Özellikle faaliyet göstermekte olduğu coğrafyalardan başka yeni pazarlara isteyen tacirlerin, farklı ülkelerin hukuki ve ticari durumunu değerlendirmek zorunda olmaksızın uzman bir acente vasıtasıyla bunu gerçekleştirmesi büyük bir kolaylık sağlamaktadır. Acente açısından ise bu husus, üretim faaliyeti riskleri ile karşılaşmadan müşteri talepleri ile ilgilenerek faaliyette bulunması avantajını teşkil etmektedir.

Acente, bir başkası adına ancak ondan bağımsız bir biçimde iş yapmayı meslek edinmiş kişilere denir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun ("TTK") 102.maddesi acenteyi şöyle tanımlamaktadır:

"Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir."

Türk Ticaret Kanunu tarafından yapılmış olan bu çerçevesinde acentelik sözleşmesinin temel unsurları şu şekilde sıralanabilmektedir:

  • İşletmeye bağlı hukuki bir konumu olmaksızın faaliyet göstermesi,
  • Belirli bir coğrafi sınırlamaya tabi olarak faaliyet göstermesi,
  • Ticari işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmesi veya bunları tacir adına yapması,
  • Acentenin bu faaliyetini bir sözleşmeye dayanarak sürdürmesi.

Acente asıl olarak bir vekildir. Ticari bir işletmeyi temsil eder ve bu işletme adına sözleşmelerde aracılık etme ve bunları o tacir adına yapar. Acenteyi diğer ticari temsilcilerden ayıran unsurlar ise işletmeden bağımsız bir şekilde aracılık etmesi veya müvekkili adına sözleşme akdetmesidir.

Acente, müvekkilinin makul talimatlarına uygun olarak faaliyet gösterdiği sürece, kendi işini istediği gibi organize edebilmektedir. Böylelikle acente, bulunduğu bölgenin somut koşullarına uyum göstermekte, piyasanın sürekli değişen dinamiğine daha rahat adapte olabilmektedir. Bu unsur, ürünlerini özelliklerin değişiklik arz ettiği pazar coğrafyalarında satmak isteyen tacirin amacının gerçekleşmesinde önemli rol oynamaktadır.

Özellikle faaliyet göstermekte olduğu coğrafyalardan başka yeni pazarlara isteyen tacirlerin, farklı ülkelerin hukuki ve ticari durumunu değerlendirmek zorunda olmaksızın uzman bir acente vasıtasıyla bunu gerçekleştirmesi büyük bir kolaylık sağlamaktadır. Acente açısından ise bu husus, üretim faaliyeti riskleri ile karşılaşmadan müşteri talepleri ile ilgilenerek faaliyette bulunması avantajını teşkil etmektedir.

Acentelik Sözleşmesi

Acentelik sözleşmesi, tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olup sözleşmenin tarafları müvekkil ve acentedir. Acentelik sözleşmesi doktrinde bir görüş tarafından iş görme sözleşmesi olarak sınıflandırılmaktadır. Tipik iş görme sözleşmelerinde bir taraf iş görme borcu altına girmekteyken, sözleşmenin karşı tarafı ücret ödeme borcu altına girmektedir.

Doktrindeki bir başka görüş ise acentelik sözleşmesini vekalet sözleşmesinin özel bir görünümü olarak sınıflandırmaktadır.

Acentenin Borç ve Yükümlülükleri

Müvekkilin işini Görmek

Acente, müvekkilinin sözleşme ile öngörülmüş olan işlerini görmekle yükümlüdür. Ancak sözleşmede acentenin faaliyet alanı belirlenmemiş ise acente, müvekkilinin faaliyet konusu ile sınırlı olmak üzere iş görmekle yükümlü olmaktadır. Acente bu faaliyetini kendisine sözleşme ile bırakılmış bölge ile sınırlı olarak yürütmekle yükümlüdür. Bu TTK'da şöyle ifade edilmektedir.

"Acente, sözleşme uyarınca kendisine bırakılan bölge ve ticaret dalı içinde, müvekkilinin işlerini görmekle ve menfaatlerini korumakla yükümlüdür."

Acentenin Özen Yükümlülüğü

Acente, tacir olmasından mütevellit, üstlendiği faaliyeti basiretli bir tacirin göstereceği makul dikkat, yetenek ve özen kıstaslarına göre yürütmek ile yükümlüdür. Bu yükümlülüğün ihlali sözleşmenin feshedilmesi sonucunu doğurabileceği gibi, yükümlülüğün ihlalinden yüzünden doğmuş olan zararlar ve kararlaştırılmış olmak kaydıyla cezai şartlar da talep edilebilmektedir.

