ÖZET

Dijitalleşme ile e-ticaretin küresel ticaret hacmi içerisindeki payının hızla artmasıyla birlikte internet satışları rekabet hukukunun sıklıkla gündemine gelmektedir. Sağlayıcıların yeniden satıcılarla ilişkilerini düzenleyen Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nde Rekabet Kurumu, internet satışlarını pasif satış olarak kabul ettiğini vurgulamakta ve çevrim içi platformları da kapsayacak şekilde sağlayıcıların internet üzerinden satışları engelleyici uygulamalarını yasaklamaktadır. Bu noktada sağlayıcılar, bayilerin internet satışlarına ilişkin olarak yalnızca objektif ve makul kriterler getirebilmektedir. Rekabet Kurulu'nun konuya ilişkin en güncel kararı olarak karşımıza çıkan BSH kararı Kurul'un internet satışı kısıtlamalarına yönelik katı tutumunu ortaya koyarak yol gösterici bir rol üstlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: İnternet Satışları, Çevrim İçi Pazaryerleri, Seçici Dağıtım Sistemleri, Dikey Kısıtlamalar, Pasif Satış

GİRİŞ

E-ticaret, gerek tedarikçi gerekse tüketici yönlü olarak pazarda yarattığı önemli etkinlikler nedeniyle geleneksel mağazacılık karşısında yükselişini sürdürmekte olup, bu doğrultuda yeniden satıcıların çevrim içi kanallardan satış yapma yönündeki motivasyonları da artmaktadır. Zira internet satışları; maliyet, müşteriye erişim, geri bildirimlerin takibi, stok yönetimi gibi konularda fiziksel mağazacılığa karşı önemli avantajlara sahiptir. Diğer yandan tüketiciler açısından internet satışları; ürünlere kolay erişim, avantajlı fiyatlar, karşılaştırma olanakları ve tüketici yorumlarının incelenebilmesi gibi birçok fayda ortaya çıkarmaktadır. Bu noktada, sağlayıcılar da fiziksel mağazacılığın ayakta kalabilmesi gibi çeşitli sebeplerle yeniden satıcıların çevrim içi kanallar üzerinden satış yapmasını engelleme eğilimi gösterebilmektedir. Bu durumda rekabet otoriteleri, internet satışlarına ilişkin kısıtlamalara yönelik uygulamalar karşısında dikey ilişkilere müdahalelerde bulunmaktadır.

Dikey ilişkilere yönelik kuralların büyük oranda fiziksel mağazacılığa yönelik olması nedeniyle internet satışlarına yönelik yeni kural setlerinin oluşturulma ihtiyacı doğmuş olup çevrim içi kanalların sağladığı kazanımlar ve ilginin artmasıyla rekabet otoriteleri peşi sıra düzenlemeler ve kararlarla internet satışlarına ilişkin Rekabet Hukuku rejimini büyük oranda belirginleştirmiştir. Bu çalışmada, öncelikle internet satışlarına ilişkin Türkiye'deki Rekabet Hukuku kurallarına genel hatlarıyla değinilecek, akabinde BSH kararı ışığında Rekabet Kurulu'nun gelişen yaklaşımı ele alınacaktır.

1. İNTERNET SATIŞ KISITLAMALARINA İLİŞKİN REKABET HUKUKU KURALLARI

Teşebbüsler arası dikey ilişkiler kapsamındaki rekabet kısıtlamalarına ilişkin kurallar, 4054 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nde düzenlenmektedir. Dikey ilişkilere yönelik belirlenen kural seti, Dikey Anlaşmalara İlişkin Kılavuz'da da Rekabet Kurumu'nca açıklanmıştır. Bu mevzuat kapsamında düzenlenen hususlardan biri de pasif satış yasağı altında yeniden satıcıların internet satışlarının sağlayıcılar tarafından yasaklanamayacağına yöneliktir. Kılavuz kapsamında internet satışlarına ilişkin kurallar kısaca şu şekildedir:

