Alt İşverenlerin Sosyal Güvenlik Kurumu İdari Para Cezalarına İlişkin Genelge Yayımlandı
Genelge Yayımlanma Tarihi: 13 Ağustos 2024
Özet
Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim oranı işveren hissesine ilişkin beş puanlık indiriminden işverenlerin faydalanabilmeleri için, çalıştıkları alt işverenlerin Sigorta Güvenlik Kurumu'na ("Kurum") muaccel sigorta primi, işsizlik sigortası primi, idari para cezası ile bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcunun bulunmaması gerekmekteydi. Kurum Başkanlığı tarafından yayınlanan 13 Ağustos 2024 tarihli, 2024/11 numaralı, 2008/93 No'lu Genelge Değişikliği konulu genelge ("Genelge") ile, 11 Haziran 2024 tarihli ve 2024/2504 sayılı Danıştay Kararı'na ("Karar") uygun olarak idari para cezası ve fer'ileri bakımından bu olumsuz şart kaldırılmıştır.
Önemli Detaylar
- Karar öncesi, asıl işveren kendisinden iş alan alt işverenin Kurum'a muaccel borcu olması ve bu borçtan alt işverenle birlikte sorumlu olması nedeniyle malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim oranı işveren hissesi beş puanlık indiriminden yararlanamamaktaydı.
- Karar sonrası ise, asıl işveren kendisinden iş alan alt işverenin Kurum'a idari para cezası borcu bulunması halinde, söz konusu borç bu indirim kapsamında asıl işverenin sorumluluğunda sayılmadığından malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim oranına ilişkin beş puanlık indirimden yararlanabilecektir.
- Genelge ile 2008/93 No'lu Genelge, buna uygun şekilde değiştirilmiştir.
Yemek Kartlarındaki Sigorta İstisna Üst Sınırının İptaline İlişkin Danıştay Kararı
Karar Tarihi: 8 Mayıs 2024
Özet
Danıştay 10. Daire Başkanlığı'nın 2023/170 Esas ve 2024/1853 sayılı Kararı ("Karar") ile yemek istisnalarını tanımlayan ve yemek kartlarına yapılan ödemeleri ayni yardım olma niteliğinden çıkaran 2022/22 sayılı, "Yemek Bedeli" konulu Genelge'nin ("Genelge") 2.1.2 ve 2.1.4 maddeleri iptal edilmiştir.
Önemli Detaylar
- Genelge'nin 2.1.2 maddesi gereği işverenlerce sigortalılar için üçüncü kişilere fatura karşılığı nakden yemek ödemesi yapılması halinde günlük brüt asgari ücretin %23.65'inin fiilen çalışılan gün sayısı ile çarpılması sonucunda bulunacak tutar, prime esas kazanca dahil edilmemektedir.
- Genelge'nin 2.1.4 maddesi gereği işverenlerce sigortalılar için üçüncü kişilere yemek kuponu, yemek kartı, yemek çeki vb. şekillerde fatura karşılığı yemek bedeli ödenmesi halinde günlük brüt asgari ücretin %23.65'inin fiilen çalışılan gün sayısı ile çarpılması sonucunda bulunan tutar, prime esas kazanca dahil edilmemektedir.
- Karar ile ilgili hükümler iptal edilmiştir. Buna göre yemek kartlarına uygulanan istisna üst sınır uygulamasına son verilmiştir.
- Önceki düzenlemede olduğu gibi, yemek yardımlarının yemek kartı aracılığıyla verilmesi halinde, bu yardımlar "ayni yardım" olarak kabul edilecektir ve sigorta istisna sınırı göz önünde bulundurulmayacaktır.
- Bununla birlikte, söz konusu düzenlemeye ilişkin herhangi bir ikincil mevzuat düzenlemesi yapılana kadar mevcut uygulamaya devam edilmesi tavsiye edilmektedir.
"4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu'na Göre Verilecek Borcu Yoktur Belgeleri" Konulu Genel Yazı Yayımlandı
Genel Yazı Yayımlanma Tarihi: 27 Eylül 2024
Özet
Kamu İhale Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ("Tebliğ") ile kesinleşmiş sosyal güvenlik prim borcunun belirlenmesinde esas alınacak hususlar değişikliğe uğramıştı. Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü tarafından 27 Eylül 2024 tarihinde yayımlanan "4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu'na Göre Verilecek Borcu Yoktur Belgeleri" konulu genel yazı ("Genel Yazı") ile ilgili değişikliğin uygulama esasları açıklanmıştır.
