ARTICLE
4 July 2025

Danıştay'ın Geçmiş Yıllar Mali Zararları Üzerinden Yurt İçi Asgari Kurumlar Vergisi Hesaplanacağına Yönelik Tebliğ Düzenlemesi Hakkında Yürütme Durdurma Kararı Ve Sonrası

N
Nazali

Contributor

“Nazali is a law firm founded by Ersin Nazali, providing a wide range of legal services (consultancy and litigation in all areas of law) to its national and international clients, through its trustworthy and experienced legal team. There are thirteen partners, forty lawyers, four sworn financial advisors and ten certified public accountants working for Nazali. Our philosophy is quality in delivery, timely response and business minded approach.“
Ülkemizde 7524 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun...
Turkey Tax

 ÖZET

Ülkemizde 7524 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (“7524 sayılı Kanun/Kanun”) ile asgari düzeyde kurumlar vergisi uygulanmasına başlanmıştır. Uygulamanın geliştirilmesi adına işbu Kanun'un akabinde Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 1)'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No:23) (“Tebliğ”) 28.09.2024 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Söz konusu Tebliğ'de birden fazla maddede ve örnekte, her ne kadar Kanun düzenlemesinde yer almasa da hatta teklif aşamasında bile sessiz kalınması tartışmalara yol açsa da geçmiş yıl zararları asgari kurumlar vergisi matrahından düşülmeyecek ve asgari kurumlar vergisinin hesaplanmasında dikkate alınacaktır denilmiştir. Bu tartışmalar sonrası Tebliğ hükmünün gelmesi ile konudan etkileneceği muhtemel bir mükellef tarafından Tebliğ'in ilgili hükümlerinin iptali ve öncelikli olarak yürütmesinin durdurulması adına konu Danıştay önüne getirilmiştir.

Danıştay ise bu düzenleme bakımından 10.02.2025 tarih E.2024/5700 sayılı kararında, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu (“KVK”)'nun 32/C maddesinde “Yurtiçi Asgari Kurumlar Vergisi” matrahının tespiti sırasında, geçmiş yıl zararlarının matrahtan düşülmeyeceği ve asgari kurumlar vergisinin hesaplanmasında dikkate alınacağına yönelik bir düzenleme bulunmadığı halde; Tebliğ ile bahsi geçen düzenlemenin yer aldığı kısımların yetki aşımı olması nedeniyle yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir.

Bu çalışma, Danıştay'ın, bu kararının öncesi süreci ve karar sonrası olası sonuçları incelemeyi amaçlamaktadır.

Anahtar Kelimeler: Tebliğ (Seri No:23), Küresel Asgari Kurumlar Vergisi Hesaplaması, Geçmiş Yıllar Zararları, Yetki Aşımı, Yürütme Durdurma.

GİRİŞ

Ekonomik küreselleşme ve dijitalleşme, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye'de de vergi hukuku düzenlemelerinin hızla evrilmesine neden olmuştur. Devletler, egemenlikleri çerçevesinde, kendi mali sınırları içinde vergilendirme yetkisine sahip olmakla birlikte, bu yetkiler zaman zaman uluslararası düzeyde çakışmalar yaratabilmektedir. Bu çakışmaların çözülmesi adına, devletler arasındaki vergi anlaşmaları ve iş birlikleri giderek daha önemli bir hale gelmektedir. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (“Organisation for Economic Co-operation and Development” –“OECD”)'nin geliştirdiği ve ülkelerin kendi iç hukuklarına çoğunluğunun benzer şekillerde dahil ettiği küresel asgari kurumlar vergisi düzenlemesi, özellikle vergi cennetlerinin ve bütçe açıklarının yarattığı sorunlara yönelik bir çözüm olarak ortaya çıkmıştır.

