I. GİRİŞ

Para borcuna ilişkin temerrüdün sonuçlarından biri de aşkın zarardır. Aşkın yani munzam zararı temerrüt faizinden ayıran ise zarar ve kusur şartıdır. Türk Borçlar Kanunun munzam zararı düzenleyen maddesinde kusur konusunda ise karine olduğunu görmekteyiz. Kusurun ispatı konusunda kusur karinesi geçerlidir. Munzam zarara ilişkin Türk Borçlar Kanunundaki düzenlemeye Yargıtay içtihatları ve Anayasa Mahkemesi kararı ışık tutmaktadır. Bu yazımızda munzam zarar kavramı, kanuni şartları ve içtihatlar çerçevesinde incelenmiştir.

II. MUNZAM ZARAR KAVRAMI VE TANZİM ŞARTLARI

Türk Borçlar Kanununun ("TBK") 112. maddesinde;

"Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder."

düzenlemesi yer almaktadır. Bu düzenleme kapsamında munzar zarar şartlarının;

  1. Borçlunun para borcunun ifasında temerrüde düşmesi,
  2. Aşkın zarar,
  3. Uygun illiyet bağı,
  4. Kusur.

olduğunu görmekteyiz. TBK'da yer alan bu şartlar aşağıda detayları ile incelenmiştir.

A. BORÇLUNUN PARA BORCUNUN İFASINDA TEMERRÜDE DÜŞMESİ

Munzam zararın karşılanmasının talep edilebilmesi için borcun para borcu olması gerekir. Çünkü munzam zararda somut delil arandığından borç para borcu olmalıdır. Manevi tazminat alacaklarında aşkın zararın söz konusu olmayacağı doktrinde genel olarak kabul görmekle birlikte, farklı gerekçelerden hareket edildiği anlaşılmaktadır. Bu tür alacaklar açısından aşkın zararın söz konusu olmayacağını zira bu hükmün sadece malvarlığı zararları için öngörüldüğünü savunan yazarlar olduğu gibi, maddede bu şekilde bir kısıtlamaya gidildiğini ifade eden bir düzenlemenin yer almadığını, aksine maddenin düzenleme şekli itibariyle, temerrüt faizinin karşılamadığı her türlü zararı kapsamına aldığının açık olduğunu, ancak manevi zararın kısımlara ayrılmasının mümkün olmaması nedeniyle, faizle karşılanamayan kısmından ve dolayısı ile bu kalem açısından aşkın zarardan söz edilmesinin mümkün olmadığını ifade eden yazarlar da bulunmaktadır.1

B. MUNZAM ZARAR

Bu şart, TBK 122/1'deki "temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa" ifadesinden açıkça anlaşılmaktadır. Ancak zararın türü ve niteliği hakkında bir açıklama bulunmamaktadır. Türk-İsviçre Hukukunda zarar dar anlamıyla yani maddi zararı ifade etmek için kullanılmaktadır.2

C. UYGUN İLLİYET BAĞI

Munzam zararın tazmini için alacaklının borcu ile zarar arasında nedensellik bağı olmalıdır.

D. KUSUR

Munzam zararın tazmin edilebilmesi için kanundaki "kusur" ifadesinden de anlaşılacağı üzere borçlunun kusurunun bulunması gereklidir. Kusursuz bir temerrüt durumunda munzam zarar talebinde bulunulamaz. Kusurun derecesi aşkın zarardan sorumluluk açısından önemli olmayıp borçlunun kastından, ağır veya hafif ihmalinden söz edilmesi mümkündür. Bu bağlamda borçlu her türlü kusurundan sorumludur.3

III. YARGI KARARLARI ÇERÇEVESİNDE MUNZAM ZARARIN İSPATI

Munzam zararın ispatı konusundaki önemli konu, borçlunun temerrüdü tarihinden borcun ödendiği tarihe kadar para değerindeki kaybın yasal temerrüt faizinden fazla olmasıdır. Genelde munzam zarar yüksek enflasyondan kaynaklanır. Öğretideki bazı görüşlere göre enflasyon dolayısıyla paranın alım gücünün azalması dolayısıyla uğranılan zarar munzam zarar olarak değerlendirilebilir. Bu durumda kanıtlama yükümlülüğü enflasyon dolayısıyla gerçekleşmiş olur. Ancak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E.2021/5036 K. 2023/847 T. 15.2.20234 tarihli kararında enflasyondaki yükseliş nedeni ile paranın alım gücündeki düşüş dolayısıyla başvurulan munzam zarar talebi hem yerel mahkeme tarafından hem de Bölge mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Karar gerekçesinde alacaklının isteminin karineten ve soyut varsayımlara dayandığı somutlaştırılamadığı ve dosyaya somut deliller sunmadığı gerekçesiyle davanın esastan reddine denilmiştir.

