Rapor'un Kapsamı ve Önemi

1999 yılında aday ülke statüsü tanınan Türkiye ile Avrupa Birliği (“AB”) arasında, Ekim 2005'ten bu yana katılım müzakereleri yürütülmektedir. Katılım müzakereleri çerçevesinde aralarında fikri mülkiyet hukukunun da bulunduğu 16 fasıl açılmış ve 1 fasıl geçici olarak kapatılmıştır. Bununla birlikte katılım müzakereleri 2018 yılından bu yana duraklama sürecindedir.

Avrupa Komisyonu (“Komisyon”), aday ülkeler ile potansiyel aday ülkeler için her yıl ülke raporları yayımlamaktadır. Bu kapsamda ülkemiz için hazırlanan 25. rapor olan 2023 Türkiye Raporu (“Rapor”) 8 Kasım 2023 tarihinde yayımlanmıştır1. Bu yazıda, okuyuculara Türkiye'de fikri mülkiyet hukukunun durumuna ilişkin Komisyon'un tespitleri aktarılacaktır.

Rapor'un Fikri Mülkiyet Hukukuna İlişkin Tespitleri

Rapor'da yer verilen tespitler telif hakları ve bağlantı haklar, sınai mülkiyet hakları ve hakların icrası olmak üzere üç ana başlık altında incelenmektedir. AB nezdinde, hem kitapları, filmleri, bilgisayar programlarını veya (radyo-televizyon) yayınlarını koruyan telif hakları ve bağlantılı haklar, hem de patent, marka, tasarım, biyo-teknolojik buluşlar veya ilaçları koruyan sınai mülkiyet hakları ile bu hakların icrasına ilişkin mevzuat çeşitli tüzük2 ve direktifler3 ile uyumlaştırılmıştır.

Komisyon, Türkiye'nin AB mevzuatı ile uyumluluk açısından iyi bir noktada bulunduğunu ve fakat bir önceki yılda yapılan tavsiyeler4 üzerine hiçbir ilerleme kaydedilmediğini5 ifade etmektedir. Komisyon'a göre Türkiye'nin üzerinde eğilmesini gerektiren başlıca sorunlar mevzuattaki bir kısım tutarsızlıkların yanı sıra adli süreçler başta olmak üzere uygulama ve icraya ilişkin sorunlardır.

Telif hakları ve bağlantı haklara ilişkin olarak, Türkiye'nin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda (“FSEK”) yaptığı değişiklik ile teknolojik önlemlerin etkisiz kılınmasına karşı yasal korumayı, bilgisayar programlarına ek olarak eserleri, icraları, fonogramları, yapımları ve yayınları kapsayacak şekilde genişlettiği vurgulanmıştır6.

Özellikle teknolojik gelişmeler ışığında, FSEK'in telif hakları ve bağlantı haklara ilişkin yeterli koruma sağlayacak şekilde bütünüyle modernizasyonun henüz gerçekleştirilmediğinin altı çizilmiştir. Komisyon'a göre toplu hak yönetimi, meslek birliklerine ilişkin özerklik ve denetim eksikliği ile meslek birliklerinin yönetiminde yabancı hak sahiplerine karşı ayrımcılık yapılması gibi sistematik sorunlar süregelmektedir.

Komisyon ayrıca şahsi kopyalama harçlarının adil dağıtımı, lisanslama zorlukları, çevrimiçi eğitim istisnalarına ilişkin belirsizler, temsil hakkı sorunları, telif hakkı korumasında olan materyallerin çevrimiçi platformlar ve tanınmış e-ticaret siteleri aracılığıyla izinsiz kullanımı gibi bir dizi sorunun çözüme kavuşturulmayı beklediğinin altını çizmektedir. Bu noktada mevzuatımızın Dijital Tek Markette Telif ve Bağlantılı Haklar Direktifi'ne7 uyumu henüz sağlanmamıştır.

Sınai mülkiyet haklarına ilişkin olarak, TÜRKPATENT'in idari kapasitesini güçlendirme ve hizmetlerini dijitalleştirme çalışmalarının devam ettiği ifade edilmiştir. Komisyon'a göre marka hukukunda “kötü niyet” kavramının kesin bir tanımının bulunmaması, kötü niyetli markalara ilişkin hükümsüzlük prosedürünü etkisiz hale getirmektedir. Markalara ilişkin iptal, itiraz ve hükümsüzlük prosedürlerinin pahalı olduğu ve uzun sürdüğünün altı çizilmiştir. Ülkemizde patentlere ilişkin Ek Koruma Sertifikası'na8 yönelik bir düzenleme bulunmamaktadır.