  • İnternet satışları kural olarak pasif satış niteliğindedir. Her yeniden satıcı, internet üzerinden satış yapabilme hakkına sahip olup tüketicilerin yeniden satıcıya ait internet sitesini ziyaret etmesi ve yeniden satıcı ile iletişime geçmesi veya tüketicilerin yeniden satıcı tarafından otomatik olarak bilgilendirilmeyi talep etmiş olması vesilesiyle gerçekleşen satışlar pasif satış olarak değerlendirilir.
  • İnternet satışları pasif satış olarak değerlendirilmekle birlikte, Rekabet Kurumu pasif satış kısıtlaması olarak değerlendirdiği başlıca uygulamalara da Kılavuz'da yer vermektedir. Buna göre; (i) bir münhasır dağıtıcının başka bir dağıtıcının münhasır bölgesinde bulunan müşterilere, kendi internet sitesine erişimlerini kısıtlaması veya bu müşterilerin, üreticinin veya diğer münhasır dağıtıcının sitesine yönlendirilmesi, (ii) münhasır dağıtıcının, müşterinin teslimat, posta, kredi kartı vb. gibi adres bilgisinden, adresin dağıtıcının münhasır bölgesinde olmadığını fark etmesi durumunda işlemi sonlandırması, (iii) internet kanalıyla yapılan satışların toplam satışlara oranına ilişkin kısıtlama getirilmesi (sağlayıcının, internet satışlarını engellemeden fiziki satış mağazalarının da etkinliğini koruyabilmek adına dağıtıcının satışının belli bir oranını fiziki mağazalar kanalıyla satması koşulu getirmesi veya sağlayıcının internet kanalıyla gerçekleşen satışların genel dağıtım sistemine uygunluğunu sağlaması için koşullar getirmesi hariç olmak üzere) ve (iv) dağıtıcının, sağlayıcıya, internet üzerinden tekrar satışa sunacağı ürünler için fiziki satış noktalarında arz edilecek ürünlere kıyasla daha yüksek fiyat ödemesinin kararlaştırılması Kılavuz kapsamında pasif satışın engellenmesi ile eşdeğer kabul edilerek rekabeti sınırlayıcı uygulama olarak görülmektedir.
  • Aynı şekilde yeniden satıcılara bölge ve müşteri tahsisi yapılan dağıtım modelinde de, sağlayıcının yeniden satıcı tarafından kurulan bir internet sitesindeki satışları engellemesi, pasif satışların engellenmesi niteliğinde olup rekabet kurallarının ihlâli anlamına gelmektedir.
  • Seçici dağıtım modelleri açısından bakıldığında Rekabet Hukukunun konuya yaklaşımı esneyebilmektedir. Bu modelde, tıpkı fiziki satış noktalarında olduğu gibi internet satışlarına yönelik olarak da sağlayıcı tarafından; dağıtımın niteliği ve kalitesi ile marka imajını arttırmak amacıyla somut ve makul birtakım koşullar getirilebilmektedir. Ancak yine yetkilendirilmiş dağıtıcıların internet üzerinden satışları kural olarak engellenememektedir. Sağlayıcı tarafından internet satışlarına ilişkin öngörülebilecek olan kalite standartlarının, internet satışlarına yönelik getirilen kriterler, geleneksel dağıtım kanalı için öngörülen kriterler ile tamamen aynı olması gerekmemekle birlikte kıyaslanabilir olmalı, aynı amaca hizmet etmeli ve ürünün niteliği, kriterler arasındaki farklılığı haklı kılmalı ve internet satışlarını yasaklayıcı bir etki doğurmamalıdır. Bunun yanında seçici dağıtım sisteminde, bir sistem üyesinin yetkili olmadığı yerde faaliyet göstermesinin yasaklanması hakkı saklı kalmak kaydıyla, perakende seviyesinde faaliyet gösteren sistem üyelerinin son kullanıcılara yapacakları aktif veya pasif satışların kısıtlanması ile sistem üyelerinin kendi aralarındaki alım ve satımın engellenmesi, ağır sınırlama olarak değerlendirilmiştir.

2. REKABET KURULU'NUN BSH KARARI

Bu noktada internet satışlarının kısıtlanmasına ilişkin Rekabet Kurulu'nun BSH kararı1, internet satış yasaklarına Rekabet Kurumu'nun yaklaşımı bakımından güncel ve yol gösterici önemli bir kaynak hâlini almıştır. BSH kararı, internet satış yasaklarına ilişkin kuralların uygulamadaki karşılığını ve Kurum'un bakış açısını göstermesi bakımından önem arz etmektedir. Kararda Kurul'un daha önceki kararlarından farklı olarak ilk defa doğrudan çevrim içi pazaryerleri üzerinden yapılan satışların kısıtlanması değerlendirilmiştir.