Yargıtay'ın munzam zararın ispatına ilişkin iki farklı uygulaması bulunuyordu. Buna göre Yüksek Mahkeme önceki kararlarında munzam zararın somut olarak ispat edilmesi gerektiğini kabul ediyordu. Yüksek enflasyon, kurlardaki artış gibi konular munzam zararın gerçekleştiğini kanıtlamıyordu; bu konuda davacının ispat yükü devam ediyordu. Öğretide ise davacının asıl yükümlülüğünün geç ödemeden doğan zararı ispatlamak olduğu görüşü bulunmaktadır.

Anayasa mahkemesinin 21/12/2017 tarihli ve 2014/2267 başvuru numaraları kararında alacağın enflasyon karşısında büyük ölçüde değer kaybına uğrayarak ödenildiğini bu nedenle başvurucuya olağan dışı bir külfet yüklendiği kararına varmıştır. Bu karar ile yüksek enflasyon oranı nedeniyle paranın değerindeki düşüşe bağlı olarak maruz kalının zararın hesabında, derece mahkemelerince bu olgu yeterli görülmeyerek, başvurucunun zarara uğradığını ayrıca ispatlaması gerektiği yönündeki katı yorumunun mülkiyet hakkını ihlal ettiği kanaatine dayanmaktadır. Bu karar sonrası doktrindeki görüş ayrılıkları artarak devam etmiştir.5

Yargıtay'da da daireler arasında somut ispat yöntemi ve ihlal kararı arasında farklı uygulamalar devam etmektedir.

Somut ispat arayan daire kararlarında; "Kanun koyucu para borcunun geç ödenmesi ya da ödenmemesi halinde bir zararın mevcut olduğunu kural olarak benimsemiştir. Diğer bir deyişle temerrüt faizi miktarınca alacaklının zarara uğradığı yasal bir karine olarak kabul edilmiştir. Bunun dışında davacının herhangi karineden istifade etme olanağı yasal olarak mevcut değildir"; "Ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle paranın döviz karşısında hızlı değer kaybı, yüksek enflasyon gibi genel afaki ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen umumi ekonomik konjonktürel olgular BK'nın 105. (TBK. 122.) maddesinde sözü edilen munzam zararın varlığını göstermez" gibi karar gerekçeleri bulunmaktadır.6

Diğer yandan bazı Yargıtay daire kararlarında ise ihlal kararındaki tespitler gözetilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur:

"Öncelikle munzam zarar talep edilen alacakla ilgili temerrüt tarihinden tahsil tarihine kadar geçen süredeki enflasyon verilerini gösterir TEFE, TÜFE-ÜFE oranları, banka vadeli mevzuat faiz oranları, döviz kurları, devlet tahvil faiz oranları, işçi ücretleri ve diğer yatırım araçları ile ilgili getiri bilgilerinin resmi kurumlardan sorulup tespit edildikten sonra, yeniden oluşturulacak munzam zarar hesabı konusunda uzman bilirkişi kurulundan, tahsiline karar verilen davacılar alacağının temerrüt tarihinde bu yatırım araçlarından oluşacak sepete yatırılması ve değerlendirilmesi halinde tahsil tarihlerinde asıl alacakla birlikte getirisinin ulaşabileceği miktar ile tahsiline hükmedilen asıl alacak ve bu alacak için temerrüt tarihinden tahsil tarihlerine kadar davacıların tahsil edebilecekleri ve tahsil ettikleri faiz miktarı ve toplam miktar ve bu şekilde bulunacak toplam miktarlar arasındaki fark konusunda gerekçeli, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp değerlendirilerek faizle karşılanamayan zarar konusunda sonucuna uygun bir karar verilmesi yerine eksik inceleme ile davanın reddi doğru olmamış"