Türkiye de dijital ekonominin yaygınlaşması ile son yıllarda, küresel vergi düzenlemelerine paralel olarak kendi vergi politikalarını şekillendirmiştir. 7524 sayılı Kanun ile, kurumlar vergis mükelleflerine %10'dan az olmamak üzere yurt içi asgari kurumlar vergisi uygulanması kararlaştırılmıştır. Bu düzenleme ile, daha önce yaşanan vergi kayıplarının önüne geçilmesi amaçlanmıştır. 28.09.2024 tarihinde yayımlanan Tebliğ'deki değişiklikle, Maliye, asgari kurumlar vergisi hesaplanırken geçmiş yıl zararlarının matrahtan düşülmeyeceğini ve bu zararların asgari vergi hesaplamasında dikkate alınacağını ifade etmiştir. Kanun'un komisyonlarda görüşüldüğü andan itibaren tartışılan bu konuda İdare'nin getirdiği yaklaşım, kanaatimizce de yasa koyucunun iradesi bakımından idareye verilen yetkinin aşımı olarak yorumlanabilecektir.

Nitekim, Danıştay da konudan etkilenmesi muhtemel bir mükellef bakımından yapılan yürütmenin durdurulması talepli bir başvuruya istinaden konuyu inceleyerek, 10.02.2025 tarihli kararında, bu düzenlemenin hukuki dayanağının eksik olduğu ve yetki aşımı oluşturduğu gerekçesiyle, konuyla ilgili Tebliğ'de yer alan bölümlerin yürütmesini durdurmuştur. Danıştay'ın vermiş olduğu yürütmeyi durdurma kararı kanaatimizce de hukuken yerinde olup benzer konular hakkındaki önceki kararlar da incelendiğinde, Tebliğ'in iptali yönünde bir karar verilmesi olası olsa da bu iptal kararının ardından, geçmiş yıl zararlarının matrah hesabına dahil edilmemesi konusunun yasallaşması ve verginin yasallığı ilkesine uygun şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

I. ASGARİ KURUMLAR VERGİSİ

7524 sayılı Kanun ile 32/C maddesi KVK'ya eklenmiştir. İlgili maddenin ilk fıkrasında 32. ve 32/A maddeleri hükümleri dikkate alınarak hesaplanan kurumlar vergisi, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancının %10'undan az olamaz denildikten sonra ikinci fıkrasında detaylı olarak kurum kazancından düşülecek istisna ve indirimler sayılmıştır. Nitekim, aynı maddede mükellefiyet bakımından da bir belirleme yapılmış olup 4. fıkrada görüleceği üzere ilk defa faaliyete başlayan kurumlar hakkında faaliyete başlanılan hesap döneminden itibaren üç hesap dönemi boyunca bu madde hükümleri uygulanmaz denilerek yeni işletmelerin belirli süre ile istisna kapsamında olduğu belirtilmiştir. Bu bakımdan ilgili maddede hem indirim ve istisnalar hem de hesaplamanın nasıl olacağı geniş ve açık şekilde belirtilmiştir. Maddenin 7. fıkrasında Hazine ve Maliye Bakanlığı'na verilen yetkinin yalnızca maddenin ilk fıkrasındaki oranın; sektörler, faaliyet konusu, iş kolları ya da üretim alanları itibarıyla ayrı ayrı ya da birlikte sıfıra kadar indirme veya bir katına kadar arttırma olduğuna dikkat edilmelidir.

Geçmişte, yasal düzenlemelere1 dayanılarak çıkarılan 43 ve 50 Seri No.'lu KVK Genel Tebliğlerinde, geçmiş yıl zararlarının asgari kurumlar vergisi hesaplamasında matrahtan düşülebileceği kural olarak kabul edilmiştir. Ancak burada öz sermaye karşılaştırmasından doğan zararların asgari kurumlar vergisi matrahına dahil edilmeyeceği, uygulanan indirim ve istisnalardan kaynaklanan zararların ise matraha dahil edileceği belirtilmiştir. Nitekim 3946 sayılı Kanun döneminde de ayrımı düzenleyen 50 Seri No.'lu KVK Tebliği'nin ilgili kısmının iptali için dava açılmış, Danıştay ise söz konusu Tebliğ'in indirim ve istisnalardan kaynaklanan zararların asgari kurumlar vergisi matrahından düşülemeyeceğine ilişkin açıklamalarını, Kanun'da geçmiş yıl zararlarının kaynaklarına göre bir ayrıma tabi tutulacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı gerekçesiyle iptal etmiştir2.

