ÖZET

Yasal önalım hakkı, paylı taşınmaz mülkiyetinde paydaşlardan birinin payını üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlara üçüncü kişiye nazaran payı öncelikli satın alma hakkı tanıyan bir haktır. Genel olarak yasal önalım hakkının amacı, paydaşlar arasına istenmeyen üçüncü kişilerin girmesini önlemektir. Bu çalışmamızda, uygulamada yasal önalım hakkının kullanılmasının engellenmesi yahut yasal önalım hakkı sahibini bu hakkını kullanması için harekete geçirmek amacıyla sıklıkla başvurulan muvazaalı işlemlere karşı yasal önalım hakkının ileri sürülüp sürülmeyeceği meselesi doktrin görüşleri ve yargı kararları ışığında incelenecektir.

Anahtar Kelimeler: Paylı Mülkiyet, Yasal Önalım Hakkı, Muvazaa, Pay, Satış, Bağışlama, Tapu.

GİRİŞ

Paylı mülkiyete tabi bir taşınmazın paydaşlarından birinin payını üçüncü bir kişiye satması halinde, diğer paydaşların önalım hakkını kullanması söz konusu olmaktadır. Yasal önalım hakkı olarak nitelendirilen bu hakkın kullanılabilmesi için paydaşlar dışındaki kişilere bir pay satışı gerçekleşmelidir. Payın bir ivaz karşılığında devredilmediği hallerde ise önalım hakkının kullanılması mümkün olmayacaktır. Ancak bazen öyle durumlar söz konusu olur ki önalım hakkının kullanılıp kullanılamayacağını tespit etmek kolay olmayabilir. İşte bu hallerden birisi, önalıma konu olayın muvazaalı olduğu iddia edildiğinde önalım hakkının ileri sürülüp sürülemeyeceği meselesidir.

Bu kapsamda, çalışmamızda öncelikle yasal önalım hakkı ve bu hakkın kullanılmasına ilişkin hukuki çerçeveye, ardından muvazaa kavramına ve muvazaalı işlem türlerine, devamında ise pay satışının muvazaalı olduğunun iddia edilmesi halinde önalım hakkının kullanılıp kullanılamayacağı sorununa ilişkin açıklamalara yer vereceğiz.

1. YASAL ÖNALIM HAKKI

a. Genel Olarak

Yasal önalım hakkı, Türk Medeni Kanunu'nun ("TMK") "Taşınmaz mülkiyetinin kısıtlamaları" başlığı altında, 732. maddesi vd. hükümlerinde düzenlenmiştir. TMK'nın 732. maddesine göre, paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması hâlinde, diğer paydaşlar önalım hakkını kullanabilirler. En genel tanımıyla yasal önalım hakkı, paylı mülkiyete tabi bir taşınmazın paydaşlarından birinin payını üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlara aynı şartlarla ve öncelikle bu payın alıcısı olabilme yetkisini veren kanundan doğan bir istem hakkıdır.1 Yasal önalım hakkı, paylı mülkiyet ilişkisinin kurulduğu anda doğar ve mülkiyet ilişkisi devam ettiği sürece de devam eder. Paydaşlardan birinin, payını üçüncü bir kişiye satışı halinde ise bu önalım hakkı kullanılabilir hale gelir.

b. Yasal Önalım Hakkının Kullanılması

Yasal önalım hakkının kullanılabilmesi, paylı mülkiyet konusu taşınmazdaki payın, "önalım olayı" olarak adlandırılan satış işleminin veya satışa eşdeğer bir ekonomik işlemin gerçekleştirilmesine bağlıdır.2 Örneğin, paydaşlardan biri payını üçüncü bir kişiye satmamış fakat bağışlamış ya da trampa işlemine konu etmişse ortada bir satış işlemi olmadığından önalım hakkı da doğmaz. Taşınmazdaki pay, üçüncü bir kimseye değil de bir diğer paydaşa satılmış ise önalım hakkı yine söz konusu olmaz.

TMK'nın 733. maddesine göre, yapılan satış, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilir. Bunun üzerine, önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirildiği tarihten itibaren üç ay ve herhâlde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü olup sürenin mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. TMK'nın 734. maddesi gereği, önalım hakkı alıcıya karşı ancak dava açmak suretiyle kullanılmak zorundadır.

