Günümüzde en ileri teknoloji ürünü sistemlerle donanmış olan, yaptığı teknolojik atılımlarla ve gerçekleştirdiği projelerle gücünü her geçen gün daha da arttıran Türk savunma sanayisi, bu alanda yatırım yapan girişimciler ve şirketler için de önemli bir pazar hâline gelmiştir. Bugün birçok yatırımcı, savunma sanayisi projelerine dâhil olmakta veya alt yüklenici ya da taşeron sıfatıyla, söz konusu projelerin gerçekleştirilmesi için malzeme ve hizmet temin etmektedir.

Savunma sanayisi kapsamında gerçekleştirilen projelerde ve yapılan alımlarda, Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) tarafından projeler için hazırlanan standart sözleşmeler kullanılmaktadır. Akdedilen alt yüklenicilik sözleşmelerinin de birebir SSM'nin standart sözleşmelerinden aktarılan hükümlerle düzenlenmesi ("Flow Down" Sözleşmeler), ana sözleşmelerdeki, özellikle iş sahibi lehine düzenlenmiş ağır hükümler nedeniyle, alt yükleniciler açısından ciddi yaptırımlara neden olabilmektedir.

Özellikle, savunma sanayisi sözleşmelerinin iş sahibi tarafından feshi, yükleniciler açısından ciddi maliyetlere yol açmakta ve kar elde etme amacıyla akdedilen sözleşmelerin birçoğu, firmalar açısından önemli birer zarar kalemine dönüşmektedir. Bu nedenle yüklenicilerin savunma sanayisi sözleşmeleri kapsamındaki sorumluluklarının ve maruz kalabilecekleri olası yaptırımların analizi önem taşımaktadır.

Bu makalenin ilerleyen bölümlerinde, savunma sanayisi sözleşmelerinin feshi ve sonuçları konuları incelenecektir.

1. YÜKLENİCİLERİN TEMEL SÖZLEŞMESEL SORUMLULUKLARI

SSM ile yapılan sözleşmeler, genellikle bir ürünün, yüklenici tarafından, sözleşmedeki teknik şartnameye uygun olarak yapılması ve teslim edilmesine ilişkindir. Yani bu tarz sözleşmelerin konusunu, çoğunlukla mevcut ve hazır bir ürünün teslimi değil, idarenin ihtiyaç duyduğu ürünün teknik şartnameye uygun olarak üretilmesi suretiyle teslim edilmesi oluşturur. Bu nedenle bu tarz sözleşmeler, standart alım-satım sözleşmelerinden farklı bir karaktere sahiptir.

Sözleşmenin her iki tarafına borç yükleyen bu sözleşmeler, Türk Borçlar Kanunu kapsamında "Eser Sözleşmesi" olarak nitelendirilmektedir. Şöyle ki; bir eser sözleşmesinde, yüklenici taahhüt ettiği işi sözleşme gereklerine uygun olarak tamamlayıp teslim etmekle; iş sahibi ise bu işe ilişkin olarak sözleşmede belirlenen bedeli yükleniciye ödemekle yükümlüdür. Yani; sözleşme kapsamında, her iki tarafın da bir borcu ve bir alacağı vardır.

Eser sözleşmeleri ve dolayısıyla SSM'nin standart sözleşmeleri dikkate alındığında, bu sözleşmeler kapsamında yüklenicinin başlıca yükümlülüğü; işi süresinde ve teknik şartname ile sözleşmeye uygun olarak tamamlamaktır. Bu sorumluluğun ihlali hâlinde, yüklenicinin farklı yaptırımlara maruz kalması söz konusu olacaktır.

2. YÜKLENİCİLERİN MARUZ KALABİLECEĞİ YAPTIRIMLAR

Bir yüklenicinin, yukarıda belirtilen sorumluluklarını ifada temerrüde düşmesi hâlinde maruz kalacağı yaptırımlar da hem sözleşmelerde hem de Türk Borçlar Kanunu'nda ayrı ayrı düzenlenmiştir.