Aynı şekilde, Tebliğ öncesi dönemdeki bir tartışmada asgari kurumlar vergisi düzenlemesinin amacı devletin mükelleflere teşvik olarak sağladığı indirim ve istisnaların neden olduğu düşük oranlı vergilemenin önlenmesi olduğundan ilgili dönemde kâr bulunması halinde asgari kurumlar vergisi matrahından düşülemeyecek olan bir indirim ve istisna tutarının, bu dönemde ortaya çıkan zararı artırarak gelecek döneme devrettiğinde de aynı işleme tabi tutulması yani yurt içi asgari kurumlar vergisi matrahından düşülmemesi gerekir3 denilmiştir. Aksi bir uygulama, gider fazlalığı mahiyetindeki geçmiş yıllar mali zararları üzerinden %10 oranında yurt içi asgari kurumlar vergisi alınmasına yol açar ki bunun haksızlığı ve hukuksuzluğu ortadadır4

Tebliğ düzenlemesi ise yedinci fıkradaki yetkiye dayanarak 28.09.2024 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak Kanun uygulaması ile birlikte yürürlüğe girmiştir. Burada Tebliğ hükümleri yayımlanana kadar olan süreçte Kanun'da açıkça belirtilmediğinden geçmiş yıllar kârlarının matrahtan düşürülüp düşürülmeyeceği tartışılmaktaydı. Tebliğ'in 32.5.4 alt bölümünde “Beyannamelerde indirim konusu yapılan geçmiş yıl zararları asgari kurumlar vergisi matrahından düşülmeyecek ve asgari kurumlar vergisinin hesaplanmasında dikkate alınacaktır.” ve 32.5.6 alt bölümünde “Asgari vergi hesabında, geçmiş yıl zararları da kurum kazancından düşülmeyecek ve asgari vergi hesaplamasında dikkate alınacaktır.” paragrafları ile 32.5.6 alt bölümünde üçüncü ve beşinci örneklerde yine geçmiş yıl zararlarını hesaba dahil eden bölümler yer almaktadır. Bu bakımdan her ne kadar ilgili tartışmalar dahil edilip edilmeyeceği konusunda sona erse de bu kez de geçmiş yıl zararlarının hesaba dahil edilmesinin kanunilik ilkesine aykırılığı ve Tebliğ'deki düzenleme ile Maliye Bakanlığı'nın kendisine Kanun ile verilen yetkinin dışına çıktığı tartışılmaya başlanmıştır.

Aşağıda, Danıştay kararı detaylı ele alınırken açıklanacağı üzere kanaatimizce de Kanun'da açıkça hangi alanlarda Bakanlığa düzenleme yetkisi verildiği belirtilmiş ve Kanun maddesinde hesaplamanın nasıl yapılacağı nelerin dahil edilip edilmediği açıkça yazılmışken Maliye Bakanlığı'nın Tebliğ ile geçmiş yıl zararlarını matrah hesabına dahi etmesi kanunilik ilkesine aykırıdır.

II. KANUNİLİK İLKESİ

Tebliğ ile benimsenen hesaplama yöntemi Kanun'da olmadığı gibi İdareye bu şekilde yararlanılacak istisnayı azaltacak bir düzenleme yapma yetkisi de verilmemiştir. Oysa kanunla verilmiş olan bir istisnanın ancak bir kanunla sınırlanması gerekmektedir. Bu kapsamda Tebliğ, açıklayıcı bir tebliğ olmanın ötesine geçerek düzenleyici açıklamalara yer vermiştir.

