6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu [“TTK”] ile taşıma ve lojistik şirketlerinin, yani TTK'nın ifadesiyle taşıyıcının eşyanın teslim alınmasından teslim edilmesine kadarki süreç boyunca eşyanın zıyaından, hasarından ve teslimdeki gecikmeden doğan zarardan sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Taşıyıcının bu kapsamda sorumluluğunun hukuki niteliği kusursuz sorumluluk halidir. Yani, prensip olarak taşıyıcı zararın oluşumunda kusuru olmasa bile sorumlu olmalıdır. Ancak bu sorumluluk mutlak değildir. Nitekim, taşıyıcı en yüksek özeni gösterdiğini ispat ederek veya kanunda gösterilen özel sebeplere dayanarak sorumluluktan kurtulması mümkündür. [Taşıyıcının eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan sorumluluğunu anlattığımız yazımızı buradan inceleyebilirsiniz.]

Genel Olarak Sorumluluktan Kurtulma Hali

Genel olarak zıya, hasar ve gecikme en yüksek özenin gösterilmesine rağmen kaçınılamayacak ve sonuçları önlenemeyecek sebeplerden meydana gelmişse taşıyıcı sorumluluktan kurtulur. Bu noktada taşıyıcının zarara sebep olan olayın vuku bulmaması için ve ayrıca olayın sonuçlarından kaçınmak için en yüksek özeni gösterdiğini ve gerekli tüm tedbirleri almış olduğunu ortaya koymalıdır. Diğer bir ifadeyle, ispat yükü taşıyıcıdadır.

Özel Olarak Sorumluluktan Kurtulma Halleri

Taşıyıcının taşıma işini yaparken üstlendiği olağan riskin bazı durumlarda menfaat dengesini bozacak şekilde artması nedeniyle taşıyıcının zıya, hasar veya teslimde gecikmedeki sorumluluğunu ortadan kaldıran özel sebepler TTK'da düzenlenmiştir. Muhtemel sorumsuzluk sebepleri olarak da ifade edilen bu durumlar; taşımanın sözleşme veya teamüle uygun olarak üstü açık araçla gerçekleştirilmesi yahut güverteye yükleme yapılması, gönderen tarafından yapılan yetersiz ambalajlama veya etiketleme, eşyanın gönderen veya gönderilen tarafından işleme tabi tutulması, yüklenmesi veya boşaltılması, eşyanın kolayca zarar görmesine yol açan doğal niteliği, canlı hayvan taşıması ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu ile diğer kanun ve düzenlemelerde  gösterilen haller olmak üzere sıralanmıştır.

Burada taşıyıcı için ispat yükü son derece hafifletilmiştir. Buna göre, sözleşme veya teamüle uygun olarak üstü açık araçla taşımada yahut güverteye yükleme yapılması hallerinde meydana gelen olağanüstü zıya ve hasar durumu hariç olmak üzere zararın öngörülen sebeplerden birine bağlanmasının muhtemel olması yeterlidir. Taşıyıcı muhtemel sorumsuzluk sebebinin varlığını ilk görünüşte ispatladıktan sonra karine olarak sorumsuz kabul edilir ve aksini ispat, gönderene düşer. Gönderen sorumluluktan kurtulmanın istisnalarına dayanabilir yahut kendisiyle birlikte taşıyıcının da (müterafik) kusuru bulunduğunu ispatlayarak ortaya çıkan zararın kısmen tazminini talep edebilir.

Gönderenin dayanabileceği istisnalarından ilki üstü açık araçla taşımada yahut güverteye yükleme yapılması sırasında gönderenin özel talimatlarına uyulmamasıdır. Dolayısıyla gönderen kendisinin özel talimatlarına uyulmadığını ispat ederek taşıyıcının sorumluluktan kurtulmasını engelleyebilir.

Bir diğer istisna ise taşıyıcının özel koruma yükümlülüğü bulunmasına bağlıdır. Şayet taşıyıcı sözleşme uyarınca eşyayı sıcağa, soğuğa, ısı değişikliklerine, nem, sarsıntı gibi bazı çevresel etkilere karşı korumakla özel olarak yükümlüyse sorumluluktan kurtulabilmesi için taşıma esnasında eşyanın niteliğinde uygun bir mekanizma kullanmış, gerekli tüm önlemleri almış ve özel talimatlara uymuş olması gerekir. Bu hususta ispat sorunu yaşamamak adına Yargıtay, eşyanın doğal niteliği nedeniyle hasara uğrayabilecek bir özellikte olduğunun taşıma senedine çekince olarak konulması gerektiği kanaatindedir.

İlave olarak, taşıyıcının canlı hayvan taşımasında meydana gelen zararlardan sorumlu olmaması için somut olaya göre kendi üstüne düşen tüm önlemleri almış ve özel talimatlara uymuş olması gereklidir. Gönderen aksini ispat ederek taşıyıcıyı sorumlu tutabilir.

Son olarak, zıya, hasar veya gecikmenin taşıma aracındaki arızadan ya da taşıtı kiralayan veya taşıyıcının çalışanlarının kusurundan kaynaklanması halinde sorumluluktan kurtulmanın mümkün olmadığı vurgulanmalıdır.

Değerlendirme

Doğası gereği çeşitli riskleri bünyesinde barındıran taşıma işlerinde taşıma ve lojistik şirketlerinin, yani TTK'nın ifadesiyle taşıyıcının olağandan daha fazla bir külfet altına girmesini veya objektif olarak sonuçları önlenemeyecek zararlardan sorumlu tutulmasını önlemek büyük önem arz etmektedir. Nitekim ancak bu sayede taşıma sözleşmesinin tarafları arasında menfaat dengesinin kurulabilir ve dengenin sürdürülmesi sağlanabilir.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.