Piyasada mevcut rekabetin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi açısından, koyulan kuralların uygulanabilirliğinin sağlanması gerekmektedir. Bu sebeple çeşitli yaptırımlar öngörülmüştür. Yaptırımlar ile amaçlanan; teşebbüsleri, rekabeti sınırlayıcı davranışlarda bulunmasından caydırmaktır. Bu hususta yaptırımlar iki ana başlık altında incelenmektedir. Birincisi cezai yaptırımlar, ikincisi ise hukuki yaptırımlar olmak üzere inceleme altına alınmıştır.

1. CEZAİ YAPTIRIMLAR

Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 16 ve 17'nci maddeleri idari para cezalarını düzenlemektedir. Bu maddelerde özetle, ciroya göre idari para cezası öngörüleceği belirtilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki; para cezaları, usule ilişkin suçlar için daha hafif, esasa ilişkin suçlar için daha ağır düzenlenmiştir.

Usuli suçları, RKHK'nun m.16/1 fıkrası düzenlemiştir. Usuli suçlarla ilgili olarak ciro esası kabul edilmiştir. Şöyle ki;

  1. "Muafiyet ve menfi tespit başvuruları ile birleşme ve devralmalar için izin başvurularında yanlış ya da yanıltıcı bilgi veya belge verilmesi,"
  2. "İzne tabi birleşme ve devralmaların Kurul izni olmaksızın gerçekleştirilmesi, (birleşme işlemlerinde tarafların herbirine, devralma işlemlerinde ise sadece devralana verilir)"
  3. "Kanunun 14 ve 15 inci maddelerinin uygulanmasında eksik, yanlış ya da yanıltıcı bilgi veya belge verilmesi ya da bilgi veya belgenin belirlenen süre içinde ya da hiç verilmemesi," hallerinde, teşebbüsler ile teşebbüs birlikleri veya bu birliklerin üyelerinin karardan bir önceki mali yıl sonunda oluşan veya bunun hesaplanması mümkün olmazsa karar tarihine en yakın mali yıl sonunda oluşan ve Kurul tarafından saptanacak olan yıllık gayri safi gelirlerinin binde biri oranında idari para cezası verilir.
  4. "Yerinde incelemenin engellenmesi ya da zorlaştırılması," halinde ise aynı şekilde saptanacak olan gayri safi gelirlerinin binde beşi oranında idarî para cezası verir. Ancak bu esasa göre belirlenecek ceza onbin Türk Lirasından az olamaz.

Esasa ilişkin suçları, RKHK'nun m.16/3 fıkrası düzenlemiştir. İlgili fıkra uyarınca, "Bu Kanunun 4, 6 ve 7 nci maddelerinde yasaklanmış davranışlarda bulunanlara, ceza verilecek teşebbüs ile teşebbüs birlikleri veya bu birliklerin üyelerinin nihai karardan bir önceki mali yıl sonunda oluşan veya bunun hesaplanması mümkün olmazsa nihai karar tarihine en yakın mali yıl sonunda oluşan ve Kurul tarafından saptanacak olan yıllık gayri safi gelirlerinin yüzde onuna kadar idarî para cezası verilir." Buna göre esasa ilişkin sayılan suçlar şu şekildedir;

  • Madde 4 uyarınca Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar
  • Madde 6 uyarınca Hakim Durumun Kötüye Kullanılması
  • Madde 7 uyarınca usulsüz bir şekilde hakim durum yaratan veya mevcut hakim durumu güçlendiren Birleşme veya Devralmalar

Para cezası gerektiren fiilin, çok uzun süreden beri devam ediyor olması, ağır ihlal teşkil etmesi ya da etkilerinin piyasaya, teşebbüslere ya da tüketicilere zarar veriyor olması halinde öngörülecek para cezası yüksek hadlerden uygulanabilecektir. Para cezasının miktarı Kurul tarafından belirlenmektedir. Dolayısıyla Kurulun bu konuda bir takdir yetkisi mevcuttur. Kurul, fiil, zarar, ihlalin boyutu, ihlal teşkil eden fiili icra eden teşebbüsün piyasadaki gücü ve konumu gibi birçok detayı incelemek suretiyle para cezası miktarını belirler.

Ceza miktarını tayin ederken Kurul, Kabahatler Kanunu'nun "idari para cezası" başlıklı 17'nci maddesini de dikkate almaktadır. Kabahatler Kanunu'nun ilgili hükmüne ilişkin RKHK'nun m.16/5 fıkrasında doğrudan atıf yapılmıştır. Kabahatler Kanunu 17'nci maddede yer alan "İdarî para cezasının miktarı belirlenirken işlenen kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru ve ekonomik durumu birlikte göz önünde bulundurulur." hükmü uyarınca Kurul, kusurun ağırlığına ve failin ekonomik durumuna da bakmak durumundadır.

