Yapay zeka (AI), dijital bir bilgisayarın veya bilgisayar kontrollü bir robotun, genellikle akıllı varlıklarla ilişkili görevleri yerine getirme yeteneğine verilen isimdir. Bu terim sıklıkla akıl yürütme, anlam keşfetme, genelleme yapma veya geçmiş deneyimlerden öğrenme gibi insanlara özgü entelektüel süreçlere sahip sistemler geliştirme projelerinde kullanılır. Bilgisayar kavramının günümüzdeki anlamıyla 1940'lı yıllarda ortaya çıkmasını takiben, bilgisayar işleme hızında ve bellek kapasitesinde devam eden ilerlemelere rağmen, daha geniş alanlarda veya çok fazla günlük bilgi gerektiren görevlerde insan esnekliğini eşleştirebilecek hiçbir program henüz yoktur. Bu da hukuk başta olmak üzere, ticaret, felsefe, sosyoloji gibi insan esnekliği üzerine tasarlanmış sektörler açısından tümüyle yapay zekanın kullanılmasının henüz mümkün olmadığı anlamına gelmektedir.

            Öte yandan, bazı programlar, belirli görevleri yerine getirmede insan uzmanların ve profesyonellerin performans seviyelerine ulaşmıştır. Böylece yapay zekanın, tıbbi teşhis, bilgisayar arama motorları ve ses veya el yazısı tanıma gibi çeşitli uygulamalarda kullanım alanı hızla genişlemektedir. Bu durum özellikle e-ticaret, ödeme kontrol sistemleri, chatbotlar, fiyatlandırma, akıllı lojistik gibi alanlarda yapay zekanın oldukça yaygın kullanılması sonucunu doğurmaktadır.

            Zeka kavramı ne anlama gelmektedir? En basit insan davranışı dahi zeka göstergesi olarak atfedilirken; bir hayvanın en karmaşık davranışı asla zeka göstergesi olarak kabul görmez. Buradaki temel fark nedir? Genelde, insan zekası tek bir özellik ile değil; birden fazla özelliğin kombinasyonları şeklinde açıklanır. Yapay zeka kavramı da, bu açıklamadan yola çıkılarak; öğrenme, akıl yürütme, problem çözme, algılama ve dil kullanma özelliklerini bünyesinde toplamaktadır.

            Yapay zekanın hızlı bir şekilde gelişmesi, her sektörde yaygın olarak kullanılması sonucunu doğurmaktadır. Teknolojiyi, diğer sektörlere oranla geriden takip eden hukuk alanında dahi yapay zeka kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. Yapay zeka, arama motoru, e-keşif, sözleşme analizi, vaka tahmini ve belge otomasyonu olmak üzere hukuk alanında yer almaktadır. Sayılan bu alanlarda yapay zekanın kullanılması, hukukçulara hem daha hızlı, hem daha verimli hem de daha ucuz olarak bilgiye ulaşma imkanı sağlamaktadır.

            Buna karşılık yapay zeka kullanımının faydalarının yanı sıra bünyesinde birtakım riskler barındırdığı da unutulmamalıdır. Yapay zeka, bünyesinde barındırdığı algoritmaları kullanarak çok sayıda veriyi analiz etmek suretiyle, insan yeteneklerini büyük ölçüde aşan bir seviyeye ulaşmıştır. Dolayısıyla yapay zekanın bağımsız bir şekilde kendi kapasitesini arttırma durumu, yapay zekaya güvenilirliği zedeleyici bir belirsizliktir. Söz konusu riskin meydana gelmesi halinde, çeşitli zararlar doğabileceğinden (örneğin insan haklarının ihlali riski), bu durumda hukuki önlemler alınması gerekecektir. Yapay zekanın doğurabileceği zararlar karşısında ortaya çıkacak sorumluluk konusunun hangi hukuki gerekçelere dayandırılacağı hususu, yapay zeka hukukunun temel konularından birini teşkil etmektedir.

            Yapay zekanın çeşitli olay ve durumlar karşısında karar verebilecek pozisyona getirilmesi ihtimali, son zamanlarda şirketlerin yönetimi açısından ele alınmaktadır. Uzun yıllardır şirketlerde yapay zekanın kullanım alanlarının genişletilmesine yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Örneğin bazı şirketlerde, işe alım süreçlerinde yapay zeka programları kullanılmaktadır. Ancak bu türden örneklerin ötesinde, bir şirketin yönetim kurulu üyesi olarak yapay zekanın kullanılması mümkün müdür?

