ARTICLE
29 July 2025

Otonom (Sürücüsüz) Araçlarda Ortaya Çıkan Hukuki Meseleler: Sorumluluk ve Gizlilik

G+
Gun + Partners

Contributor

Gün + Partners is a full-service institutional law firm with a strategic international vision, providing transactional, advisory and dispute resolution services since 1986. The Firm is based in Istanbul, with working offices Ankara and Izmir. The Firm advises in life sciences, energy, construction & real estate, technology, media and telecoms, automotive, FMCG, chemicals and the defence industries.”
Otomotiv sektöründeki hızlı teknolojik gelişmeler otonom (sürücüsüz) araçların dünyanın bazı ülkelerinde trafikte sıkça görülmeye başlamasıyla birlikte bu alandaki hukuki meseleleri...
Turkey Insurance

Otomotiv sektöründeki hızlı teknolojik gelişmeler otonom (sürücüsüz) araçların dünyanın bazı ülkelerinde trafikte sıkça görülmeye başlamasıyla birlikte bu alandaki hukuki meseleleri gündeme getirmektedir. Bu kapsamda teknolojik gelişmeleri takip edecek ve ihtiyaçlara cevap verebilecek hukuki düzenlemelerin varlığına ihtiyaç duyulmaktadır ve eldeki hukuki düzenlemelerin teknolojik gelişmelere hizmet edecek yeterlilikte olup olmadığı değerlendirilmektedir. Otonom araçların kullanımının yaygınlaşması ile karşılaşılan en önemli konular arasında kusur ve sorumluluk tayini ile kişisel verilerin işlenmesi yer almaktadır.

Otonom Araçlarda Sorumluluk ve Sigorta

Türkiye'de otonom araçların hukuki statüsü mevcut düzenlemeler kapsamında değerlendirildiğinde, öncelikle halihazırda otonom araçlar özelinde ayrı bir hukuki düzenlemenin olmadığını belirtmek isteriz. Kara taşıtlarıyla ilgili düzenlemeler Karayolları Trafik Kanunu (KTK) ve Türk Borçlar Kanunu (TBK) çerçevesinde ele alınmaktadır. Bu düzenlemelerde araç sürücünün kusuru ve sorumluluğu temel alınarak düzenlemeler yapılmıştır. Bir diğer ifade ile bu düzenlemeler geleneksel olarak insan sürücülere odaklı düzenlemeleler içermektedir.

Otonom (sürücüsüz) araçlardaki sorumluluk durumu ile özel bir mevzuat bulunmadığından yeni hukuki düzenlemelerinin yapılması, özellikle araç üreticisinin, yazılım geliştiricisinin ve araç sahibinin sorumluluklarının çerçevesinin ayrı ayrı net olarak belirlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan otonom araçlarda hukuki sorumluluğun belirlenmesi için öncelikle aracın otomasyon seviyesinin, teknik düzeyinin tanımlanması gerekmektedir. Böylelikle yasal sorumluluklar bu seviyelere göre tanımlanabilecektir. Society of Automotive Engineers ("Otomotiv Mühendisleri Derneği/SAE”) tarafından belirlenen bu seviyeler SAE J3016 koduyla bilinen sınıflandırmadır. Bu sistem, otonom sürüşü 0'dan 5'e kadar altı farklı seviyede tanımlamaktadır. Seviye 0, 1 ve 2'de aracın işletilmesindeki esas kişi sürücüdür. Seviye 1 ve 2'de otonom sistemler sadece destekleyici niteliktedir. Seviye 3 ve 4'te ise araç belirli koşullarda kendi başına hareket edebilir, ancak bazı durumlarda sürücünün devreye girmesi beklenir. Seviye 5'te ise aracın tam otonom olduğu (tamamen sürücüsüz) kabul edilir ve bu tür bir araçta sürücünün herhangi bir yolcudan bir farkı bulunmamaktadır.

Otonom araçlarda üçüncü kişinin uğradığı zarar aracı işletenin sigortacısı tarafından tazmin edilecektir. Üretici firmaların sorumluluğu bakımından ise Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu gözetilerek bir sorumluluk rejimi yaratılabilir. Eğer kazaya yazılım hatası, donanım arızası ya da yapay zekâ algoritmalarının hatalı uygulamaları neden olmuşsa, sigortacı ödediği tazminat miktarını üretici firmaya rücu edebilir. Ancak burada da ortaya çıkan zararın ürünün ayıbından kaynaklı olduğu ortaya konulmalıdır.

