Son zamanlarda sıkça duyduğumuz ve bir sanal gerçeklik biçimi olan metaverse, ilk olarak 1992 yılında Neal Stephenson'ın "Snow Crash" isimli romanında kullanılmıştır. Metaverse kelimesi, sanal gerçeklik ve arttırılmış gerçeklik teknolojilerini ifade etmektedir. Bu konsepte göre meta veriler, yakın gelecekte mobil internetin yeni versiyonu olarak hem dijital hem de gerçek hayatın büyük bir parçası haline gelecektir. Yakın zamanda Facebook ve Microsoft gibi büyük teknoloji şirketleri hem eğlence hem de çalışma amaçları için metaverse platformları geliştirme planlarını açıkladıkları için metaverse konsepti ilgi çekmeye başlamıştır. Ancak, sıradan kullanıcıların bu teknolojiyi gerçekten anlaması için gerekli olacak ürün ve hizmetlere henüz tam anlamıyla tanık olduğumuz söylenemez. Yakın bir örneğe bakacak olursak, Covid-19 pandemisinin yoğun olduğu dönemlerde müzisyenler sanal ortamlarda konserler vermiş ve bize metaverse'ün nasıl bir şey olabileceğine dair az da olsa bir görüntü sunmuştur. Gerçek hayatı bu denli içine alan fikir heyecanlı gelse de, hızlı bir şekilde hayatımıza giren bu konseptin beraberinde hukuki problemleri getirmesi de kaçınılmaz olmaktadır. Bu kapsamda, makalemizde metaverse konseptiyle birlikte hayatımıza yansıyabilecek hukuki problemleri inceleyecek ve metaverse dünyasında mülkiyet kavramı üzerinde duracağız.

2005 yılında Çin'de gerçekleşen bir olayda, bilgisayar oyunu üzerinde yaratmış olduğu karakteri bir arkadaşına ödünç veren ve daha sonrasında arkadaşının para karşılığında karakterini sattığını öğrenen Qiu Chengwei, polisin, söz konusu sanal mülkiyet olunca harekete geçmemesi üzerine oyun karakterini satan arkadaşını öldürmüştür. Teknolojinin günümüzün çok gerisinde olduğu 2005 yılında dahi bu şekilde bir olayın meydana gelmiş olması, sanal verilerin aslında o kadar da "sanal" olmadığını göstermektedir. İçinde bilgisayar oyunları, iş alanları, etkinlikler, sağlık hizmetleri, sanal emlakçılık ve dijital değerler barındıran metaverse evreni, sınırsız bir piyasa ön görmektedir. Meta veri sahiplerinin karşılaşabileceği en önemli problem kuşkusuz paylaşmış oldukları dijital verilerin güvenliği ve gizliliği olacaktır. Halihazırda değerli olan bu veriler, sanal dünyaya olan ilgi arttıkça daha değerli hale gelecek ve bu veriler kapsamında korunması gereken haklar yasa koyucular üzerinde mevcut yasaları ilerleyen teknolojiye uygun hale getirme konusunda baskı kuracaktır.

Meta veriler genellikle kripto para birimi veya NFT'ler (değişmeyen tokenlar) kullanılarak paraya çevrilmektedir. Bir NFT, bir görüntü, müzik parçası, video, üç boyutlu nesne veya başka bir tür yaratıcı çalışma olabilmektedir. Çok çeşitli dijital bileşenlere sahip bir tür sanal gerçeklik olan bu verileri bireyler, toplantılar yapmak, öğrenmek, oyun oynamak, sosyal etkileşimlerde bulunmak ve daha pek çok şey için kullanabilmektedir. Geçtiğimiz Nisan ayında Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi, Türk Dil Kurumu ile birlikte NFT'nin Türkçe karşılığı olarak "Nitelikli Fikri Tapu" ifadesini önermiştir. NFT'ler, özgün veriler olmaları nedeniyle kripto varlıklardan ayrılmaktadır. Peki bu veriler, hukuki anlamda birer mal mıdır? Ülkemizde de geçerli olan Kıta Avrupası hukuk düzeninde mallar, taşınır ve taşınmaz mallar olarak ikiye ayrılmıştır. Ancak bu ayrımın metaverse evreninde olmaması ve mülkiyetin kavram itibariyle maddi bir varlığı esas alması nedeniyle meta verileri bu kategoriye sokmak mümkün değildir. Mülkiyet hakkı hak sahibine taşınmaz üzerindeki en geniş yetkiyi veren bir ayni haktır. Sanal dünyada ise bu hakkın kapsamının ve sınırlarının neler olacağı konusu açıklamaya muhtaç bir alandır. Zira metaverse evreninde fiziken bir varlık söz konusu değildir. Bu nedenle NFT'leri fikri ürün olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır.