2. MUVAZAA

a. Genel Olarak

Türk Borçlar Kanunu'nun ("TBK") 19. maddesine göre, bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Buna göre, sözleşme tarafların karşılıklı birbirine uygun ve gerçek iradeleri üzerine kurulur. Ancak fiiliyatta durum her zaman böyle olmamakta, taraflar gerçek iradelerinden farklı bir işlem tesis edebilmektedir. İşte bu durumda muvazaa söz konusu olur. Muvazaa (danışıklılık), iki tarafın irade ve beyanları arasında yaratılan uyumsuzluk haline, bir diğer deyişle, iki kişinin üçüncü kişileri aldatmak maksadıyla gerçekte istemedikleri bir sözleşmeyi yapmaları haline denir.3

b. Muvazaanın Türleri

(1) Mutlak Muvazaa

Mutlak muvazaa, tarafların gerçekte bir sözleşme yapma arzusu bulunmamasına rağmen üçüncü kişileri aldatmak maksadıyla görünürde bir sözleşme akdetmeleri halidir. Mutlak muvazaada tarafların gerçek iradesi, yaptıkları sözleşmenin hiç hüküm doğurmaması yönündedir. Uygulamada mutlak muvazaanın en yaygın görünüm biçimi, alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla yakın tanıdıklara malın satılmış gibi gösterilmesi halidir.

(2) Nisbî Muvazaa

Nisbî muvazaada ise, taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla görünürde muvazaalı bir işlem yaparak bu işlem ile gerçek iradelerine uyan başka bir işlemi gizlemeyi arzulamaktadır.4 Nisbî muvazaa, sözleşmenin niteliğinde (tam muvazaa) olabileceği gibi sözleşmenin konusunda ve şartlarında (kısmi muvazaa) muvazaa şeklinde de olabilir. Sözleşmenin niteliğinde muvazaanın en yaygın örnekleri ise, satış sözleşmesinin bağış gibi gösterilmesi veya gerçekte bağış yapılmasına rağmen bu işlemin bir satış akdi gibi yansıtılmasıdır. Kısmi muvazaanın en çok karşılaşılan halini ise, bedelde muvazaa durumu oluşturmaktadır.

c. Muvazaanın Hükmü

Mutlak ve nisbî muvazaa halinde, tarafların meydana getirdikleri görünürdeki hukuki işlem ve gerçek iradelerine nasıl bir sonuç bağlanacağı gerek taraflar gerekse üçüncü kişiler açısından önemli bir meseledir. Doktrindeki baskın görüş, muvazaalı işlemin, bir diğer deyişle görünürdeki işlemin kesin hükümsüzlük yaptırımına tabi olduğu yönündedir.5 Bu görüşe göre, görünürdeki işlem baştan itibaren geçersiz olup hiçbir sonuç doğurmaz.

Mutlak muvazaada tarafların gerçek iradelerini yansıtan bir başka sözleşme olmadığından ve görünür sözleşmenin de muvazaa nedeniyle kesin hükümsüzlük yaptırımına tabi tutulmasıyla mesele çözülmüş olur. Buna karşın nisbî muvazaada, görünüşteki işlem ve tarafların gerçek iradelerinin birleştiği gizli işlem olmak üzere iki hukuki işlem bulunmaktadır. Doktrindeki yaygın görüş, sözleşmenin niteliğinde muvazaa halinde, görünürdeki işlemin muvazaa nedeniyle kesin hükümsüz olduğu; tarafların gerçek iradesine uyan gizli işlemin ise bu sözleşme, başta şekil şartı olmak üzere, bir sözleşmenin gerektirdiği diğer geçerlilik şartlarına sahip olduğu takdirde hukuken geçerli olduğu yönündedir.6

Buna karşın, gizli sözleşmenin bir şekil şartına tabi olduğu durumda, görünürdeki sözleşmede uyulan şeklin gizli sözleşme için gereken şekil şartlarını da karşılamış sayılıp sayılmayacağı sorunu doğmaktadır. Doktrindeki baskın görüşe göre; görünüşteki sözleşme muvazaa nedeniyle, gizli sözleşme ise şekle uyulmamış olması nedeniyle hükümsüz kılınmalıdır.7 Zira görünürdeki muvazaalı işlem için düzenlenen resmi senet gerçekte tarafların anlaştığı gizli işlemi ihtiva etmemektedir. Bu itibarla, her iki durumda da gizli işlem için aranan şekil şartı yerine getirilmediğinden gizli işlemin de geçersiz olduğunu kabul etmek gerektiği ileri sürülmektedir.

