Çekler hukuki mahiyeti itibariyle havale niteliğinde olup bir ödeme aracıdır. Bu nedenle çekte aslen vade olmayıp çekin görüldüğünde ödenmesi gerekir. Ancak ülkemiz uygulamasında çekler Türk Ticaret Kanunu ve Çek Kanunu hükümlerine göre sadece bir ödeme aracı olarak değil, ileri tarihli olarak düzenlenmek suretiyle adeta vadeli bir borç senedi gibi kullanılmakta, böylece ticari faaliyetin devamlılığı sağlanmaktadır. Çekin ibraz tarihi itibarı ile karşılıksız çıkması halinde hamilin şikâyeti üzerine, çekle ilgili olarak "karşılıksızdır" işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, adli para cezasına hükmolunacağı Çek Kanunu 5. maddesinde kabul edilmiştir.

Çeklerin ileri tarihli olarak düzenlenmesi yönündeki uygulama, iflas ertelemesi ve iflas ertelemesi kurumunun yerini aldıktan sonra yeni Konkordato süreci öncesinde düzenlenmiş ancak iflas ertelemesi ve konkordato süreci başlatıldıktan sonra bankalar tarafından karşılıksızdır şerhi düşülen çeklerle ilgili olarak; tüzel kişi yetkililerinin cezai sorumluluklarının doğup doğmayacağı sorununu ortaya çıkarmıştır. Bu durum tartışmalı bir konu olarak günümüze kadar gelmiş, bu hususta farklı yargı kararları verildiği görülmüştür.

Konkordato süreci içinde ibraz edilmiş ve karşılıksız çıkmış olan ileri tarihli çeklerle ilgili olarak Konya Bölge Adliye Mahkemesi ve Gaziantep Bölge Adliye Mahkemelerinin vermiş olduğu çelişkili kararlar neticesinde konu, kararlar arasındaki uyuşmazlığının giderilmesi için Yargıtay 19. Ceza Dairesine intikal etmiştir. Yargıtay 19. Ceza Dairesi 10.06.2019 tarihinde verdiği 2019/23974E 2019/9339K sayılı ilamı ile bu konudaki hukuki tartışmaları açıklığa kavuşturmuştur.

  1. Ceza Dairesi yukarıda bahsi geçen kararında, öncelikli olarak açılan ceza davasına bakmakla görevli ve yetkili icra ceza mahkemelerinin, devam eden konkordato yargılaması sürecini, Ceza Muhakemeleri Kanununun 218/1. maddesi gereğince "bekletici sorun" yapması gerektiğini ifade etmiştir. Bu kapsamda İcra Ceza Mahkemelerinin karar vermek için öncelikle konkordato sürecinin tamamlanmasını beklemeleri gerektiği sonucuna varılmaktadır. Bunun nedeni ise suçun unsurlarının oluşup oluşmadığına yönelik tespitin, konkordato sürecinin neticesine göre farklılık arz etmesidir.

Bu doğrultuda İcra Ceza Mahkemesi, yukarıda açıklanan sorun karşısında, konkordato sürecinin ne şekilde tamamlandığını dikkate alarak kararını verecektir. Buna göre;

A) ÇEK HESABI SAHİBİ TÜZEL KİŞİ HAKKINDA KONKORDATONUN TASDİKİNE KARAR VERİLMESİ HALİNDE

Yargıtay 19. Ceza Dairesi, konkordatonun tasdiki kararıyla birlikte kesinleşen konkordato anlaşmasına göre hüküm ve sonuçları yeniden belirlenen suç iddiasına konu olan karşılıksız çekin, ibraz tarihinden sonra suçun konusunu oluşturan zorunlu unsurlara sahip bir çek olmaktan çıkmış sayılacağını kabul etmiştir. Bu nedenle de tüzel kişi yetkilisi olan sanıkların cezai sorumluluğundan söz edilemeyeceği kanaatine varılmıştır.

B) KONKORDATONUN HERHANGİ BİR NEDENLE REDDİNE KARAR VERİLMESİ HALİNDE

Konkordatonun reddi halinde, ceza yargılamasına devam edilmesi gerektiği Yargıtay 19. Ceza Dairesi tarafından kabul edilmiştir. Bu halde konkordato komiseri atanmasıyla birlikte tüzel kişinin yetkili temsilcilerinin şirketi yönetim ve temsil yetkisinin kendiliğinden ortadan kalkmayacağı kabul edilmekle birlikte , konkordato mahkemesinin, hangi işlerin şirket yöneticileri tarafından, hangi işlerin komiser tarafından yapılacağına dair karar verme yetkisinin bulunduğu dikkate alınarak Ceza Mahkemelerinin karar verirken ikili bir ayrım yapması gerektiğine karar verilmiştir. Buna göre;

  • Konkordatonun reddi kararına kadar geçen süreçte, şayet konkordato mahkemesi tarafından "çek hesabının yönetimi, bu hesaba para aktarma, çek hesabı üzerinde tasarruf etme" gibi yetkilerin şirket yönetim organından alınıp komisere verilmesi yönünde bir karar verilmişse ve bankaya ibraz edilen çek, komiserin yetkili olduğu dönemde karşılıksız çıkmışsa; bu durumda şirket yetkilisi gerçek kişilerin 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 5. maddesi gereği cezai sorumluluklarının olmayacağına karar verilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
  • Konkordato yargılamasını yapan mahkeme tarafından, konkordatonun reddi kararına kadar geçen süreçte, şayet çek hesabının yönetimi, bu hesaba para aktarma, çek hesabı üzerinde tasarruf etme gibi yetkilerin şirket yönetim organından alınıp komisere verilmesi yönünde açık bir karar verilmemişse; bu konudaki tüm yetkiler şirket yöneticilerinde olduğu kabul edilerek söz konusu kişilerin bu süreçte bankaya ibraz edilen ve karşılıksız çıkan çekten dolayı 5941 sayılı Çek Kanunu'nun 5. maddesi gereği cezai sorumluluklarının olması gerektiğine karar verilmiştir.

SONUÇ

Özetle yukarıda yer verdiğimiz Yargıtay 19. Ceza Dairesi 10.06.2019 tarihli kararına göre, İcra Ceza Mahkemeleri konkordato sürecinden önce düzenlenmekle birlikte ibraz tarihi konkordato sürecine denk gelen karşılıksız çeklerle ilgili yapılan şikayetlerde; öncelikle konkordato yargılamasının sonuçlanmasını bekleyecek, konkordato sürecinin kabulü ve konkordatonun tasdikine karar verilmesi halinde, tüzel kişi yetkilileri hakkında beraat kararı verecek, konkordatonun reddine karar verilmesi halinde ise, çek hesabının yönetimi, bu hesaba para aktarma, çek hesabı üzerinde tasarruf etme gibi yetkilerin şirket yönetim organından alınıp komisere verilip verilmediği araştırılacak ve nihayet böyle bir karar yok ise tüzel kişi yetkilileri hakkında cezai yaptırım yoluna gidebilecektir.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.