Uluslararası Aile Hukukunda nafakaya uygulanacak olan hukuk, MÖHUK ve La Haye anlaşmalarında bulunan hükümler vasıtası ile tespit edilmektedir.

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku ("MÖHUK"), milletlerarası aile hukukunda nafakaya ilişkin çeşitli kanunlar ihtilafı kuralları içermesine rağmen bu kurallar Türkiye'nin de taraf olduğu çok taraflı sözleşmelerin bağlayıcılığı sayesinde uygulama alanı bulmamaktadır.

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku ("MÖHUK"), milletlerarası aile hukukunda nafakaya ilişkin çeşitli kanunlar ihtilafı kuralları içermesine rağmen bu kurallar Türkiye'nin de taraf olduğu çok taraflı sözleşmelerin bağlayıcılığı sayesinde uygulama alanı bulmamaktadır.

Bundan ötürü MÖHUK'ta bulunan kanunlar ihtilafı kuralları sadece bu sözleşmelerin uygulanamadığı uyuşmazlıklar hakkında uygulama alanı bulmaktadır.

Uluslararası Hukuk alanında nafaka sorunları çeşitli La Haye Sözleşmelerine konu olmuştur. Uluslararası Aile Hukukunda Nafaka meselesini konu alan La Haye Sözleşmeleri şunlardır:

  • 1956 tarihli Çocuklara Karşı Nafaka Mükellefiyetine Uygulanacak Kanuna Dair La Haye Sözleşmesi
  • 1958 tarihli Çocuklara Karşı Nafaka Yükümlülüğü Konusundaki Kararların Tanınması ve Tenfizine İlişkin La Haye Sözleşmesi
  • 1973 tarihli Nafaka Yükümlülüğüne Uygulanacak Kanuna Dair La Haye Sözleşmesi
  • 1973 tarihli Nafaka Yükümlülüğü Konusunda Kararların Tanınmasına ve Tenfizine İlişkin La Haye Sözleşmesi
  • Nafaka Alacaklarının Yabancı Memleketlerde Tahsili ile İlgili 1956 tarihli BM Sözleşmesi

1956 ve 1958 tarihli La Haye sözleşmeleri halen geçerli olarak yürürlükte olsalar da 1973 tarihli La Haye Sözleşmelerine karşılıklı olarak taraf olan ülkeler açısından uygulanmamakta bunun yerine daha güncel olan 1973 tarihli sözleşmeler uygulama alanı bulmaktadır. Bu nedenden ötürü bu yazıda 1973 tarihli La Haye Sözleşmeleri çerçevesinde inceleme yapılacaktır.

1973 Tarihli Nafaka Yükümlülüğüne Uygulanacak Kanuna Dair Lahe Sözleşmesi Sözleşmenin sözleşmenin uygulama alanını düzenlemektedir. Maddeye göre Sözleşme, nesebi sahih olmayan bir çocuğa karşı nafaka yükümlülüğü de dahil, aile, hısımlık, evlilik veya sıhriyet (hısımlık) ilişkilerinden doğan nafaka yükümlülüklerine uygulanmaktadır.

Türkiye Sözleşmeyi, civar ve sıhri hısımlar arasındaki nafaka taleplerine uygulanmaması konusunda çekince koyarak imzalamıştır. Bundan ötürü sözleşme sadece alt soy ile üst soy arasındaki yardım nafakası taleplerine boşanma sonucu doğan iştirak ve yoksulluk nafakası taleplerine, evlilik birliği içindeki nafaka taleplerine ve soy bağı ilişkisinin sonucu olan nafaka talepleri hakkında uygulama alanı bulmaktadır.

Bunların dışındaki nafaka taleplerine ilişkin istemler hakkında MÖHUK'un kanunlar ihtilafı kuralları uygulama alanı bulacaktır.

Sözleşmenin Sözleşmeye loi uniforme karakterini vermektedir. Madde sözleşme ile saptanan kanunun, âkit olmayan bir Devletin kanunu dahi olsa, hiçbir mütekabiliyet şartına bağlanmaksızın uygulanacağını belirtmektedir. Bu hüküm ile sayesinde sözleşme kapsamına giren bütün nafaka ilişkileri bakımından, başka bir şart aranmaksızın sadece bu sözleşme hükümleri uygulanmaktadır.

Sözleşmenin Belirlediği Kanunlar İhtilafı Kuralları Gereğince Nafakaya Uygulanacak Hukuk

Sözleşmenin nafaka ilişkilerinde uygulanması gereken hukuku tespit eden kanunlar ihtilafı kurallarını düzenlemektedir.

Maddeye göre nafaka ilişkilerinde uygulanacak olan temel kanun, nafaka alacaklısının mutad meskeninin bulunduğu yerin iç hukuku düzenlemeleridir. Alacaklının mutad olarak oturduğu yerin değişmesi halinde, değişikliğin vuku bulduğu andan itibaren, mutad olarak oturduğu yeni yerin kanunun uygulanacağı maddede tarafından ifade edilmektedir.

Sözleşmenin sinde nafaka alacaklısının mutad mesken hukukuna göre nafaka alamaması halinde, tarafların müşterek milli hukuka sahip olmaları kaydıyla, müşterek milli hukukunun uygulanması gerektiğini düzenlemektedir.

Sözleşmenin nafaka alacaklısının mutad mesken hukuku veya tarafların müşterek milli hukuku uyarınca nafaka alamaması halinde hâkimin hukukunun uygulanması gerektiğini belirtmektedir. Sözleşme böylelikle nafaka isteyen tarafın ekonomik bağımsızlığını korumayı amaçlamaktadır.