3. YASAL ÖNALIM HAKKININ MUVAZAALI İŞLEME KARŞI İLERİ SÜRÜLEBİLMESİ

Bazı durumlarda, pay sahipleri gerçekte payını satma iradesi olmamasına rağmen, diğer paydaşların önalım haklarını kullanarak payı -çoğu zaman da yüksek bir bedelle- satın almasını sağlamak adına payını satmış gibi gösterebilir. Kimi durumlarda ise pay sahibi üçüncü bir kişiyle anlaşarak, gerçek iradesi satış olmasına rağmen diğer paydaşların önalım hakkını önlemek amacıyla bu işlemi bir bağış gibi gösterebilir yahut tam aksine aslında payını bağışlama iradesinde olmasına rağmen bu işlemi tapuda satış şeklinde yapabilir. Bununla birlikte, muvazaa, satış işleminin niteliğine yönelik olmayıp bazen de satış bedelinin gerçekte olduğundan düşük yahut yüksek gösterilmesi halinde gündeme gelmektedir. Tüm bu durumlarda, önalım hakkının kullanılıp kullanılamayacağı ve hangi hukuki hükümlerin tatbik edilmesi gerektiği sorunu ortaya çıkmaktadır.

a. Mutlak Muvazaa Halinde

Pay sahibi, diğer paydaşların önalım hakkını kullanmasını tetiklemek amacıyla aslında payını satma iradesi olmamasına rağmen üçüncü bir kişiyle anlaşarak payını satmış gibi gösterebilir. Taraflar yaptıkları işlemin gerçekte hiç hüküm doğurmaması konusunda anlaşmaya vardığından burada mutlak muvazaa söz konusu olur ve görünürdeki işlem kesin hükümsüzlük yaptırımıyla karşılaşır. Önalım hakkı sahibi payın mülkiyetini elde ettikten sonra söz konu satış işleminin muvazaalı olduğunu öğrenmesi halinde, doktrindeki bazı yazarlara göre, bu durumu öğrenmesinden itibaren 1 yıl içerisinde önalım hakkı sahibini hakkını kullanmaya yöneltmek maksadından ötürü hile hükümlerine8; bazı yazarlara göre ise burada hile hükümlerine değil önalım beyanının hata ile sakatlandığına dayanarak önalım beyanını iptal ettirebilecektir.9

b. Nisbî Muvazaa Halinde

(1) Satış İşleminin Bağış Gibi Gösterilmesi

Taraflar anlaşarak, gerçekte bir satış akdetmelerine rağmen, paylı mülkiyet paydaşlarının bu satışa karşı önalım haklarını kullanmalarını engellemek maksadıyla bu işlemi tapuda bağış şeklinde gösterebilirler. Bu durumda, doktrindeki bir grup yazarın görüşü, tapuda görünen işlem bağış olsa da önalım hakkı sahibinin yine de bu hakkını kullanabileceği yönündedir.10 Şayet, önalım borçlusunun muvazaayı kabul etmemesi veya bağışın muvazaalı olduğunun kabulüyle ile birlikte, gerçekte yapılan satış işleminin şekil eksikliği nedeniyle batıl olduğunu ileri sürmesi halinde, onun bu kesin hükümsüzlük savunması hakkın kötüye kullanılması kabul edilmeli ve ortada geçerli bir satış sözleşmesi varmışçasına önalım hakkı sahibinin önalım hakkını kullanabileceği sonucuna varılmalıdır.11

Buna karşın doktrinde bir diğer grup görüşe göre, görünürdeki bağış işleminin şekil koşullarına riayet edilerek yapılması arkasına gizlenen satış işleminin şekil noksanlığını bertaraf edemeyecektir. Dolayısıyla görünürdeki bağış işlemi muvazaa nedeniyle, arkadaki satış işlemi ise şekil eksikliği sebebiyle geçersiz olacaktır. Önalım hakkı sahibi geçersiz bir işleme karşı önalım hakkını kullanamayacaktır. Bu durumda yapılacak işlem "tapu kaydı halinin aslisine irca olunması"dır. Bu işlem, sanki taraflar arasında muvazaalı sözleşme hiç akdedilmemişçesine payın pay sahibine dönmesi anlamını taşımaktadır.12

