(Bu makale 27 Kasım 2023 tarihinde Av. Dr. Umut Kolcuoğlu'nun Nasıl Bir Ekonomi  Gazetesindeki Hukuk Notları başlıklı köşesinde yayımlanmıştır.)

Sözleşmelerde taraflar, kararlaştırılan borcun hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi ihtimaline  karşı kendilerini güvenceye almak isterler. Elbette ki borçlunun borca aykırı davranması durumda  alacaklının tazminat ve gecikme faizi talep etme hakkı var olabiliyor. Ancak alacaklı borcun ifasını  garanti altına almak için ek güvenceler de talep edebiliyor. Cezai şart tam da bu amaçla Türk  Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiş bir imkandır.

Borcun gereği gibi yerine getirilmediği durumda, eğer önceden kararlaştırılmışsa, alacaklı  borçludan cezai şart talep edebiliyor. Cezai şartın geçerli olabilmesi için asıl borcun da geçerliliğini  koruması gerekiyor. Asıl borç ortadan kalktığında cezai şart yükümlülüğü de ortadan kalkıyor.

Bununla birlikte, cezai şartın talep edilebilmesi için alacaklının zarara uğraması koşulu aranmıyor.  Cezai şartın şeklen geçerli olabilmesi için asıl borcun tabi olduğu şekil şartına uygun olarak  kararlaştırılmış olması gerekiyor. Yani asıl borç yazılı olarak kararlaştırılmış ise cezai şartın da yazılı  olarak kararlaştırılması gerekiyor.

Cezai şart, her tür borç için kararlaştırılabiliyor. Bir para borcunun ödenmediği ihtimalde borçlunun  cezai şartla sorumlu tutulması mümkün olabileceği gibi, bir yapma veya kaçınma yükümlülüğünün  yerine getirilmediği ihtimalde de cezai şart uygulanabiliyor. Örneğin rekabet etmeme  yükümlülüğünün ihlali durumunda borçlunun bir miktar parayı cezai şart olarak ödemesi  gerekebiliyor.

Taraflar cezai şartı diledikleri miktarda belirleyebiliyorlar. Cezai şartın belirlenmesinde tek sınır,  hukuka, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olmamasıdır. Bununla birlikte, tacir  olmayanlar arasındaki ilişkiler bakımından aşırı miktardaki cezai şart, hâkim takdirinde hakkaniyete  uygun bir şekilde indirilebiliyor. Fakat tacirlerin basiretli bir iş insanı gibi hareket etme yükümlülüğü  bulunduğundan, tacirin, ticari işletmesiyle ilgili üstlendiği ticari borçlarda cezai şart prensip olarak  indirilemiyor. Dolayısıyla tacirler açısından, cezai şartın fahiş olması, geçersizlik nedeni değil.

Bununla birlikte Yargıtay'ın kararlarında borçlunun ekonomik açıdan mahvına sebep olacak  nitelikteki fahiş cezai şartın kısmen veya tamamen geçersiz sayılması gerektiği görüşünde  olduğunu görüyoruz. Yargıtay'a göre borçlunun ekonomik açıdan mahvına sebep olacak, ticari  faaliyetini devam ettirebilmesini engelleyecek miktarda cezai şart ahlaka aykırı olup mahkemece  kısmen veya tamamen geçersiz kılınabiliyor. Cezai şartın geçersiz olması, asıl borcun geçerliliğini  ise etkilemiyor.

Yargıtay uygulamasına göre mahkemelerin, cezai şartın ahlaka aykırı olup olmadığını birçok ölçüte  bakarak değerlendirmesi gerekiyor. Taahhüt edilen işin değerinin, borçlunun kusurunun ve  tarafların (özellikle borçlunun) sözleşme tarihindeki ekonomik durumunun bilirkişi incelemesi ile değerlendirilmesi gerekiyor. Yargıtay, ayrıca döviz kurlarındaki yüksek artışlar nedeniyle dövizle  belirlenen cezai şart alacaklarını indirime tabi tutma eğilimindedir.

Sonuç olarak, yüksek enflasyona nazaran düşük faiz oranlarının geçerli olduğu ülkemizde,  alacaklılar borçların ifa edilmemesi sorunlarına karşı alternatif yaptırım yolları arıyorlar. Bu  bağlamda sözleşmesel cezai şartlar da bir yaptırım olarak yaygın şekilde kullanılıyor. Ancak  borçlunun ekonomik mahvına yol açabilecek cezai şartlar, mahkemelerce ahlaka aykırı kabul edilip  geçersiz sayılabildiğinden, tarafların cezai şart miktarını sözleşmelerde belirlerken bu hususu  özenle müzakere etmeleri gerekiyor.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.