Bu çalışmamızda TBK 138.madde uyarınca Kira Sözleşmelerin Uyarlanmasında önemli görülen hususları inceleyip değerlendireceğiz. Aşağıda başlıklar halinde, bu hususları sıralayacağız.

  1. Yargıtay'ın çoğunlukta bulunan içtihatları da nazara alındığında, kısa süreli kira sözleşmesinde uyarlama talep edilemez.

Yargıtay'ın çoğunlukta bulunan kararlarına göre, kısa süreli sözleşmeye dayalı olarak uyarlama talep edilemez. Bunun kabul edilmesinin altında yatan en önemli gerekçe ise; uzun süreli sözleşmede, tarafların öngöremedikleri alan çok geniştir.1

Yargıtay 3.Hukuk Dairesi'nin 2021/5067 E., 2021/7930 K. sayılı ve 07.09.2021 T.ilamı;

"Uzun süreli kira sözleşmelerinde edimler arasındaki dengenin aşırı bozulması ve sözleşmenin taraflar açısından çekilmez hale gelmesi durumunda kira parasının günün ekonomik koşullarına uyarlanmaı için her zaman uyarlama davası açılabilir."

şeklindedir. Bu karar son derece yeni tarihli bir karar olup; bu kararda uyarlamanın sadece uzun kiralı sözleşmelerde olabileceğini ortaya koymaktadır.

Yine Yargıtay 3.Hukuk Dairesi'nin 2020/2910 E., 2020/6680 K. sayılı ve 17.11.2020 T.ilamı;

"Uzun süreli kira sözleşmelerinde edimler arasındaki dengenin aşırı bozulması ve sözleşmenin taraflar açısından çekilmez hale gelmesi durumunda kira parasının günün ekonomik koşullarına uyarlanmaı için her zaman uyarlama davası açılabilir."

şeklindedir. Bu karar da son derece yeni tarihli bir karar olup; bu kararda uyarlamanın sadece uzun kiralı sözleşmelerde olabileceğini ortaya koymaktadır.

Nitekim Prof.Dr.Mustafa Alper Gümüş'ün "Teorisiyle ve Yargıtay Uygulamasıyla Sözleşmenin Uyarlanması" adlı eserinin 353.sayfasında aynen;

"Güncel Yargıtay kararları TBK'nın yürürlüğü öncesi içtihatları devam ettirmekte ve kira sözleşmesinin uyarlanmasını sadece uzun süreli kira sözleşmeleri bakımından kabul etmektedir."

şeklinde tespite yer vermiştir. Bu tespit Yargıtay uygulamasını açıkça ortaya koyar niteliktedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun E. 2007/612 K. 2007/612 T. 26.09.2007 ilamı;

"davaya konu kira sözleşmesi, uzun süreli olmayıp, kısa sürelidir. Sözleşmenin sonunda, tarafların sözleşmeyi yeni koşullarda yenileme veya sona erdirme imkanları bulunmakta olup, kısa süreli kira sözleşmelerinde, tacir olan davacının, sözleşmenin yeni koşullara uyarlanması isteme imkanı bulunmamaktadır."

şeklindedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 1994/13-176 E., 1994/283 K. sayılı ve 04.05.1994 T.ilamı;

"Bu itibarla mahkemenin olayda uzun süreli bulunan kira aktine göre kira parasında uyarlama yapabileceğine değinen direnmesi yerindedir."

şeklindedir.

Nitekim Yargıtay 13.Hukuk Dairesi'nin 2012/16767 E., 2012/21930 K. sayılı ve 03.10.2012 tarihli ilamı;

"Taraflar arasındaki sözleşme bir yıllık sözleşmedir ve sözleşme birer yıl uzamaktadır. Uzun süreli sözleşme değildir. Uyarlama davaları ancak uzun süreli sözleşmeler için sözkonusu olabilir. Kısa süreli sözleşmeler için uyarlama istenemez uyarlama şartları olmadığından davanın reddi gerekirken yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir."

şeklindedir.