Normlar hiyerarşisine göre; yukarıdan aşağıya doğru “Anayasa”, “Kanun”, “Kanun Hükmünde Kararname”, “Tüzük”, “Yönetmelik” ve “diğer alt düzenleyici işlemler” şeklinde sıralanan normlardan, alt kademede yer alanın, üst kademedeki norma aykırı olması veya onun kapsamını aşan düzenlemeler içermesi mümkün değildir. Bu sıralamanın tabii bir sonucu olarak, normlar hiyerarşisinde üst kademede yer alan yasal kurallara aykırı düzenleyici tasarrufların idare tarafından yürürlüğe konulmasının açıklanan ilkeye aykırılık oluşturacağı tartışmasızdır.

Nitekim, Danıştay 15. Dairesi'nin 07.10.2015 tarih ve E.2013/14375, K.2015/5726 sayılı kararında da yönetmeliğin kanunlara aykırı olamayacağından bahsedilmiştir:

“...Normlar hiyerarşisine göre alttaki normların üst normlara uygun olması gerektiği ve üst normları daraltıcı, kısıtlayıcı hükümler içeremeyecekleri hususu hukukun temel ilkelerinden birisidir. Kanunda öngörülmeyen bir sınırlamanın, idarece yapılacak düzenlemelerle getirilebileceğinin kabulünün, hakkın özüne dokunma anlamı taşıyacağı şüphesizdir. Bu manada, yasada öngörülmeyen bir koşulun yönetmelikle ya da herhangi bir genel düzenleme yolu ile getirilmesi hukuken mümkün değildir. Bu durumda kanunda öngörülmeyen süre kısıtlamasının dava konusu yönetmelik düzenlemesi ile getirilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır...”

Vergi İdaresinin, uygulama birliğini sağlamak üzere çıkardığı, mevcut vergi kanunlarının nasıl anlaşılacağı ve nasıl uygulanacağına ilişkin metinler olan “tebliğ” de idarenin bir genel düzenleyici işlemi olduğundan bu düzenlemeyle yasada öngörülmeyen bir koşulun getirilmesi mümkün değildir. Kararda belirtildiği üzere kanunda öngörülmeyen bir sınırlamanın, idarece yapılabilecek düzenlemelerle getirilemeyeceğinden hareketle; yönetimin genel düzenleyici işlemlerinden biri olan tebliğin kanunda yer almayan bir kural koyması veya kanunda yer alan bir kuralı sınırlandırması mümkün değildir.

Aynı şekilde, Danıştay 8. Dairesi'nin 23.06.2020 tarih ve E.2020/2774 sayılı kararında da;

“…İdareler, normlar hiyerarşisine aykırı olmayacak şekilde, kamu hizmetlerini yerine getirmede etkinliğin sağlanması için gerekli önlemleri alma, bu kapsamda düzenleyici işlemler yapma yetkisine sahip olduklarından, kamu hizmetlerinin hangi koşullar altında ve nasıl yürütüleceğini önceden saptamak her zaman mümkün olmadığından, gelişen durumlara göre ortaya çıkan ihtiyaçları karşılayabilmek amacıyla yönetmeliklerle ve daha alt düzenleyici işlemler ile düzenleme yapmak hususunda takdir yetkisine sahip bulunmaktadırlar

İdarelerin yönetmelik ve daha alt düzenleyici işlemler ile düzenleme yetkisi, yasama organının çizdiği sınırlar içinde, başta Anayasa olmak üzere, kanuna üst hukuk normlarına aykırı olmamak kayıt ve şartına bağlı olarak gerçekleşebilir...”

şeklinde belirtilmiştir. Söz konusu karar da göstermektedir ki idareler sahip oldukları, düzenleyici işlemlerden biri olan tebliğ ile düzenleme yapmak hususundaki takdir yetkilerini ancak kanuna üst hukuk normlarına aykırı olmamak kaydıyla kullanabilirler.

