Türk Hukukunda Ticari Uyuşmazlıkların Çözümü: Kurallar, Gelişmeler ve Öngörüler

Türk özel hukuk yargılaması farklı kıta Avrupası hukuk sistemlerinden iktibas ettiği kurum ve uygulamaları kendi ürettiği kurum ve uygulamalar ile birleştiren kendine özgü bir yargılama sistemidir. Bu sistem içinde klasik yargılama kurum ve kavramlarının yanında, uygulandığı şekil ve kapsam olarak Türk hukukuna özgü ve sıklıkla başvurulan ilamsız icra gibi sui generis bir kurum da mevcuttur.

Türk özel hukuk yargılaması uzun yıllar iki dereceli olarak faaliyetini sürdürmüş, 2016 yılında istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesi ile üç dereceli bir yapıya kavuşmuştur. Hukuk güvenliği açısından isabetli olarak nitelendirebilecek bu gelişme Türk özel hukukunda süregelen yargılamanın uzunluğu sorununu daha da derinleştirmiştir.

Nitekim uzun yargılama sürelerini çözebilmek adına 1 Ocak 2018 tarihinde yargının iş yükünün büyük bir kısmını oluşturan işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlıklarda zorunlu arabuluculuk uygulaması başlamıştır. İş hukuku uyuşmazlıklarının çözümündeki istatistiksel başarı neticesinde 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren ticari davalar da zorunlu arabuluculuk uygulamasına dâhil edilmiştir. Kanun koyucu zorunlu arabuluculuk uygulamasının kapsamını başta tüketici davaları olmak üzere genişletmeyi planlamaktadır. Türk hukukunda dava şartı arabuluculuk yanında diğer alternatif çözüm mekanizması olarak tahkim vasıtasıyla da çok sayıda uyuşmazlığın sonuçlandırıldığı görülmektedir. Bu çerçevede resmi kurumlarca da desteklenen İstanbul Tahkim Merkezi ("ISTAC"), çeşitli önyargılara rağmen, bir alternatif çözüm mekanizması olarak yerel ve uluslararası uyuşmazlıklarda etkin olarak faaliyet göstermektedir.

Ayrıca günümüzde gelişen ve karmaşıklaşan ticaret hayatı nedeniyle ekonomik ilişkileri düzenleyen kurallara ihtiyaç artmaktadır. Bu kuralları ihlal edenler ticari hayatta yönetici konumunda olan kişiler olduklarından ekonomik zarara yol açan suç tipleri "beyaz yaka suçları" olarak da anılmaktadır. Tüm bu gelişmeler ise ticari cezayı daha çok kullanılan bir enstrüman haline getirmiştir.

1. Uyuşmazlıkların Mahkemelerde Çözülmesi

a. Genel Bakış

Türk hukukunda yargı yetkisi bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır (Anayasa m. 9). Özel hukuk ilişkilerinden doğan uyuşmazlıklar, Türk yargı teşkilatı içinde yer alan beş adet yargı kolundan (Anayasa Yargısı, Adli Yargı, İdari Yargı, Uyuşmazlık Yargısı ve Sayıştay) biri olan adli yargı kapsamında yer alan hukuk mahkemeleri tarafından çözüme kavuşturulmaktadır. Hukuk mahkemeleri, ilk derecede, asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemeleri, aile mahkemeleri, fikrî ve sınai haklar hukuk mahkemeleri, icra hukuk mahkemeleri, iş mahkemeleri, kadastro mahkemeleri, tüketici mahkemeleri ve asliye ticaret mahkemelerinden oluşmaktadır. Hukuk mahkemelerinin yargısal faaliyetleri kural olarak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa ("HMK") tabiidir.

Türk özel hukuku ağırlıklı olarak kıta Avrupası hukuk sistemini benimsemiş olup, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu için mehaz kanunlar İsviçre Medeni Kanunu ve İsviçre Borçlar Kanunu iken, Türk Ticaret Kanunu için Alman Ticaret Kanunu'dur. HMK ulusal bir kanun olmakla beraber HMK'nın temel kurumlarını devraldığı önceki yargılama usulü kanunumuz ("HUMK") bakımından mehaz kanun İsviçre Nöşatel Kantonu Medeni Usul Kanunu'dur.

