6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'un ("AATUHK");

  • 55. maddesi uyarınca, kamu alacağını süresinde ödemeyenlere, 15 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gerektiğini belirten bir ödeme emrinin tebliğ olunacağı öngörülmüş,
  • 58. maddesinde ise, kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği ya da zamanaşımına uğradığı iddiasıyla tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde dava açabileceği ve fakat itirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddedildiği miktardaki amme alacağının %10 zamla tahsil edileceği düzenlenmiştir.

Ancak, 02.08.2022 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan, Anayasa Mahkemesi (AYM)'nin 2022/48 sayılı kararıyla, AATUHK'un 58. maddesinde yer alan, ödeme emrine itiraz eden borçlu tamamen veya kısmen haksız çıkarsa, itiraz edilen miktardaki amme alacağının %10 zamla birlikte tahsil edileceği hükmü iptal edilmiştir.

Yazımızda, elverişlilik, orantılılık, gereklilik ilkeleri yönünden bu hükmü inceleyen AYM kararının detaylarına yer vereceğiz.

İtiraz Gerekçesi

İtiraz yoluna başvuran Samsun Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesi;

  • Ödeme emrinde yer alan kamu alacağının yanı sıra buna bağlı ceza, faiz ve ayrıca ödeme emrine karşı açılan davanın reddi nedeniyle haksız çıkma zammı istenilmesinin borçlu açısından ağır bir külfet olduğu,
  • Bu durumun hak arama özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahale niteliğinde olduğu,
  • Vergilere karşı dava açıldığında tahsilat işleminin durduğu ve mahkeme tarafından dava reddedilirse ödeme emrinin düzenlendiği, ancak vergi dışında kalan kamu alacakları bakımından dava açmakla tahsil işlemleri durmadığından ve ihbarnameye karşı açılan davanın sonucu beklenmeden alacak için ödeme emri düzenlendiğinden ihbarnamenin iptali talebine karşılık bir karar olmasa da ödeme emrine karşı dava açılmak zorunda kalındığı,
  • Bu durumun vergiden kaynaklanan alacaklar ile kamu alacakları arasında eşitsiz bir uygulamaya yol açtığı,
  • Bu sebeplerle söz konusu kuralın Anayasa'nın 2., 13., 36. ve 125. maddelerine aykırı olduğu

iddiaları ile AATUHK'un 58. maddesinin 5. fıkrasının iptalini talep etmiştir.

AYM Kararı

AYM kararında itiraz konusu hükmün, Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı ve 36. maddesi uyarınca adil yargılanma hakkına aykırı olup olmadığı, Anayasa'nın 13. maddesinde güvence altına alınan ölçülülük ilkesi ve bunun alt ilkelerinden olan elverişlilik, orantılılık ve gereklilik ilkeleri açısından değerlendirilmiş ve bu değerlendirme sonucunda aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

AYM öncelikle, ödeme emrine karşı açılan davada haksız çıkılan kısmın %10 zamla tahsilini öngören itiraz konusu kuralın, ek bir mali külfet getirdiğini; bu kural ile gereksiz yere ödeme emrine karşı dava açılmasını zorlaştırmak suretiyle kamu alacağının tahsilinin sürüncemede bırakılmasının önlendiği ve bu şekilde bir kamu yararı amaçlandığını açıklamış; ancak bu kuralım Anayasa'ya uygun olabilmesi için, kuralla getirilen sınırlamanın anayasal bağlamda meşru bir amaca dayanmasının yeterli olmadığı ve fakat ölçülü -bu anlamda elverişli, orantılı ve gerekli- olması gerektiğini vurgulamıştır.

Bu bağlamda, AYM öncelikle elverişlilik ilkesi yönünden yaptığı değerlendirmede;

  • Ödeme emrine karşı açılan davalarda yürütmenin durdurulması kararı verilmediği sürece ödeme emrine karşı açılan davalarda tahsil işlemlerinin durmayacağı,
  • Borçlu borcunun gereğini yerine getirmek durumunda kalacağından açılan davanın alacağın tahsili açısından geciktirici veya zorlaştırıcı bir etkisi olmayacağı,
  • Ödeme emrine karşı açılan davada yürütmenin durdurulması kararı verilse de gecikme zammı, borcun vade tarihi ile ödeme tarihi arasındaki dönem için uygulanacağından, tahsilatın gecikmesinden kaynaklanan zararların karşılanmış olacağı,
  • Dolayısıyla ödeme emrine karşı dava açılmasını caydırıcı nitelikte olan kuralın tahsilatı hızlandırma etkisinin dolaylı ve sınırlı olduğu,
  • Diğer bir deyişle, bu kuralın, gereksiz yere dava açılmasının engellenmesi suretiyle kamu alacağının tahsilinin sürüncemede bırakılmaması yönündeki amacın gerçekleştirilmesi bakımından elverişli olmadığı sonucuna varmıştır.