Önalım hakkı sahibi, muvazaa iddiasını her türlü delille ispat edebilmelidir. Zira, önalım hakkı sahibini muvazaalı işlem yapan taraflar arasındaki işlem hakkında yazılı bir delil teminine zorlamak yerinde olmayacaktır.13

(2) Bağış İşleminin Satış Gibi Gösterilmesi

Tarafların iradelerinin gerçekte bağış işlemi üzerinde birleşmesine karşın, bu işlemin tapuda satış olarak gösterilmesinde ise aslında önalım hakkı sahibinin önalım hakkını engellemeye yönelik bir durum söz konusu değildir. Aksine, önalım hakkı sahibi tarafların tapuda gerçek iradelerini oluşturan bağış akdini kurmaları halinde önalım hakkını kullanamayacakken, halihazırda görünürdeki satış akdi sayesinde önalım hakkını kullanmak isteyecektir. Bu halde ise, muvazaa iddiasında bulunacak taraf önalım hakkı sahibi değil muvazaalı işlemin tarafları olacaktır. ŞIPKA'ya göre, muvazaalı işlemin taraflarının önalım hakkı sahibine karşı muvazaa iddiasında bulunamaması gerekir. Zira yazara göre, muvazaalı işlem taraflarına bir kez muvazaa iddiasında bulunma imkânı tanındığında artık her satış işleminde satıcı paydaş ve alıcı tarafın anlaşarak aslında satış işlemi yapmalarına karşın bu işlemi bağış gibi göstermelerine sebep olacaktır.14 Bu nedenle, yazara göre muvazaalı işlem taraflarının muvazaa iddiaları hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilerek dinlenmemeli, tarafların iyiniyetli olmayan işlemin sonuçlarından haksız yere yararlandırılmalarının da önüne geçilmelidir.15

(3) Satış Bedelinin Gerçekte Olduğundan Yüksek Gösterilmesi

Satış bedelinin gerçekte olduğundan daha yüksek gösterilmesinin temel amacı, önalım hakkı sahibinin bedelin yüksekliği nedeniyle önalım hakkını kullanmaktan çekinmesini veya payın değerinden daha fazla bedelle satın almasını sağlamaktır. Yargıtay'ın bu durumdaki genel kabulü, muvazaalı işlemin tarafının bedelde muvazaa iddiasında bulunması, "hiç kimse kendi muvazaasına dayanamaz" ilkesinden hareketle açıkça hakkın kötüye kullanması olduğu yönündedir.16

ŞIPKA'ya göre, ön alım hakkı sahibinin muvazaayı ispat etmesi halinde, önalım hakkı sahibi hakkını gerçek bedel üzerinden kullanabilir ya da daha önce kullandıysa meydana gelen yeni satış sözleşmesindeki bedel bu gerçek bedel olacaktır.17 Yargıtay, tapudaki bedelin gerçekte olduğundan yüksek olduğu iddiasının ispatı için önalım hakkı sahibinin her türlü delili ileri sürebileceğini kabul etmekte ise de keşfin tek başına yeterli olamayacağını ve bedelde muvazaa iddiasının başka delillerle kanıtlanması gerektiğini belirtmektedir.18

(4) Satış Bedelinin Gerçekte Olduğundan Düşük Gösterilmesi

Uygulamada genellikle, tapuda düşük vergi ve masraf ödeyebilme gayesiyle, satış bedelinin gerçekte olduğundan daha düşük gösterildiğine rastlanmaktadır. Genel görüşe göre, önalım hakkının muhatabı önalım konusu payı tapuda yazılı bedelden fazlaya satın aldığı iddiasında bulunmamalıdır.19 Ç ünkü k endi h ukuka a ykırı davranışına dayanması yine hakkın kötüye kullanması sayılır.

