ÖZET

İşbu makalemizin konusunu, hizmet tespit davalarının açılabilmesi için kanunda öngörülen 5 yıllık dava açma süresinin hukuki niteliğinin zamanaşımı ve hak düşürücü süre kavramları değerlendirilmek suretiyle öğreti ve Yargıtay kararları ışığında incelenmesi oluşturmakta ve bu sürenin hak düşürücü süre olarak kabul edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Hizmet Tespit Davası, 5 Yıllık Süre, Hak Düşürücü Süre ve Zamanaşımı.

GİRİŞ

Gerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ("HMK") gerek Yargıtay kararları gerekse doktrinde hizmet tespit davasının olumlu tespit davası olduğu konusunda bir görüş çokluğu söz konusudur.1

Hizmet tespiti davalarında, aslında geçmişte var olan ancak kayıtlara girmemiş hizmetin tespiti istenmektedir. Yargılama sonunda verilen tespit kararı ile çalıştırılanların işe alınmalarıyla kendiliğinden gerçekte var olan hizmet akdi ilişkisinin tespitine karar verilmekte, yeni bir hukuksal durum yaratılmamaktadır. Var olan ancak Sosyal Güvenlik Kurumu'na ("Kurum") bildirilmeyen hizmet tespit edilmektedir. 2

1. ZAMANAŞIMI VE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE KAVRAMLARININ HUKUKİ NİTELİĞİ

Hukukumuzda iki tür zamanaşımı bulunmaktadır. Bunlardan ilki kazandırıcı zamanaşımı olup belirli bir süre malik niyetiyle, çekişmesiz ve aralıksız, zilyetliğini muhafaza etme sonucu ayni hakların elde edilmesi anlamına gelmektedir. Bu çalışmanın konusunu teşkil eden düşürücü zamanaşımı ise (bundan sonra sadece "zamanaşımı" olarak anılacaktır) alacak haklarının muacceliyet tarihlerinin üzerinden belirli bir sürenin geçmesi ve alacaklının alacağını elde etmek amacıyla bu sürede herhangi bir davranışta bulunmaması karşısında borçlunun ödemeden kaçınması sonucu alacaklının alacağını dava yoluyla elde edebilme hakkını kaybetmesini ifade eder. 3

Zamanaşımı süresinin dolması ile birlikte, alacaklının sahip olduğu hak sona ermez ancak alacaklının alacağını talep etmesi hâlinde borçlunun zamanaşımı süresinin dolduğunu öne sürmesi ile bu alacağın dava yolu ile talep edilebilirliği ortadan kalkar. Dolayısıyla borcun zamanaşımına uğramış olması, onun mevcudiyetini yok etmemekle beraber onu bir eksik borca dönüştürür. Bu sebeple, borç borçlu tarafından zamanaşımı süresinin dolduğundan haberdar yahut habersiz olarak ifa edildiğinde, bu ifa geçerli sayılır ve alacaklıdan geri istenemez. 4

2. HİZMET TESPİT DAVALARININ HUKUKİ NİTELİĞİ

Hukuksal dayanağını 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ("5510 Sayılı Kanun")'nun 86. maddesinin 9. fıkrası oluşturan hizmet tespit davaları ilgili fıkrada, "Aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır." şeklinde düzenlenmiştir. Bu madde doğrultusunda hizmet tespit davasıyla, mahkemeden, davacı işçi ile işveren arasında, hizmet sözleşmesine dayalı olarak, bir iş ilişkisinin mevcut olduğunun tespiti istenmektedir. Hizmet tespit davasının uzun vadeli sigorta kolları kapsamında yapılan çalışmaların ve hizmetlerin tespitine yönelik bir dava olduğu vurgulanan Hukuk Genel Kurulu'nun bir kararında; "el halıcılığı dokuma işini yapan bir işçinin açmış olduğu hizmet tespit davasında, el halıcılığı dokuma işinin kısa vadeli sigorta koluna tabi olduğu gözetilmeden uyuşmazlık konusu dönem bakımından davacının uzun vadeli sigorta kolları kapsamında çalıştığı" şeklinde gerekçe belirtilmek suretiyle, davanın kabulüne karar verilmesi hatalı bulunarak işbu karar bozulmuştur. 5

Mahkemeden istenen hukuki himayenin türü itibarıyla, bu davanın bir tespit davası olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Zira tespit davaları HMK'da açıkça düzenlenmiş olup HMK'nın 106'ncı maddesi, "(1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. (2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. (3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz." hükmü ile şüpheye yer bırakmamaktadır.