RKHK'nın yaptırımla ilgili hükümleri arasında pişmanlık müessesi de ayrıca düzenlenmektedir. Kanuna aykırılığın ortaya çıkarılması amacıyla Kurumla aktif işbirliği yapan teşebbüs ya da teşebbüs birlikleri veya bunların yöneticileri ve çalışanlarına verilecek cezalarda, işbirliğinin niteliği, etkinliği ve zamanlaması dikkate alınarak ve gerekçesi açık bir şekilde gösterilmek suretiyle indirim yapılabilecektir. Bu hususta Rekabet Kurulu tarafından çıkarılacak Yönetmelikler ile usul ve esaslar belirlenebilecektir.

RKHK'nun 17'nci maddesinde ise süreli para cezaları düzenlenmiştir. "Nispi idari para cezası" başlıklı ilgili maddede, 16'ncı maddede belirtilen cezalar saklı kalmak kaydıyla;

  1. Nihai karar veya geçici tedbir kararı ile getirilen yükümlülüklere ya da verilen taahhütlere uyulmaması,
  2. Yerinde incelemenin engellenmesi ya da zorlaştırılması,
  3. Kurul tarafından Kanunun 14 ve 15'inci maddeleri uyarınca istenen bilgi veya belgenin belirlenen süre içinde verilmemesi, durumlarında ilgili teşebbüsler ile teşebbüs birlikleri ve/veya bu birliklerin üyelerinin karardan bir önceki mali yıl sonunda oluşan, bunun hesaplanması mümkün olmazsa karar tarihine en yakın mali yıl sonunda oluşan ve Kurul tarafından saptanacak olan yıllık gayri safi gelirlerinin onbinde beşi oranında idarî para cezası verilir. 17'nci maddenin ikinci fıkrasında ise ilgililere söz konusu cezaların verilebilmesi için beklenmesi gereken süreleri düzenlemektedir:
    1. bendindeki fiile ilişkin idarî para cezası, ilgili karardaki yükümlülüklere uyulması için belirlenen sürenin dolmasından itibaren verilebilir. Yükümlülük getirilen kararda herhangi bir süre belirlenmemiş ise, bu kararın tebliğini takip eden günden itibaren de verilebilir.
    2. bendindeki fiillere ilişkin idarî para cezası ise, fiilin gerçekleştiği günü takip eden günden itibaren verilebilir.
    3. bendinde belirtilen idarî para cezası, belirtilen karardaki yükümlülüklere uyulması için belirlenen sürenin dolmasından itibaren verilebilir.

2. HUKUKİ YAPTIRIMLAR

Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un öngördüğü kurallara aykırı hareket ederek piyasada rekabeti sınırlayıcı etkilerin doğmasına sebep olan teşebbüsler hakkında cezai yaptırım öngörülmesinin yanı sıra, hukuki yaptırımlar da öngörülmüştür. Rekabetin sınırlanmasının özel hukuk alanındaki sonuçları temelde iki ana başlık altında incelenmektedir. Bunlar geçersizlik ve tazminata ilişkin düzenlemelerdir.

1. Geçersizlik

RKHK'nun 56'ncı maddesine göre; rekabeti sınırlayıcı anlaşmalar ile teşebbüs birlikleri kararı geçersizdir. RKHK'nun 4'üncü maddesinde "Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır." hükmü amirdir. Dolayısıyla 4'üncü maddede bahsi geçen türden bir karar ya da anlaşma, 56'ncı madde bağlamında geçersiz olarak sayılacaktır. Bireysel muafiyet almış anlaşmalar ile grup muafiyetinden yararlanan anlaşmalar ise bu kuralın istisnası niteliğinde olduğundan geçerli sayılacaklardır.

Kanun'un 4'üncü maddesinde sayılan uyumlu eylemlerde ise taraflar arasında uyumlu hareket etme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Dolayısıyla uyumlu eylemler bağlayıcılık niteliği taşımadığından ve hukuken bir varlığa sahip bulunmadığından geçersiz olarak sayılma imkanı da bulunmamaktadır.

Geçersizliğin en temel sonucu olarak, geçersiz olarak kabul edilen anlaşmalardan ve kararlardan doğan edimlerin ifası istenemeyecektir. Daha önce yerine getirilmiş edimlerin geçersizliği nedeniyle geri istenmesi halinde tarafların iade borcu Borçlar Kanununun 63 ve 64 üncü maddelerine tabidir. TBK 63'üncü madde hukuka aykırılığı kaldıran haller olan kanunun verdiği yetkiye dayanarak yapılması, zarar görenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar, zarar verenin davranışının haklı savunma niteliği taşıması, yetkili kamu makamlarının müdahalesinin zamanında sağlanamayacak olması durumlarını ve bu hallerde sorumluluk halini düzenlemektedir. Buna karşılık Borçlar Kanununun "hakkaniyet sorumluluğu" başlıklı 65'inci maddesi hükmünün ise RKHK'dan doğan ihtilaflara uygulanmayacağına dair m.56/son fıkrasında açık düzenleme bulunmaktadır.