Komisyon'un üzerinde durduğu bir diğer husus, farmasötik ve zirai kimyasal ürünler için ruhsat alma sürecinde üretilen ve açıklanmayan test ve diğer verilerin korunmasına yönelik etkin bir sistemin yokluğudur. Komisyon'a göre Türkiye'de 2005 yılından bu yana bir veri koruma rejimi olsa da, bu rejimin kapsamı sınırlıdır ve biyolojik ürünler ile kombinasyon ürünlerini kapsamamaktadır. Ayrıca öngörülen koruma süresi de sınırlıdır. Mevzuatımızda veri koruma rejiminde süre patent süresi ile ilişkilendirildiğinden, patent süresinin sona ermesi akabinde veri koruması da otomatik olarak kaybedilmektedir. 

Rapor'da en çok üzerinde durulan konu fikri ve sınai mülkiyet haklarının icrasıdır. Komisyon'a göre ceza mahkemeleri mevzuatta daha yüksek cezaların varlığına rağmen ticari ölçekteki hak ihlallerine ilişkin nadiren caydırıcı para cezalarına hükmetmektedir. Hak sahipleri, istinaf ve temyiz mahkemeleri de dahil olmak üzere yargı süreçlerinin verimsiz olduğu yönünde görüş bildirmektedir. Hak sahipleri, ihtiyati tedbir kararları ile maddi tazminat taleplerinin karara bağlanmasında zorluklar ve tutarsızlıklarla karşılaşmakta, taklit malların depolanması ve imhasında mali yükler de dahil çeşitli problemler yaşamakta ve bilirkişi görüşlerinin aşırı kullanıldığından yakınmaktadırlar.

Hak sahipleri tarafından sunulan güçlü kanıtlara rağmen, çok az sayıda arama ve el koyma kararı verilmekte ve çok az sayıda taklit mal ele geçirilmektedir. Cumhuriyet savcılarının ve hakimlerin iddiaların ispatı için hak sahiplerinden makul olmayan ek kanıtlar talep ettiği ifade edilmektedir. İhtiyati tedbir kararlarının alınması oldukça güçtür ve yargı makamları tarafından verilen cezaların caydırıcılık seviyesi düşüktür. Başta polisler ve hakimler olmak üzere, icra makamlarının fikri ve sınai mülkiyet haklarının ihlallerine yönelik alınan aksiyonların etkinliğini arttırmaları gerekmektedir.

Komisyon, Türkiye'de son yıllarda fikri ve sınai haklar mahkemelerinin sayısının azaldığını, bu durumun mahkeme kararlarının kalitesi ve tutarlığını olumsuz yönde etkilediğini bildirmektedir.

Fiziksel pazar yerlerinde taklitle mücadeleye yönelik eylemler yetersiz kalmaktadır. 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile uygulama yönetmeliği, uyar-kaldır (notice and take-down) prosedürüne ilişkin yeni hükümler getirerek fikri ve sınai mülkiyet haklarının ihlaline ilişkin şikayetlerde elektronik ticaret hizmet sağlayıcıları ile aracı hizmet sağlayıcılarının sorumluluğuna açıklık getirmiştir. Bununla birlikte tanınmış elektronik ticaret pazar yerlerinde taklit malların satışında bir artış yaşandığını vurgulayan Komisyon, Türkiye'nin hak ihlallerini önlemek amacıyla uyar-kaldır prosedürlerini uygulamasının önemli olacağını vurgulamaktadır.

El koyma amaçlı gümrük başvuruları 2021 yılında 2.431 iken, bu sayı 2022 yılında 2.637 olmuştur. Bununla birlikte Türkiye, taklit mallarla mücadele etmek için, AB'ye giren taklit mal sayısı bakımından ikinci büyük kaynak ülke olmasına neden olan transit ve ihracat mallarına yönelik gümrük uygulamalarını iyileştirmelidir9. Türkiye'den gelen ve AB sınırlarında gümrük makamları tarafından el konulan malların sayısı artmıştır. Taklit mallar, gıda ve alkollü içeceklerden araçlara, araç aksesuarlarına ve yedek parçalara kadar geniş bir ürün yelpazesini ilgilendirmektedir. Türkiye'de yürürlükte bulunan gümrük mevzuatı, AB müktesebatı ile tam olarak uyumlu değildir.