Hizmet tespit davalarının hukuki niteliğinin olumlu tespit davası olduğu hususunda gerek yasal mevzuat gerekse Yargıtay içtihatları ışığında hiçbir kuşku bulunmamaktadır. 5510 sayılı Kanun'un sigortalı hizmet kabul ettiği, kendisine hukuki sonuçlar bağladığı, gerçekleşmiş ve tamamlanmış eylemli bir durumun (hukuki ilişkinin) tespiti istenmektedir. Mahkeme esasen var olan hukuksal durumu ortaya çıkarmaktadır.

Hizmet tespiti davalarında, aslında geçmişte var olan ancak kayıtlara girmemiş hizmetin tespiti istenmektedir. Yargılama sonunda verilen tespit kararı ile çalıştırılanların işe alınmalarıyla kendiliğinden gerçekte var olan hizmet akdi ilişkisinin tespitine karar verilmekte, yeni bir hukuksal durum yaratılmamaktadır. Var olan ancak Kuruma bildirilmeyen hizmet tespit edilmektedir.

Hizmet, 5510 sayılı Kanun'un 4/1-(a) bendi kapsamındaki sigortalılar yönünden sigortalılık süresi, prim ödeme gün sayısı ile sigorta primine esas kazancın bütününü ifade eder. Bu unsurların bir veya birkaçının tespitinin dava yoluyla talep edilmesi mümkündür. Bununla beraber Yargıtay, tespiti mümkün bulunan sürenin, 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a bendi kapsamında tüm sigorta kollarına tabi sigortalıları Kuruma bildirilmeyen veya Kurumca tespiti yapılmayan çalışmaları olduğunu ve kısmen sigortalı sayılanların hizmet tespiti davası açma haklarının bulunmadığını kabul etmektedir.

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ("506 sayılı Kanun") düzenlenmesi ile "... Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen..."; 5510 sayılı Kanun'da ise "...Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen..." sigortalıların hizmet tespiti davası açma hakkı bulunduğu hususu belirtilmiştir.

Keza 506 sayılı Kanun'un 79'uncu maddesinde düzenlenme alanı bulunan "... Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen..." şeklindeki hüküm gereği sigortalıların dava açma haklarının bulunduğu hususunun açık bir şekilde düzenlenmesi sebebiyle, bu belgeleri (sigortalı işe giriş bildirgesi vd.) verilen sigortalıların dava açma haklarının bulunmadığı düşüncesi bir an için akla gelebilir ise de Yargıtay kararlarında, sigortalı işe giriş bildirgesi verilse dahi dönem bordrosu verilmeyen (hizmetleri bildirilmeyen) sigortalıların hizmet tespiti davası açma hakları bulunduğu kabul edilmektedir. 6

3. HİZMET TESPİT DAVALARINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE VE ZAMANAŞIMI

Hizmet tespit davası, 5510 sayılı Kanun'a göre sigortalı sayılan işlerde çalışanların Sosyal Güvenlik Kurumunca tespit edilemediğinde veya eksik bildirilmiş hizmetlerin tescil edilmediğinin sonradan öğrenilmesi hâlinde hak sahibi tarafından hizmet tespiti amacıyla açılan davadır. 7

5510 sayılı Kanun'un 86. maddesinin 9. fıkrasına göre, aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır. Anılan Kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere hizmet tespit davalarının açılabilmesi için beş yıllık bir süre öngörülmüştür. Söz konusu beş yıllık süre, hukuki niteliği gereği hak düşürücü bir süredir.8 Beş yıllık sürenin hak düşürücü süre olmasından dolayı davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi hâkim tarafından da re'sen dikkate alınır.

