Giriş

805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun ("805 Sayılı Kanun") 1926 yılında yürürlüğe girmiştir ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yasal düzenlemelerinden biridir. 805 Sayılı Kanun ile, özellikle ticaret şirketlerinin işlemlerinde Türkçe dilini kullanmasını teşvik etmek amaçlanmıştır. Ancak 805 Sayılı Kanun günümüzde hala yürürlükte olsa da günümüz şartlarında milletlerarası işlemlerin artması nedeniyle oldukça eleştirilen ve tartışmalı bir düzenleme olduğu söylenebilir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Türk Borçlar Kanunu uyarınca, temel kural sözleşmelerin şekil serbestisidir. Türk Borçlar Kanunu madde 12 uyarınca, sözleşmelerin geçerliliğinin, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı olmadığı açıkça düzenlenmiştir. Buradan yola çıkılarak, şekil serbestisi istisnalarını kanunlarda ayrıca düzenlenen şekil kuralları, başka bir deyişle geçerlilik şartları, oluşturmaktadır. Kanunlar ile düzenlenen istisnalardan biri de 805 Sayılı Kanun'un hükümleridir.

805 Sayılı Kanun Hükümleri

805 Sayılı Kanun ile, Türk tabiiyetindeki şirket ve müesseselerin Türkçe dilini kullanma zorunluluğu ile yabancı şirket ve müesseselerin Türkçe dilini kullanma zorunluluğu ayrı ayrı düzenlenmiştir, bunlar aşağıda kısaca özetlenmektedir:

i. Türk Tabiiyetindeki Şirket ve Müesseselerin Türkçe Dilini Kullanma Zorunlulukları: 805 Sayılı Kanun'un ilk maddesi Türk tabiiyetindeki şirket ve müesseseleri düzenlemektedir, buna göre Türk tabiiyetindeki şirket ve müesseselerin, Türkiye dahilindeki, her türlü işlem (muamele), sözleşme (mukavele), haberleşmelerini Türkçe yapmaları ve hesap ve defterlerini Türkçe tutmaları zorunludur.

Buna göre, hükümde belirtilen şirketlerin Türk Ticaret Kanunu uyarınca, anonim, limited, komandit ve kooperatif şirketleri olduğu belirtilmelidir. Ayrıca Türk Ticaret Kanununda açıkça düzenleme bulunmasa da bu şirketlerin Türk tabiiyetinde sayılmaları için, merkezlerinin Türkiye'de bulunması ve elbette varlıklarının Türkiye'deki bir Ticaret Sicili Müdürlüğünde tescil ve ilan edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, yabancı sermayeli ancak Türkiye'de kurulu şirketlerin, Türkiye dahilindeki işlemleri için, Türkçe dilini kullanmalarına ilişkin istisna bulunmamaktadır.

Ayrıca, bu düzenlemenin yalnızca Türkiye dahilindeki işler olduğu altını çizerek belirtilmelidir. Buna göre, her ne kadar Türk tabiiyetindeki şirketlerin Türkçe kullanma zorunluluğu olsa da, işlem/sözleşme konusunun coğrafi olarak Türkiye dahilinde olmaması halinde, yabancı dil kullanmaları mümkündür.

ii. Yabancı Şirket ve Müesseselerin Türkçe Dilini Kullanma Zorunlulukları: 805 Sayılı Kanun'un ikinci maddesi yabancı şirket ve müesseseleri düzenlemektedir, buna göre yabancı şirket ve müesseselerin, Türk tabiiyetindeki kişi ve kuruluşlarla yapılan yazışma, işlem (muamele) ve temaslar ile Türk resmi makamlarına ibraz edecekleri defter ve belgelerde Türkçe kullanma zorunluluğu bulunmaktadır. Görüleceği üzere, madde 2'de sayılan işlemlerde madde 1'den farklı olarak sözleşmelere (mukavele) yer verilmemiştir, bu nedenle sözleşmelerin dili konusunda doktrinde tartışma bulunmaktadır.

Yukarıdaki bilgiler uyarınca, 805 sayılı Kanun uyarınca aşağıdaki sözleşmelerde iki durumda da Türkçe kullanılması zorunludur:

  • Türk tabiiyetindeki iki veya daha fazla şirket ve/veya müesseselerin Türkiye dahilinde akdedecekleri sözleşmeler ve
  • İki veya daha fazla yabancı şirket ve/veya müesseselerin Türkiye'de akdedecekleri sözleşmeler.

