Rekabet Kurulu kararlarını uzun süreden beri takip eden benim gibi meraklıların gözünden kaçmayan bir gerçek var: Ortalama karar uzunluğu son iki-üç yıllık sürede giderek kısalmakta. Bu durum özellikle birleşme, devralma ve ortak girişimlere ilişkin izin kararlarında çarpıcı hale gelmiş durumda: Tek sayfalık kararları bile çıkabiliyor. Ancak rekabet ihlallerine ilişkin önaraştırma kararları da kısalma eğiliminde. Burada kurumsal bir tercihin devreye girdiği belli oluyor.

Aslında böyle bir tercih yapılması çok da şaşırtıcı değil. Zira 2010/4 sayılı Tebliğ'in yürürlüğe girmesi ile birlikte Kurum'a birleşme, devralma ve ortak girişimlere ilişkin olarak yapılan bildirimlerin sayısında artış oldu. Ayrıca toplumda Rekabet Kurumu ve rekabet kuralları konusundaki farkındalığın artış göstermesiyle birlikte Kurum'a yapılan ihbar ve şikayetler de artışa geçti. Nitekim Rekabet Kurulu bu durumla başa çıkabilmek için 2012/2 sayılı Rekabet İhlallerine İlişkin Başvuru Usulüne Dair Tebliğ'i çıkarttı ve başvurulara belirli bir öncelik sistemi getirdi.

Peki, Kurul kararlarının kısalması ne kadar yerinde? Bu soruyu cevaplarken yoğunlaşmaların denetimi ile rekabet ihlalleri arasında bir ayrıma gitmek gerekiyor. Zira ilk grupta kararlarında kısalmasının sakıncalarını görüyoruz. Örneğin bazı izin kararlarını okuduğunuzda yoğunlaşmanın hangi pazarlarda etkili olduğunu bile anlamak mümkün olmuyor. Yan sınırlamalara ilişkin içtihat değeri taşıyan karar sayısı ise giderek azalıyor. Dolayısıyla izin kararlarının kısa değil, yeterli uzunlukta olmasına dikkat edilmesi gerektiği anlaşılıyor.

Rekabet ihlali kararlarında ise kısalma eğiliminin sakıncalara daha sınırlı. Tam tersine ilgili tarafların "tanıtımları" gibi her zaman gerekli olmayabilen bilgilere artık yer verilmemesi isabetli gözüküyor. Rekabet mevzuatı ve doktrini ile temellendirilmemiş başvuruların reddedilirken uzun uzun açıklamalar yapılması da gerekli değil. Üstelik rekabet hukukunun temelinde yer alan iktisadi analizlerin kısa ve öz şekilde aktarılması da mümkün.

Buna örnek olarak "Bolu-Ankara hattında karayolu ile yolcu taşımacılığı yapan teşebbüslerin bilet fiyatlarını 25 TL düzeyinde sabitledikleri iddiası" konulu 13.08.2013 tarih ve 13-47/642-280 sayılı Rekabet Kurulu Kararı'nı verebiliriz. Topu topu iki sayfa olan kararda bakın ne kadar kısa ve öz bir iktisadi analiz var:

"Esasen, karayolu ile yolcu taşımacılığı hizmetinin homojen olması, ilgili pazarlardaki fiyatların yakın seviyede olmasına neden olmaktadır. Otobüs firmalarının benzer araçlarla, aynı hareket noktasından kalkarak aynı varış noktasına ulaştıkları ve benzer ikramlar yaptıkları görülmektedir. Bu durumda yolcuların tercihlerini belirleyen temel unsur bilet bedelleri olmaktadır. Teorik olarak kapasite kısıtı bulunmayan firmanın düşük fiyat uygulaması durumunda yolcuların tamamına hizmet vereceği söylenebilir. Bu durumda mevcut diğer firma veya firmalar, aynı fiyat seviyesine inmek veya piyasadan çıkmak arasında seçim yapmak zorunda kalmaktadırlar. Diğer bir ifadeyle, piyasanın yapısı nedeniyle ilgili pazarda çok farklı fiyat seviyelerinin uygulanması mümkün değildir. Ayrıca, pazarın şeffaflığı fiyatların aynı gün değiştirilebilmesine olanak sağlamaktadır. Bunların yanı sıra, yaz aylarında, yaşanan yüksek talepten kaynaklanan fiyat artışları görülmektedir."

Görüldüğü üzere Kurul kararında otobüs firmalarının bilet fiyatı seviyelerinin benzer ya da aynı olmasının iktisadi gerekçelerle açıklanabileceği gayet düzgün şekilde ortaya konulmuş. Açıklamaların hem kısa hem de öz olduğu durumda Rekabet Kurulu kararlarının uzun tutulmasına gerek olmadığı anlaşılıyor.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.