Makalemizde; deprem sonrası hırsızlık olaylarının cezai boyutu hakkında faydalı ve ayrıntılı bilgiler sunulmaktadır. Deprem sonrası ortaya çıkan hırsızlık olaylarının yasalara uygun bir şekilde cezalandırılması ve cezai boyutunun anlaşılması önemlidir. Bu makalede, deprem sonrası hırsızlıklarda suç olarak tanımlanabilecek davranışlar, suçların cezalandırılmasındaki yasal prosedürler ve cezai boyutları açıklanmaktadır.

Deprem Sonrası Hırsızlık Olaylarının Cezalandırılması

Tüm Türkiye'yi derinden sarsan depremin ardından yaşanan birtakım hırsızlık olayları kamuoyunun gündemine düşmüştür. Krizi fırsat çevirme peşindeki bazı vatandaşlar, depremden etkilenen binaların içine arama-kurtarma ekipleri kılığında girerek hırsızlık eylemleri gerçekleştirmektedir. Peki, afet sonrası kaotik ortamdan faydalanmak isteyen bu kişiler nasıl cezalandırılacaktır? Bu eylemleri sıradan hırsızlık olaylarından farklı mı değerlendirilecektir?

Bu konuda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) nitelikli hırsızlık suçunu düzenleyen 142. maddesinde önemli düzenlemeler yapılmıştır. Ceza hukuku sistematiği uyarınca bir suçun temel şekline nazaran daha fazla cezayı gerektirecek birtakım haller; "suçun nitelikli halleri" olarak adlandırılmaktadır. Söz konusu TCK m. 142 ise; TCK m. 141 uyarınca düzenlenen hırsızlık suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hallerini saymıştır.

Gündemdeki deprem felaketi sonrası yaşanan hırsızlık vakaları ile yakından ilişkili olan düzenlemeleri incelememiz gerekirse;

Maddenin 1. fıkrasının (c) bendinde;

"Hırsızlık suçunun bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında işlenmesi halinde üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur."

Denilmiştir. Hırsızlık suçunun temel şekli için öngörülen cezanın üst sınırı 3 yıl olarak belirlenmişken; suçun afet ya da felaketin zararlarının önlenmesini veya hafifletilmesini sağlayacak eşyalar hakkında işlenmesi halinde bu sefer verilecek cezanın alt sınırı 3 yıl olarak düzenlenmiştir.

Yani, deprem bölgesine yapılan yardımlara yönelik hırsızlık eylemleri, örnek vermek gerekirse; yardım maksatlı bölgeye getirilen su, çadır, battaniye gibi eşyaların çalınması, 3 ila 7 yıl arasında cezalandırılacaktır.

TCK m. 141 hükmünün 2. fıkrası ise şu şekildedir:

2) Suçun;

a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,
b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle,
c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak,
d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle,
e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle,
f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak,
g) büyük veya küçük baş hayvan hakkında,
h) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Bu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere; afetin etkisiyle mallarını koruyamayacak durumdaki vatandaşların çaresizliğinden faydalanarak hırsızlık yapanlar (a) bendi uyarınca, yine afetin yarattığı kaostan yararlananlar (b) bendi uyarınca 5 ila 10 yıl arasında hapis cezasına çarptırılacaklardır.

Arama-kurtarma faaliyetleri kapsamında bölgeye intikal eden personelin kılığına girerek hırsızlık yapanlar ise (f) bendi uyarınca cezalandırılacaklardır. Yine depremzedelerin evlerine izinsiz girerek hırsızlık yapanlar bakımından TCK m. 141/4 hükmü devreye girebilecektir. İlgili hüküm şu şekildedir:

"Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz."

Bununla birlikte afetin yarattığı zoru şartların üstesinden gelebilmek adına kendisine ait olmayan eşyaları kullanan veya sahiplenen kişilerin hırsızlık suçundan cezalandırılmaları söz konusu olmayabilecektir. Nitekim bu kişiler bir suç iradesine sahip olmayıp söz konusu fiilleri bir zorunluluk dahilinde icra etmektedirler. Bu konuya ilişkin olarak TCK m. 25/2 hükmü yol gösterici olacaktır;

"Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez."

Deprem tehlikesinin de madde metninde yer alan; "başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile" ibaresi ile kastedilen hususlardan biri olduğu açıktır. Nitekim bu kişiler, deprem sonrasında binalara giremedikleri ve dışarıdaki hava koşulları nedeniyle canlarının tehlikeye gireceği bir durum söz konusu ise, hayatlarını sürdürebilmek için hukuka uygun olmayan eylemlerde bulunma zorunlulukları doğabilir.

Bu durumda, içinde bulundukları hal ile başka bir suretle çözüm bulamayacak olmaları ve gerçekleştirdikleri eylemin hukuka aykırılığı ile kurtuldukları tehlike arasında bir orantı bulunması da gerekmektedir. Yani, deprem sonrasında kendi hayatını kurtarmak için başkasının üzerindeki battaniyeyi alan bir kişinin eyleminde ceza sorumluluğu söz konusu olacaktır. Ancak, deprem sonrasında açlıktan ölmemek için bir marketten bulunan yiyeceği bedelini karşılamadan uhdesine geçiren kişinin, olay sırasındaki diğer durumlarda göz önüne alınarak ceza sorumluluğunun kalkması söz konusu olabilecektir.

Depremzedelere Yardım Kisvesi Altında Dolandırıcılık Tuzağı

Afet sonrası bu zor günlerden yararlanan ve halkın yardımseverliğini fırsat bilen birtakım dolandırıcılar AFAD ve AHBAP gibi yardım kuruluşlarını hem internete hem de sosyal medyada kopyalayarak kredi kartı bilgilerini toplayıp vatandaşları kandırmaya başladı.

Depremzedelere yardım etmek için harekete geçen vatandaşların iyi niyetini suistimal ederek maddi menfaat sağlamaya çalışmak TCK m. 157 uyarınca Dolandırıcılık suçunu oluşturmaktadır. Suçun yardım toplama kisvesi altında sanal ortamdan yardım kuruluşlarını taklit ederek işlenmesi ise nitelikli dolandırıcılık suçuna vücut verecektir.

Dolandırıcılık suçunun nitelikli hallerini düzenleyen TCK m. 158/1-f uyarınca dolandırıcılık suçunun bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi halinde 4 yıldan 10 yıla kadar hapis ve en az 5 bin güne kadar olmak üzere elde edilen menfaatin iki katından az olmayacak şekilde adli para cezasına hükmolunacaktır.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.