Ancak, Türk tabiiyetindeki şirket ve/veya müesseseler ile yabancı şirket ve/veya müesseseler arasında akdedilecek sözleşmelerde Türkçe kullanma zorunluluğu tartışmalıdır. Buna göre, madde 2'de sözleşme ile ilgili düzenleme bulunmadığından, bu şirketler arasında akdedilecek sözleşmelerde Türkçe kullanma zorunluluğu bulunmadığı savunmasının yanında, işlem (muamele) kelimesinin sözleşmeleri de kapsayacağı savunan ve sözleşmelerde de Türkçe kullanılmasının zorunlu olduğunu belirten görüşler bulunmaktadır.

Bu kapsamda, Yargıtay kararlarında da doktrinde olduğu gibi farklılıklar bulunmaktadır. Bazı kararlarda sözleşmenin yasaklanan hukuki işlemlerden sayılmadığından, yabancı dil ile akdedilmesinin mümkün olduğuna1 ilişkin karar verilmiş olsa da, farklı bir kararda sözleşmenin İngilizce düzenlenmiş olması nedeniyle İngilizce kaleme alınmış tahkim şartına dayanamayacağına2 ilişkin karar da bulunmaktadır.

Ancak belirtilmelidir ki, 805 Sayılı Kanun hükümlerinin günümüz ekonomik ve uluslararası şartlarına uygun olmaması nedeniyle son yıllardaki yargı kararlarında, sözleşmelerin geçerli sayılması eğilimi görülmektedir. Aşağıdaki Bölge İdare Mahkemesi kararı tahkim sözleşmeleri ile ilgili önemli bir gelişmeye yol açmıştır. Bu karar kapsamında bir tarafı yabancı şirket olan yabancı dildeki tahkim anlaşması geçerli sayılmıştır:

"...805 sayılı Yasanın 1.maddesine göre "Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler, Türkiye dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmağa mecburdurlar". Anılan Yasanın "...805 sayılı Yasanın 1.maddesine göre "Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler, Türkiye dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmağa mecburdurlar". Anılan Yasanın 2.maddesine göre ise bu zorunluluk, yabancı şirket ve müesseseler için, Türk müesseseleri ile Türkiye uyruğunda olan kişiler ile muhabere, muamele ve temaslarına ve devlet kurumlarına ibraz zorunluluğunda bulundukları evrak ve defterlerine hasredilmiştir. Somut olaya döndüğümüzde, tahkim şartını içeren sözleşmenin bir tarafının yabancı şirket olması nedeniyle 805 sayılı yasanın 1.maddesinin uygulama olanağının bulunmadığı kanaatine varıldığından, davacının bu konudaki istinaf nedenleri yerinde olmadığı gibi ilk derece yargılamasında ileri sürülmeyen bu hususa yönelik istinaf nedeni yerinde değildir..."3

Yukarıdaki Bölge Adliye Mahkemesi kararına ek olarak, Yargıtay iki Türk tabiiyetindeki şirket arasında yabancı dilde düzenlenen tahkim anlaşmasını da, yabancılık unsuru barındırması nedeni ile 805 sayılı Kanun'a aykırı bulmamıştır:

"...Milletlerarası Tahkim Kanunu'nun 15. maddesinde yer alan iptâl sebepleri ile sınırlı yapılan incelemede; dava şartları ve hukukun uygulanması bakımından da hükmün bozulmasını gerektirir bir neden bulunmamasına ve özellikle tahkim yargılamasına konu uyuşmazlıkta 4686 sayılı Kanun'un 2. maddesi gereğince yabancılık unsurunun bulunması nedeniyle 805 sayılı Yasa'ya aykırılığın söz konusu olmadığının anlaşılmasına göre..."4

805 Sayılı Kanun'a Aykırılığın Yaptırımları

805 Sayılı Kanun'a aykırı olarak, Türkçe kullanılması zorunlu hallerde, yabancı dil kullanımı durumunda karşılaşılacak yaptırımlar madde 4 ve madde 7'de düzenlenmiştir.

805 Sayılı Kanun madde 4 aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir, uygulamada ve doktrinde yorumlanmasına ilişkin farklı görüşler bulunmaktadır:

"Bu kanunun mevkii meriyete vaz'ından sonra birinci ve ikinci maddeler ahkamına muhalif olarak tanzim kılınmış olan evrak ve vesaik şirket ve müesseseler lehine nazarı itibara alınmaz."