2.1. Sözleşmesel Yaptırımlar

SSM'nin standart sözleşmelerinde, genellikle iki türlü fesih düzenlenmektedir. Bunlardan birincisi, yüklenicinin kusuru hâlinde iş sahibine sözleşmeyi haklı nedenle feshetme yetkisi tanırken; diğeri ise yüklenicinin kusuru olmaksızın sözleşmenin iş sahibi tarafından sebepsiz feshine olanak sağlar. Bu her iki fesih hâlinin sonuçları da yüklenicinin hak ve yükümlülükleri açısından farklılık arz eder.

2.1.1. Sözleşmenin Haklı Sebeple Feshi

İş sahibi, yüklenici ile akdettiği eser sözleşmesini, belirli hâllerin oluşması durumunda, derhal veya belirli süreli bir bildirimle feshetme hak ve yetkisine sahiptir. Bu hâllerin ortaya çıkmasını müteakip, iş sahibi, çoğunlukla yükleniciye, söz konusu ihlali gidermesi için bildirimde bulunarak belirli bir süre tanımakta ve bu süre içerisinde yüklenici ilgili ihlali gidermezse sözleşmeyi feshetmektedir. Haklı Sebeple Fesih hâlinin söz konusu olması ve iş sahibine sözleşmeyi bu surette feshetme hak ve yetkisinin tanınması, sözleşmeden sözleşmeye değişiklik göstermekle birlikte, genellikle:

  • Yüklenicinin, sözleşme kapsamındaki herhangi bir yükümlülüğünü yerine getirmemesi veya
  • İflas etmesi, konkordato ilan etmesi, tasfiyesine karar verilmesi veya malları için kayyum atanmış olması hâllerinin varlığı hâlinde söz konusu olmaktadır.

Sözleşmesi, yukarıda belirtilen nedenlerle haklı sebeple fesih maddesi uyarınca feshedilen yüklenicinin; yine sözleşmeden sözleşmeye değişiklik göstermekle birlikte, sözleşmenin feshinden doğan ana yükümlülükleri:

  • Sözleşmenin feshedilen bölümü için kendisine iş sahibi tarafından yapılan ödemeleri, yine sözleşmede belirtilen faiz oranı ile birlikte iş sahibine ödemek ve
  • Üretimi feshedilen kalemlerin, SSM tarafından üçüncü kişilerden temin edilmesi hâlinde, bunlardan kaynaklanan ek maliyetleri karşılamaktır.

Bunlara ilaveten, yüklenicinin maruz kalacağı en önemli yaptırım ise; sözleşmenin imzasıyla birlikte yüklenici tarafından sunulan kesin teminat mektubunun, SSM tarafından nakde çevrilmesi olacaktır.

Sözleşmenin, iş sahibi tarafından kısmen feshedilmiş olması hâlinde; yüklenicinin, sözleşmenin feshedilmeyen kısmına ilişkin sözleşme kapsamındaki yükümlülükleri aynen devam edecektir.

Hâl bu olmakla birlikte, standart SSM sözleşmelerinde, yükleniciye hiçbir zaman sözleşmeyi feshetme yetkisi tanınmamakta; ancak iş sahibinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi hâlinde, yüklenicinin de Türk Borçlar Kanunu kapsamında, ilgili sözleşmeyi her zaman feshetme yetkisi bulunmaktadır.

Örnek olarak verilebilecek, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin E. 2010/6550 K. 2011/6667 sayılı ve 17.11.2011 tarihli kararına konu olayda; yüklenici ve iş sahibi arasında bir eser sözleşmesi akdedilmiştir. Sözleşmenin akdedilmesini müteakip sözleşmede düzenlenen hükümler çerçevesinde, iş sahibi tarafından yükleniciye ödemeler yapılmıştır. Ancak; yüklenici akdedilen sözleşme kapsamındaki işe, iş takvimine uygun olarak başlamamış ve kullandığı malzemeler, sözleşme konusu işin yapımına uygunluk göstermemiştir. yüklenicinin eser sözleşmesinin hükümlerine uymaması nedeniyle; söz konusu sözleşme, iş sahibi tarafından haklı nedenle feshedilmiş ve iş sahibi, sözleşme kapsamında yapmış olduğu ödemelerin iadesini istemiştir.