Yine Yargıtay 3.Hukuk Dairesi'nin 2010/8367 E., 2010/11480 K. sayılı ve 28.06.2010 tarihli ilamı; (EK-14)

"Dava konusu taşınmaza ait kira sözleşmesi 16.06.2006 başlangıç tarihli ve 6 ay 15 günlük olup kısa sürelidir. Uyarlama istenebilmesi için sözleşmenin uzun süreli olması gerekir. Sözleşmenin. 6570 sayılı yasanın 11 . md, göre yıldan yıla yenilene gelmiş olması, sözleşmeye uzun süreli kira sözleşmesi niteliğini kazandırmaz. Mahkemece, uzun süreli sözleşmelere uygulanması mümkün uyarlama ilkesinin kısa süreli kira sözleşmesine uygulanması ve nitelendirmede yanılgıya düşerek görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.

şeklindedir.

Bu konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2001 yılında verdiği bir kararda olayın özünü çok iyi kavrayan çok isabetli tespitlerde bulunmuştur. 30.05.2001; 402/459 sayılı bu karara göre; " Basiretli tacir, kısa süreli bu borç ilişkisinde gerekli önlemleri almak suretiyle ekonomik güçlüğü pekala aşabilir. Bu durumda sözleşmeye hakimin müdahalesinin kabulü hakkaniyet ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı düşer." şeklindedir.

Yargıtay 6.Hukuk Dairesi'nin E. 2013/10762, K. 2014/4399 ve 3.4.2014 tarihli ilamı;

"Ne var ki taraflar arasındaki kira sözleşmesi bir yıl süreli olup olayımızda uyarlama koşulları da oluşmamıştır. Bu durumda kiracı sözleşmede kararlaştırılan kira parasının indirilmesini isteyemeyeceğinden mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir."

şeklindedir.

Yargıtay 13.Hukuk Dairesi'nin E. 2010/4370, K. 2010/14857 ve 10.11.2010 tarihli ilamı;(EK-17)

"Ayrıca taraflar arasındaki kira sözleşmesi bir yıl süreli olup, kısa süreli akitlerde uyarlama istenemez. Şu halde mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle ve yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.."

şeklindedir.

Yargıtay 6.Hukuk Dairesi'nin E. 2013/3862 K. 2013/15024 T. 7.11.2013 ilamı;

"Kira sözleşmesi 15.10.1999 tarihinden itibaren 6570 sayılı yasanın 11.maddesi gereğince birer yıllık dönemler halinde yenilenmektedir. Bir başka deyişle kira sözleşmesi uzun süreli olmayıp kısa sürelidir. Sözleşmenin sonunda tarafların sözleşmeyi yeni koşullarda yenileme veya sona erdirme imkânları bulunmakta olup, kısa süreli kira sözleşmelerinde tacir olan davacının sözleşmesinin yeni koşullara uyarlanmasını isteme imkânı bulunmamaktadır."

şeklindedir.

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi'nin E. 2001/1728 K. 2001/3711 T. 30.04.2001 ilamı;

"taşınmazın daha önceki maliki ile davalı arasında 01.11.1994 başlangıç tarihi iki yıl süreli kira sözleşmesi yapıldığı ve iki yılın sonunda yenilendiği, kira sözleşmesinin kısa süreli sözleşmeye dönüştüğü, uyarlama davasının koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir."

şeklindedir.

Yargıtay 13.Hukuk Dairesi'nin 2013/16898 E., 2014/18895 K. sayılı ve 13.06.2014 T.ilamı;

"Uyarlama daha çok uzun ve sürekli borç ilişkilerinde söz konusu olur"

şeklindedir.

Yargıtay 13.Hukuk Dairesi'nin 18.06.1990 T., E.475, K.4372 sayılı ilamı;

"Uyarlamada sözleşmenin uzun süreli olması gerekmektedir. Davada kira sözleşmesi bir yıllık olup, kısa süreli bir sözleşmedir. Bu durumda, sözleşmenin işlem temelinin çökmesinden bahsedilemez."

şeklindedir.

