Yargilama sonunda verilecek olan nihai karar, yargilama sonunda hakli çikan tarafin hak ve çikarlarini korumak için çogu zaman tek basina yeterli degildir. Yargilamanin baslatilmasi ile nihai kararin icrasi arasinda geçen zamanda taraflardan biri, bazen ciddi ve hatta telafisi mümkün olmayan bir zarara ugrayabilir. Bu zarar, karsi tarafin yargilama süresinin uzunlugundan yararlanmaya çalistigi, örnegin yargilama devam ederken davaya konu olan mallari kaçirdigi, ya da kasten yargilamayi uzattigi hallerde çok daha ciddi bir hale gelebilir.

Bu gibi sorunlarin üstesinden gelebilmek için yasa koyucu, mahkemeler ve hakem heyetleri geçici hukuki koruma tedbirlerini uygulamaya dahil etmislerdir. Bu koruma tedbirlerinin amaci, yargilama süresince taraflarin üstlendigi riskler arasindaki dengenin saglanmasi ve asil riskin geçici hukuki korumaya basvuran taraftansa, karsi taraf tarafindan üstlenilmesinin saglanmasidir.

Geçici hukuki koruma tedbirlerinin çesitli türleri vardir. Geçici hukuki korumalar, farkli hukuk sistemleri tarafindan farkli yorumlanip, uygulanabilir ve farkli önlemleri kapsayabilirler. Bu çalismada tahkim yargilamasina tabii uyusmazliklarda, taraflarin, Türk mahkemelerinden Türk hukuku uyarinca talep edebilecekleri geçici hukuki korumalarin haklarini güvence altina almak için verimli ve hatta avantajli bir hukuki çare olup olmadigi incelenecektir.

Karsilastirmali Hukukta Geçici Hukuki Koruma

Hakem heyetleri ve yabanci mahkemeler genellikle geçici hukuki koruma taleplerini bir takim siki sartlara tabi tutarlar. Bu sartlar, taraflari tahkim sürecinin gecikmesi ve uzamasindan kaynaklanabilecek ciddi zararlardan korumayi hedefleyen, pratik ve etkili sonuçlara yönelik sartlardir.

Birçok ülke hukukunda, geçici hukuki koruma talebinde bulunan tarafin ispatlamasi gereken üç sart oldugu kabul edilir. Ilk olarak basvurucu taraf, hakli bir alacagi oldugunu yaklasik ispat kurallarina göre maddi ve hukuki yönden ispat etmelidir (fumus boni juris). Ikinci olarak hakem heyeti ve mahkemeler, talepte bulunan tarafin geçici hukuki koruma karari verilmesi için geçerli bir sebebi olduguna muhtemel olarak kanaat getirmelidir. Bu sart, basvurucunun eger geçici hukuki koruma karari verilmezse, nihai kararla telafisi imkansiz ya da en azindan güç bir zarara ugrayip ugramayacaginin incelenmesini gerektirir. Son olarak, geçici hukuki koruma karari talep eden taraf, kararin yoklugu halinde ugrayacagi zararin, kendisine karsi koruma karari talep edilen tarafin karar sebebiyle ugrayacagi zarara, önemli ölçüde agir bastigini kanitlamalidir (periculum in mora).

Bu testin tüm unsurlari yaklasik ispat kurallarina göre ispat edilmelidir. Buradaki ispat ölçüsü, hakem heyeti ya da mahkemenin asil davaya yönelik deliller için arayacagi ispat ölçüsüne kiyasla daha düsüktür.

Uygulamada, karsi tarafin mal kaçirma iradesi gösterdigi ispat edilmedigi sürece hakem heyetleri ve mahkemeler, asil davanin konusunu bir para alacaginin olusturdugu hallerde geçici hukuki koruma taleplerini genelde reddeder. Karsi tarafin ekonomik durumunun kötülesmesi tek basina, hakem heyetleri ve mahkemeler tarafindan çogu zaman geçici hukuki koruma karari verilmesini gerektiren bir sebep olarak degerlendirilmez. Bunun sebebi, hakem heyeti ve mahkemelerin, karsi tarafin ekonomik durumunun kötülesmesi ihtimalini, sözlesmesel bir iliskiye girerken öngörülen ve kabul edilen ya da en azindan öngörülmüs olmasi gereken bir risk olarak degerlendirmesidir. Ihtiyati haciz taleplerinin basarili olabilmesi için basvurucu, karsi tarafin ticari hayatin olagan akisina aykiri bir biçimde hareket ettigini ya da etme iradesini ispat yükü altindadir. Örnegin, mal kaçirmak ticari hayatin olagan akisina aykiri bir harekettir. Bu gibi durumlarda, geçici hukuki koruma karari alinmasi olagandir ancak bu durumlarin ispatinin kolay olmadiginin kabulü gerekir.