Bu kapsamda Tebliğ ile usul ve esasların belirlenmesinden ziyade, mükelleflere, normlar hiyerarşisinde daha üst konumda bulunan Kanun hükümlerini mükellef aleyhine daraltıcı hükümler getirdiği ve bu suretle düzenleyici işlemde yetki aşımı nedeniyle hukuka uyarlık bulunmadığı açıktır.

Öte yandan, Kanun'da istisna ve indirimler ile hesaplamaya dahil edilecek kalemlere yer verilmiş, bunlara ilişkin ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi ve/veya bunlara ekleme çıkarma yetkisi Hazine ve Maliye Bakanlığı'na verilmemiştir. Söz konusu Kanun maddesinin 7. fıkrasında “maddenin ilk fıkrasındaki oranı; sektörler, faaliyet konusu, iş kolları ya da üretim alanları itibarıyla ayrı ayrı ya da birlikte sıfıra kadar indirme veya bir katına kadar arttırma” yetkisi İdare'ye verilmiştir. Bu bakımdan kanun koyucunun burada bilinçli olarak bu madde nezdinde Hazine ve Maliye Bakanlığı'na yetki vermediği açık olup bu durum kanunilik ilkesine ve normlar hiyerarşisine aykırıdır.

Bilindiği üzere, Anayasa'nın 73. maddesinin 3. fıkrası uyarınca “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” Burada önemli olan husus, vergilendirmede olduğu üzere “değiştirme” ve “kaldırma”nın da ancak bir kanunla olabileceğinin bir anayasal norm düzeyinde kabul edilmiş olmasıdır. Bununla birlikte asgari kurumlar vergisi matrah hesaplamasında her ne kadar kanun ile sayılmasa da Tebliğ ile matrahtan düşülemeyeceğine ilişkin olarak getirilmiş olan bu düzenleme, Kanun ile getirilen istisna kapsamını gereğinden fazla kısıtlamış olduğu gibi bu kısıtlamayı yapma yetkisi de Tebliğ'i hazırlayan İdare'ye tanınmamıştır. Bu sebeple de Tebliğ, Anayasa'daki en temel ilkelerinden olan kanunilik ilkesine açıkça aykırıdır.

Nitekim, Danıştay 7. Dairesi'nin 09.04.2015 tarih ve E.2011/4864, K.2015/1935 sayılı kararında da,

“...Öte yandan; normlar hiyerarşisine göre, yukarıdan aşağıya doğru “Anayasa”, “Kanun”, “Kanun Hükmünde Kararname”, “Tüzük”, “Yönetmelik” ve “diğer alt düzenleyici işlemler” şeklinde sıralanan normlardan, alt kademede yer alanın, üst kademedeki norma aykırı olması veya onun kapsamını aşan düzenlemeler içermesi mümkün değildir. Bu sıralamanın tabii bir sonucu olarak, normlar hiyerarşisinde üst kademede yer alan yasal kurallara aykırı düzenleyici tasarrufların idare tarafından yürürlüğe konulmasının açıklanan ilkeye aykırılık oluşturacağı tartışmasızdır.

...Bu bakımdan; Tebliğ ile yapılan düzenleme, yukarıda sözü edilen normlar hiyerarşisi ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olduğu gibi geçmişe etkili sonuç doğurması nedeniyle...”

denilerek tebliğlerin kanunun verdiği yetkiyi aşarak çıkarılamayacağı gerekçesiyle ilgili tebliğ iptal edilmiştir5.

Bu bakımdan Kanun'un asgari kurumlar vergisinin matrah hesaplamasına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi Hazine ve Maliye Bakanlığı'nca yetki aşımı yapılarak kullanıldığından düzenlenmiş olan bu Tebliğ “verginin yasallığı ilkesi”ne aykırılık teşkil etmektedir.