Sigortalı hizmetin tespiti davaları kamu düzenini ilgilendirmekte olup bu niteliğinden dolayı duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi gerekmektedir. Bu davaların kanuni dayanağı 506 sayılı Kanun'un 79. maddesinin 10. fıkrası olup bu bentte "Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri" açıklanmıştır. Anlaşılacağı üzere çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın mevcudiyetini etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hak bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Mezkûr kanun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak düzenlenmiş olup hâlen geçerliliğini korumaktadır.9

Nitekim Yargıtay da bu sürenin hak düşürücü süre olduğunu, "Kuruma kısmen dahi bildirimin bulunmadığı bu hâlde, çalışmanın kesintisiz olduğu kabul edilse dahi hizmet tespiti davasının hizmetin sona erdiği 31.12.2003 tarihinden itibaren 31.12.2008 tarihine kadar beş yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekirken eldeki davanın 04.03.2011 tarihinde hak düşürücü sürenin dolmasından sonra açıldığı anlaşılmakla davacının bu çalışmalarının tespiti isteminin hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde tespitine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir." şeklindeki kararı ile vurgulamaktadır. 10

Sigortalının çalışmaları kesintili ise her bir dönem için hak düşürücü süre ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Konuyla İlgili olarak Yargıtay bir kararında davacı işçinin çalıştığı dönemleri ayrı ayrı değerlendirmiş ve hak düşürücü süre olan beş yılı geçen dönemler için istemin reddi gerektiği yönünde karar vermiştir. 11

4. HİZMET TESPİT DAVALARINDA AKTİF HUSUMET

Hizmet tespit davasını, sigortalının kendisi açabileceği gibi hak sahibi ölmüşse onun yerine mirasçılarının da dava açma hakkı bulunmaktadır. Sigortalının kendisinin açması durumunda hizmet tespitine konu işyerinde hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde mahkemeye başvurabilir. Müteveffa işçinin hak sahiplerinin hizmet tespit davasına dair hak düşürücü süresi murisin ölüm tarihinden başlar. Lakin murisin hayattayken hizmet tespit davasını açma süresini geçirmemiş, bu hakkını düşürmemiş olması gerekmektedir.12

Tüm bunlarla beraber ayrıca belirtmek gerekir ki hizmet tespit davalarına ilişkin yukarıda belirtilen hak düşürücü süre mutlak değildir. Yargıtay 10 ve 21. Hukuk Dairelerinin süreklilik kazanmış kararlarına göre, müfettiş durum tespit tutanağı ya da tahkikat raporlarıyla çalışma tespit edilmişse, asgari işçilik incelemesi neticesinde işverenden sigortalının primleri Kurumca icra yoluyla tahsil edilmişse, işveren imzalı ücret tediye bordrosunda sigortalıdan sigorta primi kestiğini açıkça gösterdiği hâlde sigorta primini Kuruma yatırmamışsa, sigortalı durumunda iken memurluğa geçmiş olursa, işe giriş bildirgesi Kuruma süresinde verilmiş fakat bordrosu ve primi Kurum'a intikal ettirilmemişse, işçilik hakları tazminatlarına (ihbar, kıdem tazminatı, ücret alacağı vs.) ilişkin aynı döneme ait kesin hüküm niteliğini taşıyan yargı kararları varsa, hizmet tespit davaları zamanaşımına uğramaz.13

Konuyla İlgili olarak Yargıtay bir kararında sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması hâlinde artık 506 sayılı Kanun'un 79. maddesinin 10. fıkrasında yer alan hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği şeklinde hüküm kurmuş ve Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutularak eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceğini kabul etmiştir.14

Ayrıca işçi statüsünden memur statüsüne geçiş hâlinde beş yıllık süre memur statüsüne geçildiği tarihte başlar. Sigortalının hizmet tespit davasına konu işyerinde dava konusu süreden sonra tekrar işbaşı yapmış olması hak düşürücü süreyi durdurmayacaktır. Bununla birlikte tespiti istenen sigortalılık sürelerinin başka işyerlerindeki sigortalılık süreleri ile paralel olmaması gerekmektedir. 15