Sözleşmenin boşanma nedeniyle istenen fakirlik nafakası hususunun eşler arasındaki nafaka ve nafakanın gözden geçirilmesi taleplerinin, o devlette kanunlar ihtilafı hükümleri uyarınca boşanmaya uygulanan veya uygulanacak olan hukukun uygulanması gerektiğini belirtmektedir. Böylelikle boşanmanın ve nafakanın farklı hukuklara tabi olmasının önüne geçilmek istenmektedir.

Sözleşmenin sinde, nafaka yükümlülüğüne uygulanacak olan hukukun hangi hususları belirleyeceğini örnekleme yoluyla saymaktadır. Buna göre:

  1. Alacaklının ne ölçüde ve kimden nafaka talep edebileceği,
  2. Nafaka davasını açmaya kimin ehil olduğu ve davanın hangi süreler içinde açılabileceği,
  3. Alacaklıya nafaka ödeyen kamu kuruluşu yaptığı edaların iadesini isterse, borçlunun yükümlülük sınırlarının ne olacağı gibi hususlar, nafaka yükümlülüğüne uygulanacak hukuk tarafından belirlenmektedir.

Sözleşmenin Sözleşmenin tayin ettiği kanunun uygulanmasından, ancak, kanun kamu düzeniyle açıkça bağdaşmıyorsa vazgeçilebileceğini belirtmektedir. Bununla beraber, uygulanacak kanunda değişik hükümler bulunsa bile, nafaka borcunun miktarının saptanmasında, alacaklının ihtiyaçları ve borçlunun gelirinin göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade etmektedir.

1973 tarihli Nafaka Yükümlülüğü Konusundaki Kararların Tanınmasına ve Tenfizine İlişkin La Haye Sözleşmesi

Sözleşme, nesebi sahih olmayan bir çocuğa karşı nafaka yükümlülüğü de dahil, aile, hısımlık, evlilik veya sıhriyet ilişkilerinden doğan nafaka yükümlülüğü konusunda, bir akit devletin adlî veya idarî mercileri tarafından verilmiş olan bir nafaka alacaklısı ile nafaka borçlusu veya bir nafaka borçlusu ile bir nafaka alacaklısına yaptığı ödemelerin iadesini talep eden bir kamu kurumu arasındaki kararlar hakkında uygulanmaktadır. Buna ek olarak Sözleşme, bu merciler önünde ve bu kişiler arasında anılan yükümlülüklere ilişkin olarak yapılan sulhlere de uygulanmaktadır.

Sözleşmenin tarafların, sulhu akit olmayan bir Devlette yapmış olsalar dahi, önceki bir kararı veya sulhu değiştiren kararlara veya sulhlere de uygulanacağını belirtmektedir. Maddenin devamında sözleşmenin nafaka talebinin milletlerarası veya millî niteliği dikkate alınmaksızın ve tarafların uyrukluk ve mutad meskenlerine bakılmaksızın uygulanacağı ifade edilmektedir.

Sözleşmede Belirtilen Tenfiz Şartları

Sözleşmenin açık bir şekilde kararı tenfiz etmesi talep edilen Devletin merciinin kararın esasına ilişkin hiçbir inceleme yapamayacağını düzenlemektedir. Ancak taraflar sözleşmede aksini belirleyebilmektedirler.

Sözleşmenin tenfiz edilebilirliğin şartlarını düzenlemektedir.

a. Kararın Yetkili Sayılan Merciler Tarafından Verilmiş Olması Şartı

Sözleşme hangi mercilerin yetkili merci olduğunu sözleşmenin 7. Ve 8. Maddesinde saymaktadır. Madde 7 uyarınca, Sözleşmenin uygulanması bakımından kararın verildiği Devletin merci şu hallerde yetkili sayılmaktadır:

  1. Nafaka borçlusu veya alacaklısının mutad meskeninin davanın açıldığı sırada kararın verildiği Devlette bulunması veya,
  2. Nafaka borçlusu veya alacaklısının davanın açıldığı sırada, kararın verildiği Devlet, vatandaşlığını haiz olması veya,
  3. Davalının açıkça veya yetki konusunda hiçbir itirazda bulunmaksızın davanın esasına girmek suretiyle bu merciin yetkisini kabul etmesi.

Madde 8 de ise bunlara ek olarak, Nafaka alacağı hakkında karar vermiş olan bir Akit Devletin mercilerinin, bu nafakanın söz konusu Akit Devletin talep edilen Devletin hukukuna göre yetkili kabul olunan bir merci önünde vuku bulmuş boşanmadan, ayrılıktan, evliliğin iptalinden veya butlanından dolayı borçlu olması halinde, Sözleşmenin uygulanması bakımından yetkili sayıldığını belirtmektedir.

b. Kararın Kesin Olması Şartı

4.madde uyarınca kararın tenfiz edilebilmesi için karar hakkında verildiği Devlette mutad kanun yollarına başvurulmasının mümkün olmaması gerekmektedir.

Kararın tenfizi için yetkili merci ve kesinlik şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

Tenfizin Ret Sebepleri

Sözleşmenin kararın tanınması veya tenfizi taleplerinin reddedilebileceği halleri saymaktadır. Buna göre:

  1. Kararın tanınması veya tenfizinin talep edilen Devletin kamu düzeniyle açıkça bağdaşmaması veya,
  2. Kararın usul işlemlerinde yapılan bir hilenin sonucu olması veya,
  3. Tarafları ve konusu aynı olan bir davanın daha önce talep edilen Devletin bir merciinde açılmış ve görülmekte olması veya,
  4. Kararın, talep edilen Devlette veya talep edilen Devlette tanıma ve tenfiz için gerekli şartları haiz olsa dahi başka bir Devlette aynı konuda ve aynı taraflar arasında verilmiş bir kararla bağdaşması hallerinde taraf devlet, tanıma veya tenfiz talebini reddedebilmektedir.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.