  1. Kira sözleşmesinde olumsuz intibak kaydı bulunması durumunda yine uyarlama talebi reddedilmektedir.

Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Hâkimin her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uyarlaması hukukumuzda söz konusu değildir.2 Hâkime mevcut sözleşmeleri değişen hal ve şartlara göre yeniden düzenleme şeklinde yetki verilirse, özel hukumuzda geçerli olan sözleşme serbestisinden sapma veya vazgeçme tehlikesi ortaya çıkar.3 Hâkim taraflardan birinin sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması talebi karşısında öncelikle sözleşmede daha sonra kanunda bu hususa ilişkin olumlu veya olumsuz intibak hükümlerinin bulunup bulunmadığını araştıracaktır.4 Nihayet sözleşmede ve kanunda açık bir intibak hükmü yok ise, bu halde hâkim sözleşmenin değişen hal ve şartlara uyarlanmasının gerekip gerekmediğini inceleyecektir. 5 Bu noktada uyarlamanın ikincilliği ilkesi karşımıza çıkmaktadır. Uyarlamanın ikincilliği ilkesi, TBK md.138'e dayalı uyarlama kurumunun (hakimin sözleşmeye müdahalesinin) bir akdi uyarlama kaydı ile uygulama dışı bırakılmadığı durumlarda devreye girecek bir hukuksal mekanizma olduğunu ifade eder. 6

Yukarıda da belirttiğimiz üzere, uyarlama davasında hâkimin ilk incelemesi gereken husus; sözleşmede olumlu veya olumsuz intibak kaydının bulunup bulunmadığıdır.

Yargıtay 3.Hukuk Dairesi'nin 2017/6433 E., 2017/10426 K. sayılı ilamında aynen;

"Sözleşmenin yeni durumlara uyarlanması yapılırken önce sözleşmede, daha sonra kanunda bu hususta uyarlama hükümlerinin bulunup bulunmadığına bakılır. Sözleşmede ve kanunda hüküm bulunmadığı takdirde, sözleşmenin değişen hal ve şartlara uydurulmasının gerekip gerekmeyeceği incelenir."

şeklindedir. Bu karar açıkça şu hususu ortaya koymaktadır ki; uyarlama davasında ilk bakılması gereken husus; tarafların sözleşmede bir olumsuz uyarlama kaydı kararlarlaştırıp kararlaştırmadığıdır. Şayet taraflar sözleşmede olumsuz bir uyarlama kaydı kararlaştırmışsa, bu durum, tarafların TBK 138.madde kapsamında dahi olsa sözleşmeye müdahaleyi kabul etmediklerinin çok açık bir göstergesidir.

Prof.Dr.Mustafa Alper Gümüş'ün "Teorisiyle ve Yargıtay Uygulamasıyla Sözleşmenin Uyarlanması" adlı eserinin 381.sayfasında aynen;

"Hâkim uyarlamaya girişmeden önce taraflar arasında kararlaştırılan ve risk paylaşımı öngören sözleşmesel uyarlama kaydının mevcut olup olmadığını araştırmak zorundadır."

şeklindedir. Bu tespit de huzurdaki davada ilk bakılması gereken hususun, sözleşmede olumsuz bir uyarlama kaydının bulunup bulunmadığıdır.

Yine Başak Baysal'ın "Sözleşmenin Uyarlanması" adlı eserinin 297.sayfasında aynen;

"Sözleşmesel veya yasal risk dağılımı kuralları varsa bu kurallar öncelikle dikkate alınır. Bu nedenle sözleşmenin kurulduğu biçimiyle ifasının ne zaman beklenemez olduğunu anlamak için ilk olarak sözleşmesel ve yasal risk dağılımı kurallarına bakmak gerekir."

şeklinde tespitlere yer verilmiştir.

Prof.Dr.İbrahim Kaplan'ın "Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi" adlı eserinin 149.sayfasında aynen;

"Hakimin talep üzerine sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uyarlayabilmesi için bu hususta sözleşmede bir kaydın veya kanunda bir hükmün bulunmaması gerekmektedir. Sözleşmedeki bir kayıtla değişen hal ve şartların rizikosunu üstlenen kimse doğruluk ve dürüstlük kuralına dayanarak sonradan bu rizikodan kendisini kurtaramaz."

