Kararlar

Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali İddiasına Yönelik Başvurulabilecek Etkili Bir Yol Bulunmaması Nedeniyle Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edilmesi (Pilot Karar)

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 5/7/2022 Tarihli, 2021/58970 Başvuru Numaralı Kararı

Olaylar

Başvurucu; temizlik işçisi olarak işe başladığı hastanede emekli olana kadar çalıştığını belirterek kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, millî ve dinî bayramlarda çalışma ücretlerinin ödenmesi için dava açmıştır. İş mahkemesi davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. İstinaf talebi üzerine bölge adliye mahkemesi iş mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine hükmetmiştir. İş mahkemesi, bölge adliye mahkemesi kararı doğrultusunda yaptığı yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Anılan karara yönelik olarak davalı, istinaf talebinde bulunmuş olup karar henüz kesinleşmemiştir.

İddialar

Başvurucu; iş sözleşmesine dayalı olarak 10/12/2014 tarihinde açtığı alacak davasının uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığı şikâyetini ileri sürebileceği etkili bir yol bulunmaması nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi

1. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali İddiası Yönünden

Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesi'nin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır.

Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında başvuruya konu davanın karmaşık olmaktan uzak olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla, usule ilişkin haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez.

Anayasa Mahkemesi'nin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında başvurucu tarafından açılan işçi alacağı davasının devam ettiği, somut olaydaki 7 yılı aşkın yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

2. Etkili Başvuru Hakkının İhlali İddiası Yönünden

Anayasa'nın 40. maddesinde, Anayasa'da güvence altına alınmış hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkesin yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkı (etkili başvuru hakkı) güvence altına alınmıştır. Etkili başvuru hakkı, kamusal görev ve yetkilerin kullanımında temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğinin denetlenmesinin bir yolu olarak düzenlenmiştir.

Etkili başvuru hakkı, bağımsız nitelikte koruma işlevine sahip olmayıp temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını, korunmasını ve başvuru yollarını güvence altına alan tamamlayıcı haklardandır. Somut olayda Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılıdır. Dolayısıyla bu hak, Anayasa'da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanında yer almaktadır. Bu nedenle etkili başvuru hakkının makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak incelenmesi mümkündür.

Etkili başvuru hakkı anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir.

Kişilerin etkili başvuru hakkı açısından sahip oldukları güvencenin kapsamı ihlal iddiasına konu edilen hakkın niteliğine göre değişmektedir. Fakat genel olarak ifade edilmelidir ki Anayasa'nın 40. maddesi uyarınca sağlanması gereken başvuru yolunun hem teoride hem de uygulamada ileri sürülen ihlali önlemesi, ihlal devam etmekte ise sonlandırması, gerçekleşip sona ermiş ihlallere yönelik olarak ise makul bir tazmin imkânı sunması gerekmektedir.

Anayasa'nın 36. maddesinde koruma altına alınan makul sürede yargılanma hakkının korunmasının sağlanabilmesi, kamu makamlarının kişilerin bu haklarını ihlal etmelerinin önüne geçilebilmesi için makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddialarına yönelik başvuruda bulunulabilecek etkili hukuk yollarının bulunması gerektiği açıktır. Bu yolun şikâyet konusu yargılamanın veya davanın uzun sürmesi nedeniyle ortaya çıkacak zararları giderecek çözümler sunabilmesi gerekir. İdari ve yargısal makamlar ile kanun koyucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlaline yol açılmaması için öngördüğü bazı tedbirler olduğu tespit edilmiştir. Ancak alınan tedbirlere rağmen ihlale yol açıldığı durumlarda ihlalin yol açtığı zararları giderebilmek için bir tazminat yolunun oluşturulması Anayasa'nın 40. maddesi uyarınca zorunlu ve gereklidir. Bu başvuruların ilk elden ve doğrudan Anayasa Mahkemesince incelenmesine devam edilmesi, gelinen noktada Anayasa'nın 148. maddesinin lafzı ve amacı ile de bağdaşmayacaktır. Bu doğrultuda oluşturulacak başvuru yolunun etkili kabul edilebilmesi için ise bazı ilkelere uygun olarak hareket edilmesi de önemlidir.