            Örneğin bir şirket düşünelim. Bir yapay zeka algoritması, şirketin mevcut yönetim kuruluna atanmış ve diğer üyelerde olduğu gibi oy yetkisine haiz olsun. Söz konusu yapay zekanın, geçmiş verileri analiz ederek; insanlar tarafında fark edilmeyen ya da unutulmuş olasılıkları ortaya çıkararak durum tespiti yapabileceği herkes tarafından kabul edilecektir. Ancak burada hukuki anlamda ne gerçek ne de tüzel kişi sıfatına haiz olmayan bir yapay zekanın, şirket yöneticisi statüsünü hukuken kazandığını kabul etmek imkansızdır. Yapay zekanın “gözlem yapma yetkisine sahip bir yönetim kurulu üyesi” olduğunun kabulü hukuki açıdan daha kabul edilebilir bir gerçektir. Ancak gelişen teknoloji ile birlikte hukukun er ya da geç gelişen bu teknolojiye ayak uydurması gerektiği göz önüne alındığında, ileride yapay zekanın yönetim kurulunun asli bir üyesi olmaya aday görülmesi mümkündür. Bu durum şirketler hukuku açısından oldukça önemli bir değişimdir.

            Günümüzde şirket yönetim kurullarının toplanamaması, karar alamaması, yöneticilerin tam verimli çalışamaması gibi problemler söz konusudur. Yapay zekanın bir algoritma olduğu ve problem çözmeye odaklı bir oluşum olduğu düşünüldüğünde, bu hususun söz konusu problemleri çözebilecek avantajlarının olduğu sonucuna ulaşılabilmektedir. Keza insanların mesai saati gibi bir durum yapay zeka için söz konusu değildir. Yapay zeka, fiilen her zaman müsait olabilecek bir konumdadır. Bu da yönetim kurulunun hızlıca toplanması ve karar alması anlamına gelmektedir.

            Bu avantajların yanı sıra dünya üzerinde hemen hemen hiçbir dünya ülkesinin hukuk düzeni, yönetim kuruluna yapay zekanın üye olarak sayılması gerçeğine hazır değildir. Çoğu hukuk düzeninde olduğu gibi, Türk hukukunda da yönetim kuruluna üye olacak kişinin hukuk düzeni tarafından kişi statüsünde olması şarttır. TTK'nın 359'uncu maddesi ile Anonim Şirketlerde, esas sözleşmeyle atanmış veya genel kurul tarafından seçilmiş, bir veya daha fazla üyeden oluşan bir yönetim kurulu bulunacağı hükmü yer alır. Bir tüzel kişinin yönetim kuruluna üye seçilmesi halinde ise, tüzel kişiyle birlikte, tüzel kişi adına, tüzel kişi tarafından belirlenen, sadece bir gerçek kişi de tescil ve ilan olunur. Tüzel kişi adına sadece, bu tescil edilmiş kişi toplantılara katılıp oy kullanabilir. Yönetim kurulu üyelerinin ve tüzel kişi adına tescil edilecek gerçek kişinin tam ehliyetli olmaları şarttır. Madde metninin lafzından anlaşılacağı üzere, Türk hukukunda yönetim kurulu üyeleri gerçek ya da tüzel kişi olabilir. Ancak tüzel kişi olması halinde dahi, gerçek kişi tarafından temsil şarttır. Bu hususta İngiltere, Avustralya, Almanya, İtalya ve İsviçre şirketler hukuku kurallarına göre de şirket yöneticilerinin gerçek kişi olması şartı aranmaktadır. Çek Cumhuriyeti, Fransa, Belçika gibi ülkelerde ise gerçek ve tüzel kişi olarak şirket yöneticisi atanması mümkündür. Dünyadaki genel tabloya bakıldığında; şirket yöneticisi belirlerken, hukuki kişilik şartı arandığı görülmektedir. Dolayısıyla hukuki statüsü tartışmalı olan yapay zekanın günümüz hukuk sistemleri gereğince yönetici pozisyonunda olması mümkün gözükmemektedir. Ancak teknolojinin gelişim hızı düşünüldüğünde hukuk sistemlerinin de kendisini gelişen teknolojiye entegre etme zorunluluğu ortaya çıkacaktır.