şeklindedir.

Yargıtay 13.Hukuk Dairesi'nin 12.02.1981 T., 1981/147-932 sayılı kararında;

"Çözme ve ayarlama konusu yanlarca sözleşmede öngörülmüş ya da yasada özel bir kuralla düzenlenmişse, bu olasılıkta hâkim sözleşmeye ya da yasa hükmünü gözetir ve uygular.

şeklindedir.

Nitekim Prof.Dr.Mustafa Alper Gümüş'ün "Teorisiyle ve Yargıtay Uygulamasıyla Sözleşmenin Uyarlanması" adlı eserinin 153-154.sayfasında aynen;

"Olumsuz uyarlama kayıtları ile ise taraflar, sözleşme rizikosu gerçekleşse bile sözleşme içeriğinin hiçbir şekilde değişmemesi üzerinde anlaşırlar, dolayısıyla taraflar sadece TBK 138 hükmüne dayalı olarak değil, her türlü sözleşme içeriğine müdahale olasılığı anlaşaral baştan bertaraf ederler. Bu yöndeki kayıtlar öncelikle sözleşme içeriğini belirleme özgürlüğünün sınırları kapsamında geçerlidir."

şeklindedir.

Prof.Dr. İbrahim Kaplan'ın Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi adlı eserinin 116.sayfasında;

"Eğer uzun süreli bir sözleşmede taraflar, gelecekteki objektif durum değişikliği olasılığına rağmen bir olumlu uyarlama kaydına yer vermeksizin tüm sözleşme süresince sabit bir bedel ödemesi kararlaştırmışlarsa örtülü olarak sözleşme içeriğine uyarlama yoluyla hakimin müdahalesini istemediklerini göstermiş ve sözleşmeyi bir olumsuz uyarlama kaydı ile akdetmiş olurlar."

şeklinde tespitlere yer vermiştir.

Başak Baysal'ın Sözleşmenin Uyarlanması adlı eserinin 408.sayfasında aynen;

"Örneğin, kira sözleşmesine getirilen şöyle bir kayıt bizim görüşümüze göre geçerlidir: taraflar sonradan gerçekleşecek durum değişiklikleri nedeniyle uyarlama hakkının kullanılmasından peşinen feragat ederler."

şeklindedir.

Prof.Dr.Mustafa Alper Gümüş'ün "Kira Sözleşmesi" adlı eserinin 87.sayfasında aynen;

"TBK m.138 hükmü emredici nitelik taşımadığından taraflar anlaşarak TBK m.138'de öngürülen uyarlama şartlarını hafifletebilirler, örneğin sosyal boyutu olmayan ve/veya önceden öngörülebilir olaylarda da uyarlama imkanı kabul edebilirler (olumlu uyarlama) veya olumsuz uyarlama hükmü getirerek sözleşmenin uyarlanma imkanını ortadan kaldırabilir veya sınırlandırabilirler."

şeklindedir.

Doç.Dr.Seçkin Topuz'un Türk-İsviçre ve Alman Borçlar Hukukunda Denge Bozulması ve İfa Güçlüğü durumlarında Sözleşmeye Müdahale adlı eserinin 277-278.sayfalarında aynen;

"Sözleşmenin tarafları, gerçekleşen sözleşme rizikosuna ve bu anlamda olmak üzere denge bozulması ve ifa güçlüğü durumlarına sözleşmenin taraflarından hangisinin katlanması gerektiğini, öncelikle sözleşmeye koydukları uyarlama kayıtlarıyla kendileri düzenleyebilirler."

şeklindedir.

  1. Uyarlama davasında, hâkimin TBK 138.maddesinde yer alan uyarlama şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini ayrıntılı irdelemesi gerekir.

Sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması için ise; i.) sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum ortaya çıkmalı, ii.) bu durumda borçludan kaynaklanmamış olmalı, iii.) bu durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşürecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olmalı, iv.) borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.7 İşte uyarlama davasında hâkimin anılan şartların yerine getirilip getirilmediğini ayrı ayrı incelemesi ve değerlendirmesi gerekir. Uyarlama davası bir kira tespit davası olmadığından salt bilirkişilerin tespit ettiği emsal bedel nazara alınarak ve bu bedel üzerinden hüküm kurulamaz.

Nitekim Yargıtay 3.Hukuk Dairesi'nin 2017/7432 E., 2019/397 K. sayılı ve 22.01.2019 T.ilamı;

"Burada önemle belirtilmesi gereken husus uyarlama davalarına özgü temel kurallar gözetilmeksizin salt kira tespitine ilişkin davalarda izlenen yöntemlerle, örneğin sadece taşınmazın cinsi, yüzölçümü, bulunduğu mevki, emsal taşınmazların kira bedelleri gibi verilerle intibak boşluğu doldurulup sözleşme düzeltilemez. Değerlendirmede bunlar ancak yardımcı kaynak olarak gözetilebilir."

şeklinde olup, uyarlama davalarında salt emsal kira bedeli nazara alınarak uyarlama yapılamayacağı, TBK 138.maddesinde belirtilen uyarlama şartlarının davada aranması gerektiği ifade edilmiştir.

Yine Yargıtay 6.Hukuk Dairesi'nin 2016/5337 E., 2016/7235 K. sayılı ve 06.12.2016 T.ilamı;

"Burada önemle belirtilmesi gereken husus uyarlama davalarına özgü temel kurallar gözetilmeksizin salt kira tespitine ilişkin davalarda izlenen yöntemlerle, örneğin sadece taşınmazın cinsi, yüzölçümü, bulunduğu mevki, emsal taşınmazların kira bedelleri gibi verilerle intibak boşluğu doldurulup sözleşme düzeltilemez. Değerlendirmede bunlar ancak yardımcı kaynak olarak gözetilebilir."

şeklindedir.

Prof.Dr.Mustafa Alper Gümüş'ün "Teorisiyle ve Yargıtay Uygulamasıyla Sözleşmenin Uyarlanması" adlı eserinin 384.sayfasında aynen;

"Uyarlama şartlarının mevcut olduğunu tespit eden hâkim, sonrasında kiralananın niteliği, kullanma alanı, konumu, bölgedeki kira parasını da etkileyecek normalin üstündeki imar ve ticaret değişiklikleri, emsal kira paralarını" göz önüne alarak sözleşme içeriğine müdahale edecektir. Ancak sayılan bu ölçütler, daha çok hâkim kira bedeli üzerinden uyarlamaya girişmeye karar vermişsse işlev görebilecek ölçütlerdir.

şeklindedir.

Yine Prof.Dr.Mustafa Alper Gümüş'ün "Teorisiyle ve Yargıtay Uygulamasıyla Sözleşmenin Uyarlanması" adlı eserinin 385.sayfasında aynen;

"Yargıtay kararları, dar anlamda uyarlamaya dayalı yeni kira bedeli tutarının belirlenmesi için hâkimin bilirkişiye başvurmasını zorunlu tutmaktadır. Ancak bu başvuru, hâkim kira bedeli üzerinden uyarlamaya karar vermişse, artırılmış veya indirilmiş kira bedelinin tespitine yöneliktir. TBK 138/1'e göre uyarlama şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini ise sadece hâkim takdir eder, bilirkişi değil !"

şeklindedir.

  1. Borçlu kiracı edimlerini (kira ödemelerini) ifa ederken hiçbir şekilde ihtirazı kayıt ileri sürmemiş ise, uyarlama talep edilemez.

Uyarlama talep ederken dikkat edilecek en önemli hususlardan bir diğeri ise şu dur ki; borçlu, uyarlama talep ederken borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.8 Uyarlama davasının ikame edilmiş olması; bu davada açık bir ihtirazı kayıt ileri sürülmedikçe, kira bedellerine yönelik bir ihtirazı kayıt sayılmaz.

