1. Giriş

Türk Borçlar Kanunu'nun ("Kanun") 138 maddesi uyarınca sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu; (i) mahkemeden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme; (ii) bu mümkün olmadığı takdirde ise sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.

Bu makalemizde, Kanun'un 138. maddesi kapsamındaki hakkın genel olarak hangi şartlar dahilinde ve ne şekilde kullanılabileceğini ve ayrıca, bu hakkın işyeri kira sözleşmeleri özelinde Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ'de yer alan düzenlemeler kapsamında kullanılmasını inceleyeceğiz.

2. Aşırı İfa Güçlüğüne Dayalı Uyarlama Talebi Hangi Şartlarda ve Ne Şekilde İleri Sürülebilir?

Kanun'un 138. maddesinde tanınan uyarlama talebi açısından sözleşme türü özelinde bir sınırlama getirilmemiş olsa da, bu hususta Yargıtay kararları1 uyarınca bir yıl gibi kısa süreli sözleşmelerde uyarlama talebinin ileri sürülmesi mümkün değildir. Yargıtay, uyarlama talebinin uzun ve sürekli işler bakımından ileri sürülebileceği, ani edimli işlerde ise ileri sürülemeyeceğini belirtmektedir.2

Diğer yandan, uyarlama talebinin ileri sürülebilmesi için Kanun'un 138. maddesinde belirtilen tüm koşulların somut olayda mevcut olması gerekir. Bu kapsamda, sözleşmenin akdedildiği sırada mevcut olmayan, öngörülemeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen, borçludan kaynaklanmayan olağanüstü bir durumun varlığından bahsetmek gerekir. İlaveten, söz konusu durumun borçludan ifa talep edilmesinin dürüstlük kuralına aykırı düşeceği ölçüde borçlu aleyhine sözleşme koşullarını zorlaştırıyor olması gerekmektedir. Bu noktada önemle belirtmek gerekir ki, ekonomik koşullardaki değişiklikler, ani kur dalgalanmaları vb. durumlar, Yargıtay kararları çerçevesinde uyarlama için yeterli zemini oluşturmamaktadır zira basiretli bir tacirin, değişken ekonomik koşulları öngörebilmesi şeklinde bir beklenti mevcuttur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun bu yöndeki E. 2014/13-1614, K. 2014/900 sayılı ve 12.11.2014 tarihli kararında şu ifadeler kullanılmıştır: "Ülkemizde 1958 yılından beri devalüasyonlar ilan edilmekte sık sık para ayarlamaları yapılmakta, Türk parasının değeri dolar ve diğer yabancı paralar karşısında düşürülmektedir. Ülkemizdeki istikrarsız ekonomik durum davacı tarafından tahmin olunabilecek bir keyfiyettir. Somut olayda uyarlamanın koşullarından olan öngörülmezlik unsuru oluşmamıştır." Öte yandan, örneğin Covid-19 salgınının, borçludan kaynaklanmayan, öngörülemeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen bir olay olduğunu kabul etmek gerekir. Keza, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin E. 2021/3452 K. 2021/6001 sayılı ve 04.06.2021 tarihli kararında, kira sözleşmesi koşullarının uyarlanmasına ilişkin açılan davada şartların gerçekleşmesi durumunda ihtiyati tedbir kararı verilmesinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 389 maddesi vd. hükümlerine uygun olduğu ifade edilmiştir.

Yukarıdakilere ek olarak, borçlunun bu talebi ileri sürebilmesi için, borcunu henüz ifa etmemiş veya uyarlamaya ilişkin talebini saklı tutmuş olması gerekmektedir. Bu koşulu, sürekli edimler içeren bir sözleşme açısından her bir edim bakımından değerlendirmek gerekecektir. Diğer bir deyişle, borçlu bu tür sözleşmelerde uyarlama talebini ifa edilmiş ve uyarlama talebinin saklı tutulmadığı edimler için ileri süremeyecek olsa da, ifa edilmemiş veya uyarlama talebinin saklı tutulduğu edimler için ileri sürebilecektir.

Uyarlama talebi, her halükarda, dava yoluyla ileri sürülmesi gereken bir haktır. Bu kapsamda, borçlunun alacaklıya bir ihtarname keşide ederek uyarlama talebinde bulunduğunu ifade etmesi yeterli olmayıp, alacaklı böyle bir talebi kabul etmek zorunda değildir. Dava yoluyla ileri sürülen uyarlama talebi mahkemece kabul edilirse, uyarlanan yeni koşullar, borçlunun talep tarihi itibariyle hüküm ifade edecektir ancak borçlunun dava sonuçlanıncaya dek borçlarını sözleşmede öngörüldüğü şekilde ifa etmeye devam etmesi gerekecektir; aksi halde, alacaklının, borçlunun temerrüdüne ilişkin hükümlere başvurması söz konusu olabilecektir.

3. İşyeri Kira Sözleşmeleri Açısından Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ'de Yer Alan Düzenlemeler Kapsamında Uyarlama Talebi

İşyeri kira sözleşmeleri sürekli edim içeren sözleşmeler olup, elbette bu sözleşmeler açısından da Kanun'un 138. maddesi uyarınca uyarlama talebinde bulunmak mümkündür.

Son zamanlarda, bu konu, iki Türk şirketi arasındaki gayrimenkul kira sözleşmelerinden doğan ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenmesini yasaklayan ancak kiracı şirketin doğrudan veya dolaylı olarak yüzde elli ve üzerinde yabancı sermayeli olduğu durumlarda bu tutarların döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenmesine imkan veren Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ nedeniyle sıklıkla gündeme gelmektedir. Şöyle ki; belirtilen istisna kapsamında olan Türk şirketleri, Türk Lirası'nın döviz karşısındaki değerinin daha yüksek olduğu dönemlerde akdedilen kira sözleşmelerinden doğan bedellerin Türk Lirası'na çevrilmesi için mal sahiplerinden ilgili tebliği sebep göstererek talepte bulunamamakta ve buna zorlayamamaktadır. Söz konusu şirketler açısından, Türk Lirası'nın döviz karşısındaki değerinin olağanüstü düşüşü ile birlikte, fiiliyatta kira bedelinin ödenmesi konusunda ifayı güçleştiren olağanüstü bir durum meydana geldiğinden bahsedilebilecek olsa da yukarıda belirtildiği üzere, Yargıtay kararları kapsamında tacirler açısından ekonomik koşullara ilişkin değişimler, uyarlama talebi için yeterli görülmemektedir. Bu nedenle, bu kapsamda ileri sürülebilecek sözleşme koşullarının uyarlanması talebi mahkemeler nezdinde kabul görmeyebilecektir.

Footnotes

1. Yargıtay 13.Hukuk Dairesi'nin 2012/16767 E., 2012/21930 K. sayılı ve 03.10.2012 tarihli kararı.

2. Yargıtay 3.Hukuk Dairesi'nin 2017/8316 E., 2019/2369 K. sayılı ve 20.03.2019 tarihli kararı.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.