GİRİŞ

I. Genel Olarak

Dava sırasında yani davanın açılmasından sonra, davalı tarafın ve davacı tarafın dava konusunu devretmesi hususu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun1 (HMK) 125. maddesi kapsamında düzenlenmiştir.

Davalının dava sırasında dava konusunu devretmesi halinde davacının iki tane seçimlik hakkı bulunmaktadır:

  1. Dava konusunu devralmış kişiye karşı davaya devam etmek.
  2. Devreden davalıya karşı mevcut davayı tazminat davasına çevirmek.

Davacı sayılan bu seçimlik haklardan birini kullanabilir. Davalının dava konusunu devrettiğini beyan etmemesine rağmen mahkeme bunu resen tespit ederse davacıya seçimlik haklarından hangisi tercih ettiğini sorması ve davacının vereceği cevaba göre işlem yapması gerekir.

Davacının dava sırasında dava konusunu devretmesi halinde ise dava konusunu devralmış olan kişi davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden devam eder. Bu ihtimalde davanın davacı aleyhine sonuçlanması halinde, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.

Dava konusunun davacı tarafından devredilmesi ve davalı tarafından devredilmesi hususu aşağıda detayları ile incelenmiştir.

A. Dava Konusunun Davalı Tarafından Üçüncü Kişiye Devri

1. Dava Konusunu Devralmış Kişiye Karşı Davaya Devam Etmek

HMK'da dava konusunun davalı tarafından üçüncü kişiye devredilmesi halinde iki tane seçimlik hak tanınmıştır. Bu seçimlik haklardan biri de devreden kişiyle olan davasından vazgeçerek; müddeabihi devralmış olan kişiye karşı davaya devam etmektir.

Böyle bir durumda davanın konusu aynı kalmaktadır.2 Ancak davanın tarafı olan "davalı" değişmektedir. Davacı dava konusunu devralmış kişiye karşı davaya devam etme hakkını kullanması ve davayı kazanması halinde HMK'da devreden davalı ile devralan üçüncü kişinin yani yeni davalının yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olacaklarını öngörmektedir. Örnek vermek gerekirse davacı, davalıya rehin olarak bir bilgisayar vermiş ve bu bilgisayarın davalıdan alınıp kendisine teslim edilmesi için bir dava açmıştır. Davalı ise dava açıldıktan sonra bilgisayarı üçüncü bir kişiye devretmiştir. Böyle bir durumda davacı, bilgisayarı devralan üçüncü kişiye karşı davasına devam etme hakkını haizdir. Bu da aslında davada taraf değişikliğidir.

Bilindiği üzere davada taraf değişikliği HMK'nın 124. maddesi kapsamında ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Ancak anılan maddenin ikinci fıkrasında kanunlarda yer alan özel hükümler saklı tutulmuştur. Bu sebeple 125. maddede davalıya bir seçimlik hak tanınmıştır. Hal böyle olunca davalının davaya dava konusunu devralan üçüncü kişiye karşı devam etme iradesi göstermesi davada taraf değişikliği olsa da karşı tarafın rızasına bağlı olmayacaktır. Yasa koyucunun buradaki iradesinde, dava konusunun devredilmesi halinde yeni bir dava açmadan davalıya taraf değişikliği hakkı tanıması; usul ekonomisi ilkesi ile de bağdaşmaktadır.

Dava sırasında davalı dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse ve buna istinaden davacı da davaya dava konusunu devralan üçüncü kişiye karşı devam edilmesini isterse bu talebini bir dilekçe ile mahkemeye sunmalıdır. Kısacası bu durum kanuni bir taraf değişikliği değildir. Davacının taraf işlemine dayanarak gerçekleşen bir davada taraf değişikliğidir.

Davanın dava konusunu devralan üçüncü kişiye karşı ileri sürülmesi halinde yeniden harç alınmaz ve aynı dava üzerinden yargılama devam eder. Bu kapsamda hak düşürücü süre, zamanaşımı gibi hususlar ilk davanın açıldığı tarih esas alınarak incelenir. Ayrıca dava konusunu devralan üçüncü kişinin davaya taraf olarak girdiği ana kadar olan işlemlerden sorumludur. Yani bir önceki davalının yaptığı usul işlemleri geçerliliğini korur dava konusunu devralan yeni davalı, bunların tekrarlanmasını isteyemez. (Örneğin; ıslah)

Davacı, dava konusunun devralmış üçüncü kişiye yöneltse de davanın netice-i talebi aynı kalır. Davacı malın aynen geri verilmesini ister. Üçüncü kişiden tazminat isteme hakkını haiz değildir.