Önemli Detaylar
- Tebliğ ile getirilen değişiklik 1 Ekim 2024 tarihinde yürürlüğe girecektir.
- Genel Yazı'ya göre Tebliğ'in yürürlüğe girdiği tarih ve onu takip eden tarihlerdeki talepler için istekliye borcu yoktur belgesi verilebilmesi için sosyal güvenlik prim borcunun toplamda 5.000 TL ve bu tutarın altında olması şartı aranmaktadır. Zira bu durumda borç kesinleşmiş sosyal güvenlik prim borcu olarak değerlendirilmeyecektir.
- Söz konusu hesaplamada birlikte dikkate alınacak borç kalemleri; işveren borçları, işverenin başka bir işverenin işyerinde alt işveren (aracı) olması durumundaki borçları ve işverenin alt işvereni (aracısının) olması durumundaki borçları olarak belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nden İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin Karar
Karar Yayımlanma Tarihi: 16 Eylül 2024
Özet
Anayasa Mahkemesi (''AYM''), 16 Eylül 2024 tarihli ve 32664 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2020/38733 başvuru sayılı ve 2 Mayıs 2024 tarihli kararında ("Karar"), elektronik postada sarf edilen sözler nedeniyle iş akdinin feshedilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
Önemli Detaylar
- Başvurucu eski çalışan ("Başvurucu"), kendisine yıllık %5.3 oranında zam yapılmasından ötürü iş yerindeki yöneticilerin ve diğer işçilerin e-posta hesabına "Merhabalar, bana verilen zam oranını zarf içinde insan kaynaklarına iade ediyorum. Bu oranı kim ya da kimler belirlediyse aralarında paylaşsınlar, bilgilerinize." şeklinde bir e-posta iletmiştir. Bunun üzerine Başvurucu'nun iş akdi feshedilmiştir.
- Başvurucu, işveren aleyhine ilk derece mahkemesine iş akdinin haksız nedenle feshedildiğinden kıdem ile ihbar tazminatı ödenmesi talebiyle alacak davası açmıştır. İlk derece mahkemesi, Başvurucu'nun attığı e-postanın örtülü hakaret içerdiğinden ve bunun işverenin ve zam oranını belirleyen işveren vekillerinin onur ve saygınlığına zarar verebileceğinden hareketle iş akdinin haklı nedenle feshedildiğine karar vermiştir ve Başvurucu'nun kıdem ve ihbar tazminatı taleplerini reddetmiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, temyiz edilen ilk derece mahkemesinin kararını onamıştır.
- Başvurucu'nun bireysel başvurusu üzerine AYM, somut olayı ifade özgürlüğü bakımından değerlendirmiştir.
- AYM, ilk derece mahkemesinin; (i) Başvurucu'nun yazdığı e-postanın belirli bir kişiye isnat edilemediğini gözden kaçırdığını, (ii) e-postanın iş yerinde nasıl bir olumsuzluğa sebep olduğunu değerlendirmediğini ve (iii) detaylı bir inceleme yapmadığını vurgulamış ve bundan dolayı Başvurucu'nun ifade özgürlüğü ile işveren ve/veya işveren vekillerinin itibarı arasında adil bir denge kurulamayacağına, Anayasa'nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
- Karar'a dair karşı oyda ise, ilk derece mahkemesinin ilgili delilleri inceleyerek başvurucunun attığı e-postanın örtülü hakaret niteliği taşıdığına karar verdiği ve mahkemenin kararının keyfi olmadığı, Başvurucu'nun attığı e-postanın içerisindeki ilgili kısmın hem işverene hem de işçilere gönderilerek işveren ile işveren vekillerinin küçük düşürüldüğü ve İş Kanunu'nun 25. maddesinin 2. fıkrasının b bendi uyarınca haklı sebeple feshin koşullarının oluştuğu ifade edilmiştir.
Yargıtay'dan 5718 sayılı Kanun Uyarınca Daha Sıkı İlişkili Hukuk Bulunmadığı Sürece Mutad İş Yeri Hukukunun Uyuşmazlığa Uygulanması Gerektiğine İlişkin Karar
Karar Yayımlanma Tarihi: 14 Eylül 2024
Özet
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ("Yargıtay"), 14 Eylül 2024 tarihli ve 32662 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2024/767 Esas, 2024/10230 Karar sayılı ve 27 Haziran 2024 tarihli kararında, iş sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda hukuk seçimi anlaşması bulunmaması ve daha sıkı ilişkili hukukun Türk hukuku olmadığı anlaşılması halinde uyuşmazlığa mutad iş yeri hukukunun uygulanmasına hükmetmiştir.