Gerçek dünyada herhangi bir fikri ürün satın alındığında, mülkiyet hukukuna göre mülkiyet iki yönlü olarak kabul edilebilir. Zira ilk olarak fikri ürün fiziksel olarak satın alan kişinin himayesine geçmektedir. Satış koşullarına bağlı olarak satın alan kişi bu ürünün fikri mülkiyetine de sahip olabilir. Ancak konu dijital ürünlere geldiğinde mülkiyet kavramının nasıl değerlendirileceği belirsizdir. Bir kısım hukukçuya göre meta veri tabanında geçerli olan mülkiyet, bir lisanslama biçimi veya hizmet sunumundan ibarettir ve gerçek mülkiyet hala ürünün gerçek sahibine aittir. Bu durumda ürünü satın alan her kimse, ürünün gerçek sahibinden izin almadan ürünü satamayacaktır.

Oldukça geniş bir kavram olan fikri mülkiyet kavramı, genel anlamda aklın ürünü olan eserleri ifade etmektedir. Bu anlamda "ürün" kapsamına yazılı veya sözlü kelime, filmler, karakterler, şarkılar, grafikler ve daha fazlası gibi içerikler girmektedir. İçerik sahipleri, üretmiş oldukları içeriklerden para kazanmak da dahil olmak üzere, istediklerini yapma hakkına sahiptir. İçerik sahibinin izni olmaksızın, başkası tarafından kullanılması halinde ihlalden söz edilebilir. Sanal dünyanın gelişimi, bunun yanı sıra, çapraz lisanslama, reklamcılık, telif hakları, ticari markalar, telif hakları ve patentlerle ilgili ele alınması gereken bir dizi sorunu ortaya çıkarmaktadır. Ancak yeni bir uygulama olması itibariyle bunun nasıl uygulanacağı henüz net değildir. 2019 yılında Avrupa Birliği tarafından dijital markette telif ve benzer haklara ilişkin olarak yayınlanan 2019/790 numaralı direktif, bu konuda yol gösterici niteliktedir.

Anılı direktife göre meta dünyada eseri bulunan telif hakkı sahipleri, başka bir kullanıcıya eserin telif hakkını veya kullanım hakkını devretmişse daha sonra eserin mali değerinin artması halinde eserin haklarına tekrar sahip olabilmektedir. Direktif'e buna gerekçe olarak eser sahiplerinin telif veya hak devri söz konusu olduğunda daha dezavantajlı bir konumda olması gösterilmektedir. Böylece eser sahipleri eserin, hak devrinden sonra değer kazanması halinde bundan gelir kazanabilecektir. Bu durum akıllı sözleşmeler ile de mümkündür. Akıllı sözleşmeler kısaca alıcı ve satıcı arasındaki sözleşmenin şartlarının doğrudan kod satırlarına yazıldığı, kendi kendini yürüten bir sözleşmedir. Kod ve içerdiği anlaşmalar, dağıtılmış, merkezi olmayan bir blok zinciri ağında bulunmaktadır. Makalemizin kapsamı sebebiyle akıllı sözleşmelere şimdilik bu kadar değineceğiz.

