İdari yargı, bireylerin idarenin işlem ve eylemlerine karşı yargısal denetim imkânı bulduğu alandır. Bu yargılama sürecinde yalnızca davacı ve davalı tarafın değil, davanın konusundan veya sonucundan etkilenecek üçüncü kişilerin de sürece katılımı önem taşır. Müdahillik; bu bağlamda, idari davalarda üçüncü kişilerin sürece katılımını sağlayan temel bir kurumdur.
İdari yargılamada re'sen araştırma ilkesi uygulandığından üçüncü kişi davaya müdahale etmese de mahkeme her halükârda maddî gerçeği ortaya çıkarmakla yükümlüdür. Fakat bu hâlde de idarî yargılamada müdahillik kurumuna ihtiyaç duyulduğu durumlar oluşabilmektedir. Örnek olarak mahkemenin üçüncü kişinin elindeki delillerden haberdar olmadığı durumda üçüncü kişilerin haklarını korumaları ve davanın sonucundan olumsuz yönde etkilenmemeleri açısından davaya müdahale etmelerinde fayda bulunmaktadır1.
Türk idari yargı sisteminde müdahillik, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda (“İYUK”) açıkça düzenlenmemiştir. Bunun yerine, İYUK'un 31. maddesiyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na (“HMK”) yapılan atıf sayesinde medeni usul hukukundaki kurallar idari yargıda uygulanmaktadır. Dolayısıyla idari davalarda müdahillik kurumunu anlamak için HMK'daki düzenlemeleri esas alıp, bu hükümleri idari yargının yapısı ve amaçları doğrultusunda uyarlamak gerekir.
HMK düzenlemesinde müdahillik, asli müdahale ve fer'i müdahale olarak ayrılmakta olup aşağıda bu iki kurum idarî yargı kapsamında değerlendirilecektir.
- İdari Yargılamada Asli Müdahale:
Asli müdahale, davada taraf olmayan bir üçüncü kişinin, görülmekte olan davanın konusu üzerinde doğrudan hak iddia etmesi hâlinde ortaya çıkar. Asli müdahale için davanın konusundaki hukukî yararın asli müdahilde bulunması gerekmektedir. HMK m. 65'e göre üçüncü kişi, taraflar arasında devam eden davada çekişmeli olan hak üzerinde kendisinin de hak sahibi olduğunu ileri sürerek davaya katılabilir. Bu durumda üçüncü kişi, mevcut davada bağımsız bir taraf gibi hareket eder. HMK'daki ilgili düzenleme bu yönde olsa da müdahaleye ilişkin hükümler ancak niteliğine uygun düştüğü ölçüde idarî yargılamada uygulanacaktır. Hâl böyle olunca idarî yargılamada asli müdahalenin kabul edilemeyeceğini savunan yazarlar bulunmaktadır.
İdari yargılamada asli müdahalenin mümkün olamayacağını söyleyen yazarların gösterdiği sebeplerden bazıları; idarî yargılamada re'sen araştırma ilkesinin hakim olması, taraflardan birinin genelde özel hukuk kişisi olmasıdır. Bu sebeplerle idari yargılamanın niteliği ile asli müdahalenin uyuşmayacağı belirtilmektedir. Fakat asli müdahalenin kabul edildiği görüşler de doktrinimizde var olduğundan HMK düzenlemesi dikkate alınarak müdahalenin şartlarına değinmekte fayda vardır:
Asli müdahalenin yapılabilmesi için;
- Öncelikle derdest bir davanın varlığı gerekmektedir.
- Taraflar dışındaki üçüncü bir kişi, müdahil sıfatına sahip olabilmelidir.
- Asli müdahalede müdahil olacak üçüncü kişinin doğrudan doğruya davanın konusunda hak iddia etmesi gerekir.
- Müdahalede bulunacak üçüncü kişi ehliyetli olmalıdır. İdari yargıda “aslî müdahale davası” açan müdahilin, objektif dava ehliyeti yanında, sübjektif dava ehliyetinin de bulunması gerektiğini belirten yazarlar2 bulunmaktadır.
Asli müdahalede fer'i müdahaleden farklı olarak üçüncü kişinin davanın konusu üzerinde doğrudan bir hak talep etmesi gerekmektedir. Burada müdahil, davanın taraflarının yanında değil, bizzat kendi bağımsız hakkını savunmak üzere davada ayrı bir taraf olarak yer alır.
Asli müdahale ile açılan dava, esasen mevcut davaya eklenen yeni bir dava niteliğindedir. Bu nedenle asli müdahil, tüm usul işlemlerini bağımsız olarak yapar, delil sunar ve mahkeme kararına karşı kanun yoluna başvurabilir. Mahkeme, asli müdahilin davasını mevcut davayla birlikte görür ve hüküm verir.