Önemli Detaylar
- Davacı, ilk derece mahkemesinde, 23 Temmuz 2014 ile 19 Ocak 2015 tarihleri arasında Tataristan/Nizhnekamsk'da çalıştığını, iş sözleşmesinin haklı bir sebep olmadan ve bildirimsiz bir şekilde feshedildiğini ileri sürmüş ve ayrıca Rusya Federasyonu Tataristan Cumhuriyeti kanunlarına göre kurulmuş olan ...... Şti. ("Yabancı Şirket") ile davalı taraf olan Şirket ("Davalı") arasında organik bağ bulunduğu gerekçesiyle ihbar tazminatı alacağının Davalı'dan tahsilini talep etmiştir.
- Davalı vekili, davacı tarafın Yabancı Şirket'in işçisi olduğunu; müvekkilinin bu şirketten tamamen ayrı tüzel kişiliği bulunduğunu; dolayısıyla davanın reddinin gerektiğini, davacı tarafın sigorta primlerinin çalıştığı ülke kanunlarına göre ödendiğini ve davacının iddia ettiği ücret ve çalışma şeklinin de gerçeği yansıtmadığını öne sürmüştür.
- İlk derece mahkemesi, Yabancı Şirket ile Davalı şirket arasında organik bağ olduğunun kabulü gerekçesiyle somut uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanması gerektiğine ve Davalı'nın, davacının işvereni olduğunun kabulü gerekçeleriyle davanın kabulüne karar vermiştir.
- Adalet Bakanlığı, Yargıtay nezdinde temyize başvurarak; hukuk seçiminden söz edilemeyen durumlarda 5718 sayılı Kanun ("MÖHUK") uyarınca daha sıkı ilişkili hukuk bulunmadığı sürece mutad iş yeri hukukunun uygulanması gerektiğini ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesinin kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek kanun yararına temyizen incelenerek bozulmasını talep etmiştir.
- Bu kapsamda, Yargıtay, MÖHUK uyarınca hukuk seçiminin olmadığı (veya olduğu fakat geçerli olmadığı) durumlarda daha sıkı ilişkili hukuk bulunmadığı sürece mutad iş yeri hukukunun uyuşmazlığa uygulanması gerektiğini belirtmiştir. Yargıtay'a göre; mutad iş yeri, işin zaman ve içerik olarak ağırlıklı ifa edildiği iş yeridir. Dosya kapsamında Yargıtay daha sıkı ilişkili hukukun ortaya konulmuş olmadığını tespit etmiştir. Bu bakımdan daha sıkı ilişkili hukukun Türk hukuku olmadığı anlaşılan çalışma döneminde uyuşmazlığa mutad iş yeri hukukunun uygulanmaması hatalı bulunmuştur.
Yargıtay'dan Toplu İş Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacaklara İlişkin Karar
Karar Yayımlanma Tarihi: 14 Eylül 2024
Özet
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ("Yargıtay"), 14 Eylül 2024 tarihli ve 32662 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2024/8322 Esas, 2024/10578 Karar sayılı kararında, toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacakların muaccel olduğu anın sözleşmede belirtilen tarih olduğuna hükmetmiştir.
Önemli Detaylar
- Davacı, davalı ile davacının üyesi olduğu sendika arasında 15 Şubat 2017 ve 14 Şubat 2020 tarihleri arasında yürürlükte olacağı belirtilen toplu iş sözleşmesi imzalandığını ve sözleşmeden kaynaklanan 2017 ve 2018 yılına ait ödemelerin yapılmadığını iddia ederek bu alacakların tahsilini davalıdan talep etmiştir.
- İlk derece mahkemesinin kararında, talep edilen tüm alacak kalemlerinin, yani 2017 ve 2018 yılına ait ödemelerin, zamanaşımına uğradığına hükmedilmiştir.