Olayın yargıya taşınması neticesince, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi; yüklenicinin, eser sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüğünü gerektiği gibi yerine getirmemesini, iş sahibinin sözleşmeyi feshedebilmesi için haklı sebep saymış ve sözleşmenin feshedilen kısmı için, iş sahibi tarafından yapılmış ödemelerin, yüklenici tarafından iş sahibine faizi ile birlikte iade edilmesi gerektiğine hükmetmiştir.

2.1.2. Sözleşmenin Sebepsiz Feshi

İş sahibi, sözleşmelerde, genellikle herhangi bir sebep belirtmeksizin belirli bir süre önceden yapacağı fesih bildirimi ile sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetme yetkisini elinde bulundurmaktadır. Bu hak, sözleşmelerde, iş sahibi lehine tek taraflı olarak düzenlenmekte ve genellikle yüklenicilere sözleşmeyi sebepsiz olarak feshetme hakkı tanınmamaktadır.

Sözleşmenin iş sahibi tarafından bu şekilde feshedilmesi hâlinde, iş sahibi, yüklenicinin fesih bildirimini aldığı tarihe kadar tamamlamış/ifa etmiş veya kısmen tamamlamış/kısmen ifa etmiş olduğu tüm iş ve hizmetleri ve bunlara ilişkin dokümanları, bedellerini ödemek suretiyle teslim almakla yükümlüdür. Bu durumda, iş sahibi ayrıca; sözleşme kapsamında yüklenici tarafından sunulmuş olan tüm teminat mektuplarını da iade edecektir.

Yine aynı haklı nedenle fesih durumunda olduğu gibi, sözleşmenin İş Sahibi tarafından kısmen feshedilmiş olması hâlinde; yüklenicinin, sözleşmenin feshedilmeyen kısmına ilişkin sözleşme kapsamındaki yükümlülükleri aynen devam edecektir.

Bu konuda örnek olarak verilebilecek, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi E. 2010/7098 K. 2012/350 sayılı ve 27.01.2012 tarihli kararına konu olayda; yüklenici ve iş sahibi arasında bir eser sözleşmesi akdedilmiştir. 05.10.2006 tarihinde, iş sahibi, sebepsiz olarak sözleşmeyi feshetmiştir.

Olayın yargıya taşınması neticesince, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi; eserin tamamlanmasından önceki bir aşamada, iş sahibinin, yapılmış işlerin bedelini vermek ve yüklenicinin zarar ve ziyanını tazmin etmek şartı ile herhangi bir gerekçe göstermeksizin sözleşmeyi feshedebileceğine; yüklenicinin zararı hesaplanırken, yüklenicinin fesih tarihine kadar yaptığı giderlere (menfi), eser tamamlanmış olsaydı o tarihte elde edilecek net kâr (müspet) eklenerek toplam zarar miktarının bulunacağına hükmetmiştir.

2.2. Kanuni Yaptırımlar

Öncelikle işin borçlu, yani yüklenici tarafından süresinde veya teknik şartname ile sözleşmeye uygun olarak tamamlanmaması hâlinde, yüklenici, kanunen "mütemerrit", yani "taahhütlerini yerine getirmeyen" olarak addedilir. Bu durumda, Türk Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi, iş sahibine, yani alacaklıya, üç tane seçimlik hak tanır.

Bu seçimlik haklardan ilki, "aynen ifa ile birlikte gecikme zararının tazminini" talep etmektir. Bu hakkı kullanmayı tercih eden iş sahibi, yüklenicinin sözleşme kapsamındaki borçlarını yerine getirmesini istemek ve buna ilaveten yaşanan gecikme nedeniyle doğan zarar ve ziyanlarına ilişkin tazminat davası açmak hakkına sahiptir. Ancak belirtmek gerekir ki, iş sahibinin bu hakkını, Türk Borçlar Kanunu'nun 146'ıncı maddesinde düzenlenen 10 yıllık bir zamanaşımı süresinde kullanması gerekmektedir.