Nitekim Başak Baysal'ın Sözleşmenin Uyarlanması adlı eserinin 352.sayfasında aynen;

"Uyarlama dava aşamasına gelmiş ise, dava esnasında edimin ifası süresince karşılaşılan güçlüklerin ifade edilmesi bu tür bir çekince sayılmaz. BK m.138 açık hükmü gereğince uyarlama istenebilmesi için edimin henüz ifa edilmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa edilmiş olması gerekmektedir. Demek oluyor ki, söz konusu çekince ifa esnasında ileri sürülmelidir. Aksi takdirde uyarlama imkanı ortadan kalkar."

şeklindedir.

  1. Borçlu kiracı, gerek davayı ikame ettiği sırada gerekse de sonrasında temerrüde düşmüşse uyarlama talep edemez.

Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi'nin 2018/5089 E., 2020/3243 K. sayılı ve 26.06.2020 T.ilamı;

"Uyarlamanın yapılabilmesi için öncelikle dava tarihinde sözleşmenin ayakta olması ve uyarlama talep edenin edimlerin ifasında temerrüde düşmemesi gerekir. Somut uyuşmazlıkta davacıların aleyhlerinde yapılan icra takipleri ve açılan itirazın iptali davaları nedeniyle edimlerini yerine getirmekte temerrüde düştükleri, bu nedenle davalıların davacılar aleyhine itirazın iptali davasını açtıkları anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında eldeki davanın konusu sözleşmenin uyarlanması koşulları bulunmadığından davanın reddi yerine yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi isabetli görülmemiştir."

şeklindedir.

Prof.Dr.Mustafa Alper Gümüş'ün Teorisiyle ve Yargıtay Uygulamasıyla Sözleşmenin Uyarlanması adlı eserinin 217.sayfasında aynen;

"Yargıtay, ediminin ifasında borçlu temerrüdüne düşen borçlu sözleşme tarafının uyarlama talep edemeyeceğini kabul eder."

şeklinde tespite yer vermiştir.

Latif Tile'nin Uyarlama Sebebi Olarak Aşırı İfa Güçlüğü adlı eserinin 143.sayfasında;

"Bu bakımdan önceden öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen bir durum ortaya çıkmadan önce borçlu temerrüde düşmüş ise, işlem temelinin bozulmasından ve bu surette aşırı ifa güçlüğünden sorumlu olduğunun kabulü gerekir."

şeklinde tespitlere yer vermiştir.

Prof.Dr.Kemal Oğuzman ve Prof.Dr.Turgut Öz'ün Borçlar Hukuku Genel Hükümler adlı eserinin 210.sayfasında;

"Örneğin, temerrüde düştüğü için ani ve beklenmedik bir krizle karşılaşan borçlu, temerrütte kusursuzluğunu ispat etmedikçe uyarlama talep edemeyecektir."

şeklinde tespitlere yer vermiştir.

Doç.Dr.Seçkin Topuz'un Türk-İsviçre ve Alman Borçlar Hukukunda Denge Bozulması ve İfa Güçlüğü durumlarında Sözleşmeye Müdahale adlı eserinin 219.sayfasında aynen;

"Sözleşme rizikosunun gerçekleştiği anda borçlu temerrüde düşmüş ise, yine işlem temelinin sonradan bozulmasına dayanamaz"

şeklinde tespite yer vermiştir.

Footnotes

1 BAYSAL Başak, Sözleşmenin Uyarlanması, s.619

2 Prof.Dr.İbrahim Kaplan, Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi, s.145

3 KAPLAN, s.145

4 KAPLAN, s.145

5 KAPLAN, s.145

6 Prof.Dr.Mustafa Alper Gümüş, Teorisiyle ve Yargıtay Uygulamasıyla Sözleşmenin Uyarlanması, s.146

7 Yargıtay 3.HD, 04.06.2021 T., 3452/6001

8 Yargıtay 3.HD, 04.06.2021 T., 3452/6001

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.