Komisyon'a göre taklit ve korsan faaliyetlerin kamu sağlığı, tüketici güvenliği, hukukun üstünlüğü, işgücü piyasasına yönelik yarattığı tehditler ile fikri ve sınai mülkiyet haklarının yoğun olduğu sektörlerin yarattığı ekonomik faydalar konusunda kamu kurumları tarafından organize edilen farkındalık kampanyaları sınırlıdır. Fikri ve sınai mülkiyet haklarının icrası ile Türkiye'den AB'ye taklit mal ticaretine ilişkin akışın durdurulması için daha güçlü bir siyasi kararlılığa ihtiyaç vardır.

Sonuç ve Değerlendirmeler

Komisyon, yukarıda ayrıntılarına yer verilen tespitlerle bağlantılı olarak, Türkiye'nin önümüzdeki süreçte özellikle

  • Taklit ve korsan malların internet üzerinden satışı da dahil, fikri ve sınai mülkiyet haklarının ihlalleriyle etkin bir şekilde mücadele etmek için icraya yönelik tedbirlerin iyileştirilmesi, fikri ve sınai haklar mahkemelerinde uzmanlık düzeyinin arttırılması ile arama ve el koyma kararlarının alınmasındaki prosedürel zorlukların giderilmesi
  • Özellikle hızlandırılmış ve basitleştirilmiş imha prosedürlerine ilişkin fikri ve sınai mülkiyet hakkı sahipleriyle işbirliğinin geliştirilmesi,
  • Sistematik eksikliklerin analizini kolaylaştırmak amacıyla, özellikle adli süreçlere ilişkin doğru istatistiki verilerin toplanmasının ve işlenmesinin sağlanması

hususları üzerinde yoğunlaşmasını tavsiye etmektedir

Rapor'da yer alan tespitler, Türkiye'nin mevzuat uyumu noktasında iyi bir noktada bulunduğu ve fakat hakların icrasının zayıf kaldığı çıkarımına dayanmaktadır. Ülkemizin Çin'den sonra AB'ye giren taklit mal sayısı bakımından ikinci büyük kaynak ülke olması da Komisyon'un hak icrasında görülen eksikliklere her yıl geniş bir yer ayırmasına neden olmaktadır. Ayrıca bir önceki rapora göre ilerleme kaydedilmediği belirtildiğinden, Rapor'da yer alan tavsiyeler 2022 yılındaki tavsiyeler ile aynıdır.

2022 raporunda yer verilen tespitler ile 2023 Rapor'unda yer alan tespitler arasında bir kısım farklılıklar göze çarpmaktadır. Geçen yıl Kovid-19 salgınının etkileri üzerinde de durulmuşken, bu yıl Kovid19'dan hiç söz edilmemektedir. Bu atfın çıkartılmasıyla Komisyon'un salgının fikri ve sınai haklar üzerindeki etkilerinin tamamen veya çok büyük oranda ortadan kalktığı kanaatinde olduğu çıkarımı yapılabilir.

2022 yılındaki tanınmış markalara ilişkin hukuki belirsizliğin devam ettiği tespiti, bu yıl yerini kötü niyete ilişkin tanımın olmamasına bırakmıştır. Buna göre tanınmış markalara ilişkin başvuruların hukuki durumuna ilişkin belirsizlikler sona mı ermiştir? Öte yandan Komisyon'un kötü niyet kavramına ilişkin kesin bir tanım eksikliği ile ne kastettiği belirsizdir. Zira 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nda olduğu gibi, AB Marka Tüzüğü'nde de kötü niyete ilişkin bir tanıma yer verilmemiştir. Kaldı ki hukukumuzda iyi niyetin esas olması ve kötü niyetin somut olaydaki durum ve şartlara göre değerlendirilmesi gerekliliği karşısında kanuni bir tanım çok daha farklı zorluklar yaratabilecektir. Her halükarda kötü niyet içtihat yolu ile sınırlarının netleştirilmesi gereken bir kavramdır.