Karar BSH'ın yetkili bayileri arasında imzalanan bayilik sözleşmeleri ile bu sözleşmelere ek olarak uygulanan sirkülerdeki yetkili bayilerin çevrim içi pazaryerleri üzerinden satış yapmasının kısıtlanması ve yetkili bayilere tek elden satın alma yükümlülüğü getirilerek seçici dağıtım sistemi üyelerinin kendi aralarındaki alım ve satımlarının engellenmesi hükümlerine menfi tespit/muafiyet tanınması talebine ilişkin Kurul değerlendirmelerini içermektedir.

BSH, ürettiği ve tedarik ettiği ürünlerin satışını seçici dağıtım ağıyla gerçekleştirmektedir. BSH ile yetkili satıcılar arasında kurulan sözleşme uyarınca yetkili bayiler BSH ürünlerinin satışını, kendilerine ait internet sitesi ve/veya pazaryeri aracılığıyla gerçekleştirebilme hakkına sahip olmakla birlikte üçüncü taraf çevrim içi pazaryerleri aracılığıyla satış yapmaları yasaklanmış, satış yasağının ihlâl edilmesi, bu aykırılığın yazılı ihtara rağmen giderilmemesi hâli BSH tarafından haklı fesih nedeni olarak sayılmıştır.

BSH, karar konusu menfi tespit/muafiyet verilmesi talebine gerekçe olarak;

  • BSH ürünlerinin üçüncü şahsın markasından oluşan alan adını taşıyan bir sayfada pazarlanmak zorunda kaldığı, bazı pazaryeri satış platformlarında bayilerin kendilerine ait bölümleri olabilse de tüketicinin buraya ulaşabilmesi için mutlaka üçüncü şahsın internet sitesinden giriş yapması gerektiği bu nedenle de tüketicilerin pazaryeri ile ürünün üreticisi/satıcısı arasındaki ayrımı bilmediği,
  • Pazaryeri niteliğindeki satış platformlarında ürün görseli ve ürün bilgilerinin eksik veya yanıltıcı olabildiği, BSH'ın bu alanlarda hem hukuken hem de fiilen kontrol ve müdahale imkânının bulunmadığı,
  • Tüketicilerin; satın alma öncesi danışma, satın alma süreçleri, teslimat, montaj, iade ve onarım aşamalarında doğrudan satıcı ile iletişime geçmelerinin kısıtlı olduğu ve pazaryerlerinin farklı teslimat süreçlerinin ve satış sonrası hizmetlerinin tüketicilerde memnuniyetsizlik yaratabildiği,
  • Pazaryerlerinde yetkili olan ve olmayan satıcıların bir arada bulunduğu, tüketici nezdinde yetkili olan satıcı ile yetkili olmayan satıcının eşit olduğu, bunun da BSH'ın sürekli yatırım yaptığı seçici dağıtım sistemine zarar verdiği,
  • Üçüncü şahıslara ait çevrim içi pazaryeri platformlarında ürünlerin rakip ürünlerle bir arada satışa sunulduğu ve reklamlarla rakip ürünlere yönlendirme yapıldığı,
  • BSH'ın kendi tüketicisi ile iletişim kurma, kişiselleştirilmiş tüketici deneyimi sunma ve yasalar çerçevesinde tüketicisinin kişisel verilerini işleme ve pazarlama amaçları ile kullanabilmesi hakkına ulaşmasının engellendiği, pazaryerinin bu anlamda haksız kazanç elde ettiği,
  • Eşleniklik prensibi gereği BSH'ın bayilerine mağazalarında çevrim dışı satışlar için getirebileceği kısıtlamaları çevrim içi satışlarında da getirebilmesi gerektiği,

hususlarını Kurul'a sunmuş, çevrim içi pazaryerlerinde yapılan satışların BSH'ın kurumsal kimliğine ve marka imajına zarar verdiğini/vereceğini belirterek ilgili kısıtlamaların BSH'ın kurmuş olduğu seçici dağıtım ağının etkinliğinin korunmasını sağlayacağını ileri sürmüştür. Kurul kararında, ilk olarak BSH'ın kurmuş olduğu seçici dağıtım sistemini değerlendirmiş ardından üç aşamalı bir inceleme ile menfi tespit ve muafiyet değerlendirmesi yapılmıştır.