Uluslararası ve Karşılaştırmalı Hukukta Durum

Uluslararası hukuk sistemlerinde otonom araçlara ilişkin gelişmelere paralel olarak getirilen yenilikler Seviye 3 ve 4'e sahip araçlar bakımından gerçekleştirilmiştir. Alman Hukuku'nda, Karayolları Trafik Kanunu'nda 2017 yılında yapılan değişiklikle otonom araçların trafikte kullanılmasına izin verilmiştir. Bu düzenleme ile birlikte, aracın otomasyon fonksiyonu devredeyken meydana gelen kazalarda, işletenin kusursuz sorumluluğu ilkesi korunmuştur. Bu çerçevede, zarar gören üçüncü kişiler, aracın otonom modda olup olmadığına bakılmaksızın, doğrudan işletenin sigortacısına başvurma hakkına sahiptir. Değişiklikle birlikte otonom sistemle donatılmış araçlarda sigortacının sorumlu olduğu tazminat üst sınırı, diğer araçlara kıyasla iki katına çıkarılmıştır. Öte yandan, üretici firmalara yönelik özel bir sorumluluk sistemi düzenlenmemiş ve genel ürün sorumluluğu hükümleri çerçevesinde sorumlulukları değerlendirilmiştir. Bu kapsamda da sigortacının ödediği tazminatı üreticiye rücu edebilmesi için ürünün ayıplı olması ve meydana gelen zarar ile ayıp arasında doğrudan bir nedensellik bağının bulunması gerekmektedir.

İngiliz hukukunda da benzer bir yapı söz konusudur. 2018 tarihli Automated and Electric Vehicles Act ile otonom araçların kullanımına ilişkin sorumluluğu düzenleyen ilk hukuki rejim getirilmiştir. Bu kanuna göre, araç otonom moddayken bir kaza meydana gelirse ve araç sigortalıysa, zarar sigorta şirketi tarafından karşılanır. Araç sigortasızsa, bu durumda araç sahibi doğrudan sorumlu olur ve bu sorumluluk herhangi bir sözleşmeyle sınırlandırılamaz. Ancak bazı durumlarda sigortacının sorumluluğu ortadan kalkabilir. Örneğin, sürücünün otonom sürüş modunu uygun olmayan bir zamanda devreye sokması veya üretici tarafından önerilen yazılım güncellemelerinin yapılmaması gibi hallerde sigorta şirketi tazminat ödemekten kaçınabilir. Kanunda üreticinin sorumluluğuna ilişkin değinilen tek husus; sigorta şirketi veya araç sahibinin, zararın esasen üretici firmanın yazılım hatası ya da donanım arızasından kaynaklandığını ispat etmesi halinde ödenen tazminatın üreticiye rüca edebilme imkanıdır.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında anlaşılmaktadır ki, otonom araçlarda sorumluluk rejiminin belirlenmesi bakımından öncü olan hukuk sistemleri dahi üreticinin hukuki sorumluluğunda yenilikçi bir bakış açısı ortaya koymamıştır. Bu kapsamda, aracın otonom fonksiyonunu kontrol eden yapay zekanın hatasından kaynaklı bir kazada bile üçüncü kişiye karşı yine araç işleten ve sigortacısı sorumlu olmaktadır. Sorumluluk rejiminin bu şekilde muhafaza edilmesindeki amaç, zarar gören üçüncü kişinin araç işleten veya sigortacı ile üretici arasındaki hukuki uyuşmazlıktan etkilenmemesidir. Düzenlemelerde gözetilen bu durum anlaşılır olsa bile bu şekilde bir kusursuz sorumluluk rejimine üretici firmanın dahil edilmemesinin araç işleten bakımından ne kadar hakkaniyetli olduğu tartışılmalıdır. Nitekim, bir araç işletenin kusursuz sorumluluğu, aracın kütle ve hızından kaynaklı zarar verme potansiyelini gözetmiş olduğuna dayanılarak belirlenir. Fakat otonom bir aracı tercih etmiş araç sahibinin, aracın işletmesinden teknik olarak sorumlu olan yapay zekayı da gözeterek bu aracı satın aldığı kabul edilmelidir. Otonom araçlardaki bu yapay zeka sistemleri ise, insan hatasından kaynaklı kazaları elimine etmek amacıyla üretilmiş olup araç üreticileri tarafından bu şekilde pazarlanmaktadır. Bu kapsamda, araçların otonom faaliyetlerini kontrol eden ve trafikteki kaza oranını azaltacağı iddia edilen bu yapay zekayı geliştirmiş üretici firma yerine yapay zekanın teknik alt yapısına hakim olmayan ve olması beklenemeyecek bir araç işletenin kusursuz olarak sorumlu tutulması mevcut hukuk sistemlerinde bir eksiklik olarak nitelendirilebilir. Bu kapsamda, salt bir aracın işletilmesinden doğan potansiyel tehlikeden dolayı yaratılan bir kusursuz sorumluluk sistemine, yapay zeka ile işletilen bir aracın piyasaya sürülmesi ile yaratılan potansiyel tehlikenin de dahil edilmesinin değerlendirilmesi otonom araçların yaygınlaşması ile zaruri hale gelmiştir.