- İdari Yargılamada Fer'î Müdahale
Fer'î müdahale, üçüncü kişinin davanın taraflarından birinin yanında yer alarak, onun davayı kazanmasına katkı sağlamasıdır. HMK m. 66'ya göre, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan üçüncü kişi, taraflardan birinin yanında davaya katılabilir. Bu düzenleme de İYUK m. 31 uyarınca idari yargıda da uygulanmaktadır.
Fer'i müdahalenin şartları aşağıdaki şekildedir:
- Öncelikle derdest bir davanın varlığı gerekmektedir.
- Fer'i müdahale talebinde bulunacak olan üçüncü kişinin davanın tarafı olmaması gerekmektedir.
- Müdahalede bulunacak üçüncü kişi ehliyetli olmalıdır. Fer'i müdahalede bulunacak kişinin ehliyetli olması koşulu bakımından doktrinde; davayı kazanmasında hukukî yararı bulunan tarafın yanında davaya katılan fer'î müdahilin, aslî müdahil gibi davanın konusunda hak iddia etmemesi, sadece “hukukî yarar” koşulunun aranması nedeniyle, sübjektif ehliyetin aranmaması, ancak objektif ehliyete sahip olması gerektiği yönünde görüşler3
- Davaya fer'î müdahil olmak isteyen üçüncü kişinin, lehine müdahalede bulunmak istediği tarafın davayı kazanmasında hukukî yararının bulunması gerekmektedir. Fer'î müdahalenin asli müdahaleden en büyük farklarından biri, davanın sonucunun müdahilin hukuki menfaatini etkilemesidir.
Fer'î müdahilin en önemli özelliği, bağımsız bir taraf sıfatı taşımamasıdır. HMK lafzına göre fer'i müdahil müdahale talebinde bulunduğu taraf lehine olan bütün işlemleri yapabilir. Müdahil, desteklediği tarafın işlemlerine aykırı bir işlem yapamaz; örneğin taraf davadan feragat ederse müdahil davayı sürdüremez. Bununla birlikte müdahil, delil sunabilir, beyanlarda bulunabilir. Hükme karşı kanun yoluna başvurup başvuramayacağı hususu kanunda düzenlenmemektedir, öğretide de oldukça tartışmalı olan bu husus yargı kararlarıyla açıklığa kavuşmaktadır. Danıştay'ın fer'î müdahilin hükme karşı kanun yoluna başvurabileceği yönünde kararları bulunmaktadır. Aşağıda bu yönde bir Danıştay kararının ilgili kısmına yer verilmiştir:
“Menfaati davanın sonucundan etkilenecek olması nedeniyle davaya müdahalesi kabul edilen, hakkında rücu davası açılan ve tazminat ödemekle yükümlü tutulabilecek olan müdahillerin, yanında katıldığı taraf istinaf başvurusunda bulunmasa bile, yanında yer aldığı tarafın aleyhine sonuç doğurmayacak şekilde, hak arama hürriyeti ve adil yargılanma ilkesinin gereği olarak istinaf başvurusunda bulunabileceğinin kabulü gerekir.
…
Bu durumda, Bölge İdare Mahkemesince, müdahillerin istinaf başvurusu incelenerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, müdahillerin tek başına istinaf kanun yoluna başvuramayacağı gerekçesiyle istinaf başvurusunun incelenmeksizin reddine karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.” (Danıştay 10. D., E. 2022/282 K. 2022/339 T. 24.1.2022)
Sonuç
İdari davalarda üçüncü kişilerin sürece katılımı, adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkı bakımından büyük önem taşır. Davanın ihbarı, üçüncü kişilerin kendilerini ilgilendiren davalardan haberdar olmalarını sağlarken, müdahillik kurumları onların doğrudan yargılamaya katılmalarına imkân verir.
Asli müdahale, üçüncü kişinin bağımsız hak iddiasıyla davaya katılmasını mümkün kılarak, mevcut davaya yeni bir taraf eklenmesi sonucunu doğurur. Fer'î müdahale ise üçüncü kişinin taraflardan birinin yanında yer alarak davayı desteklemesine olanak tanır.
Footnotes
1. Mehmet Kodakoğlu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerinin İdari Yargılama Hukukunda Uygulanması Bağlamında Asli Müdahale Sorunu, s. 21.
2. Mehmet Tosun/Emre Tan, İdari Yargıda Davaya Müdahale (Uygulama ve Teori Açısından İnceleme), s. 845.
3. Mehmet Tosun/Emre Tan, İdari Yargıda Davaya Müdahale (Uygulama ve Teori Açısından İnceleme), s. 845.
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.