Seçici dağıtım sisteminin Rekabet Hukuku kapsamında nasıl değerlendirileceği, ABAD'ın 1977 yılında vermiş olduğu Metro Kararı'ndaki2 kriterlere paralel olarak Dikey Anlaşmalara İlişkin Kılavuzun 171. paragrafında düzenlenmiştir. Buna göre; saf nitel seçici dağıtım sistemi i) ilgili ürünün niteliği, kalitenin korunması ve uygun kullanımının temini için, bir seçici dağıtım sisteminin gerekli olduğu, ii) yeniden dağıtıcıların kalite temelli objektif kriterlere göre seçildiği, bu kriterlerin tüm potansiyel yeniden satıcılar için yeknesak bir şekilde ve ayrımcılıktan uzak olarak uygulandığı ve son olarak iii) uygulanan kriterlerin gerekli olandan fazla olmayıp orantılı olduğu hallerde rekabeti kısıtlayıcı etkiler doğurmadığından Kanun'un 4. maddesinin kapsamı dışında kabul edilir. Aranan nitelikleri taşımayan seçici dağıtım sistemi ise, Kanun'un 4. maddesini ihlâl etmektedir.

Kurul, BSH'nin seçici dağıtım sisteminde yapmış olduğu çevrim içi pazaryerlerinde satış kısıtlamasına ilişkin Avrupa rekabet otoritelerinin konuya ilişkin yaklaşımlarına müracaat ederek bir değerlendirme yapmıştır. Bu kapsamda ABAD'ın Coty kararına3 değinilmesi gerekmektedir. ABAD kararında, ilk olarak lüks ürünler için seçici dağıtım sistemlerinin gerekli olup olmayacağını, ardından da seçici dağıtım sistemi üyesi bir satıcının, herhangi bir kalite standardı belirlemeksizin pazaryerleri aracılığıyla satışları bütünüyle kısıtlayıp kısıtlayamayacağını değerlendirmiştir. Değerlendirmesi sonucunda mahkeme, çevrim içi pazaryerleri aracılığıyla yapılan satış kısıtlamasının, sağlayıcıya, çevrim içi satış koşullarına ilişkin öngörülen kriterlerin ihlâl edilip edilmediğini kontrol etme imkânı tanıdığını, ürünlerin lüks imajını koruma amacına hizmet ettiğini kabul etmiş ve kısıtlamanın ihlâl olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine varmıştır.

BSH kararında ise;

  1. BSH ürünlerinin teknolojik olarak karmaşık olması ve ürün tasarımının tüketici tercihinde etkili bir unsur olması nedeniyle birinci koşul kapsamında incelemeye konu ürünlerin niteliğinin, kalite algısının korunması ve uygun kullanımının temini için bir seçici dağıtım sistemini gerekli kılabileceği değerlendirilmiştir.
  2. Yetkili bayilerin yanında bazı elektromarketleri de kapsayan bir seçici dağıtım sisteminin uygulandığı kabul edildiğinde, elektromarketlerin çevrim içi pazaryerlerinde kendi mağazaları aracılığıyla BSH markalı ürünlerin satışını gerçekleştirmekte olduğu da Kurul tarafından göz önüne alınmıştır. Bu durumda, başvuru konusu koşulların bayiler ve elektromarketler arasında yeknesak ve orantılı olarak uygulanmadığı değerlendirilmiştir. Bu kapsamda BSH'nin, yeniden satıcıların kalite temelli objektif kriterlere göre seçilme koşulunu sağlamadığına karar verilmiştir.
  3. Bununla birlikte BSH ürünlerinin, lüks üründen ziyade genel kullanım amacına hizmet eden ve talebin fiyat esnekliğinin görece yüksek, kullanım ömrü bulunan ve gelişen teknolojiler nedeniyle zamanla değeri azalan ürünler olması sebebiyle lüks ürün olarak nitelendirilemeyeceği belirtilerek, ürünün Coty kararındaki nitelikleri sağlamadığından bahisle çevrim içi pazaryerleri satışlarına yönelik kısıtlamanın orantılı olmadığı kanaatine varılmıştır.