Davacı asıl davasında haklıysa ve mahkeme davanın kabulüne karar verirse artık yalnızca üçüncü kişi olan yeni davalı aleyhine hüküm verilir3; ancak eski davalı ve yeni davalı yargılama giderlerini müteselsilen ödemekle yükümlü olurlar.

Davacının davayı kaybetmesi halinde ise davacı yeni davalı olan üçüncü kişiye yargılama giderlerini ödemekle yükümlü olur. Eski davalı artık yargılamadaki taraf sıfatını kaybettiğinden onun lehine hüküm kurulmaz.

Yukarıda da belirtildiği üzere davacının davasını devralan üçüncü kişiye karşı devam ettirmesi halinde davada taraf değişikliği olur ve artık eski davalı davanın bir tarafı olmaktan çıkar ve taraf sıfatını kaybeder. Ancak devreden davalı açısından davaya feri müdahale söz konusu olabilir. Bilindiği üzere feri müdahalenin söz konusu olabilmesi için "hukuki yarar" şartının bulunması gerekir. Eski davalı olan devreden açısından ise hukuki yararın; yargılama giderlerinden sorumlu olmamak yahut yeni devralana karşı zapta karşı sorumluluğun doğmaması olduğu savunulabilir.

Asli müdahale açısından konu değerlendirildiğinde ise dava konusunun devri ile birlikte devredenin dava konusu üzerinde bir hak ve iddiası söz konusu olamayacağından asli müdahale de söz konusu olamayacaktır.

Dava konusunun bir kısmının devri söz konusu ise ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusu olur. Örneğin bir taşınmazın belirli bir hissesinin üçüncü bir kişiye devredilmesi halinde davacı dava konusunun devredilen kısmı için davasını üçüncü kişiye karşı devam ettirmek isteyebilir. Böyle bir durumda devreden davalı ve devralan ile birlikte ihtiyari dava arkadaşı olurlar.

2. Devreden Davalıya Karşı Mevcut Davayı Tazminat Davasına Dönüştürmek

Davacıya tanınan seçimlik haklardan bir diğerinde ise davalı taraf değişmemekte; dava değiştirme yasağının istisnası olarak davanın konusu değişmektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu kapsamında iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağı söz konusudur. Ancak dava konusunun devri halinde davacının bu seçimlik hakkını kullanması davalının muvafakatine bağlı değildir. Kısacası dava konusunun devri durumunda mevcut davayı tazminat davasına dönüştürmek iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının bir istisnasıdır.

Davacının HMK'nın 125. Maddesinde belirtilen iki seçimlik haktan hangisini kullanacağını belirlerken en önemli etken devralan üçüncü kişinin iyiniyetli olup olmaması olacaktır. Devralan üçüncü kişinin davanın varlığından haberdar olmaması, iyiniyetli olması halinde dava kendisine yöneltilirse reddedilmesi ihtimali söz konusu olacaktır. Bu sebeple davacı davaya mevcut davalı ile devam etmeyi tercih edebilir. Ancak Yargıtay içtihatlarında dava konusunu tazminata çevirmenin şartı olarak, malın üçüncü kişiden geri alma olanağının olmamasının belirtildiğini görmekteyiz.

Davacı davasına mevcut davalı ile tazminat davası olarak devam etmek isterse bunu mahkemeye açıkça bildirmelidir. Bu dilekçede talep edilen tazminat miktarı da ayrıca belirtilmelidir. Buradaki tazminatın dava konusuna eşit bir tazminat olacağını belirtebiliriz. Yargıtay kararlarında tazminat miktarının davalının üçüncü kişiye devretmiş olduğu dava konusu mal veya hakkın devir tarihindeki gerçek değeri olacağı belirtilmiştir.

Davacının tazminat davası olarak devam etmek istediğine dair talebini mahkemeye sunması ile birlikte davaya tazminat davası olarak devam edilir. Ancak davanın açılması ile meydana gelen sonuçlar da devam eder. Yani davaya kalındığı yerden devam edilir.