Müvekkilin Menfaatlerini Koruma Yükümlülüğü

Acente aynı zamanda, müvekkilinin menfaatlerini korumakla da yükümlü tutulmaktadır.

Uluslararası Ticaret Odası (International Commercial Chamber) acentenin, müvekkilinin makul talimatlarını yerine getirirken en yararlı davranış prensibine göre hareket etmeli basiretli bir tacir gibi davranması gerektiğini öngörmektedir.

Sözleşme ile acentenin faaliyet süresine ve işlem miktarına sınırlamalar getirilebilmektedir. Benzer şekilde, minimum bir satış miktarının garanti edilmesi de söz konusu olabilmektedir. Bu şartların ihlal edilmesi neticesinde cezai şart ödeneceği kararlaştırılabilirken, şartların ihlali sözleşmenin feshedilebilmesi sonucunu da doğurabilecektir.

Haber Verme Yükümlülüğü

TTK bunun yanında acentenin haber vermeye ilişkin yükümlülüklerini de düzenlemektedir. Buna göre

"Acente, üçüncü kişilerin kabule yetkili olduğu beyanlarını, bölgesindeki piyasanın ve müşterilerin finansal durumunu, şartlarını, bunlarda meydana gelen değişiklikleri ve yapılan işlemlere ilişkin olarak müvekkilini ilgilendiren bütün hususları ona zamanında bildirmek zorundadır."

Bilgi Verme Yükümlülüğü

Acente, müvekkile piyasa koşulları, sektördeki yeni düzenlemeler ve önemli değişiklikler, coğrafi riskler, müşteri portföyünde gerçekleşen önemli değişiklikler gibi bilgileri bildirmekle yükümlüdür.

Buna ek olarak, aracılıkta bulunduğu veya müvekkili adına akdettiği sözleşmelerle ilgili tarafına tebellüğ edilen her türlü ihtar, ihbar ve diğer belgeleri de bildirmekle yükümlü tutulmaktadır.

Sır Sa/strong> klama Yükümlülüğü <

Acente, faaliyetlerini yürütürken öğrendiği gizli bilgi ve belgeleri sözleşmenin sona ermesinden önce veya sonra üçüncü kişilere açıklamamakla yükümlüdür. Sır saklama yükümlülüğünün kapsamına, sır teşkil eden bilgi ve belgeleri kullanarak müvekkil ile rekabet etmemek yükümlülüğünün de dahil olduğu doktrin tarafından ifade edilmektedir.

Sadakat Yükümlülüğü

Sadakat yükümlülüğü acente ile müvekkil arasında akdedilmiş olan sözleşmenin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yükümlülüğün kapsamı kural olarak sözleşme ile belirlenmektedir. Sadakat borcunun ilk unsuru acentenin, müvekkilinin menfaatlerini etkileyecek şekilde hareket etmemesi ve aralarındaki sözleşme ilişkisine aykırı davranarak kazanç elde etmemesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır.

Önleyici Tedbirler Alma Borcu

Acente, müvekkili hesabına teslim aldığı eşyanın taşınması sırasında hasara uğradığına dair belirtilerin varlığı durumunda, müvekkilinin taşıyıcıya karşı dava hakkını teminat altına almak üzere, hasarı belirlettirmek ve gereken diğer önlemleri almakla yükümlüdür. Bu kapsamda, eşyayı mümkün olduğu kadar korumak ve eğer telef olma tehlikesi var ise, mahkeme izniyle sattırmak ve durumu gecikmeksizin müvekkiline haber vermekle yükümlüdür.

Söz konusu malların, çabuk bozulacak veya değeri büyük ölçüde düşecek cinsten olması ve müvekkilden zamanında talimat alınması mümkün olmaması halinde ise acente, malları hemen satmakla yükümlüdür. Aksi taktirde doğacak zararlardan acente, ihmali ölçüsünde tacire karşı sorumlu olmaktadır.

Acentenin Rekabet Yasağı

Sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça, acente, kararlaştırılan bölge kapsamında müvekkili ile rekabette bulunan başka ticari işletmeler için acentelik yapamamaktadır. TTK'da "İnhisar" başlığı altında bu yasak şu şekilde düzenlenmektedir:

"Yazılı olarak aksi kararlaştırılmadıkça, müvekkil, aynı zamanda ve aynı yer veya bölge içinde aynı ticaret dalı ile ilgili olarak birden fazla acente atayamayacağı gibi, acente de aynı yer veya bölgede, birbirleriyle rekabette bulunan birden çok ticari işletme hesabına acentelik yapamaz."

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.