Sonuç olarak, BSH'ın seçici dağıtım ağının etkinliğini sağlamaya ilişkin uyguladığı/uygulamayı planladığı pazaryerlerinden satış yasağının ve bayilik sözleşmelerinde bayilerin son kullanıcılara yapacakları aktif ve pasif satışlarının kısıtlanması ile bayilere ürünleri BSH'dan temin etme zorunluluğu getirilmesinin Dikey Kılavuz'un 171. paragrafında sayılan saf nitel seçici dağıtımın korunmasına yönelik menfaatleri korumaya yönelik olmadığı ve dolayısıyla söz konusu yasakların 4054 sayılı Kanun'un 4. maddesini ihlâl eder nitelikte olduğu değerlendirilerek söz konusu sözleşmelere ve sirkülere menfi tespit verilmemiştir.

Kurul tarafından yapılan grup muafiyeti değerlendirmesinde ise, BSH tarafından bayilerinin çevrim içi platform vasıtasıyla yapacağı satışlara yönelik herhangi bir niteliksel kriter getirmeden bu satışları bütünüyle kısıtlaması, ilgili yasaklamanın doğrudan veya dolaylı olarak internet satışlarının engellenmesine yol açmasına ek olarak, sağlayıcı tarafından öngörülen şartların eşdeğerlik prensibine aykırı ve alıcıların dağıtım kanalı olarak interneti kullanmasını caydırıcı nitelikte olması ve yine seçici dağıtım sistemi üyelerinin son kullanıcılara yapacakları aktif ve pasif satışların yasaklanması sebepleriyle söz konusu uygulamanın ağır sınırlama niteliğini haiz olduğu ve anlaşmayı grup muafiyetinden çıkardığı değerlendirilmiştir.

Son olarak Kurul, 4054 sayılı Kanun'un 5. maddesindeki dört koşul çerçevesinde yapmış olduğu bireysel muafiyet değerlendirmesinde;

  1. Malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması bakımından: Kurul, BSH'ın bildirime konu kısıtlamalara sunduğu gerekçelerin marka imajının korunması yönünde sağlanan/sağlanacak etkinlikleri değerlendirmiş; (i) tüketicilerin pazaryerlerinin e-ticaretteki hızlı gelişime bağlı olarak aracı rolündeki pazaryeri ile satıcı arasındaki farkın bilincinde olduğunu, (ii) platformların BSH'ın marka imajını koruyabilmek için gerekli göreceği önlemlerin gerçekleştirilebilmesi amacıyla iş birliği yapmaya açık olduğunu, (iii) pazaryerlerinin ürün sayfasında satıcının yetkili bayi olup olmadığına dair bilginin sağlayıcı tarafından bayi ile yapılacak anlaşmalar yoluyla temin edilebileceğini, (iv) bedavacılık probleminin çevrim içi kanallara has olmadığını fiziksel kanallarda da karşılaşılabilecek bir durum olduğunu değerlendirerek BSH tarafından pazaryerlerinde yapılan satışların belirli kriterler getirmek yerine tamamen yasaklanmasının, başvuru konusu uygulamanın 4054 sayılı Kanun'un 5. maddesinin (a) bendi çerçevesinde ortaya çıkacak yararlı etkileri sağlamayacağı kanaatine varmıştır.
  2. Tüketicinin bundan yarar sağlaması bakımından: Kurul; yapılan anketler sonucu internet üzerinden alışverişin tüketicilerce tercih edilme sebeplerine bakıldığında; ürün fiyatlarının fiziksel kanallara kıyasla daha uygun, ürün çeşitliliğinin fazla olması ve bu kanaldan alışveriş yapmanın zaman tasarrufu sağlaması olduğu ve tüketici anketine katılan ve beyaz eşya satın alan tüketicilerin %56'sının çevrim içi pazaryerlerini tercih ettiği görülmüş bu kapsamda pazaryerlerinden yapılan satışların yasaklanmasının internet üzerinden alışverişin yaygın bir şekilde kullanıldığı günümüzde tüketici faydası sağlamaktan uzak olduğunu değerlendirmiştir.
  3. İlgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması bakımından: Kurul; çevrim içi platformlarda yetkili satıcıların satışlarının tamamen yasaklanmasının, uygulamanın pazarın geneline sirayet etme riski de dikkate alınarak incelendiğinde rekabeti kısıtlayıcı potansiyel riskler barındırdığı, birikimli etkiden kaynaklanabilecek rekabet sorunları nedeniyle de marka içi ve markalar arası rekabeti azaltabileceği, pazara girişleri engelleyebileceği ve yetkili satıcıların internet kanalının önemli bir kısmına erişimini engelleyeceği ve piyasadaki rekabeti görece küçük ve zayıf teşebbüsler aleyhine bozabileceği için rekabeti olumsuz etkileyebilecek potansiyelde olduğu kanaatine varmıştır.
  4. Rekabetin (a) ve (b) bentlerindeki amaçların elde edilmesi için zorunlu olandan fazla sınırlanmaması bakımından: Kurul; BSH'ın söz konusu bayilik sözleşmesinde ve sirkülerdeki hükümleri uygulama amacına ulaşmak için alternatif başka yollar bulunduğu, bu nedenle de pazaryerlerinde yapılan satışların belirli kriterler getirilmek yerine tamamen yasaklanmasının marka imajının korunması ve bedavacılık sorunun çözümü için rekabeti zorunlu olandan fazla kısıtlayacağına kanaat getirmiştir.