- Adalet Bakanlığı, Yargıtay nezdinde temyize başvurmuş; 15 Şubat 2017 ve 14 Şubat 2020 yürürlük tarihli toplu iş sözleşmesindeki ilgili hüküm uyarınca dava konusu alacakların 18 Temmuz 2019 tarihinde muaccel olduğu, dolayısıyla zamanaşımı süresinin de bu tarihte işlemeye başlayacağı gerekçesiyle davanın esası hakkında karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesinin kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek kanun yararına temyizen incelenerek bozulmasını talep etmiştir.
- Bu kapsamda Yargıtay tarafından, davacının üyesi olduğu sendika ile davalı arasında 18 Haziran 2019 tarihinde imzalanan 15 Şubat 2017 ve 14 Şubat 2020 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesinin ilgili maddesine göre, uyuşmazlık konusu alacakların imza tarihinden 1 ay sonra, yani 18 Temmuz 2019 tarihinde muaccel hale geldiği görülmüştür. İlk derece mahkemesinin, alacakların muaccel olduğu tarihi gözetmeyip, alacakların zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davayı reddetmesini hatalı bulmuş ve ilk derece mahkemesinin kararını ilke ve esaslara aykırı olduğu gerekçesiyle kanun yararına bozmuştur.
Anayasa Mahkemesi'nden Sendika Yöneticilerine İlişkin Karar
Karar Yayımlanma Tarihi: 16 Eylül 2024
Özet
Anayasa Mahkemesi (''AYM''), 16 Eylül 2024 tarihli ve 32664 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2019/19836 başvuru sayılı ve 28 Mart 2024 tarihli kararında, kanuna aykırı şekilde iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle sendika hakkının ihlal edildiği iddiasını ileri süren sendika yöneticisinin (''Başvurucu'') iddiasının yerinde olduğunu tespit etmiştir. Kararda, sendika yöneticisinin yetkili sendika temsilcisi olmaması nedeniyle 6356 sayılı Kanun'un 24. maddesindeki güvenceden yararlandırılmamasına dair Bölge Adliye Mahkemesi'nin yeterli bir gerekçe sunmamasının devletin pozitif yükümlülükleriyle bağdaşmadığı vurgulanmıştır.
Önemli Detaylar
- Başvurucu'nun iş sözleşmesi, işveren tarafından 4857 sayılı İş Kanunu'nun ("İş Kanunu") 18. maddesi kapsamında geçerli nedenle feshedilmiştir. İşveren fesih gerekçesi olarak iş talep oranındaki düşüklüğü göstermiştir. Ancak Başvurucu, feshin sendikal nedenlerle yapıldığını ve haksız/geçersiz olduğunu iddia ederek işe iade ve sendikal tazminat talep etmiştir. Ayrıca, sendika yöneticisi olarak iş sözleşmesinin geçerli nedenle feshedilemeyeceğini savunmuştur.
- İlk derece mahkemesi, davanın kısmen kabulü ile Başvurucu'nun işe iadesine, sendikal tazminat talebinin reddine ve başvurucunun sendika temsilcisi güvencesinden yararlandırılmasına karar vermiştir. İlk derece mahkemesinin kararı istinaf yoluna götürülmüş, Bölge Adliye Mahkemesi başvurucunun işe iadesine, sendikal tazminat talebinin reddine ve yetkili sendikanın temsilcisi olmadığından sendika temsilcisi güvencesinden yararlandırılamayacağına karar vermiştir.
- Başvurucu, sendika yönetim kurulu yedek üyesi olduğunu ve 6356 sayılı Kanun'un 24. maddesinin korumasından yararlandırılması için yetkili sendikanın yöneticisi olma şartının bulunmadığını ileri sürerek bireysel başvuruda bulunmuştur. Ayrıca, iş sözleşmesinin feshedilmesinin sendika hakkına, eşitlik ilkesine ve adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu savunmuştur.
- AYM, Bölge Adliye Mahkemesi'nin Başvurucu'nun işyeri sendika temsilcisi olduğu ancak yetkili sendikanın temsilcisi olmadığı şeklindeki değerlendirmesini somut olgulara uygun düşmeyen ilgisiz bir gerekçe olarak değerlendirilmiştir.
- Bu bağlamda Bölge Adliye Mahkemesi'nin ilgili bir gerekçe ile hüküm kurmamış olması, AYM tarafından devletin pozitif yükümlülüklerinin ve buna bağlı olarak Anayasa'nın 51. maddesi ile güvence altına alınan sendika hakkının ihlali olarak nitelendirilmiştir.
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.