Rekabetin korunması hukukuna aşina olanlar böyle bir öneriden irkilebilirler. Öyle ya, her şeyin satış fiyatını piyasa belirlemeli, hiçbir üretici veya satıcı bir ürünün yeniden satış fiyatını müdahale edememeli… Peki konuya biraz yakından bakınca böyle midir gerçekten? Kitap satış fiyatlarının, domatesin satış fiyatının oluşması gibi sihirli piyasa mekanizmasının işleyişine bırakılmasının sonuçları nelerdir? Bazı sorular sorarak başlayalım konuya.

Yayıncılar Birliği'nin araştırmasına göre; büyük kitap dağıtım zincirleri ve internet üzerindeki kitap satış portallarının ciddi indirimleri sebebiyle, kitap satış alanında ciddi bir yoğunlaşma ve tekelleşme eğiliminin doğduğu, küçük dağıtım şirketlerinin iflas ettiği, bir çok yayınevinin faaliyetlerini durdurma noktasına geldiği ve kitabevlerinin yavaş yavaş kapandığı anlaşılmaktadır. Son 2-3 yıl içinde kapatılan küçük ve orta ölçekli yayınevi sayısının 300'ün üzerinde olduğu görülmektedir.

Bu bize aynı zamanda,  yeniden satış fiyatının piyasada belirlenmesi kuralının, bazen tam tersine sonuç verdiğini, bazı alanlarda kamu yararına aykırı sonuçlar doğurduğunu da göstermektedir. Bir okuyucu olarak oturduğumuz yerden %40, %50 indirimle kitap sipariş etmenin kolaycılığı; bir yandan kitabı kitabevinde oturarak, kitaba bakarak, inceleyerek satın alma, kitapseverlerin bu mekanlarda buluşma heyecanını, “kitap kitapçıdan satın alınır” mottosunu, kitap satın alma kültürünü ortadan kaldırmakta, diğer yandan da ironik olarak ucuz kitap aldığımızı sanarak, aslında daha pahalıya kitap almamıza neden olmaktadır. Çünkü yayınevleri bu yüksek indirimleri önceden kitabın fiyatına ekleyerek kitap fiyatını belirlemektedir. Gerçi yayınevlerinin bu imkanları da büyük dağıtıcılar tarafından giderek kısıtlanmaktadır. Bu nedenle piyasada dolaşan kitap fiyatları sanal bir dünyada belirlenmektedir. Yine belirtmek gerekiyor ki, Rekabet Kurumu kararları incelendiğinde kitap dağıtımında hakim durumun kötüye kullanılmasıyla mücadele etmekten, yayınevleri aleyhine dağıtıcı hakimiyetinin yoğunlaşmasıyla mücadele etmekten çok uzaktır. Sanki rekabeti korumaya çalışırken oligopol piyasası kurulmakta, küçükler yok edilmektedir…

Çok yakında yayınevlerinin kar marjı, yazarların telif ücretleri bile minimalize edilerek bu büyük dağıtıcılar tarafından belirlenir hale gelecektir. Bunun bir örneği e-kitap alanında Google vb. dev tekellerin ülkelere girerek, tüm lisansları toplama ve tek belirleyici olma çabasında görülmektedir.

Yayınevlerinin, kitapçıların kapanmaya başlaması, kar marjlarının, telif ücretlerinin düşmesiyle edebi ve sanatsal yaratıcılığın karşılığını bir nebze bile olsa alamaması her şeyden önce okuru vuracak bir uygulamadır. Özetle, yazılı kültür hayatı tehlike altındadır.

Rekabetin korunması hukuku kapsamında, yeniden satış fiyatının ve iskonto oranlarının önceden belirlenemeyeceği genel kuralı dikkate alındığında, amacın bireysel muafiyet veya menfi tespit yöntemleriyle sağlanamayacağı ortadadır. Şu halde kitapların hangi mecrada satılırsa satılsın sabit fiyatla satılması zorunluluğu ancak bir kanun hükmüyle sağlanabilecektir. Peki kitapların sabit fiyatla satışını düzenleyen bir yasal düzenleme yapılabilir mi?

Avrupa'daki uygulamalara bakmak yararlı olacaktır. İspanya 1975, Fransa 1981, Portekiz 1996, Güney Kore 2003, Hollanda 2005, Yunanistan 2014, Belçika 2017 yılından beri kitapların tüm mecralarda sabit fiyatla satılmasını kanunla düzenlemişlerdir.

Konu, 1981 Fransız Kanununun uygulanması esnasında AB Adalet Divanı önüne de gelmiştir. Divan Roma Anlaşması 5/2 ve 85/3 uyarınca kitapta sabit fiyat uygulamasında aykırılık tespit etmemişti. Bir diğer deyişle Türkiye'de de böyle bir yasa çıkması halinde Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'a aykırılık söz konusu olmayacaktır.

Bir kitapçıda kitapların arasında bir saat geçirme, kitapları elimize alıp onlara bakarak, okuyarak seçme, bu esnada bir kahve içme veya arkadaşlarımızla kitapçı kafelerinde buluşarak, o kitap kokuları arasında sohbet etme imkanımız elimizden kaçmak üzere… Hepsi birer birer kapanıyor. O halde kitap okurlarının, yakında gündeme gelecek bu yasa çalışmasını desteklemeleri, yayın alanındaki meslek örgütlerinin yasa çalışmasına destek vermeleri yazılı kültür dünyamızın geleceği için büyük bir umut olacaktır.

Bu aşamada kitapta sabit satış fiyatı uygulamasına geçen ülkelerde ikinci el kitapların satışı ve bu satışlarda hiçbir fiyat sınırlaması olmadığını da hatırlamak gerekiyor. Birçok Avrupa şehrinde ikinci el kitap satışı yapan mağazalar önünde okudukları kitapları kitapçıya geri satmak için bekleyen kuyruklar görmek mümkündür. Böylece evlerde duran kitaplar hem piyasaya çıkmakta hem de daha fazla kişi tarafından okunması sağlanmaktadır. Özetle, bir kitabın ilk satışı ayrı bir konu, ikinci el satışı ayrı bir konudur. İlk satışta sabit fiyat olması, büyük dağıtım firmalarının yüksek hatta zararına satışlarla küçük yayınevlerini, kitapçıları yok etmesini önleyecek, yayınevlerinin kar etmesine imkan verecek, yazarların telif ücretlerinde hakkaniyetli bir orana gelmelerini sağlayacaktır. Hatta sistem yerleştiğinde kitapta sabit fiyat uygulamasının zamanla fiyatların düşmesine neden olduğu da görülecektir.  

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.