Madde kapsamındaki görüşlerden biri, kanun koyucunun butlanı amaçladığı, başka bir deyişle aykırılığın işlemin/sözleşmenin geçersizliğine neden olacağıdır. Ancak bu görüşün savunulması halinde, tarafların sözleşmeyi bilerek imzaladıkları durumda, Türk Medeni Kanunu madde 2 dürüstlük kuralının olay özelinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir baskın görüş, 805 Sayılı Kanun'a aykırılık, yabancı dilde yazılmış olan hükmün bu yasağa aykırı davranan tarafın aleyhine yorumlanmasıdır. Bu kapsamda Türkçe kullanma zorunluluğunun geçerlilik şartı yerine ispat ve yorumlama konularında önem taşıdığı belirtilmektedir. Bu görüşlere ek olarak, yabancı dilde yazılan hükümlerin yazılmamış sayılması ve madde 4'ün yalnızca ispat hükmü olduğu görüşleri de bulunmaktadır. Bu görüşlere ilişkin Yargıtay kararları aşağıda belirtilmiştir:

"805 Sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkındaki Kanun'un 1. maddesi Türkiye Cumhuriyet tabiiyetindeki şirket ve müesseselerin ülke içindeki her türlü sözleşmeleri hesap ve defterlerini Türkçe olarak düzenlemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaksızın düzenlenen sözleşmeler ise aynı Kanun'un 4. maddesine göre geçersizdir. Somut olayda taraflar arasındaki tahkim şartını içeren acentalık sözleşmesi yabancı dilde düzenlenmiş olmakla yukarıda sözü edilen yasa gereğince geçersizdir. İlk derece mahkemesince davalının tahkim ilk itirazının reddedilmesi gerekir iken, yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir."5

"Bu durumda mahkemece, taraf şirketlerin Türk tabiiyetinde olmaları, asıl sözleşme ve tahkim şartının Türkiye dahilindeki bir işle ilgili ve Türkiye dahilinde imzalanmış olması sebebiyle halen yürürlükte bulunan 805 sayılı Kanun'un 1. maddesine göre Türkçe yapılıp yazılması zorunlu olmasına rağmen bu maddeye aykırı olarak İngilizce düzenlenip yazılmış olması, asıl sözleşmenin ifa ile sonuçlanmış olması sebebiyle geçersizliğini ileri sürmenin TMK'nın 2. maddesi hükmünce hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu düşünülse dahi, asıl sözleşme ile tahkim şartı - anlaşması birbirinden bağımsız - ayrı sözleşmeler oldukları ve tahkim şartının ileri sürülmesi bu davanın açılmasından sonra gündeme gelmiş olup, tahkim şartının ifa ile sonuçlanmasından söz edilemeyeceği ve tahkim şartını da ihtiva eden sözleşmenin yabancı dilde yapılmasını sağlayan sözleşme tarafı da davacı taşeron olmadığından tahkim şartının geçersizliğini ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmayacağı ve 805 sayılı Kanun'un 4. maddesine göre İngilizce olarak Türkçe dışında bir lisanla yapılan tahkim şartı bunu ileri süren davalı yüklenici lehine dikkate alınamayacağından, tahkim ilk itirazı reddedilip, işin esası incelendikten sonra, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile tahkim ilk itirazı kabul edilip davanın usulden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur."6

Son olarak, diğer bir yaptırım düzenlemesi olan madde 7 uyarınca, 805 Sayılı Kanun hükümlerine aykırı hareket eden kişi, yüz günden az olmamak üzere adlî para cezasıyla cezalandırılacağı belirtilmiştir.

Footnotes

1. Yargıtay Kararı-11. HD., E. 2007/5129 K. 2007/9050 T. 14.6.2007

2. Yargıtay Kararı-11. HD., E. 2016/5836 K. 2017/4720 T. 26.9.2017

3. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı- İstanbul BAM, 12. HD., E. 2020/19 K. 2020/184 T. 13.2.2020

4. Yargıtay Kararı-15. HD., E. 2020/1714 K. 2020/2652 T. 2.10.2020

5. Yargıtay Kararı-11. HD., E. 2017/5003 K. 2019/842 T. 5.2.2019

6. Yargıtay Kararı-15. HD., E. 2019/3156 K. 2020/2913 T. 5.11.2020

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.