İkinci ihtimalde ise davacı dava konusu malı devralan kişiye karşı davasına devam eder ve aynı zamanda devreden tarafa karşı yeni bir tazminat davası açabilir. Kısacası, davaya devralan üçüncü kişi ile devam ediyor olmak devreden davalıya karşı haklarından feragat anlamına gelmeyecektir.4

B. Dava Konusunun Davacı Tarafından Üçüncü Kişiye Devri

Dava açıldıktan sonra ve yargılama devam ederken davacının dava konusunu üçüncü bir kişiye devretmesi halinde HMK'nın 125. maddesinin 2. fıkrasında devralmış olan kişinin görülmekte olan davada davacı yerine geçeceği ve davanın kaldığı yerden devam edeceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme kapsamında dava konusunu davacıdan devralmış olan üçüncü kişi kanun gereği davaya kendiliğinden girer. Dava konusu değil ancak davanın tarafı değişir. Kısacası kendiliğinden gerçekleşen bir kanuni taraf değişikliği söz konusu olur. Yeni davacı da kendisinden önce yapılmış olan usul işlemlerine itiraz edemez. Örneğin eski davası davayı ıslah etmişse yeni davacının da artık ıslah hakkı bulunmamaktadır.

II. Yargıtay Kararları Kapsamında Konunun Değerlendirilmesi

Dava konusunun davacı tarafından devri hususunun mahkemece resen gözetilmesi gerektiğine dair karar5:

"Dava konusunun davacı tarafından üçüncü bir kişiye devri hâlinde bu husus mahkemece kendiliğinden (resen) gözetilmeli ve yargılama sonucunda devralan kişi hakkında hüküm kurulmalıdır.

O halde, mahkemece HMK'nın 125/2. maddesindeki düzenleme gözetilmek suretiyle işlem yapılması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, değinilen husus göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir."

Dava konusunun devri halinde davacı tarafa HMK madde 125 kapsamında seçimlik hakları hatırlatılmaması ve devralana davanın sadece ihbar edilmiş olması Yargıtay tarafından bozma sebebi yapılmıştır6:

"Dava konusu parsellerdeki bir kısım paylar kurumlar arası tashihen devir yolu ile diğer Belediyeye devredilmiş, mahkemece HMK'nın 125. maddesi hükmü uygulanmamış, ancak ilgili Belediye Başkanlığı'na ihbar edilen sıfatı ile davada yer verilmiştir. Hükmün taraflar hakkında verileceği, dava ihbar olunan üçüncü kişinin kendiliğinden davada taraf haline gelmeyeceği açık olup ihbar edilen Belediye Başkanlığı'nın asli veya fer'i müdahale talebinde de bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Parsellerdeki bir kısım payların dava dışı üçüncü kişiye temlik edilmesi nedeniyle HMK'nın, dava konusunun devrine dair 125. maddesi hükmü uyarınca, davacı tarafa seçimlik hakkı hatırlatılarak davayı ne şekilde sürdüreceğinin sorulması ve bu yöndeki usulü eksiklik giderildikten sonra toplanan deliller uyarınca işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken bu husus gözetilmeden hüküm tesisi isabetsizdir."

Maddi hukuk alanında geçerli bir devir yoksa dava konusunun devrine ilişkin usul hükümlerinin de uygulanmayacağına dair karar7:

Taşınmazların devrine ilişkin kurallar yukarıdaki kanun hükümleri ile belirlenerek, tapu müdürü veya tapu görevlileri tarafından tanzim edilecek şekil koşullarına bağlandığından, tapu iptali ve tescil istemiyle açılan davalar sırasında, davacının, hukuk yargılamasında uygulanacak hükümlerin düzenlendiği HMK'nın 125/2. maddesine dayanarak, dava konusu taşınmazdaki mülkiyet ya da aynî hakkını alacağın devri yoluyla üçüncü bir kişiye devretmesi olanağı bulunmamaktadır. TBK'nın 183. maddesine göre bir hakkın alacağın devri yoluyla üçüncü bir kişiye temliki için, işin niteliğinin buna engel olmaması gerekir. Bu tür davalarda, alacağın temliki yoluyla devri mümkün olan bir hak bulunmamaktadır. Herkese karşı ileri sürülebilen mutlak hak niteliğindeki aynî hakların bu şekilde devri mümkün olmadığından, temlik alanın mülkiyet hakkı sahibi davacının yerine geçerek taraf sıfatını kazandığından da söz edilemez. Aksi takdirde, davacı tapu kaydını henüz kendi adına geçirmeden, dava sırasında varlığını ileri sürdüğü mülkiyet hakkını alacağın temliki yoluyla temlik alana geçirmiş olacaktır. Ayrıca, maddi hukuka ilişkin kanun hükümleri kapsamında hakkın devri için resmî şekil koşulunun geçerlilik koşulu olarak öngörüldüğü bir konu hakkında, HMK'nın 125/2. maddesi ile bir istisna getirildiğini söylemek de isabetli olmayacaktır. Maddi hukuk kuralları kişilerin sahip oldukları hak, yetki, ödev ve borçları düzenlerken, usul kuralları; mahkemeler önündeki bir davanın çözüm yöntemi ve işleyişiyle ilgili şekli kuralları düzenlemekte, davaların belirlenen bu şekil, süre ve usullere uygun olarak çözümlenmesini hedeflemektedir. Bu nedenle maddi hukukun hüküm ve sonuç bağlamadığı olgulara, usul hukuku anlamında geçerlilik tanınarak aynî hakkın devredildiği kabul edilemez. Esasen dava konusunun devri, maddi hukuk düzeyinde ortaya çıkan değişikliklerin usul hukuku düzeyinde nasıl değerlendirilmesi gerektiğini belirleyen bir kurumdur.

Dava konusunun devri ile alacağın temlikinin birbirinden farklı olduğu, davacının dava konusunu devretmesi halinde devralan kişinin kanunen davacı sıfatını ve davayı takip yetkisini kazanacağına dair karar:8

"Mahkemece temlik yasağı bulunduğu ve temlik edenin davayı takip iradesini bildirmediği anlaşıldığından, temlik alan davacı anlamında dava ehliyeti-aktif husumet ehliyeti yönünden usulden reddine, asıl dava anlamında verilen hüküm dikkate alınarak müdahele davasının asliye hukuk mahkemesinde devam etmesi gerekmediği anlaşıldığından, müdahele davası anlamında tarafların tacir olması da dikkate alınarak asliye ticaret mahkemesinin görevli olması sebebiyle dilekçenin usulden reddine dair verilen karar, temlik alan davacı vekilince temyiz edilmiştir.

..Kural olarak sözleşmede temlik yasağı bulunması ya da borçlunun rızasına bağlanmış olup borçlunun rızasının bulunmaması halinde alacağın temliki borçluya karşı ileri sürülemez.

Dava konusunun devri ise alacağın temlikinden farklı olup, alacağın temlikinde davadan önce ve aşamalı ödeme kararlaştırılan hallerde sözleşmenin ifası aşamasında dahi yapılması mümkün olmakla birlikte, dava konusunun devri adından da anlaşılacağı gibi ancak davanın açılmasından sonra yapılabilir. Dava konusunun devri dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 125. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin 1. bent a ve b fıkralarında davanın açılmasından sonra davalı tarafın dava konusunu üçüncü bir kişiye devretmesi halinde davacının seçimlik hakları gösterilmiştir. Somut uyuşmazlıkta bu husus konumuzun dışındadır. Dava konusunun davacı tarafından devri 125. maddelerin 2. bendinde düzenlenmiş ve madde metninde aynen "davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devir edilecek olursa, devralmış olan kişi görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden devam eder" denilmiştir.

Dava konusunun davacı tarafından üçüncü bir kişiye devredilmesi halini düzenleyen HMK'nın 125/2. maddesi hükmü, devralan üçüncü kişinin hukuk gereği (ipso jure) davacı sıfat ve buna bağlı olarak dava takip yetkisi kazanacağı ve davanın yeni davacı ile süreceği gerekçesiyle devralan kişinin kendiliğinden davacı yerine geçerek davaya kaldığı yerden devam olunacağı esasını getirmiştir.

Bu hükme göre dava, davayı devralan üçüncü kişi ile davalı arasında devam edecektir. Bunun için davalının bu konuda karar vermesi veya devralan üçüncü kişinin davacı yerine geçmesi için onayı aranmaz. (Medeni Usul Hukuku, Yetkin Hukuk Yayınları 1. baskı Prof. Dr. Ramazan Arslan, Prof. Dr. Ejder Yılmaz, Prof. Dr. Sema Taşpınar Ayvaz sayfa 511 ve devamı). Dava konusu şey dava açıldıktan sonra davacı tarafından başka bir kişiye devredilirse, bu durumda devralmış olan kişi davacı yerine geçerek görülmekte olan davaya kaldığı yerden devam eder. Ancak bu halde davalı yeni davacıya karşı, kişisel savunma sebeplerini ileri sürebilir (Medeni Usul Hukuku Yetkin Yayınları 12. baskı Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammed Özeken sayfa 412. ve devamı)."