Telif hakkı sahipleri için meta dünya, sonsuz fırsatlar sunuyor olsa da, bu dünyada ortaya çıkan çalışmaların gerçekte de var olup olmadığı hususu fikri mülkiyete tecavüz riski taşımaktadır. Telif hakkına sahip olmak beraberinde bu hakkı ihlal edene yaptırım uygulama hakkını da getirmektedir. Yukarıda kısaca bahsetmiş olduğumuz AB Direktifi'ne göre, çevrimiçi olarak içerik sunan hizmet sağlayıcıları, platformlarında yayınladıkları eserlerin hak sahiplerinden lisans satın almalı, buna yetki verilmediği takdirde yasa dışı olarak elde edilmelerini önlemek için de uygun önlemleri almalıdır. Direktif'e göre özellikle, yıllık cirosu 10 milyon Euro'nun altında olan ve AB sınırları içerisinde aylık ziyaretçi sayısı 5 milyonu aşmayan çevrimiçi içerik paylaşım hizmeti sağlayıcıları için geçerli olan bu özel rejim, Birlik ve ulusal hukuk kapsamındaki çözüm yollarının mevcudiyetini etkilememelidir. Buna göre, bu tür hizmet sağlayıcılar tarafından atılan adımlar, bu tür hizmetlere ilişkin bilgileri yasal olarak yüklemek ve bunlara erişmek için çevrimiçi içerik paylaşım hizmetlerini kullanan kullanıcıları etkilememelidir. Direktif ile meta verileri ve verileri topluma sunan hizmet sağlayıcıları kapsayıcı bir şekilde koruma amaçlansa da, özellikle ülkemizde hukuki süreçlerin yavaşlığı ve teknik anlamda bu alanda uzman bilirkişi sayısının az olması dikkate alındığında AB Direktifi'nden ilham alınarak getirilecek bir yasal düzenleme dahi yeterli olmayacaktır.

Günümüzde modern sanat eseri olarak da adlandırılan NFT'ler, diğer sanat eserlerinden farklı olsa da aynı koruma rejimine tabidirler. Ülkemizde fikri eserler 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) ile korunmaktadırlar. Anılı kanunun tanımları düzenleyen 1/B maddesinde eser, "Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini" eser sahibi ise, "eseri meydana getiren kişi" tanımlanmıştır. Kanun'da düzenlenen tanımlar incelendiğinde NFT'lerin de bu kategoriye dahil olabileceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bununla birlikte, ortaya çıkan bir ürünün eser sayılması bazı şartlara bağlıdır. Buna göre eser, onu meydana getiren kişinin özelliklerini barındırmalıdır. Henüz maddi anlamda ortaya konulmayan, fikir aşamasındaki ürünler tüm şartları sağlasa da anılı kanun kapsamında eser olarak adlandırılamaz. Bu kapsamda, FSEK anlamında eser olarak nitelendirilebilen NFT'leri konu edinen uyuşmazlıkların da anılı kanun hükümleri kapsamında çözümlenmesi gerekmektedir.

Bir ağ üzerinde birbirine bağlı bilgisayarlar arasında kripto para biriminde yapılan işlemlerin tutulduğu bir sistem olarak adlandırılan blok zincirinde saklanan sanal bir sanat eserinin sahibi, bu teknoloji sayesinde kolay bir şekilde tanımlanabilmektedir. Eser sahibinin blok zinciri kullanılarak belirlenebiliyor oluşu, yasadışı olarak eser kopyalamayı zorlaştırmaktadır. Fiziki bir eseri NFT'ye dönüştürmek üzere tasarlanan uygulamalar kullanıldığından ürünün sanal ortamdaki maddi varlığı belirlenmektedir. NFT de bunu gösteren belge niteliğindedir. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere, sahibinin özelliklerini taşımayan ürünler FSEK kapsamında eser olarak adlandırılmamaktadır. Ancak NFTlerin sahiplerine özgülenebiliyor oluşu, eser vasfını haiz olduğunu göstermektedir.