III. DANIŞTAY'IN YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI

Daha önceki bölümlerde belirttiğimiz üzere Danıştay, İdare'nin kendisine Kanun ile verilen yetkiyi aşarak düzenlemeler yaptığı hallerde genel olarak, yürütmeyi durdurma ya da iptal kararları vermiştir. İşbu çalışmada ele alınan konu bakımından da Danıştay 3. Dairesi, 10.02.2025 tarih ve E.2024/5700 sayılı kararıyla:

…KVK'nın 32/C maddesinde geçmiş yıl zararlarının asgari kurumlar vergisi matrahından düşülmeyeceğine ilişkin bir düzenlemenin yer almadığı, bu konuda Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı'na verilmiş bir yetkinin de olmadığı, bu nedenle Maliye'nin geçmiş yıl zararlarının asgari kurumlar vergisi matrahından düşülmeyeceği hususunda yaptığı düzenlemenin yetki aşımı kapsamında KVK'nın 32/C ve Anayasanın 73. maddelerine aykırı olduğu” gerekçesiyle 23 Seri No.'lu Tebliğ'in “32.5. Yurtiçi asgari kurumlar vergisi” bölümünün “32.5.4.” ve “32.5.6.” alt bölümlerinin yedinci paragrafları ile “32.5.6.” alt bölümünde yer alan üçüncü ve beşinci örneklerin geçmiş yıl zararlarını ilgilendiren kısımlarının yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir.

Kararda, “…yurt içi asgari kurumlar vergisi hesaplanırken 1. fıkrada belirtilen kurum kazancından 2. fıkrada sayılan istisna ve indirimlerin düşüleceğinin belirtildiği, bunların dışında asgari verginin matrahının hesaplanmasına yönelik başkaca bir belirleme yapılmadığı ve davalı idareye matrahın belirlenmesine yönelik bir yetki verilmediği gibi indirim ve istisnalar dışında kalan diğer unsurların asgari verginin matrahından düşülmesine izin verilmeyeceğine dair bir yasal düzenleme de bulunmadığı anlaşılmış olup geçmiş yıl zararlarının asgari kurumlar vergisi matrahından düşülmeyeceği ve asgari kurumlar vergisinin hesaplanmasında dikkate alınacağına ilişkin dava konusu düzenlemede hukuka uygunluk bulunmadığı ve uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğmasına yol açabileceği sonucuna ulaşıldığından...” ifadesine yer verilmiştir. Öte yandan işbu çalışmanın önceki bölümlerinde de benzer şekilde ifade edildiği üzere “…geçmiş yıl zararlarının, dönem sonu ve dönem başı öz sermaye karşılaştırması sonucu ticari bilanço zararı olarak ortaya çıkabilmesinin yanında çeşitli istisnalardan faydalanılması sonucu mali zarar olarak da ortaya çıkabilmesi mümkündür. Düzenlemenin amacının, çeşitli indirim ve istisnalar nedeniyle düşük vergilemenin önlenmesi olduğu belirtilmesine karşın bu mahiyette olmayan gider fazlalığından kaynaklanan geçmiş yıl zararlarının asgari vergi matrahından düşülmesine izin verilmemesi, ticari bilanço zararı üzerinden %10 oranında vergi alınmasına yol açacağından kurumlar vergisinin konusunun, Kanun'un 1. maddesinde sayılan kurumların kazançları olduğu dikkate alındığında, geçmiş yıl zararından dolayı vergiye tabi kazancı olmayan bir mükellefin dava konusu düzenleme nedeniyle vergi ödemek zorunda kalacağı da açıktır6” denilerek kararda, Tebliğ düzenlemesi gelmeden önce yapılan tartışmalar bakımından yine yukarıda açıklanan verginin yasallığı ilkelerine paralel yönde hüküm verilmiştir.

