A-GİRİŞ

Basit yargılama usulü, ceza muhakemesine Ekim 2019 yılında yapılan değişiklikle dâhil edilmiş bir yargılama usulü olup 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 251 ve 252. maddelerinde düzenlenmiştir. Basit yargılama usulü dediğimiz yargılama usulünün temel amacı adından da anlaşılacağı üzere ceza yaptırım ağırlığı nispeten daha hafif olan suçlar yönünden yürütülen yargılamaları kısaltabilmek ve daha hızlı ancak hukuka ve hakkaniyete uygun kararlar ile süreci neticelendirebilmektir.

Bu doğrultuda, ceza davalarının takip ve yürütülmesine ilişkin usulleri düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişiklikle bir kısım suçlar yönünden basit yargılama usulünün uygulanması kararlaştırılmış ve bu doğrultuda ilgili davalarda basit yargılama usulü uygulanırken bazı usulü işlemlerin ve adımların atlanması, tayin edilen birtakım sürelerin kısaltılması hüküm altına alınmıştır.

B- BASİT YARGILAMA USULÜNÜN GETİRİLİŞ GAYESİ VE TEMEL HAKLARA ETKİSİ

Basit yargılama usulü getirilmeden önce Türk Hukukunda her suç tipi bakımından aynı yargılama usulü uygulanmaktaydı. Bu durum haliyle niteliği itibariyle kovuşturulması daha kolay ve öngörülen yaptırımları daha hafif olan bir kısım suçlar yönünden yargılamaların gereksiz yere uzamasına ve ceza mahkemelerinin belirli durumlarda fazladan emek ve mesai harcamasına sebep olmaktaydı. Önemle belirtmek gerekir ki bir yargılamada asıl olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve hakkın tespiti, tesisi ve korunmasıdır. Bu hedef doğrultusunda yargılamanın süresi esasen bu amaca nazaran az da olsa daha geri plandadır. Fakat diğer taraftan uzayan yargılamalar hem hakkın özüne zarar vererek dava sonunda elde edilecek menfaati kısmen ya da tamamen ortadan kaldırabilmekte yahut değersiz hale getirebilmekte hem de yargılamanın taraflarını uzunca bir süre belirsizlik hatta kimi zaman çaresizlik içerisinde bırakabilmektedir. Bu durumu aslında dillerde pelesenk olmuş ''Geç gelen adalet adalet değildir.'' sözüyle de kısaca açıklayabiliriz. Nitekim tarihteki ilk Anayasa ya da ilk anayasal faaliyetlerden birisi olarak kabul edilen Magna Carta'da da ''Adalet geciktirilemez'' ifadesi yer bulmuştur.

Bu noktada belirtmek gerekir ki bir yargılamada asıl olan maddi gerçeğin objektif olarak öngörülebilecek en makul sürede hakkın özüne zarar vermeden ortaya çıkarılması ve bu doğrultuda hakkın tespit temin ve tescil edilmesidir. Bu prensibin yargılamadaki karşılığı, temelde ''Hak Arama Hürriyetidir''. ''Adil Yargılanma Hakkı'' ise hak arama hürriyetinin saç ayaklarından birisidir. Buna bağlı olarak yargılamaların makul sürede tamamlanması da adil yargılanma hakkının en önemli yansımalarından birisi olup bu anlamda bireyler yönünden mutlak bir haktır. Diğer taraftan sanık yönünden ''Lekelenmeme Hakkı'' ve ''Masumiyet Karinesi'' de adil yargılanma hakkının başka bir suretidir. Bu doğrultuda kimi suçlar bakımından yıllarca süren ve lekelenmeme hakkı olan sanığı yıllarca belirsizlik girdabında sürükleyen bir yargılama bazen ilgili suç için öngörülen en üst yaptırımdan bile daha ağır bir yaptırım gibi sonuç doğurmaktadır. Benzer durum hak arama hürriyeti kapsamında yargısal yollara başvuran ve adaletin tesisi için sabırla bekleyen mağdur yönünden de kimi zaman ilgili suçun kendisi üzerinde ortaya çıkardığı zarardan daha fazla zarara, daha fazla mağduriyete sebep olmaktadır.

Ancak bir de ceza hukukunda yine hak arama hürriyeti ve adil yargılanma hakkı çatısı altında bulunan, ''Meram Anlatma İlkesi'' ve ''Doğrudan Doğruyalık İlkesi'' vardır ki bu ilkeler de özünde, tarafların doğrudan iddia, savunma ve yargılama makamlarının karşısına çıkmasını, iddialarını, savunmalarını ve taleplerini, muhataplarına, halet-i ruhiyeleri ile birlikte bizzat ve özgürce iletebilmelerini ve tartışabilmelerini temel almaktadır. Söz konusu bu iki ilke de yargılama süresinin belli oranda uzaması pahasına, esasında yargılamanın duruşmalı yapılmasının maddi gerçeğin tespiti ve hakkın tesisindeki önemine vurgu yapmaktadır. İşte adil bir yargılama, hukuka ve hakkaniyete uygun bir sonuç ancak bütün bu ilkelerin dengeli bir şekilde temin edilmesiyle mümkündür. Bu açıklamalar ışığında basit yargılama usulünü ele alalım.