Eser sahibi, eser üzerindeki manevi haklar kendisine ait olmakla, eseri işleme, çoğaltma, yayma, temsil hakları eser ile birlikte süreli veya süresiz olarak devredilebilir. Ancak eserin satılması, telif haklarının da satın alan kişiye geçmesi anlamına gelmemektedir. Eser sahibi haklarının kullanımını lisans sözleşmesi ile devretmediği takdirde satın alan sadece NFT'lenmiş eserin kendisini satın almış olacaktır. Bu durum NFT satın alan kişi açısından kafa karışıklığı yaratabilecek nitelikte olduğundan, satın alan kişinin gerçekte ne elde ettiğini anlaması önem arz etmektedir. NFT formatında satışa çıkarılan bir eser, özgünlük ve yaratıcılık gibi belli şartları sağlaması halinde telif hakkı korumasına uygun olabilir. Satın alan kişi, eser ve telif hakkını içeren bir meta veri üzerinde mülkiyet edindiği takdirde telif hakkı da satıcıdan alıcıya devredilmiş olur. Ancak bu kişi, eseri kendisi yerine yazılım kodunu satın aldığında eserin mülkiyeti değil, yalnızca belli bir mali değeri olan bir kopyasını elde etmiş olacaktır. Buna örnek olarak bir kitabın imzalı kopyası veya orijinal bir baskısının satın alınması gösterilebilir.

Hal böyleyken, telif hakkı devri olduğundan söz etmek mümkün değildir. Ancak taraflar akıllı sözleşmeye dahil edebilecekleri bir lisans sözleşmesi ile bu devri gerçekleştirebilir. Bu lisans sözleşmesi ile mülkiyet satın alan kişiye geçmez ancak eser sahibi alıcıya, eserin dijital varlığını kullanması veya yeniden üretmesi için bir lisans verir. Ancak sanatsal unsur üzerinde herhangi bir mülkiyet devri yoktur.

Ülkemizde henüz metaverse ve NFT meselesini konu edinen davalar görülmedi ancak geçtiğimiz sene Amerika Birleşik Devletleri'nde yapımcı şirket Miramax, yönetmen Quentin Tarantino'ya filminden bazı sahneleri NFT formatında açık artırmaya çıkarması nedeniyle dava açmıştır. Yönetmene göre, senaryo ve sesli ve elektronik formatları olmak üzere filme ilişkin birçok hak kendisinde bulunmaktadır. Bu nedenle de yapımcı şirket ile yapılan sözleşmede bulunan basılı yayın" maddesinin, kendi senaryosundan NFT'leri taramasına ve üretmesine izin verdiğini düşünmüştür. Dava henüz sonuçlanmadı ancak mahkemenin kararının konuya ilişkin yol gösterici nitelikte olacağı kuşkusuzdur.

Yine Çin'de NFT'leri ve telif hakkı ihlalini konu edinen başka bir davada davacı eser sahibi, davalı NFT platformuna lisanslanan bir dijital sanat eserinden oluşan bir NFT oluşturmuştur. Benzer bir NFT, platformun başka bir kullanıcısı tarafından oluşturulmuş ve ticarileştirmeye başlamıştır. Çin'de konuya ilişkin verilen ilk kararda mahkeme, sözleşmede öngörülmediği takdirde dijital eserin devri veya lisansının, fikri mülkiyetin devri anlamına gelmediğine karar vermiştir. Mahkemeye göre, NFT platformlarının platforma yüklenen NFT'lerin telif hakkını kontrol etmek üzere mekanizma geliştirme yükümlülüğü bulunmaktadır.

Özetlemek gerekirse, ülkemizde ve dünyada hukuk anlamında taze bir alan olan metaverse ve NFT'ler hayatımızın içine girdikçe hukuki uyuşmazlıkların olması kaçınılmazdır. Bu nedenle yakın gelecekte bu meseleyi konu edinen davalar yol gösterici nitelikte olacaktır. Nihayetinde maddi değeri olan sanat eseri niteliğindeki bu ürünlere ilişkin yasal düzenleme henüz mevcut değildir. Fakat her halükarda spesifik olarak bu alana özgülenmiş hukuki düzenlemelerin yapılması elzemdir. Zira alanın yeni olması sebebiyle, Metaverse'deki fikri mülkiyete tam koruma sağlayan mekanizmalar mevcut değildir. Bu nedenle yapılması muhtemel hukuki düzenlemeler ve geliştirilecek içtihatları beklemekteyiz.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.