Bir önceki raporda yer alan kamuoyunda taklitçilik ve korsancılığın meşrulaştırılmasının bunların küçük suçlar olduğuna dair köklü inançtan kaynaklandığı ve fakat bu suçların çoğunlukla örgütlü suç şebekeleri tarafından işlendiğine yönelik tespit 2023 Rapor'unda yer almamıştır. Kaldı ki 2022 tarihli raporda yer alan özellikle ilk tespitin hangi bilimsel veriye dayandığı belirsizdir. Son olarak Rapor'da 10 Ocak 2024 itibariyle marka iptaline ilişkin yetkinin Türk Patent ve Marka Kurumu'na geçecek olmasına ve bu durumun ortaya çıkaracağı sonuçlara hiç değinilmemiştir. Komisyon'un bu konuya 2024 yılında yayımlanacak raporda değinmesi beklenebilir.

Diğer pek çok fasıla nazaran ülkemiz fikri mülkiyet hukuku faslında önemli bir aşama kaydetmiştir. Komisyon'un özellikle hak icrasına yönelik tavsiyelerinin hayata geçirilmesi, Türkiye'nin önümüzdeki süreçte fikri mülkiyet hukuku faslını kapatmaya bir adım daha yaklaşmasını sağlayacaktır.

Footnotes

1. https://neighbourhood-enlargement.ec.europa.eu/turkiye-report-2023_en

2. Örn. Marka Tüzüğü: Regulation 2017/1001 of 14 June 2017 on the European Union trade mark.

3. Örn. Bilgisayar Programlarının Korunması Direktifi: Directive 2009/24/EC of 23 April 2009 on the legal protection of computer programs.

4. 2022 Türkiye Raporu: https://www.ab.gov.tr/ilerleme-raporlari_46224.html 20. 2022 Türkiye Raporu'nda “sınırlı ilerleme” kaydedildiği belirtilmiştir.

5.. Rapor'da sözü edilen değişiklik, 25 Aralık 2021 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan, 7346 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 1. maddesi ile FSEK'in 72. maddesinde yapılan düzenlemedir. FSEK md. 72 hükmü şu şekildedir: Teknolojik önlemleri etkisiz kılma: Madde 72: Bu Kanunda yer alan hakların korunması amacıyla eser, icra, fonogram, yapım ve yayınların kullanımının kontrolünü sağlamak üzere erişim kontrolü veya şifreleme gibi koruma yöntemi ya da çoğaltım kontrol mekanizması uygulamalarıyla sağlanan etkili teknolojik önlemleri etkisiz kılmaya yönelik; a) Ürün ve araçları imal veya ithal eden, dağıtan, satan, kiraya veren veya ticari amaçla elinde bulunduranlar, b) Ürün ve araçların reklam, pazarlama, tasarım veya uygulama hizmetlerini sunanlar, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

6. Directive 2019/790 of 17 April 2019 on copyright and related rights in the Digital Single Market and amending Directives 96/9/EC and 2001/29/EC.

7. Ek Koruma Sertifikası (Supplementary Protection Certificate), AB hukukunda mevcut sui generis bir fikri mülkiyet hakkıdır. Bu hak, AB nezdinde düzenleyici makamlar tarafından ruhsatlandırılan belirli farmasötik ve bitki koruma ürünleri için uygulanmakta ve patent koruma kapsamını uzatan ve farmasötik ve bitki koruma ürünlerinin ruhsat alma sürecindeki zorunlu test ve klinik deneyler nedeniyle ortaya çıkan patent süresi korumasına ilişkin kaybın telefi edilmesini amaçlamaktadır. Daha geniş bilgi için bkz.: https://single-market-economy.ec.europa.eu/industry/strategy/intellectual-property/patent-protection-eu/supplementary-protection-certificates-pharmaceutical-and-plant-protection-products_en 

8. Ayrıca bkz.: 2021 yılında Fikri Mülkiyet Haklarının AB'de İcrasına İlişkin Rapor, Aralık 2022. https://taxation-customs.ec.europa.eu/news/eu-enforcement-ip-rights-joint-report-european-commission-2022-12-16_en 

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.