I. GIRIŞ: COVID-19 VE ONLINE EĞLENCE KÜLTÜRÜ

Covid-19 salgın hastalığı çatısı altında şekillenen yeni dünya düzeni "yeni normal" olarak adlandırılmaktadır. Yeni normal, kişilerin fiziksel alanda bir araya gelmeden aynı ofisi paylaşmaları, sinemaya gitmek yerine online platformlar üzerinden film izlemeleri, konser salonlarının, müzelerin, kütüphanelerin online izleyici ve ziyaretçi kabul etmeleri gibi günlük hayatımızın fiziksel alanda mesafeli ve ancak, dijital dünyada daha yakın olması anlamına gelmektedir.

Covid-19 salgınının ortaya çıkması ve çok kısa bir süre içerisinde tüm dünyayı etkisi altına alarak ciddi sayılarda ölümlere yol açması, bireylerin toplumsal yaşamdan ev yaşamına geçişi ile sonuçlanmıştır

Ev yaşamına geçiş de online eğlence kültürünün çeşitlenmesine ve bu kültürü yayan platformların üye sayılarının rekor şekilde katlanmasına neden olmuştur. İletişim araçlarında yaşanan gelişmelerden önce bireyler eğlence ortamlarına erişebilmek için eğlencenin gerçekleştiği ortamlara gitmek zorunda kalırken, sinema ve televizyon gibi kitle iletişim araçlarında yaşanan gelişmeler sonucunda bulundukları yerlerden eğlenceye erişebilme olanağı bulmuşlardır. Özellikle internet ile birlikte eğlence küresel bir köy içerisinde evrensel bir boyutta geniş kitlelere yayılabilmektedir.

Müzik dinleme kültürü plak ve CD'lerden sıyrılarak uzun süredir dijital platformda fırtınalar estiriyordu. Bu çerçevede belirtmek gerekir ki dijital müzik platformları üye sayısını 2019 yılı itibariyle 358 milyon aboneye çıkarmıştır. Bu artış bir önceki seneye nazaran %32'lik büyüme anlamına gelmektedir. Bu rakamın pandemi ile birlikte 700 milyon aboneye ulaşacağı tahmin edilmektedir. Abonelik sayılarına baktığımızda sektör lideri %35'lik oran ile "spotify"'dır. Onu %19'luk payı ile "Apple Music" izlerken "Amazon Music" ise üçünü sırada gelmektedir.

Öte yandan Netflix, kullanıcı sayısını artırarak pandemi sürecinde rekor büyüme kaydetmiş ve abone sayısını 182,9 milyon aboneye çıkarmıştır.

Buna ek olarak ülkemizde bir ilk olarak 2020 İstanbul Film Festivali pandemi nedeniyle online yapılmıştır.

Sanal turların düzenlenmesi ve artarak devam etmesi ile de yerel ve uluslararası kütüphanelere, müzelere, sergi salonlarına evde ulaşmak olanaklı hale gelmiştir.

Yine tüm bunlara ek olarak herhangi bir yapım şirketine bağlı olmadan bireylerin kendi hazırladıkları eğlence formatları da Instagram ve YouTube gibi sosyal medya mecralarında geniş seyirci kitlelerine ulaşma fırsatı bulmuştur

II. DIJITAL PLATFORMLARDA TELIF HAKLARI MESELESI

Dijital platformların hâkimiyetini günden güne arttırması telif haklarının korunması sorununun da yeniden değerlendirilmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla eser sahipleri ile yapımcılar arasında imzalanan eser sözleşmesi hükümlerinin de gelecek yıllarda daha da büyüyecek olan dijital platformlar baz alınarak inşa edilmesi büyük önem taşımaktadır.

Gerek eser sahipleri gerekse yapımcılar bakımından mali hak devir konusu edilen eserlerin dijital platformlar bakımından hak devir konusu edilen eserlerin dijital platformlar bakımından çizilen sınırları yeniden gözden geçirilmelidir.

Örneğin, mali hak devir muvafakatinin sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yayıma izin verecek şekilde düzenlenmesi halinde aynı muvafakatname ile ülke sınırları dışına çıkmanın mümkün olmayacağı gözden uzak tutulmamalıdır.