Otonom ve Elektrikli Araçlarda Verilerin İşlenmesi ve Gizlilik

Otonom ve elektrikli modern araçlarda yer alan bağlantılı teknolojilerin kişisel verilerin gizliliği üzerindeki etkileri bu araçların kullanımının çoğalması ile birlikte değerlendirilmesi gereken önemli meselelerden bir diğeridir. Modern araç üreticileri yaygınlaşan veri işleme ve aktarım süreçleri ile birlikte araç satışından çok araçlardan elde edilen verilerin satışına odaklandıkları yönünde eleştiri ve iddialarla karşılaşmaktadır. Bu yönde ABD'de çeşitli toplu davaların açıldığı ve araç üreticileri hakkında soruşturmalar açıldığı da görülmektedir.

Araç üreticileri tarafından araçlara yerleştirilen sistemler aracılığıyla çok farklı veri türü toplanabilmekte ve üçüncü taraflara aktarılabilmektedir. Modern araçlarda araç üreticileri, yazılımcılar ve sigorta şirketleri üçgeninde sürüş verileri, araç konumu, hızı, frenleme ve hızlanma alışkanlıkları, araç yön bilgisi ile ses ve görüntü gibi verilerin işlenebildiği görülmektedir. Tüm bu veri işleme süreçleri özellikle otonom araçlarda belirli güvenlik şartlarının korunması bakımından önem arz eder. Örneğin bir kaza anında gerekli kayıtların tutulmuş olması, kaza nedeninin tespitinde önemli rol oynayabilir. Sigorta kapsamının ve kusurun belirlenmesi noktasında ilerleyen dönemde ayrıca bir ekspertiz raporuna dahi gerek kalmayabileceği söylenmektedir. Diğer yandan gerekli acil yardımın alınabilmesi için de verilerin işlenmesi elzemdir. Bununla birlikte, gelişen bağlantılı teknolojilerle, araç içinde toplanan verilerin farklı pazarlama, satış ya da iş geliştirme amaçları ile kullanılması da söz konusudur. Yine kullanımının yaygınlaşan kullanımı paylaşımlı araçlarda da kişisel verilerin işlenmesi söz konusu olacaktır. Paylaşımlı araçlarda gerekli güvenlik önlemlerinin alınabilmesi, kullanım emniyeti ve hizmetin sürdürülebilmesi için yine kullanım detayları, konum bilgisi, sürüş bilgisi dahil çeşitli veriler işlenmektedir.

Bağlantılı hizmetlerin sunulması sırasında hukuken gözetilmesi gereken en önemli konu veri sahiplerinin veri işleme süreçleri hakkında tam ve doğru şekilde bilgilendirilip bilgilendirilmediğidir. Öncelikle, araç üreticisinin araç sürücülerini bu konuda aydınlatması gerekir. Araç içinde yapılan kişisel veri işleme faaliyetlerinin bazıları meşru menfaat, bir hakkın tesisi korunması hukuki nedenleri ile yapılabilse de ancak açık rıza ile yapılabilecek veri işleme faaliyetleri de olabilir. Özellikle iş ortaklarına kendi amaçları için verilerin aktarılması için kullanıcıların açık rızalarının alınması gerekir. Dikkat edilmesi gereken hususu veri sorumlularının doğru şekilde belirlenmesi, her bir veri ilgilisinin tam ve doğru şekilde aydınlatılması ve gerekli rızaların en uygun ve Pratik yollarla veri ilgililerinden alınabilmesidir. Yine ilgili kişilerin haklarının olumsuz şekilde etkilenmesine yol açabilecek veri işleme faaliyetlerinde veri ilgililerinin itirazlarına cevap verilebilmesi, yine mevzuattan doğan veri ilgililerinin taleplerinin yerine getirilmesi önemlidir. Gizlilik düzenlemelerine uyulmadan yapılan veri işleme faaliyetlerinin hem hukuki hem de cezai sorumluluk barındırdığı unutulmamalıdır.

Katkılarından dolayı Ayşe Erdoğan'a teşekkürler.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.

Mondaq uses cookies on this website. By using our website you agree to our use of cookies as set out in our Privacy Policy.

Learn More