Bu çerçevede Rekabet Kurulu, yetkili satıcıların platform üzerinden gerçekleştireceği internet satışlarının BSH tarafından engellenmesine ilişkin başvuruyu, bireysel muafiyet şartlarının hiçbirini sağlamaması gerekçesiyle katı bir yaklaşımla reddetmiştir. Bu durum, Rekabet Kurulu'nun AB Hukuku uygulamasından farklılaşarak, seçici dağıtım sistemleri de dahil olmak üzere internet satışlarının engellenmesine oldukça mesafeli olduğunu göstermektedir.

Kararın devamında BSH'ın Mediamarkt ile imzaladığı elektromarket sözleşmesinde internet satışları için önceden BSH'dan izin alınması yükümlülüğünü getiren bir hüküm bulunduğu, bu hükmün pasif satış sınırlaması getirdiği ve bu nedenle grup muafiyetinden faydalanamayacağı değerlendirilmiştir. Söz konusu sınırlamaya yönelik bireysel muafiyet değerlendirmesinin ise Kurul'un 09.09.2021 tarih ve 21- 42/617-M sayılı kararı ile açılmış soruşturma kapsamında incelenmesine karar verilmiştir. Karar, yetkili bayilerin kendilerine ait internet sitesi ve/veya pazaryeri aracılığıyla satış yapmalarına herhangi bir kısıtlama getirilmeksizin seçici dağıtım sistemi kapsamında çevrim içi pazaryerleri üzerinden yapılacak satışlara kısıtlama getirilmesi hususuna Kurul'un yaklaşımını ortaya koyması açısından kritik önem taşımaktadır. Bu kapsamda, çevrim içi pazaryerleri üzerinden yapılacak satışların kısıtlanması, marka imajının korunması amacının etkinliğinin sağlanması için orantılı bulunmamış ve bir pasif satış yasağı olarak değerlendirilmiştir. Kurul'un bireysel muafiyet incelemesinde Kanun'da öngörülen şartların hiçbirinin sağlanmadığına yönelik değerlendirmesi, Türk Rekabet Hukukunda internet satış kısıtlamalarının hukuka uygun görülmesinin pek mümkün olmadığını ve Kurum'un konuya oldukça katı bir şekilde yaklaştığını göstermektedir.

SONUÇ

Rekabet Hukukunda çevrim içi satışlara ilişkin olarak yeniden satıcıların internet üzerinden yapacakları satışlar pasif satış niteliğinde kabul edilmekte ve bu satışlar sağlayıcılar tarafından engellenememektedir. Bu noktada yeniden satıcıya getirilen internet satış yasakları, Rekabet Hukukunda ağır sınırlama olarak görülmekte ve marka imajının korunması amacına yönelik olarak yalnızca sağlayıcıların belirli kalite standartları empoze etmesine izin verilmektedir. Rekabet Hukukundaki bu yaklaşım kuşkusuz çevrim içi platformlar üzerinden gerçekleştirilen satışları da kapsamaktadır. Bu çerçevede yakın tarihli BSH kararında, seçici dağıtım sistemleri de dahil olmak üzere, yeniden satıcılardan yalnızca belirli standart ve koşulları karşılayan satış platformları üzerinden satış yapmalarının istenebileceği ancak internet satışlarının bütünüyle yasaklanamayacağı yönündeki kuralların, AB uygulamasının aksine katı yönde olgunlaştığı görülmektedir.

Footnotes

1. Rekabet Kurulu'nun 16.12.2021 tarih ve 21-61/859-423 sayılı kararı

2. Case 26/76 Metro v Commission (I) (1977)

3. Coty, Case C-230/16 [2017].

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.