Burada belirtilmesi gereken bir diğer husus ise bu kapsamda iş sahibi tarafından talep edilecek olan gecikme zararına nelerin dâhil olduğudur. Genel olarak gecikmeden doğan zarar, iş sahibinin, yüklenici yükümlülüklerini sözleşmeye uygun şekilde yerine getirmiş olsaydı sahip olacağı malvarlığı ile yüklenicinin taahhütlerini gecikmeyle yerine getirmesi sonucunda sahip olduğu malvarlığı arasındaki farkı ifade eder. Bu zararın kapsamına, iş sahibinin gecikme yüzünden yaptığı masraflar gibi fiili zararlar ile birlikte, borcun ifasının gecikmesi yüzünden iş sahibinin yoksun kaldığı kâr da girer.

İş sahibinin ikinci seçimlik hakkı ise "aynen ifa yerine borcun ifa edilmemesinden doğan zararın tazminini" talep etmektir. Burada iş sahibi, yüklenicinin sözleşme kapsamındaki borçlarını aynen yerine getirmesini istemekten ve buna ilaveten yaşanan gecikme nedeniyle doğan zarar ve ziyanlarını talep etmekten vazgeçtiğini bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan müspet zararını yükleniciden talep edebilmektedir. Bu durumda iş sahibinin müspet zararının hesabında, kural olarak aynen ifadan vazgeçtiği tarih esas alınacaktır.

İş sahibinin bu kapsamdaki son hakkı ise "sözleşmeden dönme ve menfi zararın tazminini" talep etmektir. Bu hakkını kullanan iş sahibi, sözleşmenin yerine getirilmesinden ve gecikme nedeniyle doğan zarar ve ziyanı istemekten vazgeçtiğini derhal bildirmek suretiyle sözleşmeyi feshedebilir. Bu hâlde, fesih geriye etkili olarak borç ilişkisini ortadan kaldırır. Yani; sözleşmeyi fesheden iş sahibi, borcunu ifa yükümlülüğünden kurtulmakla birlikte, borcunu daha önce ifa etmişse de Türk Borçlar Kanunu'nun 77 ve diğer maddelerindeki "sebepsiz zenginleşme" hükümlerine göre, yaptığı ödemeyi geri isteyebilecektir. Aynı şekilde, o tarihe kadar yüklenici tarafından teslim edilen ürünleri de aksine bir anlaşma olmadığı takdirde, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre yükleniciye iade edecektir. Sözleşmeyi bu şekilde fesheden iş sahibi, Türk Borçlar Kanunu'nun 125'inci maddesinin ikinci paragrafı uyarınca, sözleşmenin geçersizliğinden doğan zararın (menfi zarar) ödenmesini de yükleniciden talep etme hakkına sahiptir.

3. SONUÇ

Sonuç olarak; sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle yüklenici, hem sözleşmesel hem de kanuni bir takım yaptırımlara maruz kalabilmektedir. Bu nedenle; ihale aşamasında, yükleniciye sunulan standart tip sözleşme ile idari şartname dikkatle incelenerek; sözleşmesel ve kanuni risklere ilişkin bir risk analizi yapılmalı, maruz kalınabilecek yaptırımlar tespit edilmeli ve fiyatlandırma ile iş programı, bu doğrultuda yapılmalıdır. Bununla beraber, iş sahibi ile imzalanacak sözleşmelerde yer alan hükümler, yansıtma yoluyla alt yüklenicilerle yapılacak olan sözleşmelerde de yer almalı ve bu şekilde, alt yüklenicilerin kusuru medeniyle iş sahibi ile yapılan sözleşmenin feshedilmesi hâlinde, maruz kalınabilecek zararlara ilişkin, zararın ilgili alt yükleniciye rücu edilmesine olanak sağlanmalıdır.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.