C- BASİT YARGILAMA USULÜNÜN UYGULANIŞI

Ceza Muhakemeleri Kanunu Madde 251 fıkra 1'de öngörüldüğü üzere ''Adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda'' basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir. Basit yargılama usulünün soruşturma aşamasına herhangi bir etkisi yoktur. Basit yargılama usulü kovuşturma aşamasına geçildikten yani dava açıldıktan sonra uygulanmaktadır. Zaten ismi de bundan dolayı soruşturma aşamasında uygulanan ''Seri 'Muhakeme' Usulünden'' farklı olarak ''Basit 'Yargılama' Usulüdür''. Ancak belirtmek gerekir ki basit yargılama usulünün uygulanıp uygulanmayacağına son tahlilde mahkeme karar vermekte eğer suça konu vakıalar yönünden basit yargılama usulü ile sonuca gidilebileceği kanaatine varırsa basit yargılama usulünü uygulamaktadır. Basit yargılama usulünde normalden farklı olarak sanık, mağdur ve şikayetçi mahkeme huzurunda dinlenmemektedir. Düzenlenen iddianame sanık, mağdur ve şikayetçiye tebliğ edilmekte ve tebliğden itibaren 15 gün içerisinde yazılı beyan ve savunmalarını mahkemeye sunmaları istenmektedir. Taraflara gönderilen tebligatlarda da söz konusu savunmalar alındıktan sonra gerek görülürse hiç duruşma yapılmaksızın doğrudan hüküm verileceği belirtilmektedir. Diğer taraftan bu süreçte toplanması gereken deliller varsa mahkeme tarafından ilgili kurum ve kuruluşlardan toplatılmaktadır. Burada önemle belirtmek gerekir ki basit yargılama usulü uygulanırken mahkeme tarafından cumhuriyet savcısının görüşü alınmamaktadır. İzah edildiği üzere burada asıl olan duruşma açmaksızın tarafların iddia ve savunmaları ile delillerin öngörülen süreler içerisinde bir an evvel toplanması ve hüküm tesis edilmesidir ancak ilgili suç basit yargılama kapsamına girebilecek nitelikte bir suç olsa dahi yargılamayı yapan mahkeme söz konusu davada duruşma açılmaksızın ve taraflar doğrudan doğruya dinlenmeksizin yargılamayı yapamayacağı kanaatine varırsa basit yargılama usulünü uygulamayabilir yahut başta basit yargılama usulü ile süreci başlatmış olsa dahi genel yargılama usulüne geçerek duruşma açabilir.

Her ne kadar kovuşturmaya konu suç basit yargılama usulünün uygulanabileceği bir suç olsa da yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâllerinin bulunduğu durumlarda yahut soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlarda basit yargılama usulü uygulanamamaktadır. Diğer taraftan sanık tarafından birden fazla suçun birlikte işlenmiş olması halinde bu suç ya da suçların bir kısmı basit yargılama usulüne tabiyken diğer bir suç ya da suçlar basit yargılama usulüne tabi değilse buradaki suçların tamamı yönünden basit yargılama usulü uygulanamayacaktır. Ayrıca bilindiği üzere genel yargılama usulünde sanığa söz konusu yargılama neticesinde ''Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılmasını'' isteyip istemediği sorulmakta eğer hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasının objektif ve sübjektif şartları oluşmuşsa sanığın talebine göre karar verilmektedir. Ancak basit yargılama usulünde sanık hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasını ''istemediğini'' yazılı savunmalarında ya da karar verilinceye kadar sunacağı yazılı bir beyanla açıkça belirtmemişse mahkeme hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar verebilmektedir. Bir de önemle belirtmek gerekir ki basit yargılama usulünün uygulandığı davalarda mahkemece tespit edilen sonuç cezadan ¼ indirim yapılmaktadır.

D-BASİT YARGILAMA SONRASINDA VERİLEN KARARLARA İTİRA

zBasit yargılama usulünün uygulandığı yargılamalarda verilen kararlara karşı istinaf kanun yoluna gidilememekte sadece hükmü veren mahkemeye itiraz edilebilmektedir. Süresi içerisinde itiraz edilmemesi halinde ise verilen karar kesinleşmektedir. İtiraz edilmesi halinde hükmü veren mahkeme tarafından duruşma açılır ve yargılamaya genel hükümlere göre devam edilir. Bu şekilde duruşma açılması halinde artık taraflar duruşmaya gelmese bile yargılamaya devam edilerek hüküm tesis edilebilecektir. Ancak duruşma günü gelmeden önce itiraz eden tarafın bu itirazdan vazgeçmesi halinde duruşma yapılmaz ve itiraz edilmemiş sayılır. Bu noktada eğer böyle bir itiraz yapılmış ve duruşma açılarak genel yargılama usulü ile yargılamaya devam edilmiş ise artık mahkeme daha önce basit yargılama usulüne göre verdiği karar ile bağlı olmayacak sanığın daha lehine ya da daha aleyhine yeni bir karar tesis edebilecektir. Ancak söz konusu itiraz sanık dışındaki kişilerce yapılmışsa basit yargılama usulünde uygulanan ¼'lük takdiri indirim burada tespit edilecek cezada da uygulanacaktır.

Söz konusu davada birden fazla sanık olması halinde eğer sanıkların tamamı itiraz etmemiş ve itiraz eden sanık yönünden genel hükümlere göre devam ettirilen yargılama neticesinde daha az cezaya hükmedilmişse itiraz etmeyen bu sanıklar da itiraz etmiş gibi verilen karardan yararlanabilecektir. Basit yargılama usulü neticesinde verilen kararlara itiraz edilmesi halinde artık bu saatten sonra genel yargılama usulü ile yargılamaya devam edildiği için genel yargılama neticesinde verilen kararlara karşı genel hükümlere göre kanun yollarına başvurabilmek mümkündür.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.