Bu bakımdan, Danıştay'ın daha önce vermiş olduğu kararlara paralel olarak kanunilik ilkesine aykırı olan söz konusu Tebliğ'in ilgili bölümlerinin yürütmesinin durdurulmasına karar vermesi kanaatimizce hukuka uygun bir karardır. Her ne kadar işbu çalışmanın yapıldığı süreçte Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın herhangi bir itiraz yoluna başvurup başvurmadığı bilinmiyor olsa ya da konuya ilişkin bir iptal kararı olmasa da Danıştay'ın çalışmamızın önceki bölümlerinde verilen kararlarındaki örneklere bakıldığında Tebliğ'in iptali yönünde karar vermesi olasıdır. Ancak bu iptal kararının akabinde geçmiş yıl zararlarının matrah hesabına dahil edilmemesi konusu istisnalardan biri olarak yasallaşmalıdır ve konuyla ilgili tartışmalara verginin yasallığı ilkesine uygun şekilde bir son verilmelidir.

SONUÇ

Vergi hukuku bakımından küreselleşme ve dijitalleşme ile gelen sorunlara çözüm olarak getirilen asgari kurumlar vergisi müessesi 2025 yılından itibaren uygulanmak üzere 7524 sayılı Kanun ile getirilmiştir. Kanun'un teklif aşamasından beri geçmiş yıl zararlarının matrah hesabına dahil edilip edilmemesi hakkında sessiz kalınması ve önceki dönemlerde kural olarak matrah hesabına önemli bir ayrıma yer verilerek alınmaması bakımından tartışma bulunmaktadır. Kanun düzenlemesinde birçok istisna sayıldığı ve İdareye yalnızca oran konusunda düzenleme yetkisi verildiği halde geçmiş yıl zararlarının Tebliğ ile matrah hesabına dahil edilmesi Tebliğ'in ilgili kısımlarının kanunilik ilkesine aykırı olduğu düşünülmesi sebebiyle iptali istemi ile Danıştay'a taşınmasına sebep olmuştur

Konu hakkında, yetki aşımı gerekçesiyle verilen Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararı, Türkiye'deki vergi sisteminin hukuk devleti ve onun gereği olan kanunilik ilkesinin işleyişi açısından önemlidir. Danıştay'ın önceki dönemlerde de benzer kararlar vermesine de bakıldığında bu karar, idarenin, yasa koyucunun belirlediği sınırlar içinde kalarak düzenlemeler yapması gerektiğini ve her düzenlemenin kanuni dayanaklarıyla uyumlu olması gerektiğini bir kez daha hatırlatmaktadır. Bu bakımdan Danıştay'ın vermiş olduğu yürütmeyi durdurma kararı kanaatimizce de hukuken yerindedir. Danıştay'ın benzer konular hakkındaki kararları incelendiğinde, Tebliğ'in iptali yönünde bir karar verilmesi olası olsa da bu iptal kararının ardından, geçmiş yıl zararlarının matrah hesabına dahil edilmemesi konusunun yasallaşması ve verginin yasallığı ilkesine uygun şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

Footnotes

1. 11.7.1992 tarih ve 21281 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 3824 sayılı Kanun ve 26.12.1993 tarih ve 21804(Mük.) Sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 3946 Sayılı Kanun

2. Danıştay 4. Dairesi'nin 20.03.1996 tarih ve E.1995/2669, K.1996/1076 sayılı kararı

3. Erdal GÜLEÇ, “Yurt İçi Asgari Kurumlar Vergisi”, Vergi Dünyası Dergisi, Eylül 2024, Yıl:44 S.517

4. Güleç a.g.m. S.517

5. Aynı yönde: Danıştay 10 Dairesi'nin 15.10.2020 tarih ve E.2017/1143, K.2020/3844 sayılı kararı

6. Abdullah TOLU, “Danıştay asgari vergide Maliye'yi şok etti!”, Erişim Tarihi: 10.04.2025,https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/danistay-asgari-vergide-maliyeyi-sok-etti/804139?ysclid=m99vgt0yhz 729434563

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.

See More Popular Content From

Mondaq uses cookies on this website. By using our website you agree to our use of cookies as set out in our Privacy Policy.

Learn More