ŞIPKA'ya göre ise, bedelin gerçekte olduğundan yüksek gösterildiği durumlarda önalım hakkı sahibine tapudaki bedelin rayiç bedelin çok üzerinde olduğunu ileri sürme hakkı tanınıyorsa, tam tersi durumda da önalım hakkı sahibine karşı tapudaki bedelin rayiç bedelin çok altında kaldığı ileri sürülebilmelidir. Yazar, önalım hakkı sahibine, bu hakkını tapudaki düşük görünen bedel üzerinden kullanılması hakkını tanımak suretiyle, önalım hakkı sahibinin kanuni ve ahlaki anlamda zorunlu olmayan bir şekilde yararlandırılmış olacağı kanaatindedir. Bu nedenle, yazara göre önalım hakkının rayiç bedel üzerinden kullanılması dürüstlük kuralına uygun olacaktır.20 SUNGURBEY'e göre ise, pay alıcıya hangi bedel üzerinden mal olduysa önalım hakkı sahibine de aynı bedel üzerinden mal olmalıdır. Yazar, önalım hakkı sahibinin tapudaki düşük bedelden yararlanıp, alıcı pay için çok fazla bir bedel ödemişken önalım hakkı sahibinin tabiri caizse "tapudaki düşük bedel üzerine konmasını" önalım hakkı sahibinin sebepsiz zenginleşmesine yol açacağı gibi hakkın da açıkça kötüye kullanılması teşkil ettiğini belirtmektedir.21 Yargıtay ise, bazı kararlarında önalım hakkının tapuda görünen düşük bedel üzerinden kullanılabileceğini kabul etmekte, bazı kararlarında önalım hakkı sahibinin ödeyeceği bedel için keşif veya bilirkişi eliyle yapılan inceleme sonucunda ulaşılan rayiç tutarı esas almaktadır.

SONUÇ

Yasal önalım hakkının amacı, paylı mülkiyete tabi bir taşınmaz üzerinde yabancı üçüncü kişilerin pay sahibi olmasının önüne geçilmesini sağlamak ve paydaş sayısının mümkün olduğu kadar az tutularak paylı mülkiyetin ortadan kalkmasını kolaylaştırmaktır. Paydaşların yasal önalım hakkını kullanabilmesi için satış veya satış ile eşdeğer bir ekonomik işlemin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Uygulamada ise, satış dışındaki örneğin bağışlama yahut trampa gibi işlemlerde, kanunen yasal önalım hakkının doğmaması sebebiyle sıklıkla paydaşların muvazaalı işlemlerin arkasına saklanarak diğer paydaşların yasal önalım hakkını kullanmasını engellemeye çalıştıkları görülmektedir. Bu durum yaygın olarak; yasal önalım hakkının kullanılamaması için üçüncü kişilere gerçekte yapılan satışın bağış gibi gösterilmesi, yasal önalım hakkı sahibinin payı yüksek bedelle satın almasını sağlamak veya tapuda görünen yüksek bedelden çekinerek hakkını kullanmasını engellemek için tapuda satış bedelinin gerçekte olduğundan çok daha yüksek gösterilmesi veya tam aksine, tarafların tapuda düşük harç ve masraf ödemesi amacıyla satış bedelini olduğundan çok daha düşük göstermesi şeklinde tezahür etmektedir. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay içtihatlarında genel olarak, önalıma konu olayın muvazaalı olarak gerçekleştirildiği hallerde, muvazaalı işlem taraflarının yaptıkları işlem hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmekte ve muvazaalı işlem yapanların yasal önalım hakkı sahibine karşı bu muvazaayı ileri süremeyecekleri kabul edilmektedir. Buna göre, yasal önalım hakkı sahibinin bu hakkını kullanmasını engellemeye yönelik muvazaalı işlemler bertaraf edilerek, kanunen yasal önalım hakkının tanınmasındaki amaç korunmaya çalışılmaktadır.

Footnotes

1. M. Kemal Oğuzman/Özer Seliçi/Saibe Oktay Özdemir, Eşya Hukuku, 20. bs., İstanbul, Filiz Kitabevi, 2017, s. 554; Turgut Akıntürk, Eşya Hukuku, İstanbul, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., 2009, s. 553.; Fikret Eren, "Türk Medeni Kanunu'na Göre Yasal Önalım Hakkı", Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 12, 2008, s. 106, (Çevrimiçi), E.T. 15.11.2021.

2. Şükran Tamam Şıpka, Kanunî Önalım (Şuf'a) Hakkı, İstanbul, Alfa Basım ve Dağıtım, 1994, s. 61; Akıntürk, a.g.e., s. 553.;

3. Gökhan Antalya, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1, Birinci Baskıya Ek 2. Tıpkı Baskı, İstanbul, Legal Yayıncılık, 2018, s. 279; Şaban Kayıhan/Mustafa Ünlütepe, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 6. bs., Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2018, s. 153; Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 24. bs., Ankara, Yetkin Yayıncılık, 2019, s. 395.