Öte yandan bireysel başvuru; ikincil nitelikte yani idari ve yargısal başvuru yollarının tüketilmesinden sonra başvurulabilecek kendine özgü, olağan dışı, anayasal bir başvuru yoludur. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvuru yapılmadan önce ihlalin tespiti ve oluşan zararın tazmini için başvuru yapılabilecek idari veya yargısal başvuru yolu mevcut olmadığından Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının güvencelerinin mevcut başvuruda da sağlanmadığı değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru sayıları ve verilen ihlal kararları incelendiğinde makul sürede yargılanma hakkının ihlaline yol açan yapısal bir sorunun mevcut olduğu sonucuna varılmıştır. Bu yapısal sorunun giderilmesi için alınan her türlü tedbire rağmen makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle ortaya çıkacak zararların tazmin edilmesi için Anayasa'nın 40. maddesi gereğince bireysel başvurudan önce etkili bir başvuru yolunun kurulması gerekir.

Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun ikincilliği ve hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesinden sonra başvurulabilecek bir anayasal başvuru yolu olması da dikkate alınarak yargılamaların uzun sürmesinden kaynaklı ihlaller nedeniyle ortaya çıkan ve yapısal sorun teşkil eden durumun telafi edilebilmesi için kanuni bir düzenleme ile bu konuda başvurulabilecek bir mercinin oluşturulması gerekmektedir. Oluşturulacak başvuru yolunun başvurucuların yargılamaların uzun sürmesinden kaynaklı zararlarını tazmin edebilecek nitelikte olması gerektiği açıktır.

Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi, Anayasa ile verilen yetki ve görevlerini yerine getirerek makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla ilgili başvuru yapılabilecek etkili bir yolun ihdas edilmesi gerektiği tespitini yapmıştır. Dolayısıyla kararın bir örneğinin Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında yer alan bir temel hak ve hürriyetin ihlaline yol açtığı tespit edilen söz konusu yapısal sorunun çözümü için Türkiye Büyük Millet Meclisine de bildirilmesi gerekir.

Bu bağlamda kararın Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihe kadar makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılmış olan başvurular ile bu tarihten sonra kaydedilecek aynı mahiyetteki başvuruların incelenmesinin kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasından itibaren dört ay süreyle ertelenmesine karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ve pilot karar usulünün uygulanmasına karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi 23.03.2023 Tarihli, 2019/430 Başvuru Numaralı Kararı

Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

Başvurucunun İddiaları

Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Değerlendirme

A. Kabul Edilebilirlik Yönünden

78. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Esas Yönünden

79. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih, sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52). Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41, 45).

Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında üç dereceli yargılamada 11 yıl 3 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

Başvurucu, ihlalin tespit edilmesini ve yargılamanın yenilenmesine hükmedilmesini talep etmiştir. Ayrıca makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle maddi ve manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.

Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

Yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçları bakımından yeterli bir giderim oluşturduğundan başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine

Öte yandan makul sürede yargılanma hakkı yönünden ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında net 58.000 TL manevi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.194,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

Kaynakça

  • Ayşe ÖZKAN DUVAN, “Bireysel Başvuru Kararlarında Makul Sürede Yargılanma Hakkı”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 68 (1), 2019, s. 287-336.
  • Cansu KORKMAZ, “Anayasa Mahkemesi'nin Bireysel Başvuru Sonucunda Verdiği Kararların Medenî Usûl Hukuku Bakımından Değerlendirilmesi”, Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi, 2017/3, s. 215-176.
  • Sıla TATLIDİL, ‘'Anayasa Mahkemesi Kararlarına Göre Makul Sürede Yargılanma Hakkı- Sürenin Aşılması ve Sonuçları'' TBB Dergisi m2019-143-1855s
  • Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Basın Duyuruları- Pilot Karar
  • Ayşe Özkan Duvan, ‘'Dergi Park- Bireysel Başvuru Kararlarında Makul Sürede Yargılanma Hakkı''

Footnotes

1. Cansu KORKMAZ, “Anayasa Mahkemesi'nin Bireysel Başvuru Sonucunda Verdiği Kararların Medenî Usûl Hukuku Bakımından Değerlendirilmesi”, Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi, 2017/3, s. 215-176.

2. Ayşe ÖZKAN DUVAN, “Bireysel Başvuru Kararlarında Makul Sürede Yargılanma Hakkı”, Ankara Üni. Hukuk Fak. Dergisi, 68 (1) 2019, s. 287-336.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.

Mondaq uses cookies on this website. By using our website you agree to our use of cookies as set out in our Privacy Policy.

Learn More