Davacının HMK'da yer alan seçimlik hakkının bir kez kullanılabileceğine bu hakkın kullanılmakla birlikte tüketilmiş olacağına dair karar9:

"Dava konusu taşınmaz yargılama sırasında tapuda iki kez el değiştirmiş ise de davacı vekili ikinci devir yapıldıktan sonra o tarihte yürürlükte bulunan HUMK'nın 186. maddesi uyarınca tercih hakkını kullanmış ve davaya taşınmazı devreden ... hakkında tazminat davası olarak devam edeceklerini bildirmiş; mahkeme tarafından da davaya tazminat davası olarak devam edilmiştir. Seçimlik hak davacı tarafça bu şekilde kullanıldıktan sonra ise dava konusunu devralan ... ile ... hakkında, tamamen ilk davadaki iddialara dayalı olarak 16.07.2012 tarihinde tapu iptali ve tescil istemiyle eldeki dava açılmıştır.Ne var ki, Hukuk Genel Kurulunun 11.05.2011 tarihli ve 2011/6-123 E., 2011/301 K. sayılı kararında da benimsendiği gibi HUMK'nın 186. maddesindeki tercih hakkının "aynı dava içerisinde" ya da "farklı dava içerisinde" de olsa bir kez kullanılabileceği, bu maddede gösterilen seçimlik haklardan biri olan davayı yeni malike yöneltme hakkını kullanmayan ve davalıya karşı tazminat davası olarak devam eden davacının, bu tercih hakkından dönerek tekrar yeni maliklere karşı aynî nitelikte talepte bulunması olanaklı değildir. Keza, buradaki seçimlik hak bir kez kullanılmakla sonuç doğuran ve tüketilen bir haktır. Davacının tazminat değil de diğer tercih hakkını kullanarak, davayı dava konusunu devralan üçüncü kişiye yöneltmesi ve devralanın da aynı şekilde dava konusu hakkı veya malı tekrar bir başka kişiye devretmesi, yani dava sırasında ardışık devirler yapılması durumunda, dürüstlük kuralına aykırı olmadığı sürece yeni bir tercih hakkının doğacağı açık ise de somut olayda böyle bir durum da bulunmamaktadır."

SONUÇ

Yukarıda Türk hukuku kapsamında dava konusunun devrinin usul hukuku açısından sonuçları açıklanmıştır.

KAYNAKÇA

ALANGOYA, YAVUZ/YILDIRIM, KÂMİL/DEREN-YILDIRIM, NEVHİS, Medeni Usul Hukuku Esasları,

İstanbul, 2009.

KURU, BAKİ/ARSLAN, RAMAZAN/YILMAZ, EJDER, Medenî Usul Hukuku Ders Kitabı,

İstanbul.

PEKCANITEZ, HAKAN/ATALAY, OĞUZ/ÖZEKES, MUHAMMET: Medeni Usul Hukuku.

POSTACIOĞLU, İLHAN, Temlik, Temmuz 2011.

https://www.lexpera.com.tr

https://www.kazanci.com.tr

Footnotes

1 RG., 1.10.2011, S. 6100.

2 Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet: Medeni Usul Hukuku, s.388,389.

3 Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder: Medenî Usul Hukuku Ders Kitabı, s.562.

4 Postacıoğlu, Temlik, s.121.; Alangoya/Yıldırım/Deren-Yıldırım, Medeni Usul Hukuku, s.279.

5 Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı, E. 2017/1220 K. 2020/50 T. 23.1.2020. Karar için bkz. https://www.lexpera.com.tr

6 Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, E. 2016/11313, K. 2019/4045, T. 24.06.2019. Karar için https://www.kazancı.com.tr

7 Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı, E. 2022/851 K. 2022/1557 T. 22.11.2022. Karar için bkz. https://www.lexpera.com.tr

8 Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı, E. 2018/565 K. 2021/1464 T. 18.11.2021. Karar için bkz. https://www.lexpera.com.tr

9 Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı, E. 2020/130 K. 2022/1576 T. 22.11.2022. Karar için bkz. https://www.lexpera.com.tr

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.