            Türk doktrininde olduğu gibi diğer ülkelerin doktrinlerinde de her ne kadar yapay zekanın hak ve sorumlulukları olan bir hukuki kişiliğe sahip olması gerektiğini savunan görüşler olsa da henüz bu konuda ayrıntılı bir düzenleme yapılmamıştır. Hukuk sistemlerinin yapay zeka fikrine mesafeli yaklaştığı görülmektedir. Bu durum oldukça anlaşılabilir bir durumdur. Nitekim yapay zekanın kendisini tasarlayan kişilerin iradesinin dışına çıkarak, bağımsız hareket etmeye başladığını gösteren örnekler mevcuttur. Yapay zeka bir süre sonra kendi kendine öğrenme yeteneğini geliştirmekte ve bunun bir sonucu olarak da programlandığı özelliklere yeni özellikler eklemektedir. Yapay zekada meydana gelen bu gelişim ve değişimler, kimi zaman zararlara sebep olmaktadır. İşte bu gibi durumlarda söz konusu zararlardan kimin sorumlu tutulacağına ilişkin yasal boşluklar ortaya çıkmaktadır.

            Yapay zekanın şirket yöneticisi olduğunu kabul ettiğimizi farz edelim. Yapay zekanın yönetim kurulunda olması sebebiyle şirkete zarar vermesi halinde sorumlu kim olacaktır? Yapay zeka mı, onun tasarlayıcısı mı, yoksa birlikte sorumluluk mu gündeme gelecektir? Yapay zekanın bir süre sonra tasarlayanından bağımsız hareket etme ihtimali söz konusuyken, bu halde yapay zekayı tasarlayanın sorumluluğunun kalkması şeklinde bir çıkarım yapılması hukuken hakkaniyetli olacak mıdır?

            TTK'nın 553'üncü maddesi anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu düzenlemektedir. Maddeye göre, “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.” denilmektedir. Maddenin lafzından anlaşılacağı üzere yönetim kurulu üyesi zararın tamamından değil, kusuru oranında sorumlu tutulmuştur. Burada yapay zekanın kusur oranının saptanmasının nasıl olacağına ilişkin yeni bir problem gündeme gelmektedir. Yapay zekanın hukuki statüsü henüz netleşmemişken, sorumluluk oranının ne şekilde hesaplanacağı hususu da belirsizdir. Bununla birlikte, hukuki statüsü henüz belirlenmemişken yapay zekanın şirket yönetimine katılmasının kabulü halinde, kötüniyetli kişilerce sorumlunun bulunmadığı şirketler kurulabilecektir. Bu da hukuk sistemi içerisinde yeni bir problemi beraberinde getirecektir. Açıklanan olasılıklar sebebiyle yapay zekanın hukuki statüsüne ilişkin belirsizlik ortadan kalkmadığı sürece şirket yönetimine katılmaları mümkün değildir.

SONUÇ

Şirketler Hukuku kuralları, yapay zekanın yönetici olması üzerine kurulmamıştır. Yönetim Kurulu şirketin önemli stratejik kararlarının alındığı bir organ görevindedir. Her ne kadar tutarlılık ve mantık çerçevesinde karar alınması sağlıklı olsa da vicdan faktörü de alınan kararlarda etkilidir. İnsan beyninin mantık ve hesaplama yapmanın yanı sıra duygusal açıdan esnekliği, yapay zekalarda olmayan bir durumdur. Bu sebeple hukuk sistemleri tarafından yönetim kurulu üyelerinde iyiniyet, dürüstlük, özen, bağlılık ve sadakat ile hareket etme yükümlülüğü yüklenmiştir. Ayrıca bazı durumlarda yönetim kurulu üyelerinin risk alması gerekebilmektedir. Bu durumda da sayısal değerler üzerine programlanmış yapay zekanın riskli durumlar karşısında, insanların aldığı gibi inisiyatif alması mümkün değildir. İleride bu sorunların aşılması ihtimalinde dahi, meydana gelebilecek zararlardan sorumluluk konusu insanlar açısından uzunca bir süre sorun teşkil edecektir. Bu da hukuk sistemlerinin yapay zekaya bir süre daha mesafeli durması ve temkinli yaklaşması sonucunu doğuracaktır.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.