Bir anlaşmanın geçersizliği konusunda kararların verilmesinde Rekabet Kurulu'nun yetkili olduğuna dair Danıştay'ın kararı mevcuttur. (Danıştay 10. Dairesi 2002/693 E. 2003/5295 K.)

2. Tazminat

Türk hukuk sisteminde genel olarak kusurlu ve kanuna aykırı davranışlarla başkalarına zarar verenler bu zararı tazmin etmek zorundadırlar. Zarar görenler, meydana gelen zararlarını İspat Hukukunun elverdiği ölçüde her türlü delil ile ispatlayabilir. RKHK'da tazminat ve ispata ilişkin özel olarak düzenleme yapılma yoluna gidilmiştir.

RKHK'nun 57'nci maddesinde tazminat hakkı düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre, her kim RKHK hükümlerine aykırı olan eylem, karar, sözleşme veya anlaşma ile rekabeti engeller, bozar ya da kısıtlarsa yahut belirli bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumunu kötüye kullanırsa, bundan zarar görenlerin her türlü zararını tazmine mecburdur. Eğer ki zararın oluşması birden fazla kişinin davranışları sonucu ortaya çıkmışsa müteselsil sorumluluk gündeme gelecektir.

Rekabetin kısıtlanması sonucunda bundan zarar görenler, ödedikleri bedelle, rekabet sınırlanmasaydı ödemekte olacakları bedel arasındaki farkı zarar olarak talep edebilirler. Rekabetin sınırlanmasından etkilenen rakip teşebbüsler, bütün zararlarının tazminini rekabeti sınırlayan teşebbüs ya da teşebbüslerden talep edebilir. Zararın belirlenmesinde, zarar gören teşebbüslerin elde etmeyi umdukları bütün karlar, geçmiş yıllara ait bilançolar da dikkate alınarak hesaplanır. Kanun maddesi bütün zararlar demek suretiyle aslında oldukça geniş anlamda bir kapsam alanı oluşturmuştur. Doktrinde "bütün zararlar" kavramının, maddi ve manevi tüm zararlar anlamını taşıdığına dair görüşler mevcuttur.

Ortaya çıkan zarar, tarafların anlaşması ya da kararı veya ağır ihmalinin olduğu hallerden kaynaklanmaktaysa, hakim, zarar görenlerin talebi üzerine, uğranılan maddi zararın ya da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan karların üç katı oranında tazminata hükmedebilir.

Sonuç olarak rekabetin sınırlanması suretiyle oluşan ve istenebilecek zararlar, kanun maddesinin lafzından da anlaşılacağı üzere, şu şekildedir: Manevi zararlar, bedel farkı, mahrum kalınan kar, uğranılan maddi zarar, ihlalde bulunanların elde ettiği veya etmesi muhtemel karların üç katı oranında tazminat miktarı.

İspat konusunda ise; RKHK'nun 57 ve devamı maddeleri kapsamında tazminat, kusursuz sorumluluğa bağlanmamıştır. Dolayısıyla davacının, davalının kusurlu olduğunu kanıtlaması zorunludur. Bu kuralın temelinde herkesin iddiasını ispatlamakla yükümlüğü olduğu kuralı yatmaktadır. Rekabeti sınırlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaların varlığı her türlü delille ispatlanabilir. Kanunun 59'uncu maddesi, uyumlu eylemlerle ilgili olarak ispat yükünü kolaylaştırıcı bir hüküm içermektedir. Zarar görenlerin, bir anlaşmanın varlığı ya da piyasada rekabetin bozulduğu izlenimi veren, özellikle piyasaların fiilen paylaşılması, uzun sayılacak bir süre piyasa fiyatında gözlenen kararlılık, fiyatın piyasada faaliyet gösteren teşebbüslerce birbirine yakın aralıklarla artırıldığı gibi kanıtları yargı organlarına sunmaları halinde, teşebbüslerin uyumlu eylem içinde bulunmadıklarını ispatlama yükü davalılara geçecektir. Böylece ispat yükü davalı tarafa geçmek suretiyle tersine dönecektir.

SONUÇ

İşbu makalede Rekabetin Korunması Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde rekabeti sınırlayıcı eylem, karar ve uygulamalarda bulunan teşebbüslere yönelik öngörülen yaptırımların neler olduğuna ve hangi hallerde söz konusu olduğu hususlarına yer verilmiştir. Yaptırımlar cezai ve hukuki yaptırımlar olmak üzere iki ana başlık olarak incelenmiştir. Cezai yaptırımları usule ilişkin suçlar ile esasa ilişkin suçlar oluştururken; hukuki yaptırımları ise geçersizlik ve tazminat yükümlülüğü oluşturmaktadır.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.