4. Kayıhan/Ünlütepe, a.g.e., s. 154.

5. Ahmet M. Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 23. bs., Ankara, Turhan Kitabevi, 2019, s. 239; Kayıhan/ Ünlütepe, a.g.e., s. 155, Antalya, a.g.e., s. 285; Görünürdeki işlemin yokluk yaptırımına tabi olması gerektiği hakkında görüşler için bkz. Eren, a.g.e., s. 401; Necip Kocayusufpaşaoğlu, Borçlar Hukukuna Giriş/Hukuki İşlem/Sözleşme, 4. bs., İstanbul, Filiz Kitabevi, 2008, s. 354-355.

6. Turhan Esener, Türk Hususi Hukukunda Muvazaalı Muameleler, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınlarından, Sayı 105, İstanbul, Fakülteler Matbaası, 1956, s. 60 (çevrimiçi), Ankara Üniversitesi Akademik Arşiv Sistemi, E.T. 16.11.2021; Kayıhan/Ünlütepe, a.g.e., s. 156; Kılıçoğlu, a.g.e., s.329; Antalya, a.g.e., s. 287.

7. M. Kemal Oğuzman/Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1, Gözden Geçirilmiş 13. bs., İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2015, s. 132; Esener, a.g.m., s. 62; Antalya, a.g.e., s. 288.

8. Şıpka, a.g.e., s. 71; Feyzi Necmeddin Feyzioğlu, Şuf'a Hakkı, İstanbul, Fakülteler Matbaası, 1959, s. 420.

9. Nejat Aday, "Taşınmaz Mülkiyetinin Naklinde Muvazaa", İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1991, s. 85.

10. Lale Sirmen, Eşya Hukuku, 7 bs., Ankara, Yetkin Yayınları, 2019s. 120; Şıpka, a.g.e., s. 75.

11. Aday, a.g.t., s. 84.

12. Esener, a.g.e., s. 96; Feyzioğlu, a.g.e., s. 414. vd.; aynı yönde bkz. Eren, a.g.m., s. 111: "Bu tür muvazaada görünürdeki işlem (olayımızda bağışlama) muvazaalı olduğu için geçersizdir. Gizli işlem niteliğindeki satış ise, gerekli şekilde yapılmadığı, özellikle taraflar, satış iradelerini resmi şekilde beyan etmedikleri için şekil noksanlığı nedeniyle geçersizdir. Bu tür muvazaada her iki işlem de geçersiz olduğu için önalım olgusu gerçekleşmez, dolayısıyla da önalım davası açılamaz."

13. Feyzioğlu, a.g.e., s. 414.

14. Şıpka, a.g.e., s. 73; Aynı yönde bkz. Feyzioğlu, a.g.e., s. 278-279.

15. Şıpka, a.g.e., s. 73

16. YHGK 2014/14-292 E., 2015/1544 K. sayılı ve 10.06.2015 T. Karar, lexpera.com.tr., E.T. 10.11.2021

17. Şıpka, a.g.e., s. 76.

18. Yargıtay 14. H.D., 2016/8498 E., 2016/9861 K. sayılı ve 29.11.2016 T. Karar; Yargıtay 14. H.D., 2014/10513 E., 2015/98 K. sayılı ve 12.01.2015 T. Karar; Yargıtay 14. H.D. 2016/5929 E., 2018/7047 K. sayılı ve 23.10.2018 T. Karar, lexpera.com.tr, E.T. 14.11.2021

19. Feyzioğlu, a.g.e., s. 430; Yargıtay 6. H.D., 1997/4741 E., 1997/4890 K. sayılı 26.05.1997 T. Karar; Yargıtay 14. H.D., 2013/15940 E., 2014/1542 K. sayılı ve 6.2.2014 T. Karar; Yargıtay 6. HD., 2012/12124 E., 2013/6201 K. sayılı ve 04.04.2013 T. Karar; YHGK., 2014/356 E., 2016/491 K. ve 6.4.2016 T. Karar, lexpera.com.tr, E.T. 15.11.2021

20. Şıpka, a.g.e., s. 79.

21. İsmet Sungurbey, Medeni Hukuk Sorunları, C. 5, İstanbul, Fakülteler Matbaası, 1984, s. 334; Aynı yöndeki eleştiriler için bkz. Cansu Yavuz, "Önalım Hakkının Kullanılmasında Muvazaa", İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2019, s. 69 (Çevrimiçi), lexpera.com.t, E.T. 10.11.2021

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.