Diğer yandan eserin sadece belirli dillerde yayımlanmasına izin verilmesi halinde o diller dışında kalan bir başka dünya dili bakımından online platformlarda yayım mümkün olmayacaktır.

Yine benzer biçimde eserin tüm hakları tek seferde devredilerek kaç tane izleyici ve/veya dinleyici sayısına ulaştığı yönünde sınırlama getirilmiyor ise o eserin rekor şekilde izleyiciye ulaşma halinde mali hak elde edilemeyecektir.

Dijital yayımın getirdiği global ölçekte "takipçiye" ulaşma şansı eser sahiplerinin farklı ülkelerde farklı kitlelere ulaşma olasılığını artırırken yapımcılar bakımından da global ölçekte satış pazarlarının doğmasına neden olacaktır.

Örneğin pandemi sırasında Türk dizleri ülke sınırlarını aşarak Amerika Birleşik Devletleri'ne kadar ulaşmış ve orada yaşayan kişilerden yeni bölümlerinin çekilmesi yönünde teklif dahi almıştır. Dolayısıyla eserlerin dijital platformlar üzerinden yurt dışında izlenmesi halinde elde edilecek telif gelirleri bakımından sanatçı ile yapımcı arasında nasıl bir telif geliri ortaklığı sağlanacağı üzerinde düşünülmesi gereken konulardan biridir.

Telif sözleşmeleri bakımından temel hukuki metin olan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu başlı başına dijital platformları düzenleyen bir madde içermemektedir. Kanunun 1951 kabul tarihli olması göz önüne alındığında söz konusu bu durum oldukça da doğaldır.

Ancak unutulmamalıdır ki Yasanın "d) İşaret, ses ve/ veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı:" başlığını taşıyan 25.maddesi "Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, radyo-televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital iletim de dâhil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanması ve yayınlanan eserlerin bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletilmesi hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Eser sahibi, eserinin aslı ya da çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserine erişimini sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına da sahiptir. Bu madde ile düzenlenen umuma iletim yoluyla eserlerin dağıtım ve sunumu eser sahibinin yayma hakkını ihlal etmez." şeklindedir.

Madde metninden yola çıkarak şunu söylemek mümkündür ki yasa koyucu dijital mecralarda eserin yayımlanması hakkı bakımından tek yetkili kişinin eser sahibi olduğunu açık şekilde hükme bağlamıştır. Dolayısıyla gelişen teknolojik alt yapı kapsamında çeşitlenecek dijital yayımlarda ilk ve öncelikli hak sahibinin eser sahibi olduğu gözden uzak tutulmamalı ve telif sözleşmeleri de bu noktadan yola çıkılarak şekillenmelidir.

III. SONUÇ

Buraya kadar yapmış olduğumuz tespitler kapsamında yeni dünya düzeninin online eğlence kültürüne olan talebi rekor seviyede artırmış olduğunu görüyoruz. Bu nedenle de pandemi süreci ile birlikte şekillenecek telif sözleşmelerinin ana odağı bundan sonra tartışmasız şekilde dijital yayım hakları olacaktır.

Bu hakları tanımlarken hangi ülkeleri kapsayacağı kadar hangi mecralarda geçerli olacağı da büyük önem taşımaktadır. Hakların sınırları çizilirken dil, izleyici sayısı, yayım saati ve günü gibi hususlardan bir sınır çizilip çizilmeyeceği yönünde de ihtiyaç duyulan düzenlemeler yapılmalıdır.

Diğer yandan, eser sözleşmelerinde devredilen dijital haklar bakımından telif gelirlerinin nasıl ve ne şekilde paylaşılacağını ilişkin düzenlemelerin yeniden şekillendirilmesi elzemdir. Unutulmamalıdır ki yeni dünya düzeninde sinema salonlarının yerini online film platformları konser salonlarının yerini ise YouTube ve instagram canlı yayınları almış bulunmaktadır. Dolasıyla bu mecralardan elde edilecek telif gelirlerinin nasıl ve ne şekilde paylaşılacağı da pandemi sürecinin telif sözleşmelerine önemli bir etkisi olarak ortaya çıkmaktadır.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.