Tüm bunlara ek olarak ilgili kişinin beş yıllık süre içinde hizmet tespit davası açmamış olması Kurumdan, diğer hizmet tespit yöntemleri kullanılarak, denetim elemanlarınca hizmetlerinin tespiti talebinde bulunmasını engellemez.16

SONUÇ

Hizmet tespiti davalarında mahkemeler gerçeğin ortaya çıkması için her türlü inceleme ve araştırmayı yapmakla yükümlüdür. Zira hizmet tespiti davasında hâkimin yapacağı re'sen araştırma maddi gerçeğin tespitine ilişkindir. Bu bağlamda dava açma süresinin doğru bir şekilde tespit edilmesi de en nihayetinde maddi gerçeğin ortaya çıkmasına hizmet etmektedir. Hak düşürücü sürenin, zamanaşımı süresi olarak kabulü hâlinde davanın süresi içinde açılıp açılmadığı ancak taraflarca zamanaşımı def'i olarak ileri sürülebilecek ve bu sürenin hâkim tarafından göz önünde bulundurulmamasına sebebiyet verecektir. Bu itibarla, hukuki niteliği gereği re'sen araştırma ilkesinin hâkim olduğu hizmet tespit davalarındaki sürenin hak düşürücü süre olarak kabul edilmesi yerinde ve isabetli olacaktır.

Zira beş yıllık süre, hak düşürücü süre olduğu için yargılamanın herhangi bir aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkeme tarafından da her aşamada re'sen nazara alınabilecektir. İlgili kişinin beş yıllık hak düşürücü süre içerisinde hizmet tespit davası açamamış olması ise diğer hizmet tespit yöntemleri kullanılarak, denetim elemanlarınca hizmetlerinin tespiti talebinde bulunmasını engellemeyecektir.

Footnotes

1. Erdal ARAP, Yüksek Lisans Tezi "Hizmet Tespit Davaları", Ankara, 2021, s..59

2. Sezai ÖZTÜRK, Öğreti ve Yargıtay Kararları Işığında Hizmet Tespiti Davaları, Ankara,2021, s.55

3. Hilal AKMARAL KESKİN, İş Hukukunda Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre, On İki Levha Yayıncılık, Kasım, 2020 s.8

4. AKMARAL KESKİN, a.g.e. s.9

5. Hukuk Genel Kurulu'nun 29.09.2022 tarih ve 2021/555 Esas- 2022/1188 Karar sayılı kararı

6. ÖZTÜRK, a.g.e., s.58

7. Mehmet BULUT, TBB Dergisi 2011(97), Türk Hukuk Sisteminde Hizmet Sözleşmesi Gereği Açılan Hizmet Tespit Davaları, s.94

8. A. Can TUNCAY, Ömer Ekmekçi; Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, İstanbul 2005, s.246

9. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 06.03.2023 tarih ve 2023/2073Esas, 2023/1995 Karar sayılı kararı

10. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 30.06.2015 tarih ve E.2015/5420, K.2015/15108 sayılı kararı

11. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 04.10.2018 tarih ve E.2017/6650, K.2018/7063 sayılı kararı

12. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 07.10.1996 tarih ve K.5611/5402 sayılı kararı, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin, 27.04.1999 tarih ve K.2735/2874 sayılı kararı

13. İhsan ÇAKMAK, Şerhli Sosyal Sigortalar Kanunu-Cilt 2, Adalet Yayınevi, Ankara 2004, s. 1803; Mahmut ÇOLAK, Ercüment ÖZTÜRK; Hizmet Tespit Yöntemleri ve Çözüm Yolları, Yaklaşım Yayınları, Ankara 2006, s.263

14. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 06.03.2023 tarih ve E.2023/2073, K.2023/1995 sayılı kararı

15. Mehmet BULUT, TBB Dergisi 2011(97), "Türk Hukuk Sisteminde Hizmet Sözleşmesi Gereği Açılan Hizmet Tespit Davaları", s.94

16. BULUT, a.g.m., s.94

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.