Gereklilik ilkesi yönünden ise AYM;

  • Tarh işlemlerine karşı açılan dava kesinleşmemiş olduğundan tarhiyattan kaynaklanan kamu alacağı için ödeme emri düzenlenebileceği,
  • Tarh işlemine ilişkin yargı süreci devam ederken ödeme emrine karşı dava açılması ve davanın kaybedilmesi sonucunda kamu alacağını %10 oranında bir zamla tahsil etme yönteminin hakka en az müdahale eden bir araç olduğunun söylenmesinin güç olduğu

gerekçeleriyle kuralın gereklilik ölçütünü karşılamadığını belirtmiştir.

Orantılılık ilkesi açısından ise;

  • Kuralda, haksız çıkma zammının hesaplanması açısından tutar olarak ya da borcun aslına oranla bir üst sınır öngörülmediği,
  • Bu bağlamda, %10 oranındaki zam borcun aslı ve ferilerinin toplamına uygulanacağından, kamu alacağının aslına kıyasla önemli bir tutarda haksız çıkma zammı ödenmek durumunda kalınabileceği,
  • Ayrıca kuralda, mahkemelere somut durumun özelliklerini değerlendirmede takdir yetkisi verilmediği,
  • Dolayısıyla amaçlanan kamusal yarar ile kamu borçlusuna yüklenen külfet arasında bir orantılılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Tüm bunların yanı sıra, AYM, ödeme emrine karşı açılan davanın reddi halinde borcun %10 zamlı olarak tahsil edilecek olmasının, hak arama özgürlüğünü de sınırlayacağını vurgulamıştır. Nitekim, hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye erişim hakkı olup, yargı yoluna başvurmayı önemli ölçüde zorlaştırıcı ve caydırıcı kurallar hak arama özgürlüğünü sınırlandırmaktadır. Bu yönüyle, kamu borçlusunu yargı yoluna başvurmaktan caydıran kuralın hak arama özgürlüğüne de sınırlama getirdiği AYM tarafından kabul edilerek, hak arama özgürlüğü bakımından da, yukarıda mülkiyet hakkı için Anayasa 13. maddesi uyarınca ölçülülük ilkesi açısından yapılan değerlendirmelerin geçerli olduğu sonucuna varılmıştır ve açıklanan tüm bu gerekçelerle AYM, itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

Değerlendirme

Oldukça yerinde olan AYM kararı ile birlikte artık, ödeme emrine itiraz eden borçlunun itirazının reddedilmesi nedeniyle kamu alacağının %10 haksız çıkma zammı ile birlikte tahsili mümkün olmayacaktır.

Söz konusu karar, ölçülülük ilkesi ile ilgili olarak içerdiği değerlendirmeler bakımından oldukça kıymetli olmakla birlikte, hak arama özgürlüğü açısından, itiraz konusu kuralın mahkemeye erişim hakkını engellediği yönünden de önemli değerlendirmeler içermektedir. Nitekim, AYM kararında da atıf yapıldığı üzere, daha önce de AATUHK 58. maddenin aynı fıkrasının Anayasa'ya aykırılığı iddia edilmiş, fakat AYM, 03.02.2011 tarihli E.2009/83 ve K.2011/29 sayılı kararı ile, söz konusu maddenin ödeme emrinin sebebini oluşturan işlemlere karşı dava açılmasını engellemediği, ödeme emrine karşı yargı yolunun kapatılmadığı veya zorlaştırılmadığı, gerekçesiyle haksız çıkma zammının hak arama özgürlüğüne aykırı olmadığına karar vermişti.

Ne var ki, bu sefer AYM, bahsi geçen karardan sonraki yıllarda tesis edilen başkaca AYM kararlarında; hükümde üst sınır öngörülmemesine, mahkemelere somut olayın özelliklerine göre takdir yetkisi tanınmaması hususlarına değinilerek, yargı yoluna başvurmayı önemli ölçüde zorlaştırıcı ve caydırıcı hale getiren kuralların da hak arama özgürlüğünü sınırlandırdığı sonucuna varılmış olduğuna dikkat çekmiş ve bu kararları göz önüne alarak, itiraz konusu hükmün, Anayasa'ya aykırılığına hükmetmek suretiyle iptaline karar vermiştir.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.