Yeni Türk Ticaret Kanunu ("TTK"), Yargıtay içtihatları ile uygulama alanı bulan portföy tazminatını, Denkleştirme İstemi adı altında açıkça düzenlemiş ve ödenecek tutara ilişkin bazı kuralları belirlemiştir. Bununla birlikte TTK'da veya ikincil düzenlemelerde; söz konusu hesaplamanın nasıl yapılacağını gösterir açık bir mevzuat hükmü bulunmadığından; bu hesaplamaların nasıl yapılacağı konusu pratikte önemli bir sorun teşkil etmektedir.

Kanunun getirdiği düzenlemede bahsedilen Denkleştirme İsteminin, bir tazminat mı yoksa sözleşme kapsamında ifa edilen edim karşılığında ödenen bir meblağ mı olduğu teoride tartışılan bir konudur. Bazı yazarlar bunun bir tazminat, bazı yazarlar ise sözleşme kapsamında talep edilen bir denkleştirme olduğunu savunmuştur. Kanundaki madde içeriğinde her ne kadar tazminat kelimesi kullanılmışsa da, kanunun gerekçesiyle birlikte yorumlandığında bunun klasik bir zarar giderme olarak anlaşılmaması, hakkaniyet gereği yapılan daha geniş bir ödeme olarak kabul edilmesi doğru olacaktır. Dolayısıyla hesaplama yapılırken de bu bakış açısının benimsenmesi uygun olur.

Kanunun aradığı koşulları taşıyan bir acentenin/tek satıcının talep edebileceği bedele ilişkin kanun emredici bir hüküm getirmemiş, asgari unsurları belirtmiştir. Tarafların, kanunda belirtilenden daha yüksek tutarda ödemeye imkan veren bir model üzerinde anlaşması her zaman mümkündür.

Kanunda belirtilen asgari unsurlara göre hesaplama yapılırken; aşağıdaki adımların takip edilmesi gerekeceği kabul edilmektedir1:

  1. Müvekkil menfaatinin hesaplanması (ileriye yönelik projeksiyon)
  2. Acentenin kaybının hesaplanması (ileriye yönelik projeksiyon)
  3. Bu kazanç ve kayıp çerçevesinde hakkaniyet bakımından tutarın belirlenmesi
  4. Belirlenen tutarda üst sınır denetimi (taraflar arasındaki sözleşmenin son beş yılı içinde elde edilen kazancın bir yıllık ortalaması, daha kısa süre devam etmişse bunun ortalaması)

Müvekkil menfaatini ve acente kayıplarını hesaplarken; sektör uygulamalarının, olası müşteri kayıp oranlarının ve/veya satış yapılan müşterilere ardından bakım, onarım, yedek parça gibi ek hizmet ve ürün satışları yapılıyorsa bunların da dikkate alınması gerekir. Ayrıca acenteye gelecek yıllar için yapılacak ödeme tek kalemde yapılacağı için uygun bir faiz indiriminin yapılacağı belirtilmektedir.

Yapılacak hesabın ciroya göre değil, net tutarlara göre yapılması ve tahsil giderleri, malların teslimi için yapılan giderler, vergi, işletme ve personel gideri gibi giderlerin düşülmesi gerekir. Acentenin kaybı belirlenirken, müşterilerin bir kısmının zaman içinde kaybedileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle bir yılın başında acentenin müşterileri ile yaptığı sözleşmelerden elde edilen satış hasılatı ile yıl sonunda elde edilen satış hasılatı karşılaştırılarak satış hasılatındaki azalmanın yüzde olarak hesaplanması ve bu müşteri çevresi azalma yüzdesinin, acente kaybı hesaplanırken dikkate alınması gerektiği kabul edilmektedir.

Müvekkil menfaati ve acente kaybı hesaplandıktan sonra ortaya çıkan değerlerin, hakkaniyet denetiminden geçirilmesi ve her bir olayın kendine özgü şartlarına göre (markanın tanınmışlığı, pazarlama yardımları, rekabet yasakları gibi) gereken indirimin veya artırımın yapılması gerekir. Ardından TTK 122. maddede öngörülen üst sınır denetiminin yapılması ve nihai tutarın kanunda belirtilen azami sınırı aşmaması sağlanmalıdır.

Hesaplama yöntemleri her ne kadar doktrinde tartışılmış ve genel prensipler belirlenmeye çalışılmışsa da; yerel mahkemelerde açılan denkleştirme istemi davalarında nitelikli bilirkişi incelemeleri yapılamamaktadır. Bilirkişi incelemelerinde, doktrinde kabul gören hesaplama adımlarının izlenmediği; bunun bir acente kaybı – müvekkil kazanımı denkleştirmesinden ziyade; doğrudan kar kaybı talebi gibi değerlendirildiği; dolayısıyla olaya özgü şartların incelenmediği ve hakkaniyet denetimlerinin gerçekleştirilmediği görülmektedir. Denkleştirme isteminin hukuki mahiyetinin doğru anlaşılması ve hesaplama yöntemlerinin de buna göre belirlenmesi, kanunun uygulaması açısından önem arz etmektedir.

Footnote

1. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda Denkleştirme İstemi, Zehra Badak Aybar Acentenin Denkleştirme Hakkı ve Alman Hukukundaki Yeni Gelişmeler, İrfan Akın Acentelerin Denkleştirme İsteminin Belirlenmesinde Gelirin Tespiti ve Muhasebeleştirme Sorunu: Çözüm Önerisi, Ayşe Gül Hatipoğlu

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.