Ticari uyuşmazlığın tarafı, şayet geçerli bir tahkim anlaşması akdetmemişse veya herhangi bir alternatif çözüm yolunu tercih etmemişse, haklarını mahkemeler aracılığıyla talep edecektir. Aşağıda ayrıntılı inceleneceği üzere, ticaret mahkemelerin ağır iş yükü nedeniyle, ticari uyuşmazlıklarda dava açmadan önce arabulucuya başvuru yapılması 01.01.2019 tarihi itibariyle zorunlu hale gelmiştir. Yabancı unsur içeren ticari uyuşmazlıklarda da geçerli bu kural uyarınca, arabulucuya başvurmaksızın dava açılması halinde, mahkeme davayı usulden reddedecektir.

Ticari uyuşmazlıklarda dava açmak için en fazla sekiz hafta sürebilen arabuluculuk faaliyetinin sona ermesini beklemek zorunlu olmakla birlikte; alacaklı veya hak sahibi Türk hukukunda her zaman (arabuluculuk sürecini yürütmeksizin) İcra ve İflas Kanunu'nun ("İİK") düzenlediği ilamsız icra yollarına veya ihtiyati haciz gibi geçici hukuki korumalara başvurabilir. Ancak her halükarda, söz konusu prosedürler mahkemelerin yetkisi ve/veya denetimi dâhilindedir.

İlk derece mahkemeleri olarak ticaret mahkemelerinin verdiği kararlar hakkında, kontrol merciileri Bölge Adliye Mahkemeleri ile Yargıtay'dır. İkinci derece mahkemeler olarak Bölge Adliye Mahkemelerinin en önemli görevi, adli yargı ilk derece mahkemelerince verilen (ve kesin olmayan) nihai kararların maddî vakıalara ve delillere uygunluk açısından, bunun yanında da hukuka uygunluk açısından incelenmesi ve değerlendirilmesidir. Üçüncü derece yargı mercii Yargıtay ise bir hukuki denetim mercii olarak, Bölge Adliye Mahkemesinin kesin olmayan nitelikteki nihai kararlarını sadece hukuka uygunluk bakımından incelemektedir.

b. Ticaret Mahkemelerinde Açılabilecek Davalar

Türk hukuk yargılamasında mahkemeden istenen hukuki korunmaya göre davalar eda davası, tespit davası ve inşai dava olmak üzere üç kategori altında incelenmektedir.

  • Yenilik doğuran davalar olarak adlandırılan inşai davaların ticari uyuşmazlıklardaki görünümü anonim şirketlerde genel kurul kararlarının iptali, sözleşmeyle kararlaştırılan cezai şartın indirilmesi veya paylı mülkiyette paydaşın sahip olduğu önalım hakkının kullanılması şeklinde görülmektedir. Bu tip davalar, taraflardan birinin tek taraflı irade beyanıyla yeni bir hukuki durum yaratmadığı, mevcut hukuki durumu değiştirmediği ve ortadan kaldırmadığı hallerde, arzulanan hukuki durumun inşası için açılmaktadır.
  • Tespit davası, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesinin talep edildiği dava türüdür. Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere tespit davası olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Olumlu tespit davasına örnek olarak kira alacağının tespiti talebi verilebilecekken, olumsuz tespit davası için hâlihazırda ödenmiş borca ilişkin mükerrer ödeme talebiyle karşılaşan kişinin borçlu olmadığının tespiti talebi örnek olarak gösterilebilir. Bu iki tür arasındaki temel farklardan biri olumlu tespit davasının açılmasıyla zamanaşımı kesilirken, olumsuz tespit davasının açılması kendi başına zamanaşımını kesmemektedir.
  • En sık müracaat edilen eda davaları davalının bir şeyi vermeye veya yapmaya yahut yapmamaya mahkûm edilmesini hedefleyen davalardır. Pratikte en sık rastladığımız davalardan olan tazminat davası bir eda davasıdır.

Dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Bu mahkemeler nezdinde uzmanlaşma ihtiyacı ticari hayatın yoğun olduğu ticaret mahkemesini dairelere ayırmakla ve daireler arasındaki iş dağılımını "işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak" belirlemekle giderilmektedir. Bunun dışında aynı amaçla özel kanunla kurulan fikri ve sınaî haklar hukuk mahkemesi, iş mahkemesi ve tüketici mahkemesi gibi mahkemeler de bulunmaktadır.

Click here to continue reading ...

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.