Pek çok iş insanı bu soruyu başta yadırgayabilir. Ancak bir konu telif hukuku ile kesişirse klasik değerlendirmelerin içine sığmaz olur. Örneğin bir marka, logo tasarımı grafik ve görsel eserler, illüstrasyonlar içerebilir. Grafik, görsel eserler ve illüstrasyonlar telif hukuku koruması altındadır. Bu durumda bu tür ürünler marka hukukunun yanında, telif hukukunun, tasarım hukukunun da korumasından yararlanır.   

Telif hukuku kapsamına giren bir “Eser”in sahibi onu meydana getirendir. Bu ilke uyarınca, bir logoyu,  markayı tasarlayan, yaratan; “Eser”in kendi hususiyetini taşıması şartıyla o “Eser”in sahibidir. Yaratıcının hususiyeti terimini eserin özgünlüğü olarak anlayabiliriz. Bir diğer deyişle, bir grafikere, bir illüstratöre marka, logo tasarlatan bir şirket hiçbir koşulda o “Eser”in sahibi olmaz. O marka ve logo kullanımda olduğu sürece “Eser sahibi” yaratıcıdır.

Yine uygulamada karıştırılan bir hususa değinelim. Bir sanatçıya logo, marka tasarımı siparişi verildiğinde taraflar arasında bir sipariş sözleşmesi (istisna akdi/eser sözleşmesi) akdedilir. Bu sözleşmeye göre yaratılan eserin sahibi sipariş verendir. Ancak eser sözleşmesindeki “ürün” her zaman telif hukuku kapsamında “Eser” olmayabilir. Örneğin basit ve hiçbir özelliği olmayan, telif hukuku diliyle söylersek “sahibinin hususiyetini” taşımayan, bir tasarım telif hukuku kapsamında eser niteliğini taşımayabilir. Örneğin bir elbise siparişini ele alalım; elbise bazen bir “Eser”dir, bazen değildir. “Eser” niteliği taşımayan “ürünler” telif hukuku kapsamında korunmaz.

Bir sipariş sözleşmesi kapsamındaki ürün aynı zamanda telif hukuku kapsamında da “Eser”se, hukuki değerlendirmede farklılık meydana gelir. Yukarıda belirttiğimiz gibi telif hukuku kapsamına giren “Eser”in sahibi her zaman yaratıcıdır. Bu durumda sipariş veren, kendisine teslim edilen “Eser” üzerinde sadece kendisi/firması için yararlanmak üzere hak sahibi olur. Bu hak sahipliği sınırlı bir hak sahipliğidir. Örneğin sipariş sözleşmesi, sipariş verene o logoyu, markayı değiştirme, geliştirme veya işleme hakkı vermez. Örneğin, bir ev yaptırmak için bir mimara proje siparişi veriyorsunuz. Mimari projeler genellikle “Eser” niteliği taşır. Mimar projeyi hazırlıyor, müteahhit de o projeye göre inşaatı yapıyor. Evinize giriyorsunuz, ancak bir değişiklik yapmak istiyorsunuz. O projenin fiziki sahibi olsanız bile, istediğiniz anda başka bir mimara değişiklik yaptırmanız mümkün olmayabilir. İlk mimar “Eser sahibi” olduğu için ya değişikliği ona yaptırmanız; ya da (mali-telif haklarını usulüne uygun devralmadıysanız) mimarın yazılı iznini almanız gerekir. Özetle, sipariş veren, eser sahibine yaptırdığı projeyi, logoyu, illüstrasyonu başka birine değiştirtme ya da başka bir biçime dönüştürme (işleme) hakkına kendiliğinden sahip değildir. Bu yasak telif hukukunun yine kendine özgü kurumlarından olan “Eser sahibinin manevi hakları” içinde değerlendirilen eserde değişiklik yapılmasının men'i hakkından doğar. Hiç kimse “Eser sahibi”nin izni olmadan bir “Eser”de değişiklik yapamaz.

Sipariş sözleşmesi, bir firmaya yaratılan “Eseri” bir başkasına devretme hakkı da vermez. Örneğin bir markayı “marka hukukuna göre” bir üçüncü şahsa devredebilirsiniz. Ancak o markayı tasarlayan “Eser sahibi” ile daha önce bu hakkı da içeren gerekli mali hak devir sözleşmesini imzalamadıysanız, bu davranışınızla ona karşı yükümlülüğünüzü ihlal etmiş olursunuz.  

Özetle, “bir şirket kendi logolarının ve markalarının sahibi midir?” sorusunun cevabı yukarıda değindiğimiz esaslara göre değişkenlik arz eder. Yaratıcı “Eser sahibi”, şirket ise her zaman “hak sahibi”dir; eğer hakları geçerli zaman diliminde ve usulüne uygun devralmışsa. Bir firma bir eserin telif-mali haklarını devralsa bile bu ona sınırsız bir hak bahşetmeyecektir. Firmalar “Eser sahibi”nin kanunda yazan manevi haklarına her zaman uygun davranmakla yükümlüdür.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.