"Munzam zararın tespit edilebilmesi için dava konusu senedin vade tarihinden, icra takibine konu alacağın temlik edildiği 07.06.2012 tarihine kadar geçen süre içerisinde her yıl itibarı ile gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranı, bu oranın eşya fiyatlarına yansıma durumu, mevduat ve Devlet tahvillerine verilen faiz oranları, Türk Lirası karşısında döviz kurlarına ilişkin değişiklik listeleri davacıdan istenmek, gerektiğinde bunları ilgili resmi kurum veya kuruluşlardan araştırmak, bu sahada uzman bilirkişi görüşünden de yararlanılmak suretiyle bu süre içerisindeki para değerinin düşmesi, alım gücü azalması nedeniyle alacaklının maruz kaldığı zarar miktarının yukarıda değinilen unsurların toplanıp, ortalamaları bulunarak belirlenmek ve istenilen alacağın temel hukuki yapısı nedeniyle bir tazminat alacağı niteliğinde olduğundan ve bu zararın oluşmasında ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal ortamın da etkili bulunduğu ve bundan ülkede yaşamını sürdüren gerçek veya tüzel kişilerin etkilenmemesinin kaçınılamaz olduğu ve nihayet her somut olayın özelliği de dikkate alınarak, bulunacak miktarın TBK'nın 51 ve 52. (mülga BK'nın 42 ve 43.) maddeleri çerçevesinde değerlendirmeye de tabi tutularak belirlenmesi ve bundan sonra bulunan bu zarar miktarından asıl alacak tahsil edilirken alınan temerrüt faizi miktarı düşülerek hasıl olacak sonuç çerçevesinde davacı ...'nin munzam zararının olup olmadığı ve miktarı tayin ve tespit edilmesi gerektiğinden... "7

IV. ZAMANAŞIMI

Munzam zarar talebi açısından zamanaşımı konusu tartışmalıdır. Bir görüşe göre asıl borcun zamanaşımına bağlıdır. Başka bir görüşe göre ise asıl alacaktan bağımsız değerlendirilmeli ve haksız fiile ilişkin iki ve on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğidir. Bundan başka bir görüş munzam zararın yeni bir borç niteliğinde olduğu ve TBK'nın 146. Maddesinde düzenlenen on yıllık genel zamanaşımına tabi tutulması yönündedir. Yargıtay'ın görüşlerinin de bu şekilde olduğu görülemektedir.

V. SONUÇ

Para alacaklarında temerrüt ile karşılanmayan zararı anlatan munzam zarar ifadesi ispatı konusunda fikir ayrılıklarıyla gündeme gelmektedir. Genelde munzam zarara konu olan içerik enflasyondur. TBK 122. madde ile açıklanan munzam zarar maruz kalınan dengesizliği telafi etmeye çalışmaktadır. Bu nedenle doktrindeki görüş ayrılıkları ve Yargıtay'ın farklı kararları doğrultusunda ayrılıklar olmaktadır.

Kaynakça:

1. http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2023-165-2109 syf.10 p.2

3. Tekinay vd., 1993, s. 547-548; M. Kemal Oğuzman - M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler C. 2, Vedat Kitapçılık, 10. Baskı, İstanbul, 2013, s. 39, dpn. 96; Reisoğlu, 2012, s. 170; Kılıçoğlu, 2013, s. 702.

3. Kılıçoğlu, s. 907; Akçaal, s. 1079; Eren, s. 1233; Keser, s. 487

4. https://www.lexpera.com.tr/ictihat/yargitay/11-hukuk-dairesi-e-2021-5036-k-2023-847-t-15-2-2023

5. http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2023-165-2109 syf.25 p.2

6. 2 Y. 5. HD., 21.01.2019 tarih, 2017/17121 esas, 2019/604 karar; Y. 13. HD., 30.05.2019, 2016/10665 esas, 2019/6982 karar

7. Y. 15. HD., 04.03.2019, 2018/1494 esas, 2019/932 karar; Y. 11. HD., 27.06.2019 tarih, 2018/193 esas, 2019/4929 karar; Y. 15. H. D., 6.12.2018 tarih, 2018/3765 esas, 2018/4907 karar; Y. 15. H.D., 25.4.2018 tarih, 2017/2736 esas, 2018/1742 karar

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.