Türk Hukukunda Para Alacaklari Bakimindan Geçici Hukuki Koruma

Türk hukukunda geçici hukuki koruma kararlari için aranan sartlar, yukarida açiklanan sartlarla neredeyse aynidir. Türk hukukunu diger hukuk sistemlerinden ayiran husus ise, para alacaklari için öngörülen geçici hukuki korumanin ihtiyati haciz adi altinda, ayrica düzenlenmis olmasidir.

Icra Iflas Kanunu'nun ("IIK") 257. maddesinde, vadesi gelmis ve vadesi gelmemis alacaklar bakimindan ikili bir ayrim öngörülmüstür.

Vadesi gelmis alacaklar için IIK m. 257'ye göre, ihtiyati haciz talebinde bulunan tarafin (i) vadesi gelmis bir alacagi oldugunu (fumus boni juris); (ii) ve söz konusu alacagin rehin ile teminat altina alinmamis oldugunu yaklasik olarak ispat etmesi gerekir.

Vadesi gelmemis olan alacaklar için ise IIK m. 257'ye, ihtiyati haciz karari talep eden taraf (i) borçlunun muayyen yerlesim yerinin olmadigini; ya da (ii) borçlunun taahhütlerinden kurtulmak amaciyla mal kaçirdigini ya da mal kaçirmaya yönelik irade gösterdigini yaklasik ispat kurallarina göre ispat etme külfeti altindadir.

Türk hukukunda vadesi gelmis ve vadesi gelmemis olan alacaklar arasinda yapilan bu ayrimin arkasinda yatan düsünce, vadesi gelmis borcunu ödemeyen borçlunun hali hazirda kötü niyetli oldugunun kabul edilmesidir. Bu sebeple, vadesi gelmis borçlar için basvurucunun ayrica borçlunun mal kaçirdigini ya da mal kaçirmaya yönelik girisimlerde bulundugunu ispatlamasi gerekmez.

Degerlendirme

Doktrinde vadesi gelmis alacaklar için ihtiyati haciz sartlarinin karsilanmasinin, diger hukuk sistemlerine kiyasla Türk hukukunda daha kolay olduguna yönelik bir anlayis hakimdir. Bunun sebebi Türk hukukunda ihtiyati haciz talep eden tarafin, ihtiyati haciz karari verilmedigi takdirde telafisi mümkün olmayan bir zarara ugrayacagini ya da karar verilmedigi takdirde ugrayacagi zararin karsi tarafin ihtiyati haciz sebebiyle ugrayacagi zarara agir bastigini, ispat etme külfeti altinda olmamasidir. Aksine ihtiyati haciz karari talep eden tarafin, alacaginin vadesinin gelmis oldugunu yaklasik ispat kurallarina göre ispat etmesi yeterlidir. Bu sarti saglamak, alacaginin varligini yaklasik ispat kurallarina göre maddi ve hukuki yönden ispat eden (fumus boni juris) alacakli için zor degildir.

Yukarida bahsi geçen hususlar, Türk mahkemelerinin para alacaklari için her zaman ihtiyati haciz karari verdigi anlamina gelmemektedir. Türk hukukunda alacagin varliginin yaklasik ispati kolay olmayan bir istir. Buna ragmen isbu makalenin yazarlari, hakem heyetleri ve yabanci mahkemelerle kiyaslandiginda, diger sartlara da bagli olarak, Türk mahkemeleri önünde ihtiyati haciz karari elde edilmesinin daha avantajli olabilecegi kanaatindedir. Örnegin, Türk mahkemeleri, alacagi nihai hakem karariyla sabit olan alacaklinin ihtiyati haciz talebini genelde kabul etmektedir.

Tahkim yeri neresi olursa olsun, tahkim yargilamasindan önce veya yargilama sirasinda, Türk mahkemelerinden ihtiyati haciz karari talep edilebilecegine deginmekte fayda vardir.1 Bu sebeple, karsi tarafin Türkiye'de herhangi bir malvarligi, hakki ya da alacagi bulundugu hallerde, para alacaklari için Türk mahkemelerin önünde ihtiyati haciz talebinde bulunmak alacaklilarin yararina olacaktir. Potansiyel bir ihtiyati haciz karari basvurucunun alacagini güvence altina almanin yaninda, karsi tarafi erken sulh olmaya da zorlayabilir. Bu ihtimal özellikle, Türkiye'de oldugu gibi, hakem kararlarinin tenfizinin yillar sürdügü hallerde daha da önem kazanacaktir.

Footnotes

1 4686 sayili Milletlerarasi Tahkim Kanunu, madde 6(1).

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.